Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

Zeynep Bayar/Bloomberg HT Editörü

Dünyanın önde gelen hızlı tüketim ürünleri şirketi Unilever, 2039 yılına kadar tüm ürünlerinden kaynaklanan emisyonları net olarak sıfırlamayı hedefliyor. “Temiz Gelecek Vizyonu” kapsamında 1 milyar euroluk kaynak ayıran şirket, tüm dünyada ev ve çamaşır bakım ürünlerine yönelik araştırma çalışmalarını destekleyeceğini açıkladı.

Unilever Türkiye Ev Bakım Kategorisinden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Leyal Eskin Yılmaz Bloomberg HT’ye “Unilever Temiz Gelecek Vizyonu”nun detaylarını değerlendirdi. Leyal Eskin Yılmaz’ın Bloomberg HT ile gerçekleştirdiği mülakatta, yöneltilen sorular ve alınan yanıtlar şöyle:

S: Şirket genelinde “sıfır karbon bir organizasyona dönüşme” fikri ilk olarak ne zaman başladı?

C: Bundan 10 yıl önce, henüz sürdürülebilirlik gündemde değilken bunun öncülüğünü üstlendik. Çevresel ayak izimizi yarı yarıya indirmek bu süreçte en büyük önceliklerimizden biri oldu. Dolayısıyla bu alanda neler yapabileceğimiz, süreçlerimizi ve ürünlerimizi nasıl iyileştirebileceğimiz konusunda sürekli bir arayışımız oldu.

Sıfır karbona geçiş ise Port Sunlight’taki Ar-Ge merkezimizde görev alan bilim insanlarının yaklaşık 5 sene önce ortaya koyduğu bir fikir. Bilim insanlarımız yeni ürünler geliştirme ve mevcut ürünlerin performansını daha da iyileştirme çalışmaları esnasında petrokimyasalların ürün performansına bazı kısıtlar getirdiğini gördüler ve buna karşılık olarak yeni karbon kaynaklarını kullanabilecekleri, karbon ayak izi düşük ama performansı yüksek ürünler geliştirebilecekleri bir yaklaşım üzerinde çalışmaya başladılar.

Dünyanın dört bir yanında temizlik ve hijyen ürünlerinden yararlanan milyarlarca insanın gezegeni gözeterek üretilen ürünleri kullanmasına; böylece daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir yaşam sürmesine yardımcı olmayı amaçlıyoruz. Bu kapsamda 2030 yılına kadar ev ve çamaşır bakım ürünlerimizin formüllerindeki fosil yakıttan elde edilmiş karbonun tamamını, yenilenebilir ve geri dönüştürülebilir karbon ile değiştireceğiz.

S: Sürdürülebilirlik alanında düşük karbon ve su ayak izi temalı projelerinizde dünden bugüne hedefleriniz nelerdi ve ne kadarını gerçekleştirebildiniz?

C: Türkiye perspektifinden baktığımızda, 10 yıllık bu süreçte yaptığımız iyileştirme çalışmaları ile su ayak izinini azaltma noktasında önemli bir yol kat ettik. Çamaşır yıkarken ön yıkama gerektirmeyen ürünlerimiz sayesinde ön yıkama alışkanlığı yüzde 44’ten yüzde 18’e düştü. Bu sayede iki Ömerli Barajı kadar su miktarı, konsantre ürünlerimizle de 35.400 ton su tasarrufu sağladık.

Bununla birlikte sürekli iyileşme yaklaşımımızla; üretim tonu başına karbondioksit salınımını yüzde 51, nakliyeden kaynaklı bu oranını ise yüzde 4 azaltmayı başardık. Küresel çaptaki ilerlememize bakarsak, nakliyeden kaynaklanan karbondioksit salınımını yüzde 65 azalırken, üretimden kaynaklı su kullanımında ise yüzde 47’lik bir azalma kaydettik.

Öte yandan davranış değişikliği yaratmak en zorlandığımız alanlardan biri oldu. 2010 yılına kıyasla 2019 yılında tüketici başına sera gazı etkimiz yaklaşık yüzde 2 arttı. Unilever Ev Bakım ürünleri özelinde baktığımızda ise iyileştirme çalışmalarımız olumlu sonuç vererek; tüketici kullanımı başına atık, sera gazı ve su ayak izi sırasıyla eksi yüzde 6, 21 ve 7 oranında azaldı.

S: Çok uluslu bir şirketin dünya genelinde uygulamaya koymak istediği projeler kimi zaman farklı devlet politikaları sebebiyle değişikliğe uğrayabiliyor. Bu durum göz önüne alındığında projenin uygulanması sırasında üretim yaptığınız ülkelerde nasıl bir bütünlük sağlamayı hedefliyorsunuz?

C: “Unilever Temiz Gelecek Vizyonu”muz için 1 milyar euroluk bir kaynak ayırdık. Bu kaynak tüm dünyada ev ve çamaşır bakım ürünlerimize yönelik araştırma çalışmalarını destekleyecek. Bu 10 yıllık bir program ve henüz bu fonun nasıl harcanacağı konusunda bir şey söylemek için çok erken. Çünkü bu stratejinin hayata geçirilmesi noktasında teknolojik gelişmeler büyük bir role sahip. Hedeflerimizi destekleyecek teknolojilerin bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacak kadar olgunlaşması, büyük ölçeklerde kullanmaya imkan vermesi gerekiyor. Dolayısıyla bu bütünlüğü sağlamak adına bu teknolojilerin nerede beklentilerimizi karşılayacak seviyeye geleceğini, nerede güçlü iş birlikleri oluşturabileceğimizi ön görmek için erken.

Diğer taraftan teknoloji dışında bir başka önemli faktör de bu teknolojilerin kullanılmasına imkan verecek altyapıların hazır olması. Standartları belirleme ve yeni yatırımları teşvik etme konusunda şüphesiz ki kamu otoriteleri kritik bir role sahip olacak.

S: Portföyünüzde yer alan markalar arasında hazır çorba, çay ve dondurma gibi farklı gıda ürünleri var. Bu sebeple, üretim sırasında gereksinim duyulan ham maddenin karbon ayak izi miktarı da değişkenlik gösterebiliyor. Örneğin, bir fincan çayın karbon ayak izi yaklaşık 20 gr CO2 iken, 1 litre sütün karbon ayak izi ortalama olarak 1.4 kg CO2 denk geliyor. Karbon salınımını azaltmaya yönelik izlediğiniz bu proje kapsamında, önümüzdeki yıllarda ürün portföyünüzde köklü bir değişikliğe gitmeyi planlıyor musunuz?

C: “Unilever Temiz Gelecek Vizyonu” Ev Bakım kategorimizdeki ürünlere özel olarak ortaya koyulmuş bir strateji. Dolayısıyla sürdürülebilirlik anlamında da bu kategorideki ürünlerin karşı karşıya olduğu bileşenlerindeki yüksek karbon ayak izi veya formüllerdeki yenilenebilir karbon azlığı gibi belirli zorluklar göz önüne alınarak oluşturuldu.

Geçtiğimiz Haziran ayında duyurduğumuz “İklim ve Doğa Fonu” ile iklim değişikliğiyle mücadele etmek adında daha kararlı adımlar atarak gezegenimizi daha sağlıklı hale getirmek; doğayı korumak ve canlandırmak, gelecek nesiller için kaynakları korumak amacıyla bir dizi yeni önlem ve taahhüt açıkladık. 2039 yılına kadar tüm ürünlerinden kaynaklanan emisyonları net olarak sıfırlama sözü verdik. Plastik konusunda ise verdiğimiz taahhütler kapsamında 2025 yılına kadar ambalajlarımızda kullandığımız birincil plastik miktarını yarıya indirmek ve plastik kullanımımızı 100 bin ton azaltmayı hedefliyoruz. Bunun yanı sıra, sattığımızdan daha fazla plastik toplanmasına ve işlenmesine katkı sağlamayı, plastik ambalajlarımızın yüzde 100’ünü yeniden kullanılabilir, olacak şekilde tasarlamayı ve ambalajlarımızda PCR kullanımını yüzde 25 artırmayı hedefliyoruz.

Ayrıca bu yolculuğa çıkarken formüllerimizi karbondan arındırmak için kullandığımız karbon kaynaklarını çeşitlendirmek zorunda olduğumuzun da farkındaydık. Yerde ve üzerinde bol miktarda karbon varken yerin altından karbon çıkarmamızı gerektirmeyen bir yaklaşım geliştirdik. Karbon Gökkuşağı (Carbon Rainbow™), bu süreçte kullanabileceğimiz farklı karbon kaynaklarını ifade ediyor. Örneğin, yenilenebilir olmayan siyah karbonlar yerine karbondioksit yakalama yöntemiyle elde edilen mor karbon veya bitkilerden elde edilen yeşil karbon gibi. Daha temiz bir ev, daha temiz bir gezegen ve daha temiz gelecek için tüm ekosistemin harekete geçmesine ihtiyacımız var. Bu sebeple de bu yaklaşımımızın tam anlamıyla bir dönüşüme ilham vermesi için tüm sektöre çağrıda bulunuyoruz.

S: Uzun yıllar aynı ürünü kullanan nihai tüketicinin alışkanlıkları ve markaya olan sadakati dikkate alındığında, tüketicinin içeriği yenilenmiş ürünlere vereceği tepki sizlerde bir endişe yaratıyor mu?

C: “Unilever Temiz Gelecek Vizyonu” kapsamında daha sürdürülebilir, performansından ödün vermeyen ve daha erişilebilir ürünler sunma hedefimizin ve bu kapsamda hayata geçireceğimiz yeniliklerin geniş kabul göreceğine inanıyoruz.

Kantar/GfK'nın bu yıl yayınladığı “Kim Önemsiyor, Kim Aksiyon Alıyor” (Who Cares, Who Does) raporu, dünya çapında ankete katılan tüketicilerin yüzde 67'sinin aktif olarak çevre dostu bir şekilde üretilen ürünleri satın almak istediğini gösteriyor. Bunun yanı sıra, ankete katılanların yüzde 66'sının çevre dostu bir şekilde ambalajlanmış ürünleri satın almaya çalıştığını; yüzde 60'ının ise çevre hakkında samimi endişeleri olan şirketlerin ürünlerini satın almaya gayret ettiğini söylüyor. Bu nedenle tüketicilerimizin hem performans açısından daha iyi hem de gezegenimiz ile dost ürünleri tercih edeceğini düşünüyoruz.