Advertisement

Cengiz Han’ın torunlarından Mengü, Kubilay ve Hülagû Hanlar kardeşti.  Kubilay, Hanbalık’ta (Pekin) yerleşikti. Hülagû, ağabeyi  Mengü Han’ın talimatıyla İlhanlı İmparatorluğu’nu genişletme yolunda acımasız yöntemler kullanan bir Han idi. Abbasi Halifesi Mustasım’ı boyun eğmediği için hunharca öldürtmüştü. Marco Polo’ya göre Mustasım da en az Bağdat Fatihi Hülagû kadar kan dökücü bir tirandı. Mustasım’ın hilafet sancağı altındaki Türkler’e reva gördüğü muamelenin mislini, Hülagû Mustasım’a  uygulamıştı.

Yani, aslında bir “pat” durumu oluştu demek istiyor Marco Polo.

Zira, Cengiz’in annesi Türk, babası Moğol idi ve Cengiz “yarı Türk” sayılırdı. Biraz Moğol, -eser miktarda- az  Türk.  Cengiz Han’ın töresinin kaynağı ise annesi  Höelin’di. Oba’da  Cengiz’in babası Yesügey’den çok, anne Höelin’in töresi geçerdi.

Kaydu Han, Kubilay’ın yeğeniydi. Kaydu Han’ın Ayyürek (Tatarca Dolunay) adında bileği sağlam ve alımlı bir kızı vardı. Evlenmek için budunun dört bir yanına haber saldı ve kendisiyle savaşacak erleri davet etti.  Kavga tekniği ise basitti. İki taraf bir urgana asılıyor, çizgiye basan yeniliyordu.

Bu hikayeye burada bir düğüm atıyorum.  Bir sonraki yazıda tekrar döneceğim düğümü çözmek için.

Türkler’de (Türk soylu budunlar) kadınlar ister asil, ister halktan olsun erlerini seçmede özgürdü. Mesela, Ayyürek gibi bir han kızı rekabetçi  bir mücadele ile er’ini seçebiliyordu.

Han kızı, Han soyundan biri ile evlenir” gibi bir daraltıcı alan yoktu. Erkekler zaten bu daraltıcı alana girmiyordu. Han, işgal ve istila ettiği topraklardaki herhangi bir kadını dahi eş olarak seçebiliyordu.

Marco Polo, Türk soylu (Tatar, Moğol vb) kavimlerde evlilik kurumunda gözlemlediği bu aşkın (ilerlemeci) anlayışın bir benzerine işaret ediyor. Bu kavimlerde okur yazarlığa da büyük bir alaka olduğunu belirtiyor.

Neymiş?

Mazimizde okur-yazarlık, evlilik kurumu modernitesi, dünyayı algılama becerisi varmış.

Kubilay’ın sarayında astronomlar, tababet uzmanları, kaşifler, askeri strateji uzmanları sonsuza kadar yaşayabilirlerdi. Hanbalık’taki hanedan “Yuan Hanedanı” diye anılıyordu. Zira, yüryüzünde ilk taklit edilemez kağıt parayı dolaşıma çıkarmıştı. Yuan Hanedanı ile bugünkü Çin para pirimi Yuan arasındaki benzeşim, sadece “sessel” değildir; köken birliği vardır ikisi arasında.

Tüm bunlar 1200-1300 yılları arasında cereyan etmektedir.  Aynı döneme tarihlenen bir gelişme vardır, Anadolu’da… Osmanlı Beyliği doğmaktadır.

Hangi temeller üzerinde ve nasıl bir vizyonla?

Bir hafta sonra ve bir dahaki yazıya diyelim…