Kılıçdaroğlu: Erdoğan İnan Kıraç'ı açıkça tehdit etti
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın İnan Kıraç'ı açıkça tehdit ettiğini söyledi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Sayın Erdoğan bir bölücübaşı. Benim açımdan bu ülkeyi bölmek isteyen, yurttaşları ayrıştırmak isteyen herkes bölücüdür. Buradan çağrı yapıyorum, 'Bana bölücübaşı dedi' diye mahkemeye versin beni, mahkemede nasıl bölücülük yaptığını ispat edeceğim onun'' dedi.
Kılıçdaroğlu, Kanaltürk'te katıldığı canlı yayında, kendisinin değil Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gerginlik yarattığını belirterek, ''Bizim güzel bir atasözümüz var, rüzgar eken fırtına biçer, diye. Buna her politikacının dikkat etmesini söyledim ama sayın Erdoğan'ın ertesi gün yapmadığı küfür kalmadı. Bunu niye yapar, ben anlamakta zorlanıyorum'' dedi.
Hopa'daki olayların ardından Vali ile Emniyet Müdürü'nün görevlerinden ayrıldığına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, ''Bana küfreden o kişinin de o görevden istifa etmesi lazım'' diye konuştu.
Her siyasetçinin gittikleri yerlerde seçim propagandası yapılmasına olanak sağlanması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, bir yurttaşın Hopa'da yaşamını yitirmesinin kötü bir olay olduğunu söyledi. Hopa'da otobüsten düşerek yaralanan polise geçmiş olsun dileklerini ilettiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Ben bu kadar duyarlıyım, öbür taraftan gelen küfre bakan, bunu anlamakta zorlanıyorum. Bende gerginlik yok, öyle bir şey benim kitabımda da yok ama gerginliği yapan sayın Erdoğan'dır'' diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Diyarbakır mitinginde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı ''bölücübaşı'' olarak nitelendirdiğinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
''Sayın Erdoğan bir bölücübaşı. Benim açımdan bu ülkeyi bölmek isteyen, yurttaşları ayrıştırmak isteyen herkes bölücüdür. Bayrak bu ülkede yaşayan 73 milyon yurttaşın ortak paydasıdır. Hiç kimse bu bayrağın sahibi benim diyemez. Bu bayrağın sahibi hepimiziz. Bizim ortak paydamız bayrak. Nasıl diyebilirsiniz ki 'şu mitingde Türk bayrağı yoktu' diye? Allah aşkına bunun üzerinden politika yapılır mı? Bayrak, etnik kimlik ve din üzerinden politika yapan ülkeyi ayrıştırır. Onlar bölücüdür, ben bütünleştiriciyim. Defalarca kullandı bunu, en sonunda dayanamadım, 'Sen bölücübaşısın. Ülkeyi bölüyorsun' dedim. Bundan kırılmasın, beni mahkemeye versin. Buradan çağrı yapıyorum, 'Bana bölücübaşı dedi' diye mahkemeye versin beni, mahkemede nasıl bölücülük yaptığını ispat edeceğim onun.''
Kılıçdaroğlu, ''Bir CHP Genel Başkan Yardımcısıyla BDP'li bir yöneticinin mitinge katılım konusunda destek görüşmesi yapıldığı ve katılımların da bayraksız olacağı yönünde'' iddialar bulunduğunun ifade edilmesi üzerine, CHP'nin çoğu mitinginde bayrak olmadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, iddia edilen görüşmenin söz konusu olmadığını belirtti.
-İNAN KIRAÇ'IN DEĞERLENDİRMELERİ-
Kılıçdaroğlu, İnan Kıraç'ın, ''CHP'nin birinci parti olacağı'' yönündeki değerlendirmesinin ardından Başbakan Erdoğan'ın bazı açıklamalar yaptığının hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
''Sayın Erdoğan Türkiye'yi o hale döndürdü, olağanüstü hal rejimi var Türkiye'de, kim ne derse desin. Yüzlerce örneğini verebilirim. Bir, referandumda 'tarafsız olan bertaraf olur' dedi. Bu ne demektir? Açıkça gözdağıdır, 'ya benim yanımda olursunuz, ya yok olursunuz' demektir. İki, Sayın İnan Kıraç'a açıkça tehdit...'Ya sen onu söyledin, seçimden sonra ben sana gösteririm.' Başka bir şey, Telefonla konuşulmuş, BDP'liler destek verecekmiş, 'yarın gazetelerde bunun telefon konuşmaları yayınlanacak' dedi. Ne demek bu? Her kaset önce Başbakan'a geliyor. Gelmeden konuşamaz.
Diyelim ki ben bir iş adamıyım, dedim ki 'X parti birinci olacak.' Demokraside bir adam bunu söyleyemez mi? Bunu söyledi diye linç edilir mi? Bir iş adamı veya bir gazeteci, 'CHP birinci parti olacak' dedi. Ne demek ya? 'Vay efendim sen nasıl CHP birinci parti olacak, dedin' diye neredeyse adamı linç edeceğiz. Böyle bir anlayış olabilir mi? Bunun adı demokrasi mi? AKP birinci parti olacak dediği zaman alkış, CHP birinci parti olacak dediği zaman mal varlığına göz dikti, 'senin mal varlığını yok edeceğim' diyor. Risk alması ne demektir? Bir başbakanın bir iş adamına 'sen gelecekte risk aldın' demesi ne demektir? 'Ben senin üstünü çizdim' demektir. Alkışlasa risk alır mıydı?''
-''BİZİM İLKELERİMİZİ SAVUNANLARA TEREDDÜTÜMÜZ YOK''-
Edirne'nin CHP'li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi'nin mahkumiyetinin kesinleşmediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, ''Cezası netleştikten sonra zaten kendisi belediyeden de ayrılır, bırakmak zorunda kalır orayı. Burada hiçbir tereddütümüz yok'' dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP'nin yeni anayasa vizyonu çalışması hatırlatılarak, bu çalışmaya göre ''Türklük'' ifadesinin anayasadan çıkarılıp çıkarılmayacağına ilişkin soruyu yanıtlarken, ''Türkiye Cumhuriyeti etnik kökene, inanca dayalı bir devlet değildir. Türkiye Cumhuriyeti bir siyasal bilinç devletidir. Her etnik kimlikten farklı inançlardan insanımız var. Ulusal bir bilinç oluşturduk ve Türkiye Cumhuriyetini kurduk. Çalışmada söylenmek istenen odur'' ifadesini kullandı.
CHP'nin milletvekili aday listesinde terör örgütüne yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle yargılanmış adayın bulunduğunun ifade edilerek, ''CHP'nin uzlaşı kültürü derken bu örnekler de buna dahil mi? Listenizde bu adayların olmasından rahatsızlık duyuyor musunuz?'' sorusunu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, ''Bizim adaylarımız CHP'nin programını okuyan, ilkelerini savunan adaylarımızdır. Kim CHP'nin ilkelerini, programlarını, seçim bildirgelerini okuyup 'evet ben buna katılıyorum' diyorsa AKP'den de gelebilir, BDP'den de gelebilir, MHP'den de, bağımsızdan da gelebilir. Bize AKP'den gelen belediye başkanları da var. Ne yapalım? Yere yatırıp keselim mi 'sen bize niye geliyorsun' diye. Tam tersi'' diye konuştu.
''AK Parti'den gelen belediye başkanıyla, PKK terör örgütüne yardım yataklık yapan kişiyi aynı mı görüyorsunuz?'' sorusuna ise Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
''Geçmişte bir insan suçlandı veya suç aldı diye onu artık toplumun dışına mı itelim. Belki o kişi 'yeter artık' demiştir. 'Ben hata mı gördüm. Ben yeni ilkeleri savunuyorum. CHP'yi savunuyorum, CHP ilkelerine geliyorum' diyecek. Ne diyeceğiz? Hayır sen bir dönem yardım yataklıktan mahkum oldun, artık bundan sonra mahkumsun. Sen hiçbir yerde görev yapamazsın. AKP içinde de gösterebilirim. Kitaplar yazmış olan insanlar da var. Bu insanları kalkıp suçlamak doğru mudur? Eğer CHP'ye geliyorsa eyvallah. Bizim ilkelerimizi savunuyorlarsa hiçbir tereddütümüz yok. Gelmeliler, biz kazanmalıyız. Bizim yeni sloganımız var, 'CHP varsa herkes için var'. Kimseyi ötekileştirmiyoruz.''
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Isparta'da yaptığı konuşmada ''CHP'nin Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, Adnan Menderes'in idamlarını alkışladığı'' yönündeki sözleriyle ilgili, ''Kendisini mahkemeye vereceğim. İspat etmesini isteyeceğim. İnönü'nün mektubu var. Tarihine bu kadar yabancılaşan bir kişiyi ilk defa görüyorum. Bu kadar acımasız bir eleştiriyi yapan, hak etmediğimiz eleştiriyi yapan bir lideri ilk kez görüyorum. İnönü'nün mektubunu önüne koyacağım mahkemede bakalım nasıl ispat edecek'' dedi.
Kanaltürk'te katıldığı canlı yayında soruları cevaplayan Kılıçdaroğlu ''YÖK'ü kaldırarak üniversitedeki sorunları kaldıracağınızı düşünüyor musunuz?'' şeklindeki soruya, ''YÖK üniversitelere baskı kuruyor. Üniversite dediğiniz kurum özgürlüklerin olduğu yerdir. Her türlü düşüncenin özgürce dile getirildiği kurumlardır üniversiteler. 'Siz niye böyle düşündünüz' diye baskı kurmayacağız. YÖK baskıcı bir kuruluş, onu kaldıracağız. Biz sadece YÖK'ü kaldırarak da üniversitelerin de sorunu çözüldü demeyeceğiz. Mali, yönetsel ve bilimsel özerkliği olacak üniversitelerin. Öğrenciler de üniversite yönetimi de belli bir oranda söz sahibi olacak'' karşılığını verdi.
Üniversitelerde başörtüsü sorununun olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bu sorunu çözen de biziz. YÖK Başkanına sorabilirsiniz'' dedi.
CHP'nin eğitim raporundaki ''İmam Hatip öğretimine ilişkin yapılacak düzenlemenin'' hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
''İmam Hatipleri kuran CHP'dir. Bu ülkenin aydın din adamına ihtiyacı var. Bunu hepimiz biliyoruz. Yani yurttaşlarımız bu konudaki bilgileri iyi yetişmiş din adamından öğrenecekler ama biz ihtiyaca göre bunlar belirlenecek diyoruz. Bizim din görevlisine de ziraat görevlisine de ihtiyacımız var. Her alanda ihtiyacımız kadar bir eğitim planlaması yapmamız lazım. Eğitim planlaması yapmak suç mu? Örneğin kriptoloji diye bir bölüm var. Bundan 10 yıl önce kimsenin aklına bile gelmez. Benim yeni yeni öğrendiğim bilim dalları çıkıyor. Burada eğitimin planlaması kastedilmiştir. Elbette ki din görevlisine de ihtiyacımız var. Din görevlisini yok edelim değil, tam tersine keşke bütün din adamları eğitimli olsa. Ben sayın Diyanet İşleri Başkanıyla da görüştüm o da 'Keşke mümkün olsa da biz daha nitelikli din adamı bulabilsek' diyor zaten. CHP'nin bu konudaki tavırlarına önyargıyla yaklaşılıyor. Örneğin biz yasa dışı Kur'an kurslarına karşıyız ama Kur'an kurslarına karşı değiliz. Ama yıllar yılı CHP Kur'an kurslarına karşı diye yayınlar yapıldı. CHP'nin hiçbir zaman dinini öğrenmek isteyen insanlara 'sen bunu öğrenme' diye bir baskısı olmamıştır.''
-BAŞKANLIK SİSTEMİ-
Kılıçdaroğlu 'Başkanlık' sistemine ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine, ''Biz parlamenter sistemden memnunuz. Eksiğimiz varsa düzeltiriz. Yasama-yargı-yürütme arasında sağlıklı bir denge oluşturamamışız. Medya dördüncü büyük güç ancak baskı altında ve sansür ediliyor. O problemlerin açılması, demokrasi yolunun açılması lazım. Bana göre parlamenter sistemde bizim 1950'lerden gelen bir deneyimimiz var. Zaman zaman anayasalar değiştirdik ama parlamenter sistemi hep koruduk. Aksaklıklar var ama onları gidererek daha güzel bir yönetim tarzı sergileyebiliriz'' değerlendirmesini yaptı.
''Biz 'Başkanlık sistemi tartışılmasın' demiyoruz'' şeklinde konuşan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
''Başbakanlıktan Cumhurbaşkanlığına atlamayı bir basamak olarak görenler başkanlık sistemine hep özenmişlerdir. Çünkü Başbakanlıktaki yetkiyi Cumhurbaşkanlığına taşımak istemişlerdir. Oysa bizim Cumhurbaşkanlığımız sembolik bir makamdır. Çünkü vatana ihanet dışında yargılanamaz. Zaten Cumhurbaşkanını vatana ihanetle suçlamak da neredeyse imkansızdır.''
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanının görev süresi tartışmalarına ilişkin yaptığı değerlendirmede ise ''Biz daha önce de Cumhurbaşkanının görev süresi 5 yıldır diye söyledik. Ama bazı çevreler 7 yıl diyor, bazı çevreler 5 yıl diyor. Bizim düşüncemiz 5 yıl. Çünkü 'Cumhurbaşkanının görev süresi 7 yıldır' diye bir geçici madde yok'' diye konuştu.
Bir genel başkanın görevde olduğu süre içinde partisinin oyu azalırsa gitmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, bunun demokrasilerin kuralı olduğunu vurguladı.
CHP'nin milletvekili aday listesinde terör örgütüne yardım ve yataklık ettiği gerekçesiyle yargılanmış adayın bulunduğunun ifade edilmesi üzerine, ''Diyarbakır adayımız Melik Aykız 1992 yılında gözaltına alınmış ve beraat etmiş, Hakkari 1. sıra adayımız Necmettin Yardımcı ise 'dünyada hiç bir ülkede hiçbir suçtan yargılanmadım' diyor'' ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, basında yer alan Halfeti Belediye Başkanının teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın doğum gününü kutladığı iddialarının hatırlatılması üzerine ''Ben belediye başkanımla konuştum. Öyle bir şey yok'' dedi.
-''BİZ ÜNİTER DEVLETTEN YANAYIZ''-
''Terör sorununa karşı akil adamlar önerisi ve bunun dünyadaki örneklerinin neler olduğu'' sorulan Kılıçdaroğlu, bu önerilerinin büyük ölçüde İspanya modeliyle örtüştüğünü söyledi.
''Özerklik de mi İspanyol modelinden hareketle geliştirildi?'' sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Hayır, özerklikle o olayın kesinlikle ilgisi yok. O tamamen bir grup yandaş medyanın olayı çarpıtmak için kullandığı şey. Yerel yönetimlere özerklik şartı, sadece Hakkari için değil, İzmir, İstanbul için de gerekli. Bir bölge için değil. Bazıları eyalet falan yazmış. Allah aşkına insan açar bir Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartını okur. 1988'de Türkiye bunu kabul etmiş zaten. Çekince 6-7 maddede var. Çekinceleri kaldırma konusunda da 'ne zaman Bakanlar Kurulu istiyorsa kaldırsın' demiş. Biz özerklik şartı derken Bakanlar Kurulunun koyduğu, kaldırmak konusunda yetki aldığı olayı kullanacağız diyoruz. Bunu en çok çarpıtan Sayın Başbakan Erdoğan oldu. Erdoğan kendi seçim bildirgesini okumamış, kendi parti programından haberi yok. Orda da var. Aynısı satır satır. Amaç ne, milletin kafasını karıştırıp vay efendim, biz oraya özerklik getireceğiz. Yok efendim öyle bir şey, ne özerkliği? Biz üniter devletten yanayız.''
Kılıçdaroğlu, sorunun toplumsal uzlaşıyla çözülebileceğini, bunun ilk ayağının da akil adamların bir araya gelmesi olduğunu belirterek, bütün partilerin çözümün olmazsa olmaz koşullarından olduğunu dile getirdi.
''MHP'ye neden yüklenmediği'' şeklindeki soruya karşılık Kılıçdaroğlu, ''İktidarda olsaydı MHP'yi belki belli icraatlarından ötürü eleştirecektik ama şu anda MHP ile çatışacak her hangi bir durum yok'' dedi.
MHP ile koalisyon düşünüp düşünmedikleri sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, tek başına iktidarı hedeflediklerini belirterek, ''Ciddi sorunlar var. Bu sorunları AKP çözemez. AKP yoksulluğu yönetiyor, biz yoksulluğu bitireceğiz. Aramızda temel fark var, dünya görüşümüz farklı. Onun için ülkenin gerçekten CHP iktidarına ihtiyacı var'' diye konuştu.
2002'den bu yana gelişen süreçte darbe hazırlıkları konusunda meclisteyken duyum alıp almadığının sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, kendisine bu yönde bir bilgi gelmediğini anlattı. Kılıçdaroğlu, ''Benim bildiğim bir Sayın Yaşar Büyükanıt'ın verdiği bir muhtıra vardı. Ona alınan bir kurşun geçirmez araç vardı, onu en sert şekilde eleştiren bendim'' dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, ''Bugün Sayın Erdoğan, Isparta'da konuşma yapmış, Hasan Polatkan, Fatin Rüştü Zorlu, Adnan Menderes'in idamlarını alkışladı CHP diye. Kendisini mahkemeye vereceğim. İspat etmesini isteyeceğim. İnönü'nün mektubu var. Tarihine bu kadar yabancılaşan bir kişiyi ilk defa görüyorum. Bu kadar acımasız bir eleştiriyi yapan, hak etmediğimiz eleştiriyi yapan bir lideri ilk kez görüyorum. İnönü'nün mektubunu önüne koyacağım mahkemede bakalım nasıl ispat edecek'' diye konuştu.
SSK Genel Müdürlüğü dönemine ilişkin iddiaların anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, ''Bu hükümet döneminde açık yüzde bin 400 arttı. Bir Başbakan bu soruyu sorarken, çağırır SGK Başkanı ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını, 'hazineden ne kadar ödedik sosyal güvenliğe, Kılıçdaroğlu'nun döneminde ne kadar ödendi' diye mukayese etmez mi?'' dedi.
Kendi döneminde SSK'da yapılan bütün ihalelerin defalarca incelendiğini anlatan Kılıçdaroğlu, ''En son AKP hükümeti inceledi. Size vereceğim o raporu. Verdiği rapor, bir şey bulunamamıştır diye'' ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, ''Sayın Erdoğan benimle ilgili bir belge açıkladı. İkinci sayfasını dağıttı, birinci sayfasını vermedi. Yakışır mı, ahlakı olan bir kişi bunu saklar mı? O belgeyi resmen bilgi edinme yasasına göre istedim gelecek. Sayın Erdoğan'ı mahkemeye vereceğim ve o iddiayı kanıtlamasını isteyeceğim. O belgede öyle bir şey yok. Birinci sayfayı dağıtmaması doğru değil'' dedi.