Advertisement

Petrolle ilgili paradigma bir süredir değişti. Fracking(Çatlatma) yöntemiyle petrol eldesi mümkün hale geldiğinden bu yana petrol üretim ve ihraç kalıpları değişmeye başladı. Fracking yöntemi, yerkabuğunun katmanları arasında tabakalar halinde değil de, sızıntılar biçiminde gözeneklere yerleşmiş petrolü, yüksek yoğunluklu solusyonlarla ve basınç yardımıyla yeryüzüne ulaştırmanın adıdır.

Fracking yöntemi son 10 yılda hızla petrolde oyun planını değiştiriyor. Çatlatma teknolojisiyle elde edilen petrol, geleneksel yöntemlerle sondajlarla açılan kuyulardan elde edilen petrole göre daha yüksek maliyetli ancak giderek ucuzlayan maliyetler sebebiyle tercih edilen bir üretim biçimine dönüştü. ABD, son 5 yıldır fracking yoluyla petrol eldesine hız vermiş durumda. Teknolojinin ilk uygulamaya başlandığı yıllardaki maliyetlerin "aşağı gelmesi sebebiyle" de, artık "katlanılabilir bir maliyet eşiği" yakalanmış durumdadır.

ABD, bu yıl itibariyle global petrol üretiminde dünyanın 1 numarası Suudi Arabistan'ı geçerek ilk sıraya oturdu. Dün(13 Şubat) Bloomberg HT'yi izleyen dikkatli takipçiler farketmiştir sanırım. Ekrana getirdiğimiz bir grafik, ABD'nin "birincilik kürsüsündeki yerini tescil" ediyordu.

Peki, nasıl oldu da, ABD petrol üretiminde dünya şampiyonluğuna gelip oturdu?

Önce (OPEC ve Uluslararası Enerji Ajansı kaynaklı) birkaç rakam:

Dünya petrol rezervindeki son durum şöyle:

Venezuela      :  302 milyar varil  (%17.50)

S. Arabistan   :  266 milyar varil  (%15.42)

Kanada          :  170 milyar varil  (%9.88)

İran               :  157 milyar varil  (%9.10)

Irak               :  148 milyar varil  (%8.62)

Kuveyt           :  101 milyar varil  (%5.88)

BAE               :    97 milyar varil  (%5.66)

Rusya            :    80 milyar varil  (%4.63)

Libya             :    48 milyar varil  (%2.80)

Nijerya          :     37 milyar varil  (%2.17)

ABD              :     35 milyar varil  (%2.04)

Takdir edeceğiniz gibi, bir varlığın rezerv miktarı o ülkenin zenginliğini belirlemiyor. O rezervin ne kadarını, hangi fiyattan sattığınız önemli. O sebeple, dünyanın 1 numaralı petrol rezervine sahip ülkesi Venezuela, Chavez döneminin sonuna kadar petrol gelirleri bakımından dünyanın 9. ülkesi konumundaydı. Chavez'in ölümünden sonra artan kargaşa ve ABD müdahaleleri ile bu konumunu da kaybetti, şu anda ligin diplerinde bir yerde bulunuyor.

2014 yılı itibariyle petrol geliri liginin ilk 10 sırası yıllık bazda şöyle oluşuyordu:

Suudi Arabistan:    107 milyar dolar

Irak                 :      69 milyar dolar

BAE                 :      55 milyar dolar

İran                 :      55 milyar dolar

Kuveyt             :      46 milyar dolar

Nijerya             :      34 milyar dolar

Katar               :       31 milyar dolar

Angola             :       31 milyar dolar

Venezuela        :       29 milyar dolar

Libya               :       11 milyar dolar

Gördüğünüz gibi, rezervi fazla olanın geliri fazla olmuyor. Tersinden söylersek, petrol geliri yüksek olanın, rezervi her zaman yüksek olmayabilir.

Petrol geliri iki temel göstergeye bağımlıdır: 1) Ne kadar maliyetle ne kadar üretim yapıyorsunuz? 2) Üretiminizi hangi fiyattan satıyorsunuz?

İlk listeden göreceğiniz gibi petrol rezerv varlığı bakımından ilk 10'un arasında yer alamayan ABD, petrol gelirlerinde de ligin düşme hattına oynuyor. Çünkü, ABD ve Çin üretimlerini öncelikle kendi gereksinimleri için harcıyorlar. ABD, sadece elde ettiği petrolü ihtiyaçları için harcamak bir yana, geride bıraktığımız yıla kadar "net ithalatçı" pozisyonundaydı. Çin de aynı durumda...

Şimdi, paradigmadaki değişime mercek tutup yazıyı sonlandırıyorum:

Fracking teknolojisindeki ucuzlama, ABD'yi varolan rezervlerini en yüksek verimle ve son kırıntısına kadar yeryüzü ile buluşturmaya yardımcı oluyor. Böyle olduğu için de, ABD son 5 yıldaki üretim atağı ile Suudi Arabistan'ı geçip, "üretim" bakımından dünyanın ilk üreticisi konumuna erişti. Bir ölçekleme yapılması için rakam vermek gerekirse, ABD'nin şu anda ulaştığı petrol üretimi "2 Irak hacminde üretime eşittir"

Bitti mi, hayır bitmedi. ABD, yine Uluslararası Enerji otoritelerinin projeksiyonlarına göre gelecek 5 yıl içinde "ihracat" kapasitesi bakımından da, Suudi Arabistan'ı geçip, dünyanın 1 numaralı petrol ihracatçısı olmaya aday. Aday, diyorum zira gelecek 5 yılda enerji oyun planında ortaya çıkacak gelişmeler ABD'yi sadece aday kalmaya  mahkum edebilir.

Özetle; dünyanın 11. petrol rezervine sahip ABD, son 10 yıldaki atağı ile dünyanın 1 numaralı petrol üreticisi, gelecek 5 yıl içinde de dünyanın 1 numaralı petrol ihracatçısı durumuna geliyor.

Buradan bize çıkan ders ne?

Ders şu: Petrol fiyat piyasasındaki oluşumları bu yıldan itibaren artık OPEC değil, ABD belirlemeye başlayacak. Fiyatlar düzeyi ABD'nin konjonktürel çıkarlarına göre şekillenecek. ABD isterse petrol fiyatı 50 dolar, isterse 90 dolar olabilir. ABD'nin, yukarı ve aşağı yönlü fiyat-üretim süreçlerini OPEC'e ihtiyaç duymadan tek başına yönlendirebileceği bir petrol iklimi geliyor. Bizden söylemesi.

Dolayısıyla, ABD 1973 petrol krizi ile eline geçirdiği "dolar kartı"nı, 21. yüzyılın ilk çeyreği tamamlanmadan "petrol kartı" ile tahkim edecek.