Advertisement

Suriye'deki iç savaş ve sonrasında gelişen dış müdahalelerle ülkelerinden kopan, ayrılan veya kaçan insanlar, 4 coğrafyaya dağıldılar: Türkiye, Lübnan, Ürdün ve Irak.

Pastadaki en büyük dilim ya da küfedeki en ağır yük Türkiye'ye düştü. Meseleye, "pasta" veya "yük" olarak bakma tercihini tamamen size bırakıyor ve ben aradan çekiliyorum.

Önce birkaç veri aktaracağım: Suriyeli göçmenlerle ilgili gerçeklerle bağdaşmayan rakamlara itibar etmeyin, göç idaresinin Mayıs-2019 verilerine göre, halen Türkiye'de 3 milyon 606 bin 737 Suriyeli göçmen var. Göçün başladığı tarihten bugüne kadar 329 bin göçmen ülkesine döndü. Dönenler olmasaydı resmi verilere göre 3 milyon 935 bin göçmenimiz olacaktı. Buradan çıkan sonucu aktarıyorum: Suriye'de istikrar temin edildikçe göçmenlerin önemli bir bölümü ülkelerine dönmek isteyeceklerdir. Halihazırda, göçmenlerin %10'undan fazlası ülkesine dönmeyi tercih etmiştir.

2017 yılında Türkiye'deki göçmen kamplarında kalan Suriyeli sayısı 228 bin kişiydi, bugün (mayıs-2019 itibarıyle) bu sayı 125 bindir. 125 bin Suriyeli göçmen kamplarda, diğerleri ülkenin muhtelif kentlerinde bulunmaktadır.

Göçmenler, doğaları gereği "yerleşik" olmadıkları için yaşamak için kentleri ve özel olarak da büyük kentleri tercih ederler; nitekim, Suriyeli göçmenlerin %96.5'i kentlerde yaşamlarını sürdürmektedir.

Biz 82 milyonuz, Suriyeli göçmenlerin bizim nüfusumuz içindeki oranı %4.40'tır ki, bu üzerinde düşünülmesi gereken bir orandır. Çoğalma hızının Türkiye ortalamasının çok üzerinde oldukları düşünüldüğünde, bu oranın birkaç 10 yılda nerelere geleceğini kolayca hesaplayabilirsiniz.

Takdir edersiniz ki, Suriyeli göçmenlerin tümü işsiz, güçsüz ve umutsuz değildir  ve bu sebeple bugüne dek 79 bin 894 Suriyeli iş kurma, girişimcilik, toplumsal ve sosyal istihdam(beyaz&mavi yaka) sebebiyle TC vatandaşlığı payesini almış durumdadır. Bu 79 bin kişilik kitlenin içindeki 32 bin 199'u ise "çalışma izni"  sahibidir; yani kadrolu, SGK'lı, sözleşmeli, istisnai sözleşmelidir yani kayıtiçi çalışandır.

Aşağıda bir Suriyeli yoğunluk haritası göreceksiniz:

Haritaya dikkatle bakınca, Kilis'in artık bir Suriyeli göçmen kenti olduğunu görürsünüz, zira Kilis'teki nüfus içinde Suriyeli göçmenlerin oranı %80.54'tür. Hatay'da bu oran %26; Şanlıurfa'da %21.7; Gaziantep'te ise %21.3 düzeyindedir. Adana ve Mersin'deki yoğunlukları da dahil ettiğimizde, uzak olmayan bir gelecek içinde Suriyeli göçmenlerin bu kentlerin salt çoğunluğunu elde edebilecekleri görülüyor. İstanbul'daki durum ayrı bir demografik çalışmanın konusu olarak siyaset ve sosyal bilimcilerin alanına giriyor.

Bitiriyorum yazıyı.

Yaş gruplarına bir bakalım şimdi:

0-4 yaş grubu      513 bin

5-9 yaş grubu      494 bin

10-14 yaş grubu 384 bin

15-18 yaş grubu 271 bin

Daha yüksek yaş kategorilerini yazmıyorum. 0-18 yaş gruplarının karşılaştırmasını yaptığımızda, Suriyeli göçmen populasyonunun, Türkiye populasyonundan ortalamalar bakımından en az 10 yaş genç olduğunu görüyoruz. Daha net bir rakam verelim: (Genç nüfusa sahip)Türkiye'nin yaş ortalaması 31.7; Suriyeli göçmenlerin yaş ortalaması 22.5

Türkiye ortalamasını genç nüfus açısından aşağı çeken bir demografik dağılım sözkonusu.

Peki, bu tablo nereye evrilir?

Bu yazının buraya kadarki bölümünü sakin sakin okuyan sizin de kafanızda oluşan soru bu...

Yanıtını veriyor ve bitiriyorum: Suriye'deki durum tamamen normale döndüğünde(ki bu uzun yıllar alabilir) göçmenlerin en az %40'ının dönmesi muhtemeldir. Ama, durum böyle sürdüğü takdirde bu nüfusa küçük ilavelerle yeni nüfuslar eklenmeye devam edecektir. Mesela, aradan geçen bunca zamana, Suriye'deki koşulların 2012 öncesi döneme göre daha stabil hale gelmesine rağmen, her ay bu nüfusa ortalama 1500 kişi eklenmektedir. Savaşın ve iç savaşın yeniden büyümesi durumunda bu artışların 1000'li rakamlarla sınırlı kalmayacağını tahmin edebiliriz.