Advertisement

Başlık size de Nazım Hikmet'in şiirini anımsatmış olabilir. Güzel bir şiiridir. Hatta yazıyı okumayı bırakıp şiirin peşine düşerseniz de bozulmam.  Japonya'da kullanılan ilk atom bombası sonrasında Nazım'ın bu katliamın tekrarlanmaması için yazmış olduğu bu şiirin ekonomi gündeminde ne işi var, diye düşünebilirsiniz. Önce iyi haberi vereyim, konu o kadar vahim değil.

Ancak küresel ölçekde merkez bankaları üzerinde şiddetli bir baskı olduğu ve özellikle politikacılar nezdinde merkez bankacıların kredibilitilerin de ciddi baskı altında olduğu yadsınamaz bir gerçek.

Merkez Bankaları "artık yeter" diyor.

Bu haftanın en ilgi çeken merkez bankası hikayesi İngiltere'den geldi. Hatırlanacağı üzere İngiltere Merkez Bankası Başkanı Carney yakın zamanda konut fiyatlarının çok şiştiğini belirterek uyarıda bulunmuştu. Carney özellikle Londra genelinde 2008 krizi öncesi dönemindeki seviyeyi  dahi aşan konut fiyatlarını örnek gösterek "önlem alma zamanı" uyarısında bulunmuştu. Bu açıklamalar piyasa Carney'in İngiltere'de faiz artırımları konusunda "beklenenden önce" harekete geçebileceği şeklinde yorumlanmıştı.

Ancak siyasetçiler aynı kanaatte değil. İngiltere Hazine'sinde "2. Adam" olan Danny Alexander konut sektöründe bir balondan bahsetmenin söz konusu olmadığını ve Londra fiyatların "bir miktar" yükselmiş olduğunu ancak bunun da korkulacak boyutta olmadığını belirti.

"Ne var bunda? Siyasiler ve Merkez Bankaları zaman zaman fikir ayrılığına düşebilir. " diye düşünebilirisiniz. O zaman rakamlar üzerinden gidelim, bu tartışmanına aslında bir alt yapısı var mı, görelim.

Söz konusu tartışma Londra konut fiyatları üzerinden kim haklı? Şekliden yapıldığı için örneklerde buradan gelecek.

İngiltere'de konut fiyatları yıllık % 10.4, Londra'da ise % 18.7 seviyesinde artmakta.

Londra'da ortalama konut fiyatları 2008 Northern Rock Banka batışı öncesindeki seviyeyi aşmış durumda.

Nisan ayı itibariyle ilk kez ev alanlar yüzde 11 oranında artmış vaziyettler ve ortalama gelirlerinin 4 katı kadar (200.000 £) borçlanarak tüm zamanların en yüksek fiyarlarından ev alıyorlar.

Bir kaç örnek de Carney'in sunumundan verelim.

İngiltere'de 2013 yılı itibariyle hane halkı borçluluğu yüzde 140'lara çıkmış vaziyette. Bu oran ABD'de yüzde 10'larda. Merak edenler için İspanya'da yüzde 130, Fransa ve Almanya'da  yüzde 100'ler seviyesinde (OECD)

Bu birkaç örnek bile İngiltere'de düşük faiz ve bol likiditeden beslenen bir yüksek hane halkı borçluluğu ve konut piyasası balonu olduğu gerçeğini bize göstermeye yeterli sanırım.

Ancak siyasetciler konuya aynı açıdan bakmıyorlar. İngiltere de dahi!

İktidardaki Muhafazakar Parti 2015 Mayıs seçimleri öncesinde en güvendiği konu İngilter'nin son 1yıl içinde hemen herkes tarafından takdir edilen hızlı büyüme performansı. Özellikle son AB Parlemento seçimlerinde aldığı hezimet sonrası Muhafazakarların tek dayanağı ekonominin toparlaması olacak gibi. Bu noktada da İngiltere Merkez Bankası'nın düşük faiz ve tahvil alımı programının devamına ihtiyaç var. En azından siyasetçilerin gözünde.

Bu sebeple Carney "Tamam artık bizden bu kadar" derken Cameron "Şimdi zamanı değil, desteğe devam" diyor.

Merkez Bankası olmak ya da Merkez Bankası Başkanı olmak sanırım hiçbir zaman bu kadar zor olmamıştı.