Advertisement

Piyasalarda bazen sapla saman birbirine karışır. Bazı haberler gereğinden fazla konuşulurken gerçek gündem biraz geride kalabilir. Şu günlerde de benzer bir resim var. Özellikle IMKB ayağında hemen her gün “not artışı “ hikayeleri ile yatıp kalkılırken dün açıklanan 2012’nin % 2.2 büyümesi aslında bu konunun ne kadar tali olduğunu bize bir kez daha anımsattı. Türkiye %4 diye büyümeyi hedeflediği, daha sonra % 3.2’ye revize ettiği bir yılı % 2.2 ile bitirdi. Büyüme konusunda yaşadığımız hayal kırıklığı konusunda genel kanı, geçen seneki düşük büyümenin bizim kontrolümüzde ve isteğimizle olduğu yönünde. Dolayısı ile piyasa dünkü % 2.2'yi çok da umursamadı, diyebiliriz. Ancak ben bu konuda o kadar rahat değilim. Eğer 2013’de de %4 büyüme koyup bunu yakalayamazsak bize özel bazı sorunların su yüzüne çıkabileceğinden endişe ediyorum.

Bu konunun detaylarını bir başka yazıya bırakıp, bugünlerde piyasansın çok üzerinde durmadığı ancak yakın zamanda bazı fiyatlamaları değiştirebileceğini düşündüğüm bir başka konuya değineceğim: Devlet Tahvilleri  faizlerinde görülen yükseliş.

Gösterge tahvil bir ayda 80 baz puan yükseldi

Mart başında 2 yıllık gösterge tahvil faizi % 5,65 seviyesindeydi. Bugün geldiğimiz nokta % 6,45. 10 yıllık tahvilde de benzer bir durum var, 1 ay önce ile bugün arasında 50 baz puanlık artış var. Peki ne oldu da faiz 1 ayda yükseldi?

İlk konu yurt dışı etkisi. Geçen ay yaşadığımız G.Kıbrıs kurtarma operasyonu fiyaskosu güvenli liman olarak adlandırılan ülkeler dışındaki bölgelerde faizlerin global olarak yükselmesine yola açtı. Ayrıca geçen ay çok konuşulan “FED çıkış stratejisine mi hazırlanıyor?” hikayesi de özellikle gelişen ülkelerde faizlerin yükselmesine yol açtı.

Diğer sebep ise TCMB’nin likidite silahını tekrar çekmiş olması. Kredi portföyünde artışın devam ediyor olması Merkez Bankası’nın kısa vadeli TL faizlerini sıkılaştırmasına yol açtı. Gecelik repo oranları % 4,5 - 5,5 bandından % 6 - %6,5 seviyesine yükseldi. Dolayısı ile fonlama maliyetleri yükselince piyasadaki özellikle kısa vadeli tahviller başta olmak üzere bütün getiri eğrisine satış geldi.

Ancak hikaye bu açıklamalar ile sınırlı değil...

Öncelikle Türk Lirası cinsinden devlet tahvillerinin geçen ayın en kötü performans gösteren piyasa olduğu analizini yapmak lazım. Aşağıda detaylarını bulacağınız tabloda görüldüğü üzere 16 gelişen ülke tahvil stoğu arasında Türk Tahvilleri faizi en fazla yükselen grup.

                          2 yıllık tahvil faizi               

Ülke               Şu an    1 ay önce  Fark                  

Türkiye           % 6,45   % 5,75     80 bps

Lübnan           % 3,60   % 3,30     30 bps

Brezilya          % 8,55   % 8,25     20 bps

G. Afrika         %5,30   %5,15       15bps

Rusya             % 5,85   % 5,72     13 bps

Aynı tabloyu 10 yıllık faizlerle  yaparsak o zaman Türkiye ile Brezilya’nın 45-50 baz puanlık yükselişlerle yine aynı listenin en üst sıralarında olduğunu göreceğiz.

Büyüme rakamlarının açıklandığı ve ekonominin 2012’de hızlı soğudu görüldüğü bir nokta Türk Tahvil faizlerinin son 5 ayın en yüksek seviyesine çıkması enteresan bir gelişme. Açıklama olarak “TCMB ucuz para verince faiz düşüyor, parayı sıkınca yükseliyor” denilebilinir. Ancak konunun bir de ihaleler ve talep yetersizliği bölümü var. Mart ayı ihaleleri ve Nisan ayında gördüğümüz kadar ile piyasa özellikle de yabancı yatırımcı uzun vadeli tahvil tercih etmiyor. Eğer ille de uzun vade alacaksa , enflasyona endeksli alıyor. Ancak Hazine’nin 2013 borçlanma programında da uzun vadeli sabit getirili tahviller ağırlıkta. Dolayısı ile Hazine zaten azalan bir ilginin olduğu uzun vadeli tahvil ihraçlarında ısrarcı olması faizlerin daha da yükselmesine yol açıyor.

Sözün özü...

Enflasyon konusunda net bir başarıyı cümle aleme ispatlamadan  TCMB’nin para politikası sonucu oluşacak düşük faiz seviyesi  yanıltıcı olacaktır. "Biraz enflasyon olsun yeter ki yanında büyüme olsun" diyenlere duyurulur.