Boyner: Krizi tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz
Boyner; "Avrupa'nın krizin her aşamasında karar vermekte ne kadar zorlandığını hepimiz tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz" dedi
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, ''Eğer bir yandan küresel krizin yeni dalgasını bekliyor, diğer yandan da küresel ekonomide bir dönüşüm dönemine tanıklık ediyorsak bu şekilde devam etmek bize zarar verecektir'' dedi.
TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Toplantısı'nın açılışında konuşan Boyner, anayasa konusunun geleceklerini inşa ederken üzerinde daha çok konuşacakları, çalışacakları bir konu olduğunu belirterek, bir anayasayı anlamlı bir belge haline getirenin de toplumun yapısı, dinamiği, değerleri ve geleceğe ne ölçüde güvenli bakması olduğunu söyledi.
Boyner, ''Bunları belirleyecek en önemli etken de kuşkusuz ekonomidir. Yalnızca bugünü kurtarmak anlamında değil, geleceği şekillendirmek, önümüze koyduğumuz dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girmek hedefine ulaşabilmek ve toplum olarak refah düzeyimizi artırmak anlamında...'' diye konuştu.
2008 krizinin artçı dalgalarını sürekli olarak hissettiklerini ifade eden Boyner, önceleri ABD'den kaygılanırken bugün YİK Başkanı Erkut Yücaoğlu'nun konuşmasında işaret ettiği gibi Avrupa'nın 60 yılda inşa ettiği her şeyin ağır hasar görebileceği bir konjonktürde olunduğunu, bazı iktisatçıların bir depresyon ihtimalinden bahsettiğini anlattı.
Ümit Boyner, şöyle devam etti:
''Daha iyimserler bile uzun dönemli bir daralma döneminde olduğumuzu savunuyorlar. Önümüzdeki 10 yılın gelişmiş ülkeler açısından kaybedilmiş bir 10 yıl olacağına dair bir mutabakat şekilleniyor. Krizin patlamasından sonraki ilk 3 yılda yükselen piyasalar büyümelerini sürdürebildi. Bundan sonraki dönemde benzer bir performansın gösterilebileceğinden emin değiliz. Avrupa'nın durması, ABD'de harcama kesintileri, iç siyasi kavga nedeniyle talebi artıracak önlemlerin alınamaması tüm dünya açısından daralma ihtimalini artırıyor.''
-''Çözüm neredeyse yalnızca ABD'ye bağlı...''-
Gelişen ekonomilerin henüz dünya ekonomisinin yönünü belirleyecek ağırlığa sahip bulunmadığını, yakın zamanda da bu noktaya gelmelerinin zor olduğunu vurgulayan Boyner, şunları ifade etti:
''Her ne kadar ABD ve Çin'in şekillendirdiği G-2 yapılanmasından bahsediliyorsa, bazıları buna AB'yi de ekleyerek G-3'ten dem vuruyorsa da, bugünkü koşullarda gözler gene ABD'ye çevrilmiş durumda. Bugünkü ataletiyle AB'nin ya da Çin dahil Asya ekonomilerinin dünya ekonomisinin gidişatını ABD ölçüsünde belirleme gücü yok. Bu durumda açıktır ki küresel krizin çözümü neredeyse yalnızca ABD ekonomisindeki gelişmelere bağlı kalıyor. Bugünkü küresel krizde aslında tarihte daha önce de görülmüş bir olguya tanıklık ediyoruz. Ekonomik dönüşümün itici gücü olan finans sermayesinin hareketliliği, giderek dünya ekonomisinin istikrarını baskı altına alan bir nitelik kazandı. Küresel para ve finansal piyasa ile mal ve hizmet piyasaları arasındaki uyum hızlı bir kopuş sürecine girdi.
Avusturya Ekonomik Araştırma Enstitüsü'nün bir raporunda küresel finansal işlemler hacminin, kürenin gayrı safi hasıla rakamının 70 katı gibi bir değere ulaştığı söyleniyor. Bu rakam kopuşun bir ifadesi olarak kabul edilmelidir. 4 yıl önce tahmin bile edemeyeceğimiz şekilde, bir borç sarmalları dünyasında yaşıyoruz. Bu sarmalların ortaya çıkması dünya ekonomisindeki yeni iş bölümünün yapısıyla yakından alakalı. Vardığımız noktada hane halkları ve şirketlerin bilançolarından, bankaların ve uluslararası finans kuruluşlarının bilançolarına aktarılan borç, son çare olarak devletlerin bilançolarına aktarıldı.
Artık dünyada sağlıklı bilançoya sahip bir kesim hemen hemen kalmadı. Bu sarmaldan nasıl çıkılacağı da belli değil. Zira her ekonomik kararın, yapılan her tercihin bir sosyal yansıması, ona bağlı olarak da siyasal maliyeti var. İktisadi temelleri hasar görmüş Batılı demokratik ülkelerde tam da bu nedenle zorunlu ama aynı derecede zor kararları almak çok sancılı bir şekilde gerçekleşiyor. Avrupa'nın içinde bulunduğu krizin her aşamasında karar vermekte ne kadar zorlandığını, krizi hep bir adım geriden takip ettiğini hepimiz tırnaklarımızı kemirerek izliyoruz. Bu konjonktürde giderek netleşen soru, Almanya'nın üzerine düşen sorumluluğu kerhen bile olsa sonunda üstlenip üstlenmeyeceğidir. Buna verilecek cevap hem Avrupa'nın geleceği hem de bizim açımızdan önemlidir.''
-Küresel ekonomi...-
TÜSİAD Başkanı Boyner, son 30 yıla damgasını vuran Amerikan patentli ve güdümlü küreselleşme anlayışından daha farklı bir küreselleşme anlayışına geçeceklerini, kurumsal düzenlemelerin nasıl gerçekleşeceğini tam olarak öngöremediklerini, ancak eldeki verilerin dünyada ekonomik güç dengesinin kaçınılmaz şekilde genç, yükselen ülkelere doğru kaydığını gösterdiğini kaydetti.
Küresel ekonomide kara bulutlar toplanırken Türkiye'nin kendi başına farklı bir ekonomik evrende hareket etmesinin mümkün olmadığını vurgulayan Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Ekonomimiz küresel krizin ilk raundunu nispeten hafif hasarla atlattı. Hatta 2010 yılında büyümede dünya ikincisi oldu. Bu yıl da dünya büyümesindeki düşüşe rağmen ilk iki çeyreğin rüzgarıyla güçlü bir büyüme oranını yakalayacağını öngörüyoruz. Bu başarının arkasında hepimize ağır bedeller ödeten 2001 krizinin dersleri var. Türkiye o krizde yerleşik alışkanlıkların tüm direncine rağmen zor kararları almayı, daha da önemlisi uygulamayı becerdi. Finansal sistemini sağlamlaştırmak, bütçesini denkleştirmek için ciddi sıkıntıları sineye çekti. Son 9 yılın uygulamalarında temel ilkelerden taviz verilmedi. Türkiye'nin temeldeki sağlamlığı ülkemize para akışının sürmesini sağladı. Büyümemiz sürerken bütçe disiplininden sapılmadı, Merkez Bankası dünya finans piyasalarını şaşırtan yöntemler uyguladı, faizlerin düşük olması hem tüketim hem yatırımda sağlıklı bir gidişin önünü açtı. Ama hepimizin bildiği gibi bu büyüme yapısal nitelikte bir cari açık sorununu da birlikte getirdi. Eğer özetlemeye çalıştığım gibi bir yandan küresel krizin yeni dalgasını bekliyor, diğer yandan da küresel ekonomide bir dönüşüm dönemine tanıklık ediyorsak bu şekilde devam etmek bize zarar verecektir.
Hemen herkes cari açığın arkasında yatan nedenlere bakarak kaygılarını dile getirdi, bununla mücadele etmek için çözüm önerileri geliştirdi, ancak bir türlü, yapısal problemlere yapısal çözümlerin ancak ilaç olacağı gerçeği tam olarak anlatılamadı ya da biraz görmezden gelindi. Gerçi Türkiye cari açığını kapatacak kaynakları elde etmede son dönemde zorlanmadı. Ancak giderek daralacak bir dünyada, hele Avrupa bankalarının krize girmesi nedeniyle likidite bulmak da zorlaşırsa, o zaman eskiden olduğu gibi gemiyi yüzdürmek mümkün olmayacaktır.''
Ülkelere krizden etkilenme ve krizden çıkış yeteneği açılarından bakıldığında, imalat sanayisi güçlü ekonomilerin daha yüksek dayanıklılığı olduğunu gördüklerini, hizmet sektörlerinin ekonomiye katkısının yadsınamayacağını, ancak bu devirde yani bilgi çağında bile, büyümenin motorunun imalat sanayi olduğunu, imalat sanayisi zayıflamış olan ülkelerin yüksek refah düzeyini uzun dönemde sürdüremeyeceğini belirten Boyner, Türkiye daha uzun süre sadece iş gücüne yeni katılanları istihdam edebilmek için yüzde 6 oranında büyümek zorunda olduğunu, bugünün dünyasında bu tür bir büyüme oranını yakalayabilmek için bir yandan yeni pazarlara yönelirken, diğer yandan da daha fazla katma değer üretebilmek gerektiğini söyledi.