Advertisement
GÜNCEL / SİYASET ABONE OL

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ben doğrusu İnan Kıraç'ı bu işlerin içinde görmek istemem. Bu işlere bulaştığını duymak da istemem. Bu beni ciddi anlamda rahatsız eder ve yakıştıramam da. Ama hakikaten, yazılanlar söylenenler doğruysa, bu tabi geleceğe yönelik herhalde kendisi de bazı riskleri üstlenmiş demektir'' dedi.

Erdoğan, TRT Haber'de canlı yayınlanan Seçim Özel programında soruları yanıtladı.

Diyarbakır'da önceden olan ufak tefek şeylere karşın gerekli güvenlik önlemleri aldığı için öncekilerden daha ileri bir miting gerçekleştirdiklerini anlatan Erdoğan, ''Emniyetin verdiği rakamlara göre 32 bin civarında bir katılım oldu. Bunlar yağmura rağmen hiç dağılmadan orada beklediler büyük bir coşkuyla, heyecanla. Bizler de mesajlarımızı verdik'' diye konuştu.

Meydandaki coşkunun kendilerine farklı bir heyecan kattığını ifade eden Erdoğan, verdikleri mesajların ülkenin birliğine, bütünlüğüne, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'nin temayüz etmesine faydalı olacağını düşündüğünü söyledi.

Eski BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak ile İl Başkanı Baki Yıldırım arasında geçtiği iddia edilen bir ses kaydında, ''Elazığ'da AK Parti'ye karşı MHP'nin desteklenmesi'' yönünde ifadeler olduğunun anımsatılması üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

''Yaklaşım tarzının çirkin olduğu zaten Hakkari'de kendisini göstermişti. Batıda gittiğimiz illerde bunu görüyoruz. Yaygın bir teşkilatımız var ve bütün saldırılar bizim seçim bürolarına oluyor. Burası da çok ilginç. Bu saldırılar yanında Hakkari'de CHP'nin aldığı oy 157 ve 2 bin-2 bin 500 kişi katıldı deniliyor mitingine. Bu mitingde CHP bayrakları BDP'lilerin eline tutuşturuluyor ve orada bir tane Türk bayrağı yok.''

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin oraya yönelik bir açıklama yapmadığını dile getiren Erdoğan, ''Çünkü ortak çalışıyorlar. Güneydoğu'da, Doğu'da CHP'nin BDP ile bir ortaklığı olduğu gibi Orta, Batı buraya yaklaştıkça CHP, MHP, BDP ortaklığını görüyorsunuz. Şimdi burada da MHP ile BDP'nin ortaklığı ortaya çıkıyor. 'Burada eğer MHP daha güçlüyse MHP'yi destekleyelim ki AK Parti 5-0 yapmasın' yaklaşım tarzı bu. İşte bu da orada ortaya çıkıyor'' dedi

Hopa'da yaptıkları mitingden bir gün önce ve miting günü çok ciddi eylemler yapıldığını, polisle çatışmaya girişildiğini belirten Erdoğan, ''Miting bitti biz helikoptere doğru gidiyoruz bunlar sokakların aralarından çıkmak suretiyle taşlamaya başladılar. Orada çok açık, net bir güvenlik zafiyeti de ortaya çıktı. Otobüsümüz, önümüzdeki, arkamızdaki araçlar ciddi isabetler aldı'' diye konuştu.

Olaylar sırasında yaralanan ve tedavisi devam eden güvenlik görevlisine şifa dileyen Erdoğan, Diyarbakır'daki mitingin mukayese edilemeyecek kadar sakin bir havada ve çok coşkulu geçtiğini, bunun kendilerini memnun ettiğini vurguladı.



-KIRAÇ'IN DEĞERLENDİRMELERİ-



Erdoğan, anketlerde AK Parti'nin birinci parti olarak çıkmasına karşın İnan Kıraç'ın, ''CHP'nin birinci parti olacağı konusunda gazetecilerde iddiaya girdiği'' şeklindeki ifadelerin anımsatılarak, ''Bu iddia gerçekten bilimsel bir çalışmaya mı, yoksa acaba son 10-15 günde seçmenin iradesini berileyecek sürpriz bir şey mi bekleniyor gibi bir dedikoduya sevk ediyor, siz nasıl bakıyorsunuz?'' sorusuna karşılık şöyle konuştu:

''Ben doğrusu İnan Kıraç'ı bu işlerin içinde görmek istemem. Bu işlere bulaştığını duymak da istemem. Bu beni ciddi anlamda rahatsız eder ve yakıştıramam da. Ama hakikaten, yazılanlar söylenenler doğruysa, bu tabi geleceğe yönelik herhalde kendisi de bazı riskleri üstlenmiş demektir. Çünkü bir iş adamı ülkede belli bir güce, belli bir imkana sahip bir iş adamının, böyle bir şeyin içerisine girmesi, adım atması kendisi açısından da ciddi bir risktir.

Hiçbir iş adamı bu tür şeyin içerisine böyle girmez. Ama girenlerini de takdir ederim, tebrik ederim. Demek ki dobra dobra çıkmış 'benim yaklaşımım budur' demiş. Konumunu yerini ortaya koymuş. Fakat onu teyit eden bir şeyi kendisi yaptı mı, o da önemli. Ben de bir iki gazetede okudum ama kendisinden tekzip eden ya da doğrulayan bir şey çıktı mı, çıkmadı mı onu bilmiyorum.''

Kıraç'ın kendisine ulaşılmak istendiğinde, ''Türkiye dışında olduğunu ve görüşemeyeceğini'' ifade ettiğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, ''Tabi burası da enteresan'' dedi.

Erdoğan, ''Risk derken 'söyledi sonuç çıkmazsa mahcup olur' manasında mı söylüyorsunuz'' ifadesine karşılık da şunları kaydetti:

''Her türlü mahcubiyet olur. Dünyanın hiçbir yerinde iş adamları, hele hele böyle o ülkenin önde gelen iş adamları bu tür işlerin içerisine bulaşmazlar. Çünkü iş adamı dediğin gelen iktidarların hepsiyle çalışacak. Birisiyle çalışıp birisini karşısına almaz, alamaz böyle bir riskin içine girmez. Bunu bu bakımdan ifade ediyorum.

Şu anda söylenenler eğer bilimsellikse, kamuoyu araştırmaları zaten bu bilimsel çerçeve içerisinde yapılıyor. Bu bilimsel çerçeve içerisinde de bugün de bir gazete kamuoyu araştırması açıkladı, o kamuoyu araştırmasında da yine partimiz açık ara birinci parti olarak önde görülüyor. Parti olarak bizim kendi yaptıklarımız var, bunlarda da yine hamdolsun benzer açık ara önde bir görünümümüz var. Bunlar bir şeyi teyit ediyor.

Bir de meydanların, caddelerin, sokakların dilini anlarız. Ömrümüz tabi buralarda geçti. Son 10 gün içinde çok şeyler olabilir mi? Siyasettir olabilir ama ne olabilir? Şu ana kadar tabi son 10 gün içinde Türkiye'nin bu tür seçim atmosferinde bu tür ara olan yerlerde de böyle bir şeyi tabi yaşamadık.''



-''CHP'NİN TAVANI BELLİDİR''-



Başbakan Erdoğan, CHP'nin durumunu değerlendirirken, ''CHP'nin ülkedeki tavanı bellidir. O tavanın üzerine çıkabileceğine ihtimal vermiyorum. Bunun dışındaki oy daha çok sağ, merkez buralarda hep dolaşmıştır. Şu andaki konumu da hep buralara doğru'' diye konuştu.

Türkiye'de solun tavanın yüzde 30'lar olduğuna işaret eden Erdoğan, bunun dışındaki kesimin daha çok sağ kesimle ilgili olduğunu söyledi.

AK Parti'nin farklı bir konumda olduğunu vurgulayan Erdoğan, kendilerinin merkeze oynadıklarını, çekim alanlarında sağın da solun da olduğunu anlattı. Erdoğan, aşrı uçlar hariç merkeze yakın kesimleri hep kendilerinde toplamak istediklerini, aşırı uçlarla birlikte olmalarının ise mümkün olmadığını kaydetti.

Erdoğan, ''Siyaseti taşla, sopayla, silahla yapanlarla biz bir arada olamayız. Ama fikirle, düşünceyle, projeyle, planla, yapacak olanlarla her kesimle her zaman bir aradayız. Ama bir genel başkan kalkar da 'rüzgar eken fırtına biçer' diye Hopa'yı tanımlarsa bu insanlarla da bir yere varmak çok zor olacak gibi geliyor bana. Bunlarında ben bu ülkeye bir şey katacağına ihtimal vermiyorum. Böyle bir CHP zaten bir yere gelemez'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Siyaseti biz temiz tutmak zorundayız, çünkü bu toplumda siyaset adamları gerçekten temiz siyasetin öncüleri olmazsa biz halkımızdan nasıl vekalet alacağız? Halkımızdan vekalet alıyoruz, onlara layık olmamız lazım'' dedi.

Erdoğan, TRT Haber'de canlı yayımlanan ''Seçim Özel'' programında soruları yanıtladı. Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu'ya yönelik projelerinin sorulması üzerine, bugün açıkladıkları projelerin Diyarbakır'a, Diyarbakırlı'ya verdikleri değerin ifadesi olduğunu söyledi. AK Parti'nin Doğu-Batı, Kürt-Türk ayrımı ve başka ayrımlar yapmaksızın ülkenin tüm vatandaşlarına eşit mesafede olduğunu vurgulayan Erdoğan, bunun başlığının da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olduğunu ifade etti. İktidarlarında, yerel yönetimlerin başka hiçbir dönemde olmayan güce kavuştuklarını anlatan Erdoğan, yerel yönetimlerde hiçbir siyasi partiye en ufak bir olumsuzluk yapmadıklarını, hakkı ne ise kendilerine teslim ettiklerini belirtti. Diyarbakır'da büyükşehir ve ilçe belediyelerinin ciddi bir altyapı, üstyapı yatırımı yapmadıklarını dile getiren Erdoğan, Diyarbakır için geliştirdikleri projeler hakkında bilgi verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hakkari'de özerklik konusunda yaptığı açıklamanın ''berbat'' olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Kalkıyor Hakkari'den Ardahan'a geçiyor, 'eyalet sistemini kastetmedim' diyor. Aslında o farkında değil, eyaleti kastetti'' dedi.



-''HÜKÜMET SENİN MİLLETVEKİLLERİNİN HER BİRİNİN NEREDE, NE YAPTIĞINI KORUMAKLA MI MÜKELLEF?''-



Bazı MHP'lilerin gözaltına alınmasının ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ''Bunların başına bir şey gelirse bunun sorumlusu Hükümettir'' dediğinin belirtilmesi üzerine Erdoğan, ''Bahçeli'yi anlamakta zorlanıyorum'' dedi. Bahçeli'nin kaset olaylarıyla alakalı olarak ''İstifalarını verseler dahi kabul etmeyeceğim'' dediğini dile getiren Erdoğan, daha sonra ise ''Hükümet bunları bulup çıkarmalı'' dediğine işaret etti. Erdoğan, şöyle devam etti:

''Tamam da, Hükümet senin milletvekillerinin her birinin nerede, ne yaptığını korumakla mı mükellef? Hükümetin tek yapacağı iş nedir, anında, bu tür şeyler olduğunda, buna müdahale etmesi gereken bütün mekanizmaları çalıştırır, müdahale eder. Yargı ise yargıya gönderilmesi gerekenleri yargıya gönderir, bunları yapar. Nitekim bunlar yapılmıştır. Peki, bu ismi geçen şahıslar niçin yargıya gitmedi? Niçin yargıda böyle bir zan altında kalmalarına, böyle bir iftiraya karşı dava açmıyorlar? Onlar da bunun davasını açsınlar. Kaldı ki istifa ayrı bir konudur, ihraç ayrı bir mekanizmadır. Böyle bir şey varsa ortada belli bir şeyse 'kimse böyle bir şeyi yapmaz' gibi iddianın içine girmeye gerek yok, 'Ben istifa kabul etmem' gibi bir iddianın içine girmeye gerek yok. Böyle bir şey varsa olması gereken tek şey vardır. 'Bu gayrı ahlaki bir şeydir, benim partimin çatısı altında böyle birisini barındıramam' dersin, ihraç mekanizmasını çalıştırırsın, ihraç edersin. Olması gereken budur. Siyaseti biz temiz tutmak zorundayız, çünkü bu toplumda siyaset adamları gerçekten temiz siyasetin öncüleri olmazsa biz halkımızdan nasıl vekalet alacağız? Halkımızdan vekalet alıyoruz, onlara layık olmamız lazım. Gelip Parlamentoya, ondan sonra burada siyasete kirliliği bulaştırmaya çalışırsak, bunun bedelini onlara ödetmek birinci derecede liderlerin görevidir, genel başkanların görevidir. Kalkıp da burada Başbakan'a çamur atmaya, Hükümete yük devşirmeye kimsenin hakkı yok. Biz üzerimize düşeni A'dan Z'ye yaptık. Sayın Baykal'la ilgili süreçten itibaren yaptık. Şu anda bu konuda mekanizma, anında müdahale ile TİB her türlü görevini yerine getiriyor, anında müdahale ediyor, anında görüntüleri, hepsini kesiyor. Daha ne yapsın? Ondan sonrası onlara aittir. Kendilerinin takip etmesi lazım. Yargıdan takip etsin, her yerden takip etsin. Bu demek değil ki yürütme elini eteğini çekiyor. Tabii ki yürütme bu işin peşindedir, takip eder. Ama bunlar öyle bir şey ki uluslararası boyutu var bu işin. İçerde bu işler yürümüyor. Bakıyorsun uluslararası, ta Avusturya'sından, Amerika'sına varıncaya kadar, oralardan bu işler organize edilebiliyor.''



-''BİZ, BU VATANDA KİMSEYE AMELİYAT YAPTIRTMAYIZ''-



Başbakan Erdoğan, etnik milliyetçiliğe, bölgesel milliyetçiliğe ve dinsel milliyetçiliğe karşı olduklarını belirterek, tüm vatandaşları kucakladıklarını söyledi. Türkiye'de Kürtçülüğü ve Türkçülüğü istismar eden siyasi partiler bulunduğunu ifade eden Erdoğan, birilerinin ön kesme gayreti içinde olduğunu ama bunu aşmak için ellerinden gelen gayreti ortaya koyduklarını anlattı.

Etnik milliyetçiliğe sıcak bakmadıklarına ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını esas aldıklarına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Kuru milliyetçi değilim, kafatası milliyetçesi değilim, partimiz de değil, asla. Biz ırkçılığı asla tasvip etmiyoruz. Allah bizleri kabilelere ayırmıştır, kavimler halinde yaratmıştır. Birbirine üstünlüğü yoktur. Birbiri ile iyi tanışsınlar, anlaşsınlar diye böyle yaratmıştır. 'Benim kavmim senin kavminden üstündür, benim ırkım senin ırkından daha üstündür...' Böyle bir iddia, lüzumsuz bir iddiadır. Biz, tek bir millet dedik. Millet neden oluşur? Millet, bu topraklar üzerinde bulunan tüm etnik unsurları yeniden toplayan bir yapıdır. Bununla da kimse gücenmemeli. Biz, tek millet olarak burada toplandık, burada bütünleştik. Nedir bu millet? Bu, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığıdır. Türk milleti de diyebilirsin, bundan da kimse rahatsız olmaz. İkincisi de bu milletin bir bayrağı olacak. Bu bayraktan rahatsız olanlar var. Rengiyle bağımsızlığı ifadesiyle şehidinin simgesiyle bizim bir bayrağımız var. Onun için 'tek bayrak' diyoruz. Üçüncüsü de bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır, toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır. Bu toprakların uğrunda ölen insanlar var. Onun için 780 bin kilometre kareyi bize vatan yaptılar. Onun için de tek vatan. Biz, bu vatanda kimseye ameliyat yaptırtmayız. Dördüncüsü de tek devlet. Devlet içinde devlet olmaz. Devlet parçalandığı anda, bizim tarihten gelen devlet-i ebed, bu çok önemli. Bunu bizim başarmamız lazım, ki güçlü olalım. Şu anda Türkiye bir güç yakaladıysa bunu bizim devam ettirmemiz gerekiyor, artırarak devam ettirmemiz gerekiyor. Bunun gayreti içindeyiz. İnşallah bunu da başaracağız.''



-''KENDİLERİNDE BİR İSTİKBAL GÖREMİYORLAR''-



Erdoğan, öğrenci yurduna yapılan saldırının hatırlatılması ve MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin ''AK Parti Hükümetinin politikalarını bu şekilde devam ettirmesi halinde küresel güçlerin devreye girebileceği ve Ortadoğu'da görülen türden ayaklanmalarla iktidar değişikliğinin zaruri hale geleceği'' yönünde ifadeleri bulunduğunun belirtilmesi üzerine, sağlıklı düşüncenin olmadığı yerde şiddet olacağını söyledi. Düşüncesine inanmayanların ve güvenmeyenlerin şiddete başvurduğunu ifade eden Erdoğan, ''Güvenseler, böyle bir sıkıntıları olmaz. Halk karşısında karşılıklarının olmadığını gördükçe iyice geriliyorlar. Sıkıntı biraz da buradan geliyor. Tabii siz, gençliğinize veyahut teşkilatınıza kullandığınız ifadelerle hep gerilimi tavsiye eder şekilde yaklaşım sergilerseniz, o zaman burada tabii ki böyle bir netice ortaya çıkar'' dedi.

Sadece AK Parti'nin seçim bürolarına saldırılar yapıldığına işaret eden Erdoğan, ''Niçin CHP'ye değil, niçin MHP'ye değil, niçin bize? Çünkü kendilerinde bir istikbal göremiyorlar, iktidar olarak da bir istikbal göremiyorlar. Göremeyince, Sayın Bahçeli'nin ifade ettiği gibi bu yolla iktidara geleceklerini zannediyorlar. Ortadoğu veya Kuzey Afrika'nın Türkiye ile hiçbir alakası yok. Onlarda çok partili bir siyasi yaşam yok, onlarda otoriter, totaliter bir yapı var. Onlarda vatandaşın, halkın yirmidört saat içinde siyasi iradesini ortaya koymak gibi bir durum söz konusu değil. Böyle bir şey yok. Bunlar kimi aldatıyor'' diye konuştu.



-SURİYE'DEKİ OLAYLAR-



Başbakan Erdoğan, altı ay kadar önce Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüştüğünü ve olağanüstü halin kaldırılması, siyasi tutukluların bırakılması, sadece Baas Partisi ile bu işin olamayacağı, siyasi partiler kanunu çıkarılması, seçim yasasının değiştirilmesi, yolsuzluklarla mücadelede ciddi adım atılması gibi bazı ricalarının olduğunu belirtti. Ekonomiyle demokrasinin baş başa götürülme mücadelesinin rahatlatacağını söylediğini ifade eden Erdoğan, her türlü yardıma hazır olduklarını belirttiğini kaydetti.

Son kritik dönemlere girmeden kısa bir süre önce yine Esad ile görüştüğünü dile getiren Erdoğan, olaylar patlak verince de telefonla hemen aradığını ama bekledikleri neticeyi alamadıklarını söyledi. İlk anda Mısır'daki, Tunus'taki gibi tepki koymadığına dikkati çeken Erdoğan, Suriye'nin durumunun diğer ülkelerden farklı olduğunu, Suriye ile Türkiye'nin 850-900 kilometre sınırı olduğunu vurguladı.

Erdoğan, şunları söyledi:

''İki gün önce tekrar aradım, kendisine onu söyledim. 'Bakın, ben size bir kardeş olarak bir şey söylüyorum, gelin cesurca bir adım atın. Olağanüstü hali ilan ettiniz ama olağanüstü halin neticesi ortada yok. Bakın hala insanlar ölüyor. Gelin şu siyasi tutukluluları bırakın, bu sizi çok rahatlatacak.' Ben bunu dedim, hamdolsun iki gün geçti, genel af ilan etti. Daha henüz tutukluların bırakılması başlamadı ama büyük ihtimalle programdan sonra ya da yarın kendisini arayıp teşekkür edeceğim. Siyasi tutukluların bırakılması çok çok önemliydi.''

Muhaliflerin Antalya'da toplantı yaptığını hatırlatan Erdoğan, ''(Niçin muhalifler sizde toplantı yapıyor), gibi bir soru da sormadı. Sorsa da vereceğim cevap belli zaten. Onun taraftarları da yapsa onlara da kapımız açık'' dedi.

Türkiye'nin bir başkasının izah ettiği, tanımladığı bir ülke olmadığını dile getiren Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bu ülkede herkes rahatlıkla seçime giriyor. BDP veya diğerleri 'baraj, baraj' deyip de bunu terennüm ederse tabii ki bu ülkede bekledikleri yere ulaşmakta zorlanırlar. Tabii ki biz de bu ülkede baraj varken siyasete girdik. O barajlarla biz de hamdolsun bu iktidarı aldık. Çünkü biz belli bir unsurun, belli bir bölgenin veya kumsalın partisi olmadık. Biz 780 bin kilometre karenin, 70 milyonun partisi olduk. Vatandaşlarımız da bize şu andaki yetkiyi verdi ve bunu kullanıyoruz. Temenni ederim ki benim vatandaşım, benim halkım bize bu yetkiyi tazeleyecektir. Çünkü ülkenin istikrarı için bunu tazeleyecektir. İstikrarın olmadığı bir ülkede inanın gerileme başlar, çöküntü başlar, kopmalar başlar.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Sözleşmelilerle ilgili olarak burada üç yılı doldurmuş olanların, müracaat etmek suretiyle atamalarına yönelik adımlar atılabilir. Burada hazırlıklarımızı şu anda Başbakanlık olarak yapmış durumdayız. Ancak bunların 4/A'ya geçmesi noktasında ise bu yasal düzenleme gerektiriyor. Yasal düzenleme gerektirdiği için bunu inşallah seçimden sonra bunun adımını süratle atacağız '' dedi.

Erdoğan, TRT Haber'de canlı yayımlanan ''Seçim Özel'' programında soruları yanıtladı.

Seçim barajıyla ilgili soru üzerine Erdoğan, geçmişte baraj konusunu konuştuklarını hatta bir teklif sunduklarını belirterek, ''Gelin dedim Türkiye milletvekilliğini de koyalım, Baykal'ın genel başkanlığı döneminde. Yanaşmadı CHP buna, yanaşsaydı yapardık'' diye konuştu.

Seçim sonrasında yeni anayasa çalışmalarında bu teklifi yenileyip yenilemeyeceklerinin sorulması üzerine ise Erdoğan, ''Çok daha farklı teklifler ortaya çıkabilir. Ama benim şu anda söylediğim, bir defa koalisyonların olduğu hükümetlerin ben başarılı olduğuna inanmıyorum. Bu benim kanaatim. Bunun Avrupa'da da örneklerini görüyoruz şu anda, dünyada da görüyoruz. Bakın en ileri ülkelere göreceksiniz, tek partili ülkelerde ciddi başarılar vardır ama koalisyonların olduğu hükümetlerde başarı oranı bu kadar yüksek değildir'' karşılığını verdi.

Yayımlanan seçim anketlerine göre her partinin seçimi ''mutlu'' bitireceği gibi bir durumun ortaya çıktığı ifade edilerek, AK Parti'nin yaptırdığı araştırmalar olduğu ve buna göre durumu nasıl değerlendirdiği, gelinen noktadan memnun olup olmadığı sorulan Erdoğan, halkın takdirinden memnun olduklarını söyledi. Erdoğan, ''Gerçek anket 12 Haziran günü olacak. Şu anda olan anketler gerçeği ne derece yansıtır bilemem. Tabii bizim gönlümüz özellikle yeni bir anayasayı çıkartabilecek bir güce ulaşmak ve halkımızdan böyle bir gücü bize vermesini meydanlarda istedik, istiyoruz'' diye konuştu.

Bu gücü almaları halinde diğer siyasi partilerden kopuk bir anayasa çalışmasını asla düşünmediklerini anlatan Erdoğan, ''Ancak eğer diğer siyasi partiler böyle bir ulusal uzlaşı içerisinde yer almazlarsa o zaman diyoruz ki biz kalkarız hiç olmazsa STK'larla otururuz konuşuruz, onların yaptığı hazırlıklar var, onları alırız, değerlediririz ve ondan sonra da Parlamentodan biz böyle bir yeni anayasayı çıkartırız'' dedi.

Erdoğan, anayasa yapma yönteminde bir değişiklik öngörüp görmediği yönündeki soruya ''hayır'' yanıtını verdi. Danışma Meclisinin yaptığı anayasaları da gördüklerini söyleyen Erdoğan, şu anda o anayasaların bedellerinin ödendiğini ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bizim özlediğimiz anayasa, milletin dilini yakalayan, milletin düşüncelerini içinde gördüğü bir anayasa olsun. Buna STK'ları katalım, bunun için de sadece hukukçuların hazırladığı bir anayasa değil, burada ekonomisti de olsun, burada sosyal bilimcisi olsun, burada siyaset bilimcisi olsun, uluslararası ilişkilerden olsun, psikologlar olsun, tarihçi bunun içinde olsun. Ama STK'ların yaptığı çalışmalar da burada olsun ve bunları miks edelim. Ondan sonra anayasa hukukçuları bu işin sadece teknik boyutunu ele alsınlar, değerlendirmelerini yapsınlar. Ama ardından da şu olsun, Ardahan'daki, Edirne'deki, İstanbul'daki, Ankara'daki, Konya'daki, Kayseri'deki açıp baktığı zaman 'işte bu benim anayasam' desin. Şimdiki Anayasa'ya böyle bakabiliyor muyuz. Bakamıyoruz. Bizim bu sıkıntıyı aşmamız lazım, bunu başarmamız lazım. Onun için de 12 Haziran'da aynen referandum da olduğu gibi bize böyle bir yetkiyi verin.''

AK Parti'nin her yerden oy almasına rağmen ''sahil kesimlerinde daha az oy aldığı'' yönündeki değerlendirmelerin sorulmasına üzerine Erdoğan, ''sahil kesimi edebiyatı''nın yerel seçimlerde ortaya çıktığını söyledi.

Erdoğan, yerel seçimler öncesinde, 2007'de böyle bir tablo olmadığını ifade ederek, yerel seçimlerde Antalya ve İzmir'de ilçe belediyelerindeki ağırlık kaybedilince bunun ''sahillerin kaybı'' olarak değerlendirildiğini dile getirdi.

Milletvekili seçiminde durumun böyle olmadığını vurgulayan Erdoğan, bu seçimlerde de Türkiye'nin her yerinde AK Parti'nin temsilinin görüleceğini kaydetti.



-''İZMİR'DEN İYİ BİR NETİCE ALACAĞIMIZA İNANIYORUM''-



Erdoğan, İzmir'den beklentisinin sorulması üzerine de ''İzmir'den iyi bir netice alacağımıza inanıyorum'' dedi.

Liste bazında bir değerlendirme yapmadığını anlatan Erdoğan, İzmir'e verdikleri ve verecekleri açısından önemsediğini söyledi.

Erdoğan, ''İzmir'e hiçbir CHP yönetimi, gerek yerel, gerek genel, inanın ciddi bir şey verememiştir. İdeolojiler, şehirleri güzelleştirmiyor. İdeolojik yaklaşımlar, şehirleri güzelleştirmiyor. Eser üretmek, hizmet üretmektir aslolan. İstismar siyasetiyle bir yere varılmaz'' diye konuştu.

Kaybedildiği söylenilen sahil kesimlerinde AK Parti'nin miting yaptığı belirtilerek, ne hissettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, ''Meydanın diline baktığınız zaman mesela Antalya, inşallah çok güzel bir rövanş olacak'' dedi.

Antalya Belediye Başkanı'nın vaatlerinin hepsinin ''yalan olduğunu'' söyleyen Erdoğan, seçimden önce CHP'nin kullandığı ve vaatlerinin bulunduğu afişleri gösterdi.

Erdoğan, AK Parti belediye başkanlığını kazanana kadar ilde ''dalçık'' diye ifade edilen altgeçit bulunmadığını, AK Parti döneminde 13-14 dalçık yapıldığını dile getirdi.

Esnafın bu inşaatlar esnasında sıkıntıya düştüğü için seçimin kaybedildiğinin söylendiğini anlatan Erdoğan, raylı sistem yapılırken de CHP'li belediye başkanı adayının buna karşı çıktığını ifade etti. Erdoğan, CHP'li Belediye Başkanı'nın verdiği ve yerine getirmediğini söylediği vaatlere ilişkin afişleri de gösterdi.

Başbakan Erdoğan, Muğla'da yaptıkları mitingin de ''muhteşem'' olduğunu söyledi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyona ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, bir yerde yanlış varsa operasyonu gerektirecek bir durum varsa bunun anını, saatini belirlemesi gerekenin yürütme olduğunu ifade etti.

Erdoğan, yürütmenin içerisinde bunu en iyi takip edenin emniyet olduğunu vurgulayarak, emniyetin böyle bir durumda yargının kendisine verdiği talimatı yerine getirdiğini dile getirdi. Bunun bir günlük, bir haftalık değil, ayların, yılların çalışması olduğunu söyleyen Erdoğan, dosyaların da savcılığı ulaşmış olduğunu anlattı.

Eğitime verdikleri önemi de anlatan Erdoğan, sekiz buçuk yılda 163 bin derslik yaptıklarını belirtti.

Erdoğan, yetmiş dokuz senede yapılanın yarısını 163 bin derslik olarak sekiz yıla sığdırdıklarını dile getirerek, öğrencilere yapılan para yardımına da değindi.

Kara tahtaları kaldıracaklarını ve bilgisayar donanımlı akıllı tahtayı getireceklerini bildiren Erdoğan, fakir zengin ayrımı yapmaksızın öğrencilere elektronik kitaplar dağıtacaklarını da kaydetti.

Erdoğan, projenin dört yıllık bir proje olduğunu vurgulayarak, dört yıl içinde Türkiye'deki bütün okullara akıllı tahtayı monte etmiş olacaklarını söyledi.

Projenin ne zaman başlayacağının sorulması üzerine ise Erdoğan, ön hazırlıkların tamamlandığını, bazı test çalışmalarını da yaptıklarını bildirdi.

Erdoğan, ihaleyi kazanan firmanın üretime başlayacağını ve kara tahtanın kalkacağını sözlerine ekledi.



-''SÖZLEŞMELİLERİN ATAMASI''-



Kamuda sözleşmeli çalışanlarla ve emeklilerle ilgili bir gelişme olup olmayacağının sorulması üzerine Erdoğan, ''Sözleşmelilerle ilgili olarak burada üç yılı doldurmuş olanların, müracaat etmek suretiyle atamalarına yönelik adımlar atılabilir. Burada hazırlıklarımızı şu anda Başbakanlık olarak yapmış durumdayız. Ancak bunların 4/A'ya geçmesi noktasında ise bu yasal düzenleme gerektiriyor. Yasal düzenleme gerektirdiği için inşallah seçimden sonra bunun adımını süratle atacağız'' dedi.

''Üç yıla kadar olanları seçim öncesinde mi olacak?'' sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:

''Onu şu anda müracaatını yapmaya başlayanlar, bu konuyla ilgili talimatı arkadaşlarıma verdim. Onların atamalarıyla ilgili şey yapabiliyoruz, üç yılı aşanlarla ilgili, onu yapabiliyoruz. Fakat 4/A'ya geçmeleriyle ilgili, yani kadroya geçmeleri noktasında ise bu bir yasal düzenleme gerekiyor -ki bunda da biz kararlıyız- o yasal düzenlemeyi de yapacağız ve sözleşmelileri böylece kadroya almış olacağız. Yasa değişikliğiyle beraber. Bunu gerektirdiği için bunu, bu şekilde yapacağız. Burada da herhangi bir sorun söz konusu değil.''

Erdoğan, ''Sözleşmelilerin çerçevesi belli mi? Sözleşmeli derken hangi grupları kapsıyor?'' şeklindeki soruya ''Bütün hepsini kapsayacak ayrım yok. Milli Eğitimdi, sağlıktı, şuydu, buydu... Nerede varsa'' yanıtını verdi.

''Ağustos öğretmen atamalarında sayı belli mi?'' sorusuna da Erdoğan, ''30 bin'' karşılığını verdi.

Erdoğan, emeklililer konusunda yaptığı değerlendirmede de ''Emekli kardeşlerimizin yanında olan tek iktidarız. Bugüne kadar yanında olduğumuz gibi bundan sonra da olacağız. İntibak sorunları bizim sorunumuzdur, bu işi biz hallederiz. Öyle sırtında yumurta küfesi olmayanlar bu işi yapamaz. Bunlar sadece atıyorlar. Bunlarda hesap kitap bir şey yok'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, 2002 sonunda SSK işçi emeklisinin 257 lira aldığını, 2011 yılı ocak ayında ise yüzde 204 artışla 782 liraya çıktığını, aynı dönemde SSK tarım emeklisin aldığı 216 liranın yüzde 226 lira artışla 705 liraya, Bağ-Kur tarım emeklisi 66 lira alırken aylığının 473'e yükseldiğini anlattı.

Erdoğan, Emekli Sandığında ise maaşların 377 liradan, 936 liraya yükseldiğini ifade ederek, ''Biz emeklilerimizi hiçbir zaman imkanlar itibarıyla geçmişte olduğu gibi ne enflasyonda ne imkanlarda geri getirmedik'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında sevk edildiği mahkemece tutuklanan Orgeneral Bilgin Balanlı konusunda, ''Hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, hukukun üstünlüğüne inanan herkes, buradaki süreci saygı içerisinde sürdürmesi gerekir ve kararın sonuçlarına da hep beraber hepimiz katlanmak durumundayız. Bu konu üzerindeki spekülasyonları da pek doğru bulmuyorum'' dedi.

Erdoğan, TRT Haber'de canlı yayımlanan ''Seçim Özel'' programında soruları yanıtladı.

Tarım ve hayvancılığın bittiği şeklindeki değerlendirmeler hatırlatılarak bu konuda ne söyleyeceğinin sorulması üzerine Erdoğan, ''Hiçbirine katılmam mümkün değil'' karşılığını verdi.

Erdoğan, 2002 ve 2010'un tarımsal desteğine bakıldığında aradaki farkın en az bire beş olduğunu belirterek, hayvancılıkta da desteklerin hemen hemen her ilde devam ettiğini söyledi.

Hayvancılığın geliştiğini vurgulayan Erdoğan, Turgut Özal döneminde karkas et ithalatı yapıldığını hatırlattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz bu ithali niye yaptık. Bu ithali yapmamızın tek sebebi, Türkiye'de üretici sömürüldü, firmalar maalesef tüketiciyi burada aynı şekilde sömürdüler. Hem üreticiyi, hem tüketiciyi. Kıymanın fiyatı 27-28 liralara tırmandı. Piyasayı balanse etmemiz lazımdı. Ne zamanki biz ithal, canlı hayvan almaya başladık hemen fiyatlar düşmeye başladı. Bakın şimdi fiyatlar ciddi manada yerine oturmaya başladı. Ne yaptık bu arada, hemen ithal et fiyatlarında gümrükleri yüzde 60'a kadar çıkardık. Bu da ithalatı düşürecek ve kısa bir sürenin içerisinde de duruma göre, istediğimiz ana geldiğinde de tamamen bu işi rahatlıkla kesebilecek güce sahibiz.''



-''ORGENERAL BALANLI'NIN TUTUKLANMASI-



Orgeneral Bilgin Balanlı'nın tutuklanması ve bu durumda beklendiği gibi Hava Kuvvetleri Komutanı olmasının gerçekleşmeyeceği hatırlatılarak, durumu nasıl değerlendirdiğini sorulması üzerine Erdoğan, bunun yargı süreci içinde bir konu olduğunu söyledi.

Erdoğan, yargı sürecinde olan bir konuyla ilgili açıklama yapmasının da doğru olmayacağını vurgulayarak, seçim sonrasında YAŞ toplantıları başladığı zaman tabloya göre hep birlikte değerlendirmelerin yapılabileceğini anlattı. Erdoğan, ''Hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, hukukun üstünlüğüne inanan herkes, buradaki süreci saygı içerisinde sürdürmesi gerekir ve kararın sonuçlarına da hep beraber hepimiz katlanmak durumundayız. Bu konu üzerindeki spekülasyonları da pek doğru bulmuyorum'' dedi.

Erdoğan, Türkiye'de darbe sürecinin, bitip bitmediğine yönelik soruya da ''Ben böyle bir şeyi düşünmek istemem. Bu işler bitti tabii. Artık Türkiye'de hala biz darbeyi konuşuyorsak o zaman demokrasiyi konuşmak niye. Bunlar artık tarih oldu'' yanıtını verdi.

Demokrasinin ve sistemin çok güçlendiğine inandıklarını vurgulayan Erdoğan, ''Bu güçlü sistem içerisinde, bu demokratik parlamenter hukuk devleti içerisinde, artık buradan gücünü almayan hiçbir adım inanıyorum ki kendisi için sağlıklı bir zemin bulamayacaktır'' diye konuştu.



-''SON DÖNEMDE SPORLA İLGİLİ BİR KAÇ KONU BİZİ ÜZMÜŞTÜR''-



Erdoğan, ''Fenerbahçe'nin şampiyonluk sürecinde sizin de bir katkınız olmuş gibi bir hava oluşturulmaya çalışılıyor. Ne hissettiniz, incindiniz mi?'' sorusu üzerine ise ''Bunu çok çirkin buldum. Son dönemde sporla ilgili bir kaç konu bizi üzmüştür'' dedi.

Seyrantepe Stadı'nın yapım sürecini anlatan Erdoğan, stadın açılışında yaşananların CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından ''siyasi ranta'' dönüştürülmeye çalışıldığını ifade etti. Erdoğan, ''Son zamanlarda sporun içerisine ideolojiyi soktular. Aynı benzer şeyi basketbol maçında yaptılar. Ankara'ya 12 bin 500 kişilik bir Arena Spor Salonu'nu kazandırmışız. İstanbul'a 17 bin 500 kişilik Türkiye'nin en büyük Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu kazandırmışız. Bunları yapıyorsun ve oraya Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak geliyorsun, Dünya Basketbol Şampiyonasında orada kalkıp terbiye dışı yaklaşımlar oluyor. Bu siyasetin spora karışmasıdır, başka bir şey değil. Hiç bir şeyle izah edilemez'' diye konuştu.

Trabzonspor'un şampiyon olamaması sonrasında yaşananları ''muhalefetin birleşerek siyasi ranta çevirmek istediğini'' kaydeden Erdoğan, ''Ama Trabzon böyle bir oyuna gelmedi. Bunun nasıl bir tuzak olduğunu Trabzon gördü ve Hopa olayları olunca üç saat gecikmeyle Trabzon'a geldim. Trabzonlu kardeşlerim bizi üç saat o alanda beklediler. Ve şu anda Trabzon'un en büyük alanı o alan. Gerçekten rakam veremiyorum ama benim Trabzon'da yaptığım mitinglerin en büyüğüydü. Coşku, heyecan her şey vardı'' dedi.

''Şimdi ben taraf olmuş olsam o zaman Rizespor'u Süperlig'e çıkarırdık. Doğup büyüdüğüm yer Kasımpaşa, Süperlig'den düştü. Kasımpaşa'nın düşmesini engellerdim'' diyen Erdoğan, Fenerbahçe'nin, kendi Başbakanlığı döneminde iki kez son maçta şampiyonluğu kaybettiğini hatırlattı.



-BEŞİKTAŞ'IN İNÖNÜ STADI PROJESİ-



Başbakan Erdoğan, Beşiktaş'ın İnönü Stadı'na yönelik projesinin hatırlatılması üzerine ise şunları söyledi:

''Tabiat Varlıkları Kuruluyla ilgili bir sıkıntısı sanıyorum yok. Ancak bir sıkıntı özellikle Ritz Carlton'la orada çok büyük bir cinayet işlendi. İkinci bir cinayetin işlenmesi, Dolmabahçe Sarayı'nın tehdit altına alınması... Çünkü Swissotel ile tüneller, orada Dolmabahçe mahvoldu. Burada dikkat edilirse Dolmabahçe'nin eski açık, alçaktır. Niye, araziye uyumlu olarak öyle yapılmıştır. Yeni açığa gelince araziye uyumlu olarak yüksek tutuldu. Şimdi yeni yeni şeyler düşünülüyor. O tabii arkadaşlarda bir endişe uyandırıyor. Yıldırım Bey'e de (Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören) söyledim. 'Son halini seçimlerden sonra görelim' dedim. Ona göre nihai kararı inşallah veririz, çünkü Beşiktaş da bizim güzide kulüplerimizden.

Yalnız 'fair play'e uymaları lazım. Fair play, olayı çok önemli. Tribünlerin artık sportmen, ahlaki bir yapıya kavuşması lazım. Bayanların statlara Türkiye'de alınmaya başlanması aslında buna yönelikti. Şimdi ailece, eşiyle çocuğuyla herkes oraya geliyor. Orada bu çirkinlikleri görmemesi lazım. Ayrıca buralarda bıçak, bir ara döner bıçakları oluyordu... Bu tür şeylerin statlarda ne işi var? Bu statların barış yeri olması lazım. Barışın güçlendiği yer olması lazım. Bunu bütün, başta Fenerbahçeydi, Galatasaraydı, Beşiktaştı, Trabzondu, Bursaydı kulüplerimiz önce kendileri yapması lazım.''

Bursaspor'un son aldığı cezaya çok üzüldüğünü ifade eden Erdoğan, cezayı fazla bulduğunu söyledi. Erdoğan, ''Kararı verenler verdi, olanlar oldu ama buna bile bir çokları siyasi şey giydirmenin gayreti içine girdi'' dedi.

Bursa ve Trabzon'u takdir ettiğini belirten Erdoğan, kulüpler arasında ciddi bir rekabet bulunduğunu dile getirdi. Başbakan Erdoğan, Gaziantepspor, Kayserispor, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Eskişehirspor gibi kulüplerin de küçük bütçelerle önemli başarılar elde ettiklerini belirterek, ''Oralara stadları inşallah kazandıracağız. İstiyoruz ki bu tür yerler ödüllendirilsin. Madem başarı var, oraları ödüllendirelim'' ifadelerini kullandı.