Advertisement

Şeyh Edebali bundan yüzler yıl önce Osman Gazi’ye “insanı yaşat ki, devlet yaşasın” nasihatini bırakmıştır. Bu nasihatin pandemi günlerinde daha farklı bir anlam kazandığını görüyoruz. Pandemi süreciyle birlikte insanlar unutulmaya başlamış olan öz değerlerini hatırladılar. İnsan olmayınca yada insanlar sağlıklı olmayınca tüm dünyada neler olabildiğini hep beraber izliyoruz. Devletler üstü birlikler çatırdıyor, tüm dünyaya hizmet veren kurumlar kovid virüsüne karşı önemli adımlar atamıyor. Her devlet kendi vatandaşlarını yaşatarak ulus devleti kavramını ayakta tutuyor.

Pandemi sürecinde en çok öne çıkan yapıda bu oldu sanırım. Avrupa birliği gibi birlikler kendi üyesi devletlere yardım elini uzatamadı. Oysaki krizi iyi yöneten Türkiye gibi ülkeler, yardım eli uzatılmayan ülkelere destek oldu. Devletimizin bu pandemi sürecini özellikle sağlık alanında çok iyi yönettiğini düşünüyorum. Ülkemiz, kovid eğrisinin uzun döneme yayılmasına yönelik yaptıkları çalışmalarda başarılı olmuştur. Birçok ülkenin aksine sağlık sektörümüz çökme aşamasının uzağından bile geçmemiştir. Dünyada en hızlı toparlanma sürecine giren ülkelerin içinde yer alıyoruz. Yine hastalık ve ölüm oranlarında dünyadaki çoğu ülkeden daha iyiyiz.

Ancak bu durum tabiki bazı yan etkiler doğurmuştur. Bu sürecin atlatılması için çalışanların önemli bir kısmının evde kalması, sektörleri hem üretim hem müşteri anlamında etkilemiş ve bazı sektörlerimiz durma aşamasına gelmiştir. Türkiye’deki önemli danışmanlık şirketleri kovid-19’un sektörler üzerindeki yakın dönem etkilerini incelemeye başladılar. Ortak kanı dijital dünya dışında kalan tüm hizmet sektörünün olumsuz etkilenen sektörlerin en başında yer aldığıdır. Türkiye’de ki ilk vaka görülmesi ile birlikte hızlıca etkilenen hizmet sektörüne nispeten üretim sektörü ise daha yavaş etkilenmiştir. Üretim sektörleri pandemi sürecinin 3. Haftasından itibaren etkilenmeye başlamış ve nisan ayının 3. ve 4. Haftasında pik etkiyi görmüştür.

Uşak ilinde de benzer bir yapıyı görüyoruz. Hizmet sektörü durma noktasına geldi. Sağlık kuruluşları, oteller, restoranlar, kafeler ve eğitim sektörü ilk etkilenen sektörlerin başında oldular. Uşak sanayisinin kalbi organize sanayi bölgelerindeki elektrik tüketim verilerine baktığımızda nisan ayı sonu itibarı ile %43,6’lık bir düşüş görülüyor.

Ancak nisan ayı sonu ile başlayan toparlanma süreci firmalarımıza da yansıdı. Fabrikalarımız tekrar açılmaya başladı. Üretim yapmaya başladık. Toparlanma süresine bağlı olarak kaybetmiş olduğumuz üretim gücünü geri kazanacağımıza inancımız tam. Her şey iyi giderse bu sürenini 2-3 ayla kısıtlı kalacağını düşünüyoruz.

Belki üretim kayıplarımızı geri kazanacağız ancak tüm dünya gibi bizlerde tamamen geri dönemeyeceğiz. Pandemi süreci sonrası yeni normal olarak tanımlanan bu durum tüm sosyal hayatı değiştireceği gibi işletmelerimizi de değiştirecek. Bu yeni normal adını verdiğimiz süreç aslında çok büyük bir dönüşüm. İşletmelerin bağlı oldukları ticaret odalarının, sektör kuruluşlarının işletmeleri yeni sürece hazırlaması gerekli. İşletme sahip ve yöneticilerine işe geri döndüklerinde her şeyin çok farklı olacağı, hiçbir şeyin eskisi gibi kalmayacağı mutlaka anlatılmalı. Neler yapılması gerektiği konusunda işletme sahipleri bilgilendirilmeli. Bence en hassas konu bu. Kendimizle ilgilendiğimiz kadar işletmelerimiz ile de ilgilenmemiz lazım.

Kovid-19 sonrası insanların tüketim alışkanlıklarında ciddi değişimler olacak. Alışveriş stilleri değişecek, buna bağlı olarak firmaların üretimleri ve üretim süreçleri değişecek. Hatta marjinal noktada moda anlayışı bile değişecek. Bu durumda talep dengesinin oluşturulması için arz alanında değişiklikler yapılacak. Özellikle firmaların lojistik anlayışları değişecek. Lojistik bir anlamda kabuk değiştirecek. Daha kısa tedarik zincirleri kurulacak ve mutlaka alternatif tedarikçilerle iş birliği içine girilecek. Üretim yerlerimizde de önlemler alınacak, gerekiyorsa makinelerimizin yerleri değişecek, üretim bantlarımız sosyal mesafeyi koruyacak yapıya getirilecek. Ve en önemlisi dünya eskisinden daha fazla dijital hale gelecek. E-ticaret, e-ihracat ve e-ithalatlar yükselişlerini daha hızlı sağlayacak.

Tüm bu gelişmelerde öncülük eden firmalar büyüyecek, ayak uyduranlar ayakta kalacaktır. Kendini yenileyemeyen firmalar ise maalesef ekonomik hayatlarına son vereceklerdir. Firmalarımız bunun için kendilerini hızla yenileyerek yeni normale uyum sağlamalıdırlar. STK’lar olarak bizlerde firmalarımızın sürekliliğini sağlamak için yoğun bir çalışma yapmalıyız. Bilgilendirme toplantıları, eğitimler, kısa vidolar ile yoğun bir enformasyon akışı sağlayarak firmalarımıza ulaşmalı ve onları bu sürece hazırlamalıyız. Firmalarımızın hayatta kalması için verilen krediler haricindeki tüm devlet destekleri de verimlikleri ölçülerek yeni sisteme adapte edilmesi gerekiyor. Bunları sağlarsak dünyanın şu dönemde Doğu Asya’ya karşı antipatik bakış açısından yararlanarak kovid krizinden güçlenerek çıkabiliriz.

Burada son olarak bir şey söylemek istiyorum. Bu süreç tüm dünyaya yükselen hizmet sektörünün ne kadar kırılgan olabileceğini, üretimin ise ne kadar değerli olduğunu göstermiştir. Artık ülke ekonomimizde üretime yönelik yeni normal düzeninde yeni destekler sağlanmalıdır. Üreterek büyüyen bir Türkiye yeni düzende de dünyanın en önemli aktörlerinden olacaktır.

Saygılarımla.

Suat Selim KANDEMİR

Uşak TSO Yönetim Kurulu Başkanı