Hong Kong Ulusal Güvenlik Yasası: Dünü, bugünü, yarını
Ulusal güvenlik yasasının Çin Parlamentosu'ndan geçmesiyle beraber Hong Kong üzerinde nasıl bir etkisi olacağı merak ediliyor. Hong Kong ulusal güvenlik yasasının dünü, bugünü ve yarını
Hong Kong’un Ulusal Güvenlik Yasa Tasarısı'nın 30 Haziran’da Çin Parlamentosu'ndan geçmesiyle tarihi boyunca karşılaştığı en radikal değişimlerden birini yaşaması bekleniyor.
Yasanın geçmesiyle beraber özgürlüklerin ve hakların birçoğunun yasa tarafından nasıl bir kısıtlamaya tabi olacağı ve şehrin finansal merkez statüsünün ne olacağı konusundaki endişeler de artıyor.
Keza ABD yasanın meclis tarafından onaylanması sonrasında, daha önce de belirttiği gibi, Hong Kong’un imtiyazlı statüsünü kaldırmaya yönelik adımların atılmaya başlanacağını duyurdu.
ABD Ticaret Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada “Çin’den ayrı olarak Hong Kong’a uygulanan özel muamelenin” ihracat lisanslarıyla beraber askıya alındığı belirtildi.
Alınan kararı eleştirenler ise Hong Kong’un bir üretim değil hizmet ve finans merkezi olduğunu belirterek durdurulan bu imtiyazların caydırıcı olmadığını belirtiyorlar.
Bugünden Yarına: Ulusal Güvenlik Yasasının Etkisi Ne Olacak?
Meclisten geçen ulusal güvenlik yasası Çin yetkililerinin Hong Kong’da ilk defa etkili olabilmesine imkân vererek Pekin yönetimine yerel yasaların üzerinde bir statü sağlıyor.
Yasaya göre Çin hükümeti kendi güvenlik güçlerini yerleştirebileceği bir ulusal güvenlik ofisi açma imkanına kavuşacak. Pekin tarafından atanan danışmanlarla merkez hükümetin kontrolünde bir ulusal güvenlik komisyonu kurulacak.
Kurulması planlanan yeni kurumlar hakkında Bloomberg HT’nin sorularını cevaplayan Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağdaş Üngör, “Hong Kong’da faaliyet göstermeye başlayacak olan Çin güvenlik kurumlarının ilk ve en önemli hedefi muhalefet hareketinin bastırılması olacaktır” dedi.
Olası yaptırımlar hakkında ise, “ABD, kısa süre önce Xinjiang’da yaptığı gibi bir takım ekonomik ve siyasi yaptırımlar uygulayacak; Avrupa ise daha geri planda ve çekingen de olsa, ABD’nin yanında yer alacaktır. En somut tepkiyi ise Hong Konglulara vatandaşlık yolu açma önerisiyle Britanya verdi” yorumunu yaptı.
Yerel kanunlar ve ulusal güvenlik yasası arasında bir çatışma durumu söz konusu olduğunda ulusal güvenlik yasası üstün sayılacak. Hong Kong’da işlenen bazı suçların mahkemeleri Çin’de görülebilecek.
Ulusal güvenlik yasasının muğlak bıraktığı kısımların en önemlisiyse yasaya tabi olan suçların ne olduğu ve nelerin suç statüsünde sayılacağı. Bu konuda özgürlüklerin nasıl korunacağı ya da suçlanan tarafın ne gibi haklarının olacağı tam olarak bilinmiyor.
Yasanın kabulünün ardından BM insan hakları forumunda konuşan Hong Kong lideri Carrie Lam ise ulusal güvenlik yasasının gerekli açıkları dolduracağını, şehrin otonom statüsüne zarar vermeyeceğini söyledi.
“Şu ana kadarki protestolar ‘tek ülke’ sınırını aşan ve kararlı aksiyonlar gerektiren eylemler oldu” diyen Lam, yeni yasanın “Temel Hak yasasıyla uyum içerisinde” uygulanacağını belirtti.
Yönetim sistemi hakkında konuşan Üngör ise “Yasa, Hong Kong’un İngiltere’den Çin’e devri için bir uzlaşı formülü olan ve 1980’lerde ortaya atılan ‘tek ülke, iki sistem’ politikasına gölge düşürecek şekilde, anakaranın iç güvenlik alanındaki tasarruf yetkisini arttırıyor” dedi.
Dünden Bugüne: Ulusal Güvenlik Yasası Teklifi
Çin’in 21 Mayıs’ta Hong Kong ve Macau’daki anayasal ve hukuksal sistemin “geliştirilmesini” desteklediklerini söylemesi ile birlikte, Pekin yönetiminin etkisini bölgede artırmak istediği yönündeki endişeler ve ulusal güvenlik yasası tartışmaları başlamıştı.
Bir konuşmasında “Tek ülke çift sistem mekanizmasının uzun dönemli istikrarı için mücadele edeceğiz, anayasa ve temel hakların uygulanma mekanizmasının geliştirilmesini destekleyeceğiz” diyen, Komunist Parti’nin dördüncü dereceden lideri Wang Yang’ın açıklamaları sonrasında aylar süren demokrasi protestolarının yeniden alevlendiği de görülmeye başlandı.
Açıklama sonrasında Çin’i Hong Kong’un bağımsızlığına saygı duyması konusunda uyaran AB, Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel’in yaptığı “Hong Kong’un bağımsızlığının ve otonom statüsünün ‘Temel Hak’ yasası çerçevesinde korunması bizim için son derece önemli” açıklamasıyla da pozisyonunu vurguladı.
Temel Hak yasası 1997’de Hong Kong’un Çin yönetimine devredilmesinden sonra 50 yıllık bir süre için geçerli olacak mini bir anayasa niteliğinde. Bu yasayla beraber toplanma, konuşma, fikir özgürlüğü ve diğer demokratik haklar güvence altına alınıyor ve ülkenin yönetim sisteminin nasıl olacağı tanımlanıyor.
Temel hak yasası hakkında, “Temel Hak yasası Hong Kong’u Çin’den çok Batı’nın bir parçası kılan hukuki düzlem, aynı zamanda bu kenti Doğu Asya bölgesinde bir çekim alanı kılmaya devam eden şeydi” diyen Doç. Dr. Çağdaş Üngör, “Uluslararası kamuoyunda Hong Kong’un özerkliğini kaybedeceğine dair bir kanaat oluşursa, bunun ekonomik bir maliyeti de olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
ABD Başkanı Donald Trump da Temel Hak yasasına karşı Çin’in ulusal güvenlik yasasını uygulaması durumunda, ABD’nin çok sert karşılık vereceğini söylemişti.
28 Mayıs’ta ise Çin parlamentosu ulusal güvenlik yasası üzerinden planlamaların devam edilmesini onayladı. Böylece yasa tasarısının üzerinde çalışılarak hazır hale getirilmesinin önü açılmış oldu.
Bunun üzerine Hong Kong’un ekonomik olarak çeşitli imtiyazlara sahip olduğu fakat bu tasarının yasalaşması halinde Hong Kong’a ticaret ve diğer finansal konularda Çin ile aynı standartlarda davranılması gerektiği de ekonomik danışmanı tarafından Başkan Trump’a hatırlatılmıştı.
Haziran ayı başındaysa ABD Hong Kong’daki özgürlükleri kısıtlayacak yasa tasarısının hazırlanmasında rolü olan ve Uygur bölgesindeki insan hakları ihlalleriyle bağlantısı bulunan Çin Komunist Partisi yetkililerine yaptırım uygulama kararı almıştı.
Erol Oytun ERCAN