Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Katar Merkez Bankası başkanı ve Merkez Bankası (TCMB) başkanı ile biraraya gelerek finans ve bankacılık alanlarındaki ilişkileri ele aldı.

Katar devlet haber ajansında yer alan habere göre Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Doha ziyareti kapsamındaki görüşmede, iki ülkenin finans ve bankacılık alanlarındaki ilişkileri ve bu ilişkileri güçlendirmenin yolları ele alındı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, Kasım ayında BOTAŞ’a rekor seviyede 2,2 milyar dolarlık döviz sattı.

TCMB 2021 yılında BOTAŞ’a sadece Haziran’da 269 milyon dolarlık ve Ekim’de 258 milyon dolarlık döviz satışı gerçekleştirmişti.

TCMB’nin BOTAŞ’a 2015-2020 yılı arasında toplam döviz satışı ise 45 milyar doları bulmuştu. TCMB'nin aylık döviz alım-satım tutarları verisine göre, 2021’in Ocak ayında 6 yılın ardından ilk kez BOTAŞ'a döviz satışı gerçekleşmemişti.

TCMB Aralık 2014 tarihinden bu yana BOTAŞ'a döviz satışı gerçekleştiriyordu.

2020 yılında hızla azalan rezervleriyle gündeme gelen TCMB, Naci Ağbal'ın yönetime geçmesinin ardından rezervleri artırma stratejisine öncelik vermişti. Başkan Ağbal Aralık ayında ilk kez kameraların karşısına geçtiği Para ve Kur Politikası metninin sunumunda sinyal vermişti.

BOTAŞ'a döviz satışlarının azaltılacağı Ağbal'ın açıkladığı 2021 Para ve Kur Politikası metninde belirtilmişti.

Metinde, "Enerji ithalatçısı kamu iktisadi teşebbüslerinin döviz ihtiyacının gerekli görülen kısmı Hazine ve Maliye Bakanlığı ile TCMB tarafından piyasa koşullarına göre doğrudan karşılanabilecektir. Bu kapsamda piyasa şartları elverdiği sürece döviz satım tutarı kademeli olarak azaltılabilecektir" ifadeleri kullanılmıştı.

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin, Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi ve Alman Enerji Ajansı (dena) iş birliği ile hazırladığı ‘Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi’ raporu, online tanıtım toplantısında açıklandı.

Raporda, uygun yatırımlar ve politikalarla Türkiye’nin 2050’de yıllık 3,4 milyon tona (Mt) kadar yeşil hidrojen üretimine ulaşabileceği ve bunun 1,5 ila 1,9 Mt’nun ihraç edilebileceği belirtildi.

İklim hedeflerine ulaşmak için birçok ülkenin yeşil hidrojen ithal edeceğini belirten Alman Enerji Ajansı (Dena) Enerji Sistemleri ve Enerji Hizmetleri Bölüm Başkanı Hannes Seidl, Türkiye’nin bu pazardan pay alabileceğine dikkat çekti: “Türkiye, yenilenebilir enerjiden yeşil hidrojen üreterek, küresel çapta yeni oluşan bu enerji pazarında en başından itibaren yerini alabilecek büyük bir potansiyele sahip. Bugün tanıtımını yaptığımız bu çalışma, Almanya ve Türkiye arasında bu alandaki iş birliğini güçlendirmek için önemli, aynı zamanda heyecan verici bir fırsat sunuyor.”

Raporun yazarlarından biri olan ve sonuçları sunan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy ise Türkiye’nin Kasım ayında Paris İklim Anlaşması’nın onayladığını hatırlatarak, 2030 ve 2053’e yönelik, daha kararlı iklim ve enerji dönüşümü hedeflerine ihtiyaç olacağını söyledi.

Aksoy, bu hedeflere ulaşılmasında, hidrojenin rolünün anlaşılmasının kritik öneme sahip olduğunu vurgulayarak “Küresel ölçekte 2050’yi işaret eden net sıfır emisyon hedefleri, tüm enerji sisteminin karbonsuzlaşması için ortak bir çözüm olarak yeşil hidrojenin üzerinde duruyor. Türkiye enerji sisteminin dönüşümünde, yenilenebilir enerji kaynakları, enerji verimliliği potansiyellerinin yanında yeşil hidrojenin rolü de anlaşılmalı ve planlamalar bu doğrultuda yapılmalı. Bunun için mevcut yenilenebilir enerji arzı ve diğer kaynakların potansiyeli göz önünde bulundurularak yeşil hidrojen arz potansiyelinin, kullanım alanlarının, maliyetlerinin ve olası ihracat potansiyellerinin anlaşılması önemli.” dedi.

Yeşil hidrojenin yarısı ulaştırmaya

‘Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi’ raporu, hidrojen üretim potansiyelleri için sadece yenilenebilir enerji kullanımını dikkate alınarak hazırlandı, böylece Türkiye’nin yeşil hidrojen arz potansiyeli değerlendirildi. Çalışmada, yenilenebilir enerji arz gelişimi için iki, yeşil hidrojen üretimi içinse üç farklı senaryo kurgulandı.

Raporda, 2050’ye kadar imalat, doğal gaz ve ulaştırma sektörlerinin toplam enerji talebinin yüzde 10 ila yüzde 5’inin yeşil hidrojenle ikame edilmesi halinde, yıllık 1 ila 2 milyon ton yeşil hidrojen yurt içi talebi ortaya çıkacağı belirtiliyor. Ulaştırma sektörü 2050’ye kadar yurt içi talebin yarısını oluşturacak. Bu süre içinde hidrojen talebinin dörtte biri sanayi, geriye kalan kısım ise yeşil hidrojeninin doğal gaz şebekesine karıştırılması yoluyla kullanılacak.

Çalışmada mevcut kapasite gelişim hızlarının değerlendirildiği ‘Referans Senaryo’ya göre, 2020’de 44 GW olan güneş, rüzgar ve hidroelektrik kurulu güç kapasitesinin 2050 yılında 129 GW’a yükseleceği öngörülüyor. Bu kaynaklardan sağlanan 290 TWh toplam yıllık elektrik üretimi, 2050’de tahmin edilen ülke çapındaki 545 TWh’lik net elektrik talebinin yüzde 53’ünü karşılayabilecek. Güneş ve rüzgar enerjisi için öngörülen teknik kapasitelerinin kullanıldığı ‘Gelişmiş Senaryo’ için ek 45 GW’lık potansiyelin kullanılması halinde, yıllık 124,4 TWh ilave elektrik üretimi sağlanabilecek.

Bu ilave kapasiteyle yenilenebilir enerji kaynaklarının toplam üretimi, 2050’deki toplam net elektrik talebinin yüzde 84’ünü karşılayabilecek. 2030-2050 yıllarını kapsayan dönemde, il seviyesinde talep düşüldükten sonra, yenilenebilir enerjiden elde edilen toplam üretim fazlası elektrik yıllık 50-55 TWh’a ulaşacak.

Yıllık 3,4 milyon ton yeşil hidrojen üretim potansiyeli

Çalışmada, yeşil hidrojen arzı için geliştirilen ilk senaryo ‘Dağıtık Senaryo 1/A’da, il seviyesinde yenilenebilir enerji üretim fazlasından yeşil hidrojen üretimi incelendi. Bu senaryoda, 2050’de bölgesel yenilenebilir enerji üretim fazlasından yıllık 0,6 Mt hidrojen üretilebilir. Bu üretim için 6,6 GW elektrolizör kapasitesi gerekli.

‘Dağıtık Senaryo 1/B’de ise il seviyesinde güneş ve rüzgarın teknik potansiyelini kullanan yenilenebilir enerji santrallerinin yanında yeşil hidrojen üretimi analiz edildi. Dağıtık Senaryo 1/A’da olduğu gibi, bu senaryoda da yeşil hidrojenin tüketim noktalarına taşınması veya ticaretinin yapılabilmesi için özel hidrojen boru hatları gerekebilir. Rüzgar ve güneş enerjisinin teknik potansiyeli kullanılarak, 2050’de Dağıtık Senaryo 1/A’ya ilave 2,8 Mt/yıl yeşil hidrojen üretilebilir. Ayrıca Dağıtık Senaryo 1/A’ya ilave olarak 28,7 GW elektrolizör kapasitesine ihtiyaç duyulacak.

‘Merkezi Senaryo’ ise güneş ve rüzgarın teknik potansiyelleri ile üretilen yenilenebilir enerji üretim fazlasının, yeşil hidrojen üretmek üzere belirlenmiş illerin yer aldığı altı bölgeye (1. Bölge: Adana, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Mersin, Osmaniye - 2. Bölge: Antalya - 3. Bölge: Aydın, İzmir, Manisa, Muğla - 4. Bölge: Balıkesir, Çanakkale, Edirne - 5. Bölge: Bursa, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Yalova - 6. Bölge: Ardahan, Artvin) aktarılmasını kapsıyor. Bu senaryoda, ülke çapındaki yenilenebilir enerji üretim tesislerinden elde edilen elektriğin bu merkezlere aktarımı için ek elektrik şebeke yatırımlarının yapılması öngörülüyor.

Türkiye ekonomisine katkısı yılda 6-8 milyar dolar

Çalışmada, 2050’de 1,9 Mt/yıl ihracat potansiyeline ulaşılmasının ardından hidrojenin TANAP gibi uluslararası boru hatlarına karıştırılarak ya da doğrudan amonyağa dönüştürülerek gemi taşımacılığı yoluyla nakledilebileceğinin altı çiziliyor.

Yapılan tekno-ekonomik değerlendirmeyle rüzgar ve güneş kaynaklı elektrik kullanan Alkalin ve PEM elektrolizör teknolojileri için yeşil hidrojen üretim maliyetlerinin 2050’ye kadar kilogram başına 4,14-5,17 dolardan, 1,38 – 2,46 dolara kadar düşebileceği vurgulanıyor.

Hidrojenin yurt içi kullanımı ve ihracatını sağlamak amacıyla toplam yatırım hacminin 85 ila 119 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. Bir başka deyişle, 2021 ile 2050 arası dönemde ortalama olarak yılda 3 ile 4 milyar dolar yatırım maliyeti gerektirecek. Türkiye’de bugünkü elektrik sektörü yatırımları yıllık 7 milyar dolar civarında. Tahmini maliyetler ve olası ticari fiyatlamalar dikkate alındığında, çalışmada değerlendirilen hidrojen ekonomisi 2050’de Türkiye ekonomisine yıllık toplam 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilir. Yeni iş yaratma ve ekonomik faaliyetlerin potansiyel yararları, Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın etkilerinin azalması ve önüne geçilen ithal yakıt maliyetleri ise bu ekonominin temel faydaları olacak.

Düzenlenen tanıtım etkinliğinde, raporun sunumunun ardından, Alman Enerji Ajansı (dena) Hidrojen & Enerji Yakıtları Uluslararası İş Birliği Ekip Lideri Kilian Crone, OECD Temiz Enerji Finansmanı ve Yatırımları Programı’ndan Dr. Değer Saygın, ODTÜ’den Prof. Dr. İskender Gökalp, Akdeniz Ülkeleri Enerji Şirketleri Birliği (OME), Hidrokarbonlar ve Enerji Güvenliği Direktörü Dr. Sohbet Karbuz, Global Resources Partnership CEO’su Mehmet Öğütçü, GAZBİR-GAZMER Proje ve Uluslararası İlişkiler Müdürü Mehmet Şerif Sarıkaya ve Alman Enerji Ajansı (dena) Uluslararası Hidrojen Pazarı Geliştirme Uzmanı Kim Lakeit raporu yorumladı.

Citi analistlerinden Ed Morse, müşterileriyle paylaştığı bir notta emtia fiyatlarında yeni bir süper döngü olmayacağını ama emtia piyasasının genelinde seneye düşüş görülürken baz metallerin yükselebileceğini belirtti.

“Bazı analistler emtia fiyatlarının geçen seneki gibi yükselmeye devam etmesini ve yeni bir süper döngünün sürmesini bekliyor fakat biz bu konuda aynı fikirde değiliz” diyen Morse, son süper döngüdeki talep patlamasının bir daha tekrarlanmayacağını belirtti.

Citi, enerji maliyetlerinde gelecek yılın ilk çeyreğinde keskin bir düşüş beklediğini ve yılın ikinci yarısında ise tarımsal emtiada bu düşüşün yansımalarının görüleceğini vurguladı.

Böyle bir trendin başlamasının manşet enflasyon üzerinde somut etkileri olacağını belirten Citi, karbon salınımını azaltma çabalarıyla alüminyum ve bakırıa olan talebin orta dönemde yükselmesini beklediklerini dile getirdi.

Bloomberg Emtia Endeksi, salgının küresel olarak başladı Mart 2020’den bu yana yüzde 75’ten fazla artış kaydederken Ekim ayı sonunda enerji fiyatlarında yaşanan artışla tüm zamanların zirvesini görmüştü.

Altın fiyatları, Omikrona dair endişelerinin azalmasıyla hafif bir gerileme yaşarken altın yatırımcıları bu hafta açıklanacak ABD enflasyon verisine odaklandı. Gram altın ise dolar/TL’deki yükselişle pazartesi günü rekor tazeledi.

Altın yatırımcıları, ABD Merkez Bankası Fed’in faiz artırım patikasının nasıl şekilleneceğini daha iyi anlamak için bu hafta açıklanacak ABD tüketici enflasyonu verisine odaklandı. Altın, enflasyon artsa dahi merkez bankalarının yakın zamanda faiz artırmayacağına dair beklentilerle Kasım ayında yükselmişti.

Fed yetkilileri daha önce yaptıkları açıklamalarda para politikasındaki sıkılaşmanın hızı için enflasyondaki yükseliş ve istihdamdaki iyileşmeye odaklandıklarını belirtmişti. Altın yatırımcıları da Fed’in faizleri ne zaman artıracağını anlayabilmek için istihdam verilerini yakından takip ediyor.

Altın, üç yıldan sonra ilk defa yılı kayıpla kapatmaya hazırlanırken Aralık başı itibariyle 2015’ten bu yana en kötü yıllık performansını göstermiş durumda. Altın 2020 yılını yüzde 25 yükselişle kapatarak 2012’den bu yana en kazançlı senesini geçirmişti.

Ons altın fiyatı

Omikron varyantının küresel piyasalarda yarattığı belirsizlikle geçen haftayı inişli çıkışlı bir seyirle geçiren ons altın, cuma günü açıklanan ABD tarım dışı istihdam verisi sonrasında 1.780 doların üzerine tırmanmıştı. Yeni haftaya yatay bir seyirle başlayan değerli metal 1.777 dolar civarında işlem görüyor.

Gram altın fiyatı

Gram altın, dolar/TL’deki yükselişle geçen hafta 791 TL’ye ulaşarak rekor tazeledikten sonra hafif bir çekilme yaşasa da haftanın kalanında yükseliş eğilimi içerisindeydi. Yeni haftaya yatay bir seyirle başlayan gram altın, pazartesi günü dolar/TL’dkei yükselişle rekor tazeleyerek 795 TL’yi gördükten sonra 789 TL civarında bulunuyor.