Advertisement

Malum, önümüzde iki büyük problem var: 1) Cari Açığı Azaltmak 2) Yerli ve Milli Markalarla Ekonomimize kalıcı biçimde yön vermek

İki sorun dedim ama aslında bunu birbiri ile içiçe geçmiş tek sorun olarak anlamak daha doğru olur. Biri olmadığı için ikincisi olmuyor ya da ikincisi olamadığı için birincisi zaten o-la-mı-yor.

Birazdan bunu kanıtlayacak örnek bir haber çalışması sunacağım.

Konu: Bebek Maması

Hedef Kitle: Türkiye'deki 3 milyon dolayında 0-3 yaş bebekler

Önce durumu tespit edelim: Türkiye'deki bebek maması pazarı tamamen "yabancı patentli ve ithal" ürünler tarafından kapsanmış durumda. Marka adı vermem zor, zira marka adı verdiğim takdirde yeni bir soruşturma daha geçirebilirim.

Yerli şirketler bugüne kadar bebek maması formatında bazı ürünler üretiyor gibi görünseler de, bu ürünlerin hiçbiri "bebek maması standardı" içinde değil. Yerli firmalar, "pirinç unu" vs ile "ek bebek gıdası" üretiyor; "mama" değil. Gerçek anlamda hekimlerin tavsiye ettiği bebek mamaları ise ithal ve yabancı orijinli.

Bir süre önce, Türkiye'den bir firma Keçi Sütü'nden üretilmiş, şeker katkısız, ilave katkı maddesi içermeyen, alışkanlık yapıcı tatlandırıcı barındırmayan, GDO'suz bir bebek maması üretti ve piyasaya sürdü. Keçi Sütü bilindiği gibi Koyun ve İnek Sütü'ne göre bebekler tarafından daha kolay hazmedilen bir terkibe sahip olduğu için bu yerli ve milli mama, pazarda göreli bir avantaj yakalamaya adaydı. Firmanın yetkilisi ile Bloomberg HT'de kısa bir söyleşi yaptık. Epey ilgi çekti. Ama bu yayın sadece bebek sahibi annelerin değil, aynı zamanda "uluslararası tekel niteliğindeki yabancı patentli" bebek mamaları firmalarının da ilgisini çekti.

O zamanki adıyla Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'nın tüketici hakları ve reklam denetim kuruluna bu yayını şikayet ettiler. Şikayet konusu şuydu: "Haksız Rekabet"

Derken, yayını yapan gazeteci olarak benim hakkımda soruşturma başlatıldı bakanlık nezdinde. Hukuk büromuz, bu soruşturma kapsamında "basit, kolay, anlaşılır ve net bir savunma" yaptı. Sözkonusu yayında "haksız rekabet", "örtülü reklam", "haksız kazanç elde etme" vs. gibi bir unsurun bulunmadığını bildirdi.

Ve sonucu beklemeye başladık.

Allah'tan, Türkiye'de bürokrasi içinde hala "dürüst, ahlaklı, milli çıkarlara hizmet eden, yurtsever bürokratlar" var ki, soruşturma "oybirliği" ile lehimize sonuçlandı. Uluslararası bebek maması tekelinin iddiaları "yersiz ve temelsiz" bulundu. Ak-lan-dık.

Takdir edersiniz ki, bu tür soruşturmalar her zaman böyle sonuçlanmıyor, devreye yabancı markaların "akçalı eller"i giriyor ve sonuç aleyhinize çıkabiliyor.

Bu bir örnek vak'a sevgili okurlar. Kimbilir, nerelerde hangi yabancı markalar yerli ve milli markaları "boğmak" için neler yapıyorlar.

Yerli ve Milli Marka çıkarmak hiç ama hiç kolay değil, etrafımızdaki "kuşatma"yı kırmadığımız takdirde zor. Umarım bu yazıyı "devlet ricali" okur da, yerli ve milli markaların "erken final" yapma sebeplerini araştırırlar.

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet sisteminden önceki dönemde Gümrük ve Ticaret Bakanlığı bünyesinde görev yapan ve bu soruşturmayı yerli ve milli çıkarları gözeterek lehimize sonuçlandıran dönemin bürokratlarına buradan teşekkür ediyorum.