Advertisement

Sene malum iyi başladı. Her yerde ralli var ama en esaslıları bizde oluyor. İşte İMKB, yılbaşından beri %10'un üzerinde getirisi ile parmak ısırtıyor. Diğer tarafta yılbaşından beri 1 milyar $'ın üzerinde yabancı girişi ile %5,80'lere gerileyen tahvil faizleri.
120 baz puanlara kadar gerilemiş CDS faizi ile Türkiye yabancı yatırımcıların ezberlerine girmiş durumda.

Davos'ta Türkiye'ye iltifat üstüne iltifat yağıyor

Bu hafta boyunca yayınlarda izlemişsinizdir, Davos'ta Ekonomi Forumu'nda farklı isimlerden Türkiye ekonomisine çok ciddi övgüler geldi. 2013 Davos'un ana konusu olan 'Resilient dynamism' bütün oturumlarda tartışılmış. Katılımcı CEO'lar resilient dynamism yani krizle mücadele eden ekonomilerden dayanıklı, dinamik ve duruma adapte olan ekonomilere geçişin yollarını tartışmışlar. Hepsinin tek bir ağızdan söylediği aynı şey ' En kötüsü geride kaldı ama bundan sonrası uzun ve dalgalı seyredecek bir yolculuk' derler.

İşte bu noktada da Türk ekonomisinin 2009–2012 yılları arasındaki performansı herkesin dilinde. 4 yılda dünyanın bir kısmı resesyona girmiş bir kısmı ise 0 büyüme çekmişken, yumuşak inişi başarmış bir Türkiye. Faiz hadlerini rekor düşük seviyeye çekebilmişken enflasyonu da büyük ölçüde kontrol altında tutabilmiş bir Türkiye. Cari açığı bir yılda 20 milyar $ azaltabilmiş bir Türkiye. En büyük ticaret partneri Avrupa daralırken ihracatını 150 milyar $'a çıkarabilmiş bir Türkiye.

Peki, biz hâlâ neyi tartışıyoruz?

Davos'ta CEO'ların  dayanıklı ve dinamik dediği Türk ekonomisi üzerine içeride tartışmalar bitmiyor. Tartışmanın ana konusu Türkiye biran önce büyümesini hızlandırmalı, 2013'te mümkünse % 4'ün üzerinde büyümeyi hedeflemeli. Niye? Çünkü ortalama % 6-7 'nin altında büyüme olursa hem işsizlik artar, hem global ligde üst sıralarda ki rakiplerimizi yakalayamayız.

Böyle ifade edilince kulağa gayet makul geliyor. Hemen ' büyüyelim o zaman, kim tutar bizi' gibi klişeler akla geliyor.

Ama maalesef işin aslı pek öyle değil

Önce %6–7 büyümek için nasıl bir model öngördüğümüze bakalım.

Eğer yarısı ihracattan diğer yarısı da iç tüketimden diyorsanız, sorun yok. Zaten TCMB de bunu söylüyor. İhracattaki artış kadar iç tüketimin artmasına izin veririm diyor. Faizlerin bu denli düştüğü geçen sene (-) eksi çeken iç tüketimin bu sene toparlanması çok muhtemel. TCMB'nin %15 kredi büyüme hedefi yukarıdaki yarı iç tüketim + yarı ihracat > 4 için yeterli. Sorun geçen 4 yıldır üstün performans gösteren ihracatın tekliyor olması ki kabul edilebilir bir şey. Özellikle altın ihracatının da bitecek olması 2013 Ödemeler dengesi için ümitlerin iyice kırılmasına yol açtı.

Yok, eğer 'geçen sene Türkiye'yi ihracat taşıdı, bu sene de iç tüketim taşısın' diyorsanız orada maalesef gidilecek yol çok riskli olur.

İsterseniz riskleri beraber sayalım

— İç tüketim artarsa enerji kullanımı artacak. Türkiye henüz bir enerji ile bağımlığı ile ilgili somut adım atmadığı için cari açık yeniden sıçrayacak

— İçeride talep baskısı oluşacak, bu da özellikle uzun süredir fiyat artışlarının tutulduğu ÜFE 'de yükselişe yol açacak
— Yurtdışından zaten hali hazırda  yüksek miktar da fonlama aldığımız (sebep yetersiz tasarruflar) bu dönemde tekrar artan cari açık ve enflasyon yatırımcıların ürkmesine neden olabilir

Son söz

Resillent dynamism'i iyi anlamak lazım. Gerilla taktiği gibi vur, kaç sonra tekrar fırsat bekle…