Bloomberght
SON DAKİKA
Bloomberg HT Görüş Parada uzun vadeli eğilimler

Parada uzun vadeli eğilimler

Giriş: 22 Şubat 2011, Salı 08:21
Güncelleme: 22 Şubat 2011, Salı 08:21

Dün 2001 sonrasında yerlilerin ve yabancıların finansal portföyünde meydana gelen değişimlere yer vermiştik. 2002 sonu ile 2011 Ocak verileri arasında yerlilerin yani banka dışı kesimin finansal varlıkları 193.4 milyar liradan yüzde 280 artışla 735.7 milyar liraya yükseldi. Cari kurdan dolara çevrildiğinde, 2002'de 117.4 milyar dolar olan yerlilerin toplam finansal servetleri Ocak 2011 'de 362.4 milyar dolara çıktı. 8 yıllık artış yüzde 394'e vardı. 2001 sonrası tasarruf eğilimleri ana kalemler itibarıyla şöyle gerçekleşti:

■ Yerlilerin yani hanehalkının finansal araçlarda duran varlıkları 2002 sonunda 193.4 milyar liradan 2011 Ocak'ta 735.7 milyar liraya yükseldi. Artış oranı yüzde 280.5.

■ Bu tasarruflar içinde payını en hızlı artıran ise katılım bankalarının topladığı fonlar oldu. Bu bankaların fonları 3.1 milyar liradan 30 milyar liraya yükselerek yüzde 968 veya 10 kata yakın arttı.

■ İkinci en çok artış kaydeden yatırım aracı hisse senetleri. Bunda borsanın son dönemde yükselmesinin de payı büyük. 2002 sonunda yerlilerin 8 milyar liralık hisse senedi varken geçen ay itibarıyla 48.1 milyarlık hisse senedi oldu ve yüzde 603 büyüdü.

■ Bankalardaki TL mevduatı 59 milyardan 378.1 milyara çıktı ve yüzde 541 artış kaydetti.

■ Yatırım fonlarındaki büyüme yüzde 284'te kaldı ve 31 milyar liraya çıkarken ancak genel ortalama artış oranını tutturabildi.

■ Devlet iç borçlanma senetleri, repo ve döviz mevduatı ise gözden düşenler. Repo yüzde 25 azalırken devlet iç borçlanma senetleri portföyü ancak yüzde 102 artmış. Bu oran hem genel ortalamanın hem de yüzde 406'lık TL toplam finansal varlıkların oldukça altında kaldı.

Dövizin yeminlisi çok bononun ise adı yok

Döviz hesapları ise dolar bazında yüzde 80, TL karşılıkları ise yüzde 73.6 düzeyinde artış kaydetti. TL karşılıklarının daha az artışı dikkat çekmiştir. Bu da aradan geçen 8 yıla rağmen doların TL'ye karşı daha zayıf kalmasından kaynaklandı. 2002 sonunda TL karşısında 1.6476 olan dolar ocak sonunda 1.5909 düzeyinde bulunuyordu.

Yani 8 yılda herhangi bir artış yok. Buna karşılık döviz hesapları 54.1 milyar dolardan 97.3 milyar dolara yükseldi. Dolar bazında artış var ama toplam tasarruf artışının yarısı kadar da değil. Döviz hesaplarının TL karşılığının performansı ise daha kötü. Çünkü 2002 sonundaki dolar kuru bu ocak ayındaki kurun da üzerindeydi.

Bu da bizi 2001 krizi sonrası bazı eğilimlerin değişmekte olduğu sonucuna götürüyor.

■ Bir kere dövizde krizin getirdiği hafızanın etkisiyle

katılaşmış bir yatırımcı kitlesi var. Zararına da olsa, yollarına devam ediyorlar. Bildiklerinden şaşmıyorlar. Kriz, dövize yatırım yapan önemli bir kitleyi kemikleştirdi. Adeta yeminli döviz yatırımcısı yaptı. En iyi ortamda bile zarara uğrasalar dövizlerini bozmayacaklar. Ancak yeni yatırımlar ve yeni yatırımcılar da, tasarruflarını daha çok TL enstrümanlarla yapıyor. Onun için son 8 yıldır TL finansal varlıklar yüzde 406 artarken döviz hesaplarındaki artış yüzde 80 düzeyinde kaldı.

■ Enflasyonun üzerinde belirgin bir kazanç sağlayamayan hatta ana yatırım araçlarının getirisinin oldukça altında kalan yatırım fonlarına ilgi de geçen 8 yılda çok sınırlı. TL varlıklardaki yüzde 406'lık artışa karşılık fonların artışının yüzde 284'te kalması bundan.

■ Yerli yatırımcıların devlet iç borçlanma senetlerinden neden bu kadar uzaklaştığına anlamlı bir yanıtı yok. Son bir yıl veya son aylarda bu durum meydana gelse normal karşılanabilir. Getiri düştü, hatta yok oldu denilebilir. Ancak iyi reel faizin olduğu yıllarda da azalmış. Burada alışkanlık yanında bankaların yönlendirmesinin de etkili olduğunu düşünüyoruz. Bu varsayımı destekleyen bir gelişme olarak, TL mevduat artışının bononun 5 katına çıkmasını gösterebiliriz.

2001 krizi öncesi bono, repo, döviz yerlilerin gözdesiydi. Kriz sonrası ise bu yatırım araçlarına ilgi azalmış ve katılım hesapları, TL mevduat ve bireysel emekliliğe yönelme olmuş.

SONUÇ: "Hiçbir şey yoktur ki, aşırı derecesi zararlı olmasın."J.J. Rousseau