Advertisement
TÜRKİYE EKONOMİSİ ABONE OL

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan, "(Türkiye) Güvenlikle ilgili talepleri karşılanmadığı, kaygıları giderilmediği takdirde, her ülke gibi alternatiflerini değerlendirir." dedi.

Özilhan, Sabancı Center'da düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ekonomi, iç siyasi yapı ve dış politika olmak üzere üç temel alanda sıkışmış durumda olduğunu savundu.

Birindeki sıkışıklığın diğerini çözmeyi zorlaştırdığına dikkati çeken Özilhan, "İşimiz hiç kolay değil. Bu alanların hepsindeki sorunların ikili bir yapısı var. Hem yapısal ve stratejik sorunlarla karşı karşıyayız hem de bunları daha da ağırlaştıran konjonktürel sorunlar var. Yapısal sorunları ancak uzun vadede çözebiliriz. Ama kısa vadeli sorunları çözmek için de uzun vadede nereye gideceğimizi bilmemiz, stratejik yönelimimize karar vermemiz gerekiyor. Hedefimiz net, rotamız belli olmalı." ifadelerini kullandı.

Özilhan, hedefin; 82 milyonla mutlu, huzurlu ve müreffeh bir Türkiye olduğunu söyledi.

Bu hedefe doğru yol alırken rotadan şaşmamak için kullanılacak üç çıpanın bulunduğunu kaydeden Özilhan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bunlar; ekonomide liberal piyasa düzeni, kural temelli uluslararası sistemle olan ittifak, ülke içinde de demokrasi ve hukukun üstünlüğü. Bu çıpalar olmazsa, nereden eseceği belli olmayan rüzgarların önünde sürüklenmekten, türlü çeşitli akıntılara kapılmaktan kurtulamayız. Bu çıpaların sağlamlığı konusundaki endişeler güven kaybına yol açıyor.

Endişeler giderilmeli; hem rotamız netleşmeli, hem de bu rotada kalmamızı güvence altına alan araçlar güçlendirilmeli. Yapısal sorunları çözebilmenin anahtarı budur. Konjonktürel sorunlarla baş edebilmenin yolu da budur. Temel ilkelerde bulanıklık, hedeflerden şaşmaya yol açar. İşte, 2023 hedeflerinden bu yüzden uzaklaştık. Bu yüzden bu hedefleri artık konuşamaz hale geldik."

- "Türkiye muazzam imkanlara sahip"

Tuncay Özilhan, makroekonomik dengelerde uzun süredir devam eden bir bozulma olduğunu belirtti.

Bu bozulmanın 2007'de başladığını, küresel krizle derinleştiğini ve sonra kısa bir toparlanma yaşandığını ifade eden Özilhan, "Ardından tekrar bozulma. Üretim alanında başlayan bozulma finansal alana yayılıyor. Oradan kamu maliyesini etkiliyor ve dönüp tekrar reel sektöre geri geliyor. Türkiye 2002-2007 dönemindeki parlak günlerine bir türlü geri dönemiyor. Türkiye ekonomisinin gücü sayesinde 10 yıldır tolere edilebilmiş olan zafiyet, artık işçisinden işverenine, çiftçisinden esnafına tüm kesimleri zorluyor. Göstergelerdeki kötüleşme bir alandan diğerine giderek ekonominin tamamına yayılıyor." değerlendirmesinde bulundu.

Özilhan, Türkiye'nin 82 milyon nüfusuyla, jeostratejik konumuyla, gelişmiş altyapısıyla, sanayisinin seviyesiyle, tarımın sunduğu fırsatlarıyla muazzam imkanlara sahip olduğunu vurguladı.

Bu imkanları iyi değerlendirmek için çırpındıklarını ifade eden Özilhan, bu nedenle ekonomi derken demokrasi, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü, insan hakları, akademik özgürlükler, liyakat ve ifade özgürlüğü dediklerini söyledi.

Özilhan, bunları demeye de devam edeceklerini çünkü bu görevi TÜSİAD'ın tüzüğünden aldıklarını dile getirdi.

Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük ve köklü bir devletin sisteminin değiştirilmesi ve uyumlulaştırılmasının daha süre alacak gibi gözüktüğünü söyleyen Özilhan, şöyle devam etti:

"Cumhurbaşkanlığı sisteminin kurumsal yapısı henüz oturtulamadı. Bu da, her alandaki sorun alanlarının üzerine etkin biçimde gidilmesini engelliyor. Bunların yanı sıra bir de toplumsal kutuplaşma ve gerilim var. Art arda gelen seçimlerdeki sert ve toplumu ayrıştıran söylemler maalesef toplumsal huzuru bozuyor. 31 Mart seçim döneminde de böylesi bir propaganda dönemi yaşandı. Seçim sonrasında muhalefet liderinin saldırıya uğraması, siyasi gerilimi daha da yükseltti. İstanbul seçimlerinin iptali ile, siyasi gerilimin bir süre daha devam edeceği belli. Bunlara rağmen, insanımız sağduyusunu ve soğukkanlılığını koruyor. Etrafımıza bakıyoruz; sokakta, üniversitelerde, mahallelerde, gençler arasında bir kutuplaşma görmüyoruz.

Seçmen, büyük bir siyasi olgunlukla, feraset ve vakarla davranıyor. Çünkü demokrasinin ilkeleri, vatandaşlarımızda derinlere kök salmış durumda. Sandık sonuçları da siyasetçiler arasındaki kutuplaşmanın karşılık bulmadığını gösteriyor. 31 Mart’ta insanımız, ayrışma değil, birlikte hareket edilmesini istedi ve bu talebini verdiği oylarla gösterdi. Birçok büyükşehir belediyesinde CHP’li belediye başkanlarına AK Partili belediye meclisleri ile birlikte uyumlu çalışma görevini verdi. Şimdi bunun sonuçlarını bekliyor."

- "Türkiye her ülke gibi alternatiflerini değerlendirir"

Özilhan, küresel güç dengesinin uzunca bir süredir batıdan doğuya doğru kaydığını belirterek, "Ekonomik gücün kayması, siyasi gücün de kaymasına yol açıyor. Çin-Rusya ekseni ekonomik ve siyasi olarak etkisini artırıyor. İki farklı blok arasında giderek yükselen bir hegemonya mücadelesi yaşanıyor." diye konuştu.

Türkiye'nin de bu durumdan etkilendiğine işaret eden Özilhan, şu ifadeleri kullandı:

"Küresel ekonomik dengelerin doğuya doğru kayması, ekonomik ilişkilerimizde doğunun ağırlığını ister istemez artırıyor. Ekonomik ilişkiler, beraberinde siyasi etki alanının genişlemesini getiriyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasının liberal ekonomi ve demokrasi modelinden farklı olarak, Çin-Rusya eksenini, devlet kapitalizmi ve otoriterlik şekillendiriyor. Bu da bu ülkelerle ilişkilerimizin niteliği konusunda hassas olmamızı gerektiriyor. Elbette, güvenlikle ilgili talepleri karşılanmadığı, kaygıları giderilmediği takdirde, her ülke gibi alternatiflerini değerlendirir.

Ama, dış politika, hele de savunma ihtiyaçları ülkenin uzun vadeli milli menfaatlerine göre oluşturulur. Bu nedenle ittifaklar kolay kolay değişmez. Avrupa Birliği ve Türkiye'nin AB'ye tam üyelik perspektifinin, Türkiye için ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Ancak bu ilişki de karşılıklıdır. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin geleceği, Avrupa’nın küresel sistemin barış, refah ve istikrar merkezi olma vizyonuyla da uyumludur."

- "El birliği ile hem demokrasiyi hem de ekonomiyi güçlendireceğiz"

Tuncay Özilhan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Türkiye İttifakı" çağrısına ilişkin, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sayın Cumhurbaşkanımızın seçimlerden sonra Türkiye ittifakı çağrısı yapmasının ve geçen hafta hiç kimseyi dışlamayan, kuşatıcı bir anlayışa vurgu yaparak memleketimize birlik çağrısını yinelemesinin, toplumsal uzlaşı açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Toplumlar zor zamanları güç birliği yaparak aşar. Nasıl ki hem ülkemizin kurtuluşunu hem de Cumhuriyetimizin kuruluşunu birbirimize kenetlenerek başarmışsak, bugün de sorunlarımızı aynı şekilde aşarız. Başka çaremiz yok. Kutuplaşmayı bitireceğiz.

İktidar, muhalefet, iş dünyası örgütleri, sendikalar, sivil toplum hepimiz el birliği yapacağız. Bu el birliği ile hem demokrasiyi hem de ekonomiyi güçlendireceğiz. Yaşamakta olduğumuz sert ekonomik daralmayı demokrasi içinde atlatmak, Türkiye tarihi açısından başlı başına çok önemli bir gelişme olacak. Ülke olarak, bu ülkeyi canı gibi seven vatandaşlar olarak bunu başaracağımızdan hiç kuşkum yok."

AA