Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Ali Çağatay Analiz - CHP'yi Anlamak

Analiz - CHP'yi Anlamak

Giriş: 24 Eylül 2012, Pazartesi 07:55
Güncelleme: 24 Eylül 2012, Pazartesi 07:55

ANALİZ – CHP’yi Anlamak

“Doktrin partisi” olma şansını çoktan yitiren CHP, nasıl bir “kitle partisi”ne dönüşebilir? Kitle partisinde “liderin pozisyonu” nasıl belirlenir? Lidere “itaat” ile “biat” arasındaki o ince çizgi nasıl yakalanır?

CHP, bir “parti” midir? Kuşku yok, bir “parti”dir.

Peki, CHP bir “siyasi parti” midir? Kuşkum var; CHP “geniş anlamı”yla bir siyasi parti gibi davranmamaktadır.

Şöyle biraz tarafsız bir gözle bakarsanız, CHP’nin organik bütünlük göstermeyen “Gurbete Arkadaş Yollama Partisi” ya da “Bekarlığa Veda Partisi” gibi toplanıp-dağılan, olaydan olaya “organize” bir görüntü veren grupların dayanışmasından “hallice” bir bütüncül yapı gösterdiğini görürsünüz.

Peki, CHP neden bu durumdadır? Düzelterek soruyorum, CHP neden kendini toparlamada bu kadar “çilekeş” bir tablo sunuyor?

Toparlayalım mı CHP’yi? Buyrun; önce artıları, sonra eksileri…

1)Bugünkü CHP, geriye dönüp bakıldığında geniş kitleler ve demokrasiyi aşkla isteyen “ortasınıf” için 10 sene öncesine göre daha iyi bir kumaşa sahip görünüyor. (günahsız) Nurettin Sözen ve (günahkâr) Ergun Göknel’in genlerine zerkettiği İSKİ Skandalı’nın izlerini silerek gelmiş bir CHP var bugün. İSKİ Skandalı’na kadar “Sol temizdir” diyen seçmen, o gün “aslında bütün partilerin aynı anda kirlendiğini ama en çok CHP’nin kirlendiğini” anladı. CHP, Kılıçdaroğlu ile birlikte bu “kirli imajı” yavaş yavaş silmeye başladı. Bu CHP’nin birinci avantajı.

2)Kaset Skandalı ile “tabii olmayan bir meşruiyet” sonucu CHP’nin liderliğine uzanan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “en iyi ikinci adam kimliği” sergilediği günleri hatırlayın. Çıktığı her tartışma programında önüne gelen “sikletinin üzerindeki siyasileri” devirip geçmedi mi? Melih Gökçek’le televizyon tartışmalarını; Dengir Fırat’la yürüttüğü uzun soluklu müsademeyi; Şaban Dişli’nin koltuğunu altından alırken sergilediği feraseti hatırlayın. Girdiği siyasi polemiklerin tümünden galibiyetle ayrılan Kılıçdaroğlu, neden “Birinci adam” olarak aynı başarıyı gösteremiyor.

Ya da şöyle soralım: “Yorgun At” CHP, neden sırtındaki binicinin maharetine kendini teslim edemiyor? Hadi, hakkını vererek gidelim: Melih Gökçek, Dengir Fırat ve Şaban Dişli gibi 3 önemli siyasetçi ile girdiği tartışmaların mutlak galibi Kılıçdaroğlu’ndan CHP, neden bir “cengaver” devşiremiyor? (Dikkatli okuyucunun dikkatine: Soruları geniş zamanlı soruyorum, zira hala bir şansı var CHP’nin

Artıları yazdık. Hazırlanın; CHP’nin eksileri çok can acıtıcı olacak.

1) CHP, Süleyman Demirel tarzı bir siyaset güdüyor ki, o tarzın mevsimi geçmiştir ve CHP bunun farkına varmayı bırakın, güttüğü yolun doğru olduğuna inanan bir ruha teslimdir.(Zamanın ruhu gibi bir klişeyi hatırlatırım) Neydi, Demirel tarzı siyaset? Bir çırpıda özetliyorum: Süleyman Demirel’in, tüm siyasi hayatı boyunca konuştuklarını, ben; bu naçiz kulunuz “toplam 10 adet A-4 kağıdı”na sığdırabilirim. Yani, “sığ”dır. Ama o dünde kaldı; bugün yeni şeyler söylemek lazımdır. O günlerden bugünlere ne değişmiştir? Soğuk Savaş bitmiştir, iki kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya ve oradan da “ekseni kayan” bir dünyaya gelmişiz. Dünyanın birinci ekonomik gücü ABD “şaşkın bir iyimserlik” hali ile posta koyacağı(dişine göre) ülke ve lider aramaktadır. Bir herc-ü merc durumu gitmektedir. Bu alt üst oluşu en iyi anlayan siyasetçi ise hakkını teslim etmek gerek; Tayyip Erdoğan’dır. Kılıçdaroğlu’nun Demirel tarzı(ki bu tarzı sürdürebilmek için de bizzat Demirel olmak gerekmektedir) siyasi söylemi, kitlelerin ruhuna değmemektedir. Ama bakınız Tayyip Erdoğan’a öyle mi? “Selatin Camisi” açarken de, “Kanalistanbul Ütopyasını” dile getirirken de, “Uludere’yi mazur” gösterirken de, “sıradan” bir açılışı yaparken de hep aynı “özen” içinde davranmaktadır. Elinde önceden hazırlanmış, “mufassal” ve “dört başı mamur” metinler ve o metinleri kendine özgü natık tarzıyla okuyan bir lider var. O yüzden de kitlelere değiyor; çünkü, “zamanın ruhu”na göre hareket ediyor. Yani, 21. Yüzyılın tematiğine göre siyaset üretiyor.

2) Kılıçdaroğlu ne yapıyor? Kendi birikimi ile çoğu zaman kadrolarından teknik yardım almadan/alamadan konuşuyor. Çünkü, CHP kadrolarının “siyasi particilik”ten daha mühim işleri var. CHP üst yönetimi “parti içi demokrasi ile lidere bağlılık” konularını karıştırıyor. Mesela, Tayyip Erdoğan’ın yürüyen merdivenlere “ters yönden bineceğini” aklınıza getirir misiniz? Bence getirmeyin, çünkü Tayyip Erdoğan bir partiyi yönetiyor ve parti üst yönetimi atacağı her adımda lidere “sadakat” ve hatta “biat” ile hareket ediyor. Kılıçdaroğlu ise tek başına yürüyen ve arkasındaki ordusu “başıbozuk” bir görünüm sergileyen bir savaşçı gibi. Üstelik, parti üst yönetimi “itaat” ile “biat” arasındaki ince ayrımı da görmezden geliyor ve önemsemiyor. O sebeple, Kılıçdaroğlu, CHP’nin –ne kadar büyük olduğunu bilemediğim- kolektif aklından bir “lahza” dahi istifade edemiyor. Edemediği için de, parti bir yana, kendisi öteki yana savruluyor.

3) CHP’nin her meseleye olduğu gibi “Kürt Meselesi”ne de “manifest” bir yaklaşım içinde olması gerekirken öyle olmuyor. O yüzden de, “Oslo Tutanakları”nı partinin bir üst düzey ismi “ele geçirilmiş büyük bir koz” gibi sunarken, Kılıçdaroğlu, “Oslocu bir tutumu” savunmak zorunda kalabiliyor.

4) Ve bütün bunlar yüzünden CHP kongresi’nden herkesin aklında, “çarşaf liste”, “blok liste”, “anahtar liste” gibi seçmenin uzağından dahi geçmeyen bir dizi “absürd” olay kalıyor. Ay sonunda Tayyip Erdoğan’ın kongresini izlerken, “farkı fark” edeceksiniz. Çünkü, “parti disiplini” zor ama “gerekli”dir. CHP’de olmayan da “parti disiplini”dir.

Başa dönüyorum: “CHP bir siyasi parti değildir” demiştim. Ayağımı yere vurarak, bu yazının sonunda iddia ediyorum ki, CHP “bir arkadaş partisi”dir.

CHP; 21. Yüzyıla girdiğimizi hatırlamalı ve geçmiş yüzyılın kalıpları ile siyaset icra etmekten kendini kurtarmalıdır.

Aksi halde, CHP için tünelin ucunda ışık gözükmez. CHP’nin “arkadaş partisi” görünümünden uzaklaşması gerek. Aksi halde; Çetin Altan üstadın söylediği ve CHP’ye uyan bir vecize ile tamamlayalım “Portakal sandığını ne kadar rendelerseniz rendeleyin; bilardo masası olmaz…”

ALİ ÇAĞATAY

Bloomberg HT Yayın Koordinatörü

acagatay@bloomberght.com