Kovid-19 salgınının ağır faturası Çin'e kesilebilir mi?
İlk kez Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan virüsün salgına dönüşmesine sebebiyet verdiği düşünülen Pekin yönetimi, başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere birçok ülkenin hedef tahtası haline geldi
2019 yılı Aralık ayından beri dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını, Nisan sonu itibariyle 193 binden fazla insanın yaşımını yitirmesine yol açtı. Salgın sadece can kayıplarına değil aynı zamanda büyük endüstrilerde üretimin sürekli kesintiye uğramasına da sebep oldu. IMF Başkanı Kristalina Georgieva’nın yapmış olduğu açıklamaya göre, “Dünya, 1930 yılında yaşanan Büyük Buhran’dan bu yana en kötü ekonomik durgunlukla karşı karşıya kaldı”. İlk kez, Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan virüsün salgına dönüşmesine sebebiyet verdiği düşünülen Pekin yönetimi, başta Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere olmak üzere birçok ülkenin hedef tahtası haline geldi.
ABD ve İngiltere'nin suçlamalarına göre, Çin virüs hakkındaki bilgileri Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) “geç ve eksik” aktararak diğer devletlerin zamanında tedbir alamamasına neden oldu. Buna ek olarak, ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, kendisinin Ocak ayında almış olduğu istihbarata göre, Kovid-19'un Vuhan'da bulunan bir laboratuvardan sızmış olabileceği ihtimali üzerinde durarak suçlamalara bir yenisini daha ekledi.
ABD Başkanı Donald Trump, “salgın sürecini iyi yönetemediğini düşündüğü Dünya Sağlık Örgütü'ne sağladığı bütçeyi keseceğini” açıklamasıyla belki de önümüzdeki yıllarda şahit olacağımız bir uluslararası restleşmenin fitilini ateşlemiş oldu. 2018-2019 verilerine göre, ABD'nin DSÖ'nün toplam bütçesinin yüzde 15'ini finanse ettiği düşünüldüğünde, bu karar sonrası DSÖ en büyük finansörünü kaybetmiş oldu.
Amerikan hükümetinin aldığı kararın büyük yankı uyandırdığı sırada, Çin’e ikinci bir hamle ABD Adalet Bakanlığı eski savcısı ve Freedom Watch organizasyonu kurucusu Avukat Larry Klayman'den geldi. Klayman, "Üretilen virüsün ABD'de ölümlere sebebiyet verdiği" gerekçesiyle Vuhan Viroloji Enstitüsü direktörü Shi Zhengli ve Çin Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Chen Wei aleyhinde 20 trilyon dolarlık bir tazminat davası açmaya hazırlandıklarını duyurdu.
ABD'nin hemen ardından, İngiliz dış politikası alanında çalışmalar yürüten düşünce kuruluşu Henry Jackson Society hazırlamış olduğu raporda, Çin'in Uluslararası Sağlık Tüzüğü'nün maddelerini ihlal ettiğini öne sürdü. Cemiyetin raporunda, Çin'in ihmarkarlığının G7 ülkelerine 3,2 trilyon sterline mal olduğunu ve bu zararı karşılaması için Çin'in uluslararası mahkemelerce yargılanması gerektiği öneriliyordu. Bu açıklamanın, Nisan 2020 verilerine göre yapıldığı düşünüldüğünde, pandemi sonunda Çin'den talep edilecek tazminat miktarının artabilmesi olasıdır. Zira Asya Kalkınma Bankası, "Asya Kalkınma Görünümü 2020" raporunda virüsün dünya ekonomisine maliyetinin 4,1 trilyon dolara kadar çıkabileceği öngörüsünde bulunmuştu.
Peki, Çin'in Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanması hangi sonuçları doğurabilir?
Uluslararası Adalet Divanı'nın (UAD) davalarına yalnız, ulus-devletler taraf olabilmektedir. Uyuşmazlığın taraflarından biri, UAD'nin vermiş olduğu hükme uymaması halinde davanın diğer tarafı olan ülkenin BM Güvenlik Konseyi'ne başvurabilmesinin yolu açıktır. Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinin: Çin, Fransa, Rusya, İngiltere ve ABD'den oluştuğu hesaba katıldığında, Çin'in diğer daimi üyeler tarafından ne derece destekleneceği büyük bir soru işaretidir. Fakat UAD’nin Çin'in alehine vereceği bir kararda, Pekin yönetiminin veto yetkisini kullanabileceği de ihtimaller arasındadır. Benzeri bir olay, Filipinler'in 2013 yılında BM Daimi Tahkim Mahkemesi’ne başvuruda bulunmasıyla yaşanmıştır. Filipinler, Çin'in Güney Çin Denizi'nde inşa ettiği suni adaların ülkesinin egemenlik haklarını ihlal ettiği iddiasında bulunmuştu. 2016 yılında sonuçlanan mahkeme kararına göre, Filipinler haklı bulmuş fakat Pekin, UAD’nin verdiği kararı görmezden gelmişti. Bu örnekte görüldüğü üzere, olası senaryonun yaşanması durumunda Güvenlik Konseyi’ne tanınan yetkiye göre, konsey üyeleri yükümlülüklerini yerine getirmeyen devlete karşı ekonomik yaptırımlar uygulayabilmektedir.
Bu durumda Çin'e uygulanabilecek ekonomik yaptırımlar ne şekilde olabilir?
Kapsamlı ve akıllı ekonomik yaptırım çeşitleri, ulus-devletler tarafından askeri güç kullanımına alternatif olarak başvurulan yöntemlerden biridir. Çin'in ödemesi beklenen tazminattan kaçınması halinde, ABD'nin uygulayacağı kapsamlı ekonomik yaptırımın sonucu olarak ABD, Çin'in kendisinden satın aldığı mikroçip, yapay zeka ve biyoteknoloji ürünlerine kısıtlamalar getirebilir. Bunun bir misillmesi olarak, Pekin yönetimi de ABD'nin ucuz işgücü avantajından yararlanmasını engelleyecektir. Bu sebeple, ABD kısa vadede Çinli üreticiler yerine ikame edilebilecek alternatif firmaların arayışı içine girebilir.
Kapsamlı ekonomik yaptırımların aksine, elit kesimi ve yönetici sınıfı etkilemeyi hedefleyen akıllı ekonomik yaptırımlar (smart sanctions), davaya taraf olacak diğer ülkeler tarafından da uygulanabilecek stratejiler arasındadır. ABD, Çin Komünist Partisi liderleri ve destekçilerinin ülke içindeki varlıklarını dondurarak ve seyahat yetkisini yasaklayarak akıllı ekonomik yaptırımlar uygulayabilir. Elbette bu yaptırım çeşitinin uluslararası arenada Çin'in itibarını ne derece zedeleyebileceğini zaman gösterecektir.
Zeynep Bayar/ Bloomberg HT Editörü
Kaynakça:
Asian Development Bank, “Asian Development Outlook”, (27 Nisan 2020).
International Monetary Fund (IMF), “Kristalina Georgieva: Confronting the Covid-19 crisis”, (9 Nisan 2020).
The Henry Jackson Society, “Coronavırus compensation? Assessing China’s potential culpability and avenues of legal response”, (27 Nisan 2020).
World Health Organization (WHO), “Coronavirus disease (Covıd-2019) situation report 97”, (26 Nisan 2020).
World Health Organization (WHO), “2018-2019 Assessed contributions”, (27 Nisan 2020).