Yabancı kazanıyor, yerli kâbus görüyor

Zaten gelişmekte olan ülkelere ve Türkiye'ye yönelik güçlü denilebilecek küresel bir sermaye akımı vardı. Üzerine, yatırım yapılabilir kredi notuna çıkılması sanki tuz biber ekti. Akışın daha da hızlanacağı beklentisi ile faizlerde hızlı bir düşüş gerçekleşti. Hazine gösterge faizi not artırım öncesinde yüzde 6.91 iken yüzde 6.18'e kadar geriledi ve geçen haftayı yüzde 6.33 ile tarihi düşük seviyeden kapadı.
Üç büyük reyting şirketinden birisi tarafından ülke notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılınca genelde 6 ay ile 1 yıl sonra ikinci kuruluş da not artırımına gidiyor. Asıl üç büyükten ikisinin notu ile ülke yatırım yapılabilir kabulü görüyor ve sermaye akışı hızlanıyor. Yani nasıl yöneteceğimizi tartışmaya başladığımız durum henüz ortada yok. Önümüzdeki aylarda veya yılda olabilir. Olduğu zaman faiz belki biraz daha düşebilir, TL değerlenebilir.
Türk Lirası faiz oranlarının düşmesi en başta bu enstrümana yatırım yapanların getirisini buduyor veya negatife çeviriyor. Bir anlamda para birimine yönelik yatırım patlaması yaşanması, bizzat yatırımın cazibesini, getirisini de yok ediyor. 10 yıllar boyunca TL'ye yatırım yapmış ve bundan yüksek kazançlar elde etmiş olan yerli tasarruf sahiplerini zor bir dönem bekliyor. Reel getiri kalmayacak gibi. Hatta negatif getiri yüksek olasılık.
Döviz, faizden kaçanların sığındığı bir limandı. Ama dışarıdan gelen paranın etkisiyle döviz kurundan da kazanç umudu yok. Merkez Bankası'nın sözlü müdahalesi olmasa bu değerlenme durumu hemen baştan yaşanabilirdi. Önümüzdeki dönemde TL değerlenebilir, dövizler TL karşısında değer kaybedebilir. Dolayısıyla dövize sığınanlar para kazanamayabilir, hatta zarar edebilir.
Bu iki yatırım aracında Türk halkının finansal varlığının yüzde 85'i yatıyor. Hisse senedi, bireysel emeklilik, katılım hesabı gibi diğer finansal varlıkların payı ancak yüzde 15. Portföyünün yüzde 85'inden zarar etme olasılığı insanları alternatif arayışlara yöneltecek gibi. Yabancılar gelip Türkiye'den para kazanırken yerliler kâbus görecek. Bu konudaki şanssızlık ise yerlilerin en büyük iki yatırım adresinin cazip olmaktan çıkıyor olması.

Yerlilerin seçenekleri ne olabilir?
Ana yatırım aracı olarak faiz ve döviz devreden çıkarken yeni devreye girmekte olan özel sektör tahvilleri alternatiflerden biri. Şimdilik bankalar öncülük ediyor ama sonra büyük şirketler ve KOBİ'ler gelebilir. Çünkü kredi faizleri halen yüzde 13.5'te. Yeni bir iç tüketim patlaması yaşanmaması için kredi faizleri en az düşen faiz olmaya aday. Merkez Bankası faiz koridorunun alt bandını ve politika faizini düşürse dahi zorunlu karşılıkları artıracak. Bu durumda şirketlerin kredi faizlerinin altında ama mevduat faizlerinin üstünde oranlardan tahvil çıkarması ve pazarlaması mümkün olabilir. Şu anda mevduat ile kredi faizi arasındaki makas 6 puan. Tahvil çıkartanla tahvili alacak olanının paylaşacağı rakam bu. Tam olarak gösterge faiz kadar.
■ Bireysel emeklilik yılbaşından itibaren devletin yüzde 25 katkı payı ile daha yaygın hale gelecek. Ama orada teşvik brüt asgari ücretle sınırlı. Bir de 10 yıl ve daha uzun vadeli bir yatırım olarak geniş kitleler tarafından benimsenmesi zaman alabilir.
■ Hisse senedi de bir seçenek. Ancak fiyatlar, uzun bir yolculuğa çıkacak kadar düşük veya ucuz değil. Yerlinin güçlü bir şekilde piyasaya gelmesi, uzun süreden beri Türkiye piyasasına yatırım yapan yabancıların kâr satışlarını mümkün kılabilir. Eğer yerli yabancı arasında bir devir teslim olacaksa
daha makul fiyatlardan olmasında yarar var. BES teşviki, yeni kanun ve 18 yıllık aracı kurum bataklarının tasfiyesi kararı borsaya yeni bir ilgi yaratmada önemli kilometre taşları olmaya aday. Ancak borsa da sığınılacak büyük bir liman olmayabilir.
■ Galiba çözümü yine halkın kendisi el yordamıyla bulacak. Sanki gayrimenkule yönelme, iş kurma, tüketim veya harcamaya yönelme daha ağırlıklı olabilir gibi geliyor bana. Bu da büyümeyi gelecek yıl düşündüğümüzden daha yüksek çıkartabilir.
SONUÇ: "Ya uçar kuşun (arı) olacak, ya döner taşın (değirmen)." Türk atasözü