Enflasyonda yeni eşik ne?

Aslında Kasım 2010'da yürürlüğe konulan yeni para politikalarından sonra enflasyon hedeflemesinin pek önemi kalmadığı gibi bir algılama oluştu. Öyle ya Merkez Bankası fiyat istikrarı yanında, belki ondan daha önemli bir şekilde finansal istikrarı hedefledi. Cari açığın kontrol altına alınmasına çalıştı. Bunun için para politikasında ciddi değişikliğe gitti. Bu amaçla döviz kurunu yerinden oynattı.
Ancak son küresel türbülansla kur daha da yukarı gitmeye başlayınca bundan da rahatsız oldu. Dalgalı kur rejiminin uygulamaya konulduğu son 10 yılda ilk kez Merkez Bankası bir kur seviyesini hedefledi. Bunu açıkça deklara etti. Müdahalesini bu aşamaya kadar getirdi. Hatta Merkez Bankası' nın yanısıra İşsizlik Fonu ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bile döviz satışı yaptı. İşsizlik Fonu'nu biliyorduk, TMSF'yi de dün öğrendik. Üstelik kur artışı ithalatı pahalılaştırıp dış açığı kontrol altına alacak olmasına karşılık, dövizin yükselmesine böyle bir müdahale yapıldı.
Çünkü hızlı artan kurun, enflasyonu yeniden artırmasından ve çift haneli rakamlara çıkarmasından korkuldu. Her ne kadar enflasyon hedeflemesine vurgu yapılmasa da, düşük tek haneli enflasyon hükümetin çok önemli bir hedefi ve programında buna yer verdi.
Dün de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek CNBC-e'nin sorularını yanıtlarken "Bizim için yeni bir eşik, orta ve uzun vadede enflasyonu düşük tek haneli rakama çekip orada tutmaktır" dedi. Gerçekten de çeyrek asır sonra enflasyon tek haneli rakamlara 2004 yılında indi, ara sıra istisnası olsa da 7 yıldır tek haneli rakamlarda seyrediyor. Uzun yıllar yüksek çift haneli olan enflasyonu tek haneli rakamlara çekmek bir başarıydı. Bu rakamlarda uzun süre tutmak da bir başarı. Bu da hükümet açısından elbette yeni bir eşik. Madalyonun ilk yüzü bu.
Düşük faiz hedefi düşük enflasyon hedefi
Madalyonun ikinci yüzünde enflasyonun düşürülmesinin hükümet için anlamı yer alıyor. Düşük enflasyonun hükümet için asıl ödülü faizlerin düşmesinde. Ne kadar düşük enflasyon o kadar düşük faiz. Sonuç ise bütçe harcamaları arasında faiz ödemelerinin payı dörtte birin bile altına indi. Yani milli gelirin yüzde 17'si düzeyindeki faiz ödemesi yüzde 4'ün altına indi. Milli gelirin yüzde 12'si gibi bir büyük pasta açığa çıktı. 1.2 trilyon TL'lik ekonomide bunun miktarı 120 milyar lira eder. Hükümet böyle bir kaynağı faizden tasarruf ediyor. Bir kısmını bütçe açığının azaltılmasında kullanıyor, bir kısmı da faiz dışı harcamalara gidiyor.
İşte düşük tek haneli enflasyonun önemi burada. Hükümetin ve Merkez Bankası'nın uygulamaya koyduğu tek haneli faiz ve sıfır reel faiz politikasının uygulanabilmesi için, enflasyonun tek hanede kalması şart. Yoksa enflasyon çift hanenin üzerine çıkarsa elbette bunu faiz izler. Herkes cebindeki paradan para kazanmak veya en azından değerini korumak ister. Kaybetmek istemez. Serbest ekonomide de bunun yolu reel faiz vermek. Eğer düşük veya sıfır reel faizi hedeflerseniz ister istemez düşük enflasyonu da hedeflersiniz. Bu anlamda enflasyonda hükümetin hedefi ile Merkez Bankası'nın hedefi uyuşma içinde.
DESTEĞİN ANLAMI: Merkez Bankası'nın hükümet politikalarına çok daha fazla destek vermesini, hükümet ve bakanlardan da çok daha fazla destek görmesini, hatta tam destek görmesini biraz da buna bağlamak mümkün. Hem bu uyumlu beraberlik hem de yürürlüğe konulan düşük tek haneli faiz politikasının yürütülebilmesi için, enflasyonun seyri son derece belirleyici. Enflasyonun sıradışı bir seyri ve yukarı yönlü sıçraması, para politikalarını, hatta iç tüketimin yüksekliğini de etkileyecek. Kamu kesiminin sadece Merkez Bankası yoluyla değil, aynı zamanda koordineli bir şekilde İşsizlik Fonu ve TMSF gibi kurumların rezervleriyle de kurun üzerine yüklenmesinin perde arkasını biz böyle okuyoruz.
SONUÇ: "Kimse kendi terinde boğulmaz." Ann Landers