Karamehmet: Medyaya girmek en büyük hatam oldu
-
Çukurova Holding Başkanı Karamehmet, basına girmeyi kendisi için "en büyük hata" olarak niteledi
Bloomberg HT'nin haberine göre Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Emin Karamehmet, Malatya İşadamları Derneği'nin 48. aylık toplantısında konuştu. Yalnızca Bloomberg HT kameralarının bulunduğu toplantıda, Karamehmet çarpıcı açıklamalarda bulundu. İşte Karamehmet'in açıklamalarından satırbaşları;
2012 senesinde dünyada kendisini kurtaran devletlerden bir tanesi ABD. IMF'nin anlattığına göre 2.8 büyüme dördüncü çeyrekte yapmışlar. Bunun haricindeki bütün devletler, ABD hariç hepsi küçülüyor ve Türkiye %4 gibi bir büyüme öngörüyor. IMF bunu daha düşük görüyor ama Türkiye'nin %4 büyümeyi yapacağını düşünüyoruz. Belki de geçebilir, tabii bu Yunanistan'ın durumuna bağlı. Eğer Yunanistan kurtarılırsa, Türkiye belki %4 büyümeyi de geçebilir. İki tane ülke ekonomide %4 büyümenin üstünde; bir tanesi Türkiye, bir tanesi de kuzey ülkelerinden birisi. Beklentilerimiz, Merkez Bankası'nın politikaları hep çok iyi bir şekilde hazırlanmış, kritik nedenler var ama Merkez Bankası çok yerinde politikalar ile, para politikası ile yardımcı oluyor. Bütçe açığımız azalıyor. SSK'nın açığı azalıyor. Her türlü gösterge Türkiye'nin lehine. Dikkat çekmek istediğim bir konu var; o da tarihin tekerrür ettiği. Son zamanlarda konuşuluyor Ermeni hadisesi. Türkiye'nin 1. Dünya Savaşı'ndan biraz önce kendisini müdafaa etmesi gibi. Şöyle düşünürseniz; aşağı yukarı bu hadiseler, o tarihlerde tabii dış devletlerin müdahalesi olan bazı hadiseler olmuş. Fakat aynı şeyi bugün de görmek mümkün. Bugün Suriye, İran ve etrafımızdaki bütün ülkeler, yani bir şeylere çok dikkat etmemiz lazım devlet olarak. Bizi istemediğimiz şeylere itebilirler diye düşünüyorum.
Bunun haricinde 2012 senesinin ilk başlarda biraz sıkıntılı olsa da iyi geçeceğine ve %4 lük büyümeyi geçeceğimize inanıyorum şahsen. Bazı bakanlarımız biraz daha düşünceli bu konuda, çünkü Avrupa'daki krizden dolayı ihracat yaptığımız yerlerin biraz tıkandığını düşünüyorlar. Çok daha değişik ülkelere giderek ihracatımızın artırılması gerektiğini düşünüyorlar. Bu tabii özel sektörün işi. Çok büyük yerlere bilhassa KOBİ'lere çok büyük destek vermemiz lazım ki ihracatımız büyüsün.
İhracat rakamları ile ilgili 2023 senesinde koyduğumuz hedef 500 milyar dolar gibi gözüküyor. Ben 1980 senesinde Kore'ye gittim. Kore'nin ihracatı 1980 senesinde 25 milyar dolardı. Bizim Türkiye'nin ihracatı da 2.2 milyar dolardı. Bugün Türkiye'nin ihracatı 136 milyar dolar. Kore'nin ihracatı da 450 ile 500 milyar dolar arasında. Bizim 2023 senesine koyduğumuz hedef 500 milyar dolar bence çok düşük bir hedef. Bu rakamın kat kat üstüne çıkmamız lazım. Bu da bir gerçek. Çünkü enerji ihtiyacımız, ithalatımız falan 500 milyar ile bizi rahat bir yere getirmez. Bu 500 milyarı belki katlamamız lazım 2023 senesine kadar. Bu da benim görüşüme göre KOBİ'ler ile, özel sektörün daha başka pazarlara gitmesi ile yani başka pazardan kastım; Afrika ülkeleri gibi ülkelere gitmekle olacak ve buralarda da ben büyük imkanlar görüyorum. Gerçi Libya'dan sonra Afrika ülkelerinin bir kısmı Libya'nın hegemonyasından kurtuldular. Şimdi her biri yatırım yapın diye mal almayı deneyen ülkeler oldular. Bunlarda da zenginlikler çok büyük , bilhassa petrol gibi enerji ihracatları buralara büyük paralar getirecektir. Irak ikinci bilmemiz gereken yer. Çok büyük imkanları var. Kuzey Irak olsun Bağdat Basra olsun, buralarda da yerimizi almalıyız diye düşünüyorum.
Soru: Bugüne kadar çok başarılı işler yaptınız. Sormak istediğim şu; bu tür orjinal işleri buldunuz yaptınız ve bunların hepsini de ortaya çıkardınız. Bu işleri ortaya çıkartırken iyi bir beyin takımınız ekibiniz mi var, onlarla birlikte çalışıp bunu yapabiliyorsunuz? Kendiniz mi bir şekilde bu işe girerim diye bir önsezi ile mi bu işlere giriyorsunuz? Veya size gelen projeleri mi değerlendiriyorsunuz? Ben bu işlere nasıl bir bakış açısı ile yaklaştığınızı, nasıl başladığınızı merak ediyorum. Onu bize anlatma lütfunda bulunursanız seviniriz.
Cevap: Tabii bize iş teklifleri geliyor, bir karar veriyoruz, ondan sonra da arkadaşlar ile konuşuyoruz. Ama umumiyetle bana geliyor, ben bir karar veriyorum. Orada da daha çabuk karar verdiğimiz için bazı hatalarımız oluyor ama tabii hiçbir iş takımsız olmaz. Daha doğrusu takımdaki arkadaşlarım da, bizimle çalışmış arkadaşlarım da, şimdi başka yerlerde çalışıyorlar. Onların da başarıları var tabii bu işte. Hüsnü Özyeğin olsun başka arkadaşlar olsun yani bize çok büyük katkılarda bulundular. Fakat tabii bu Turkcell olsun Digitürk olsun bunlar ikisi birbiri ile aynı. Aşağı yukarı birbirinin devamı olan işler. Bazen tesadüfler de yardım ediyor. Biz Turkcell için ihaleye girdiğimizde Türkiye bir krizdeydi. Çok büyük bir krizdeydi ve biz buraya diğer arkadaşlardan saklayarak girdik. Çünkü kızacaklardı bize, niye giriyorsun diye. Tesadüf oldu, 4 sefer ihale yapıldı. 4. ihalede ortağımız biz artık girmek istemiyoruz dedi. Bir tane yabancı ortak almak lazımdı, o sırada bir adam Beyrut'dan geldi tesadüfen ortak oldu. Adamın o günkü şansı ile de ihalede ikinci olduk. Birinci olan imza atamadığı için bizi de çağırdılar. Aynı şartlar ile gelirseniz iki kişiye vereceğiz dediler. Turkcell öyle oldu. Digitürk zaten Turkcell'in yapılması gereken triplay dediğimiz şeyin bir devamıdır. Petrol ise apayrı birşey. O Irak'taki bir fırsattı. O fırsatı gördük ama çok uzun müddet sabırla finans ettik. Medyaya ise zorla girdik. Özer Çiller Bey'in ısrarı ile girdik.Niye girdik onu da bilmiyorum. Çünkü öyle bir şey ki ne yazsanız birisine, bir tarafa dokunuyor. Kimseyi memnun edemiyorsunuz. Kontrol edemiyorsunuz. Fevkalade riskli bir yer, kimseye yaranamıyorsunuz. Ne hükümete yaranıyorsunuz, ne öbür tarafa. Yani girmemek daha doğru bir şeydi. Ama nasıl çıkacağız bilmiyorum.
Soru: Birçok fon Türkiye'deki medya kuruluşları ile ilgileniyor. İşte ATV'nin Sabah'ın satışı gündemde. Sizin grubunuzun bir üyesindeki medya kuruluşlarına yönelik böyle bir teklif var mı? Var ise nasıl bakıyorsunuz?
Cevap : Tabii son zamanlarda televizyonlar için dışardaki birçok kuruluş teklif veriyor. Biz böyle birşeyi düşünmüyoruz ama ortak alabiliriz. Tamamıyla vermeyi düşünmüyoruz, satmayı düşünmüyoruz. ATV'ye çok büyük iki üç tane kuruluş talip ama fiyatları tutmuyor sanıyorum. O da olur mu bilmiyorum yani.
Soru: En büyük hatanız nedir? Keşke dediğiniz neler var? Bundan sonra işte ne yapmak istersiniz ?
Cevap: Belki daha büyük yapacağız onu bilmiyorum ama bir sürü hatamız oldu tabii. Bir tanesi mesela gazete, demin bahsettim. Oraya girdiğiniz zaman taraf tutuyor gibi oluyorsunuz. Kontrol etmesi çok zor basını. Siz basındasınız biliyorsunuz; bir kelimeyi değiştirmek bile, adam yazımı değiştirirseniz ben gidiyorum diyor. Yani çok zor bir şey. Sizin hata diye görmediğiniz bir yazıyı başkası hata diye görüyor. Zaten gazetecilik öyle bir meslek ki; eskiden gazete sahipleri gazetenin aynı zamanda da editörüymüş. Bütün yazıları okurmuş. Halbuki şimdi öyle şirket gazeteciliğine döndüğü zaman sizin orada hiçbir kontrolünüz yok. Veya adamlara yeteri kadar serbestlik vermiyorsunuz demek. Dizginleri çok gererseniz de o zaman şey olmuyor. Basın bence benim için büyük bir hatadır ama herkes için olmayabilir.
Yaşlandıkça dönüp bakıyoruz. Biraz daha tatil yapsak daha iyi olabilir miydi diye düşünüyorum. Ama sonra bakıyorsunuz yapmak istediğiniz bir sürü şeyi sonra yapamayacaksınız.
İşin sonu yok, bir sürü projelerimiz de var. Onlardan birkaç tanesini de yapacağız. Bunlardan bir tanesi enerji. Biliyorsunuz enerjide çok büyük bir hata yaptık. Bu hatalardan bir tanesiydi. Yani işlere girerken ortağınızı çok iyi tanımanız lazım. Ondan sonra girmek lazım. Enerjide öyle bir hata yaptık. Çok da pahalıya patladı bize. Ama devam ediyoruz, bir iki tane enerji ile ilgili projemiz var.
Soru: Ben Turkcell'i sormak istiyorum. Turkcell Türkiye'nin son dönemde ortaya koyduğu uluslararası marka yaratamama stratejisinin ya da eksikliğinin içinde önemli başarılardan biri. Yani Turkcell uluslararası marka olmuş durumda. Bir takım çok önemli problemleri de var. Siz Turkcell'i bir Türk markası olarak devam ettirmek konusunda neler yapacaksınız ?
Cevap : Biz Turkcell Türk markası olarak kalsın diye tüm gücümüzle çalışıyoruz. Son 5 senedir zamanımızın belki de %80'i oraya gitti. İnşallah belli bir zaman sonra da o mutlu sona kavuşuruz. Turkcell bizim için de Türkiye için de çok büyük bir marka. Çünkü biraz daha fazla şey yaparsak, Turkcell'in yapamayacağı hiçbir şey yok. Turkcell bölgede başka şirketleri alabilir. Turkcell'in bi devlet ya da başka bir yere girmesi ile çok daha fazla insana iş sahası açılabilir. Mesela bize fırsatlar geldi. Bir tanesini kaçırdık devam ediyoruz ama aşağı yukarı 17 tane Afrika ülkesinde bir numaralı bir şirket satılıyordu ve Turkcell'in de nakiti vardı alabilecek durumda. Tabii buna biraz ortaklarımız mani oldu. Böyle bir şey bütün müteahhitlere, işadamlarına bir sürü saha açardı Afrika'da. Bunu yapamadık ama daha da devam ediyoruz. Turkcell'in hakikaten Türk markası kalması lazım. Gerçi mesela Azerbaycan, Kazakistan, Moldova, Gürcistan gibi ülkeler Ukrayna, Belarus hep Turkcell'in yani Turkcell'de çalışanların gücü ile alınmış yerlerdir. Buralarda da biz ilk gittiğimiz zaman hala da Turkcell yani birçok devlet başkanı falan Turkcell tarafından şey yapılıyor diye düşünülüyor. Buralarda birçok Türk mühendis, Türk çalışıyor ve onların tabii tecrübeleri ile de başka başka yerlerde de şey almamız mümkün. Turkcell hakikaten Türk markası olarak kalmalı diye düşünüyorum, bizde olmasa bile.
Soru: Türkiye'deki şu anki cari açık konusunda ne düşünüyorsunuz? 136 milyar ihracatımız var, 234 milyar dolar ithalatımız var. Net -98 milyar dolar. Bu noktada Türkiye için ekonomisi için tehlike görüyor musunuz? 2023 hedefinde 500 milyar dolar ihracatımız olunca ithalatın ne olmasını bekliyorsunuz? Bu konudaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
Cevap: Ben o hedefi aşağıda bir hedef olarak görmüyorum. Yani bizim hedefimizin daha yüksek olması, o hedefe doğru çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunu yapacak kabiliyetimiz de var. Bakın şöyle anlatayım: 1980'lere kadar Türk insanı yurtdışına çıkamazdı. Yani çıkamazdı dediğim geniş kitleler çıkamazdı, çeşitli şeyleri vardı. Dışarıyı görmeyen bir millet de bir şey yapamazdı. 80 senesinde Turgut Bey'le başladı bu dışarıya açılma. Ve Türk insanının neler yaptığını görüyoruz. 2,2 milyardan 136 milyar dolara geldi. Şimdi artık nereye gitseniz Türkçe konuşuluyor. Koş koş diye Amerika'nın kuzey, en kuzey bir şehrinde bakıyorsunuz çalışanlar Türk. Eskiden böyle şeyler yoktu , bulamazdınız. Dolayısı ile bundan dolayı 500 milyar doları geçebileceğimizi düşünüyorum, katlayacağımızı düşünüyorum. O 500 milyar dolar belki bugünkü rakamlar ile 500 milyar dolar. Biz onun katlanacağını düşünüyoruz. Ancak öyle bir şey olursa biz çok daha rahat ederiz diye düşünüyorum. Ben bahsetmedim, bizim bütçe açığımız azalıyor. Dış açığımız da azalıyor son şeylere bakarsanız. İthalatın hafif düşüşe geçtiğini görüyorsunuz ama tabii zaman alacak. Kolay değil.
Soru: Finanse edilmesinde bir sorun görüyor musunuz Yani finanse edilmesi noktasında bir sorun görüyor musunuz bu cari açığın? Ya da ne şekilde finanse edileceği noktasında.
Cevap: Cari açığı şu sırada finanse ediyoruz, dışarıdan giren dövizler var. Şu sırada ediyoruz. Bunun tabii ihracat ile edilmesi, daha teknolojik ürünler üreterek yapmamız lazım. Şimdilik sadece işçilik satıyoruz gibi görünüyor. İthalat da biraz ucuz olduğu için daha fazla geliyor. Ama tabii tedbir almamız lazım. Fakat uğraşınca yani tahmin etmediğiniz yerlere ihracatlar yani Türk makinecileri, Türk ihracatçıları inanılamayacak yerlere ihracat yapmaya başladılar. Ama tabii katma değeri ne kadar olur buna bakmak lazım.
Soru: Turkcell projesi sizden Türkiye'de başka gruplara gitmiş ve onlar tarafından reddedilmiş. Fakat siz burada başka bir fırsatı görmüşsünüz demek ki ben bunu anlıyorum. Görülen o ki onlardan başka bir noktadan baktığınızı gösteriyor. Onların görmediği neyi gördünüz Turkcell projesinde? Turkcell projesinden sonra sizi bu kadar heyecanlandıran başka bir proje oldu mu?
Cevap: Turkcell projesinde yani çok yanlış biliniyor. Turkcell projesinde fizibiliteler geldiği zaman, bize gelen fizibilitede de diğerlerine giden fizibilitede de 30 bin adet satış gözüküyordu. Fakat o sırada biliyorsunuz araba telefonları vardı, arabanın içinde telsiz telefonlar vardı. Biz bi baktık sadece arabalarda 100 bin tane 1 senede satılmış. Dolayısı ile bu rakamlar şey değil dedik yani. Yoksa ötekilere de bilmiyorum belki onlara da fizibiliteler 30 bin diye gitti onlar da yani görmemiş olabilirler. Onları bilmiyorum ama bize gelen 30 bin araba telefonu da 100 bin olunca zaten daha fazla satar diye düşündük.
Soru: Digitürk ihalesi vardı son dönemlerde. Siz ihaleye bizzat kendiniz katıldınız ve ciddi hesaplamalar yaparak Türk futboluna ve Türk futbol endüstrisine katkı sağlamak için ciddi bir meblayı kabul ettiniz. Ancak bugün gelinen noktada çok farklı bir görüntü var. Şike operasyonları nedeni ile takımlar küme düşecek mi düşmeyecek mi tartışması, onun üzerine bir haftada iki maç, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz ? Aklınıza çekilmek geldi mi veya önümüzdeki dönemde Digitürk'ü nasıl bir planlama içine alabilirsiniz?
Cevap: İhalede benim hiçbir katkım olmadı. İhaledeki rakamlar zaten genel müdürün vereceği yetkiler içerisindeydi. Bize sadece kendisini cesaretlendirmek için yanımızda oturun dedi. O yüzden yanında oturduk. Yaptığım hesaplar da hiçbir şekilde ihale hesabı değildi. Sadece verilen rakamları yazıyordum aşağıya kendi kendime. Tamamı ile genel müdürün yetkisi ile yapılan bir şey. Verilen bir rakama kadar çıkmak lazımdı. O rakamı da daha önceden tespit etmiştik. Tek kelime karışmadık. Bu şike olaylarına gelince, tabii çok büyük zararımız oldu ama zarar da olur kar da olur diye düşünüyoruz, aşacağımıza inanıyoruz. Devam etmek istiyoruz. Devam edeceğiz yani. Elimizden geldiği kadar bırakmacağız.
Soru: Siz sismik gemisi üretimi ya da offshore konusunda yatırım düşüyor musunuz?
Cevap: Biz gemicilikte sadece kuru yük ve tankerler ile çalışıyoruz. Gemicilik de biliyorsunuz büyük bir krizin içinde. Keşke diyoruz iki sene önce hepsini satsaydık. Şimdi belki dört misli gemi alabilirdik ama 2013-2014'den önce bir şey yok, bir ışık gözükmüyor ama devam ediyoruz. Az önce sordular hatalarınız var mı diye tabii biz de gittiğimiz yerlerde görüyoruz. İlk başta bu LNG gemilerini gördük, bizimkilere söyledik. Biz bir şey yapamayız falan dediler. Şimdi bir LNG gemisi günde 150 bin dolara kiralanıyor. Aynı büyüklükte bir tanker ya da gemi 8 bin-12 bin dolar arası günlük kirası. Aradaki farkı görüyorsunuz. Açık denizlerde ben sismikten ziyade, denizde çıkan gaz veya petrolü işleyen gemiler var. Bunlar 1.5 milyar dolar civarında, onların da kirası günlük 1 milyon dolar ve biraz üstü civarında oluyor. O tip gemiler ile ilgilenmek sismikle ilgilenmekten daha iyi diye düşünüyorum. Bizim petrol konusunda bu Akdeniz'deki Kıbrıs'ın iki tarafındaki şeylere de bizim şirket girmek istiyor, petrol ve gaz araştırmasına. Irak'da büyük bir gaz rezervimiz var ama 2016'dan önce dağıtıma başlayamayız diyoruz.
Soru: Dünya Amerika'dan kaynaklanan mali kriz sonrası büyük bir sıkıntıya girdi. Ülkemiz de kısmen de olsa bundan etkilendi. Süreçle alakalı olarak uzunluğu ya da başlangıcı ile ilgili yol haritaları ifade edildi. Bu sürecin başlangıcı doğrultusu ile ilgili her hangi bir tahmininiz var mı? Sizin Digitürk ihalesinden sonra her ne kadar genel müdüre cesaret verseniz de bir patronsunuz. Bununla alakalı herhangi bir baskınız oldu mu? Küresel bir aktör ve dünyanın en büyük şirketine sahipsiniz. Hani hep derler her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır diye, eşinizin başarınızdaki katkısı nedir?
Cevap: Ona borcumuzu nasıl ödeyeceğimizi bilemiyorum. İçimde de büyük şey var çünkü hakkını yiyoruz ama şimdiye kadar bir şikayet yapmadı. Yatarken de kask takmıyorum.
Soru: Siz hem sunumunuz da hem de GSM ile ilgili açıklamalarınızda Afrika'ya özel dikkat çektiniz. Anladığım kadarıyla Afrika'da başkalarının görmediği ama sizin farkında olduğunuz fırsatlar var. Bunlar nelerdir?
Cevap: Afrika'da belki bilmiyorum ama Türkiye'den çok başarılı insanlar var. Kömür ithalatçıları var, demir ithalatçıları var, petrol işi yapanlar var. Yani Türkiye'den çok insan var, tahmin ettiğinizden fazla şey var. Benim Afrika'da gördüğüm şeyler aynı. Kendi sahanıza bakıyorsunuz ilk başta. Kendi sahamıza baktığımız zaman bir tanesi telefon, ikincisi yeraltı zenginlikleri. Fakat inşaat gibi birçok imkan da var. Ben birçok Türk tanıyorum Afrika'da. Nijerya'ya gittim şaşırdım. Bizim Türk Arçelik buzdolaplarını Leventis diye bir Yunan grubu Türkiye'den gitmiyormuş gibi satıyorlar. Çok çok imkanlar var, bizler pek gitmiyoruz, büyük işadamları gitmiyor diyeyim. Ama birçok işadamı oradan ekmeğini kazanıyor.
Soru: Kamu ile ilişkilerinizde nasıl bir denge var? Bazen çok yalnız kaldığınızı da gördük. Siz nasıl değerlendiryorsunuz? Kamu sizi yalnız mı bıraktı? Yoksa sahip mi çıktı? Projelere imza atan bir işadamı olarak size gerekli ilgi ve alaka gösterildi mi?
Cevap: Benim dedemden kalan bir vasiyet var. Siyasete hiç bulaşmayacaksınız dedi. Siyasete bulaşmazsanız da işte yalnız kalıyorsunuz. Ben tarafsızım dediğiniz zaman kimse sizin tarafsızlığınızı kabul etmiyor. Ama bize o da dede vasiyeti. Siyasete hiç bulaşmayacaksınız dedi bulaşmamaya çalışıyoruz. Onun da faturası var tabii.
Soru: Cep telefonu kullanıyor musunuz ? Mademki dedeniz Malatya'dan gelmiş, onun adını taşıyan mesela bir üniversite ya da farklı bir kalıcı yapı düşünüyor musunuz?
Cevap: Doğduğum şehre üniversite yapmaya uğraşıyoruz. Belediye de sahamızı o şekilde plana aldı. Ama onun için biraz daha orayı bitirmem lazım ki ondan sonra yapayım. Yoksa Malatya'ya da tabii düşünürüz. Bugün filmde gördüm hiç gitmemiştim gidip göreceğim. Dedemlerin göçü 1. Dünya Savaşı öncelerinde olmuş.
Soru: İlk mezun olduğunuzda, diplomayı elinize aldığınızda bu yaşınızda bu kadar başarılı olacağınızı hayal ettiniz mi? Aklınızdan ne geçiyordu? Ben de bir girişimci olmak istiyorum, bana öğüdünüz ne olur ve neden sakınmalı neden korunmalı?
Cevap: Hayata başlarken neyin geleceği neyin gelmeyeceği belli olmuyor ama tabii içimizde o tarihlerde yapamayacak olsak da böyle bir inanç vardı. Daha iddialıydık. Ama hiç böyle bir şeyi düşünmüyordum o tarihte. Bir idealiniz vardır, o idealin peşinden gitmeyi söylerim başka bir şey söyleyemem yani. İdealiniz vardır muhakkak yakalamak istiyorsunuzdur. Buna yılmadan gitmek lazım.
Soru: Malatyalı bir işkadını olarak kendi makine imalat firmam var. Şu anda ben şunu düşünüyorum, imalatçıların eskisi kadar para kazanmadıklarını. Devlet desteği olmadıktan sonra ya da arkanızda birileri olmadıktan sonra marka olun ne olursanız olun fazla bir yere gelemeyecek diye düşünüyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Sanayici olmak kolay değil. Sanayiciler diğer ticaret erbabına göre daha az kazanır. Bu da tabii memleketin kalkınması ile ilgili bir şey. Bir memleket çok kalkındıkça, sanayide kazandığınız, rekabet arttığı için daha az oluyor. Orada da işte ticaret, bankacılık, bu gibi şeyler daha fazla kazanıyor. Ama imkanlar çok. Bizim de küçük KOBİ gibi olan şirketlerimiz var. Bugün ben bakıyorum şaşırıyorum. Brezilya'dan tutun birçok ülkeye ihracat yapabiliyorlar. Hatta şaşırıyorum yani nasıl sermaye veriyorsunuz, nasıl yapıyorsunuz diye. Arjantin, Şili, Brezilya birçok yere satış yapabiliyorlar. Rekabet içinde satabiliyorlar. Birçok marka, dünya markası da var aynı yerlere girmek için, Çin ile bayağı rekabet edebiliyorlar. Ama kazançları tabii o rekabetten dolayı hayal ettikleri gibi değil ama satabiliyorlar yani. Bu zaman meselesi, böyle bir zaman sonra daha otomatiğe geliyor.
Soru: Siz bankacılık konusunda bir imparatordunuz. Bankanın genel müdürlerinin hepsi banka sahibi oldular. Maalesef sizin bankalar bazı sıkıntılar yaşadı. Nedir acaba hata mı yaptınız?
Cevap: Bizim grup hakikaten epeyce bankacı yetiştirdi. Bunların birçoğu da benim sınıf arkadaşlarımdı. Ben İstanbul'a geldiğimde çok insan tanımadığım için mecburen tanıdığım sınıf arkadaşlarımdan seçtim. Onlar da Türk bankacılığına bile yeni şeyler getirdiler, kimse beğenmeyebilir ama. Mesela bankacılıkta Hüsnü Özyeğin'in eline kimse su dökemez. Zaten bizden de ayrıldı kendi bankasını kurdu. Yoktan var etti aynı şekilde de büyüttü. Bizim batmamızda hiçbir kabahatimiz yok. Yani burada anlatmak istemiyorum ama devletin bize ödemediği bir sürü şey var. Onları yok saydılar, mahkeme geri verdi ama buna rağmen size 30 sene verelim devlete şey yapmayın diyerek şey oldu. Fakat bankacılık benim çok sevdiğim bir meslek değildir. Mesuliyeti çok.
Soru: Türkiye ekonomisini gelecek on yılda nerede görüyorsunuz? Bu yoldaki fırsatlar ve riskler neler size göre? Ayrıca cari açık Türkiye için gerçekten büyük bir problem midir? Yoksa gerektiğinde bize gösterilen bir sorun mudur?
Cevap: Ben Türk ekonomisi deyince şöyle rahmetli Turgut Bey ile ilgili bir anımı anlatayım size. Bizim temsil ettiğimiz firma 67 milyon dolar gibi , o zamanlar büyük bir paraydı, Türkiye'den alacağı vardı. Türkiye'ye makinalar yollamış parası gitmiyor. Bize de çok baskı vardı. Adamları Türkiye'de yatırıma ikna ettik. Turgut Bey'e de dedim ki; bunlar buraya yatırım yapsın, burada yaptıkları ihracattan %10 kadar kısmını borçları için transfer edebilsin. İşte söylüyorum Türkiye'nin ihracatı 2.2 milyar dolardı. Turgut Bey bu memleketten böyle bi para çıkmaz dedi ki vizyonu en geniş insanlardan biriydi. Şimdi geldiği yeri görüyorsunuz. Nerelere gelir derseniz bence yılda 500 milyar değil 1 trilyonu da geçer Türkiye. Çünkü çok yeni bir nesil yetişiyor, düşünemediğiniz kadar yeni bir nesil yetişiyor. Bu Apple, Ipad gibi şeyler ile açtığınız zaman üniversite eğitimini şu sırada bedava açın istediğiniz hocadan, istediğiniz üniversiteden ders alabiliyorsunuz. Bunu gençliğin eline verirseniz bizim bu Türk insanı çok büyük şeyler başarabilir, bu rakamlar çok küçük. Ama tabii dikkat edeceğimiz şeylerde var. Hassas bir bölgedeyiz, sınır çatışması, istemediğiniz yerlere başka ülkelerin itmesi çok tehlikeli bir şey. Onun dışında Türkiye'nin önü bana göre çok açık. Bizle değil , bizden sonra gelecek nesil için çok açık.