"Ne Bulursan Al" rallisi "getiri eğrisi kontrolü" ile devam edebilir
Merkez bankalarının benzeri görülmemiş büyüklükteki teşviklerinin ardından piyasalarda dikkatler bunu neyin izleyeceğine çevriliyor
Merkez bankalarının dünya ekonomisine trilyonlarca dolar pompalamalarının ardından, yatırımcılar bakışlarını küresel para politikasında bir sonraki büyük adım olabilecek bir araca çeviriyorlar: Getiri eğrisi kontrolü.
Belli vadelerde faizleri belli bir hedefe düşürmek için tahvil alımlarını kullanmak olarak tanımlanan bu strateji, bir zamanlar uç ve olağandışı bir tedbir olarak değerlendiriliyordu ve dört yıl önce, 20 yıl süren deflasyon spiralinden çıkılamayacağının açık hale gelmesinin ardından, sadece Japonya Merkez Bankası tarafından uygulamaya koyuldu.
Ancak bu yaklaşım artık değişiyor. Avustralya Merkez Bankası kendi versiyonunu hazırladı. Ve yetkililerin aksi yönde açıklamalarına karşın, ABD merkez bankası Fed ve İngilitere Merkez Bankası'nın da bu stratejiye yönelebileceği spekülasyonu güçleniyor.
Eğer getiri eğrisi kontrolü küresel bazda yayılırsa, bu durum, merkez bankalarının alıcıların son kaynağı olduğu yolundaki piyasa algılamasını güçlendirir, risk iştahını artırır, volatiliteyi düşürür ve daha geniş bir yüksek faiz avını yoğunlaştırır. Para yöneticileri böyle bir ortamın zaten mali ve parasal teşvik selinden dolayı artmış olan dikkatsiz yatırımları daha da artırabileceği uyarısında bulunuyorlar, ancak faydaların kredi, hisse senetleri, altın ve gelişen piyasalarda yayılmakta olduğunu da görüyorlar.
Londra'da Aberdeen Standard Investments'tan James Athey, "Şekline ve fiyatına bağlı, ancak geniş açıdan bakıldığında, parasal genişleme işlemlerine devam etmek için bu bir yeşil ışık; değerlemesinden bağımsız olarak, ne bulursan al" dedi.
Tahvillere Talep
İngiltere Merkez Bankası (BOE) Perşembe günü getiri eğrisi kontrolü konusunu tartışmazken, bazı analistler, bankanın nihayetinde 5 yıl vadeli tahvilleri yüzde 0.1 faizde hedefleyebileceğini ve böylelikle bu vadeye kadarki getirileri yatay hale getireceğini düşünüyor.
Bu adım paraların daha kısa vadeli tahvillere akmasını sağlayabilir ve volatilitede bir düşüşü tetikleyebilir. Kısa vadeli tahvillere talep, uzun vadeli tahvillerin faizini artırabilir. Bu durum, uzun vadeli tahvillere yatırım yapan emeklilik fonları ve hayat sigortacıları için karışık bir durum yaratır. Zira bu fonların elindeki varlıkların değeri düşer, ancak yeni varlıkları daha ucuza alabilirler.
Fed Başkanı Jerome Powell, 10 Haziran'da yaptığı açıklamada, bu politikanın kullanışlılığının "açık bir soru olarak kalmaya devam ettiğini" söyledi. Analistlerin çoğu muhtemelen Eylül ayında daha kısa vadeli tahviller için düşük faiz hedefi beklerken, Societe Generale SA, eğrinin öte kısmında da odaklanılabileceğine dikkat çekti. Beş ve yedi yıl vadeli ABD Hazine tahvilleri, eğer Fed getiri eğrisinin uzak kısmını da kontrol etmeye yönelirse, ralli yapabilir.
Merkez bankalarının hedefi nerede belirleyeceği kilit önemde ve bu durum varlıkları her iki yönde de dalgalanmaya yöneltebilir. Aberdeen Standard'dan Athey, 10 yıl vadeli Hazine tahvillerinde 50 baz puan hedefinin bir tahvil rallisini tetikleyebileceğini ve eğriyi, hisse senetlerindeki olası bir yükselişe paralel olarak yatay hale getirebileceğini, ancak 100 baz puan hedefinin eğriyi dikleştirebileceğini ve hisselerde satış dalgasına yol açabileceğini söyledi.
Kredilerde Artış
Faizleri baskı altında tutmak, borçlanan şirketlere cazip finansman faizlerinden faydalanmayı sürdürmesini sağlayarak yardımcı olacaktır. Uzun vadeli tahvillerdeki düşük faizler, düşük notlu borçlanıcılara nazaran daha fazla uzun vadeli tahvil ihracı eğilimi gösteren yatırım yapılabilir nota sahip şirketlere destek sağlayacak. Öte yandan, yatırım yapılabilir seviyenin altında nota sahip borçlanıcılar piyasa güvenindeki genel artıştan faydalanacaktır.
Dublin'de Mediolanum SpA'dan Charles Diebel, hava yolları ve enerji gibi yüksek borç yüküne sahip şirketlerin bu stratejiden destek bulabileceğini söyledi ve İngiliz bankalarının da, negatif faizin yıkıcı etkilerinden kaçacak olmalarından dolayı faydalanabileceğini belirtti.
Royal London Asset Management küresel kredi başkanı Azhar Hussain, "(Bu strateji) Sabit getirili kredilerin tüm not yelpazesinin, belirsizliğin çok yüksek olduğu bir dönemde, oldukça ucuz seviyelerden borçlanmasına olanak tanıyacak ve oldukça güçlü bir yukarı yönlü faktör olacak" dedi.
Carry Trade
Cenevre'de Banque Lombard Odier & Cie SA döviz strateji müdürü Vasileios Gkionakis, "ABD'de düşük faizler doları zayıflatabilir ve Güney Afrika randı ve Meksika pesosu gibi riskli paralara yardımcı olabilir. Rus rublesi ve Endonezya rupisini içeren "carry trade" (düşük faizli paraların satılarak yüksek faizli paraların alınması) de, Avustralya doları ve Norveç kronu gibi G-10 paraları ile birlikte faydalanabilir" dedi.
Bu strateji dolarları, ABD varlıklarını hedefleyen carry trade'lere de yöneltebilir. Bu varlıklar mortgage destekli menkul kıymetler yanında ülke, uluslarüstü kuruluşlar ve devlet kuruluşları tahvillerini içeriyor.
Balon Riski
Elbette böyle geniş çaplı bir yukarı yönlü görünüm beraberinde riskleri de getiriyor. Özellikle varlık değerlemeleri aşırı uçlara yakın olduklarında. ABD hisse senetlerindeki ralli, tahmini fiyat/kazanç oranını yaklaşık 20 yılın en yüksek seviyesine çıakrdı.
Öte yandan, 10 yıllık tahvillerin faizleri, Bloomberg tarafından takip edilen 25 gelişmiş piyasanın dokuzunda negatif bölgedeyken, kalanında faizler bir yıllık ortalamalarının oldukça altında. Bu rizikolu bir balon ve eğer teşvikler enflasyonun artmasına yol açar ve yatırımcıların kârlarını eritirse er ya da geç patlayabilir.