Advertisement

Hafta başında hiç beklemediğimiz bir olay oldu. Aslında Suriye'de artan gerilim, hepimizin malumuydu. Suriye'den açılan ateşle düşürülen Türk uçağı, Türk topraklarına düşen havan topları, hava sahası tacizleri birdiğimiz konulardı. Bu gelişmelerin yanında yine gözümüzün önünde cereyan eden başka hadiseler de oldu. IŞID'la savaşan BATI müttefik güçlerinin yanında, yine aynı sebeple (!) askeri gücünü Suriye'ye kaydıran Rusya ,bir süredir bu bölgede yoğun bir hareketlilik içindeydi. İncirlik'ten kalkan ABD uçakları, Lazikiye'den havalanan Rus uçakları ve Paris saldırısı sonrası Akdeniz'deki savaş gemilerinden taaruza katılan Fransız jetleri, aynı anda benzer bölgeleri bombaladılar.

Sınırlarımızın bu kadar yakınında yer alan bu kadar hareketliliğe rağmen piyasalar açısından bakıldığında ve özellikle de Türk varlıkları göz önüne alındığında, derin bir sessizlik sözkonusuydu. Jeopolitik risklere rağmen piyasa oyuncuları açısından daha çok konuşulan konular ; FED faiz artırımı, seçim ve sonrası kabine yönetimi olarak öne çıkıyordu.

Kısaca piyasa fiyatlaması açısından "Suriye riski ve Türkiye'nin bu duruma nasıl maruz kalabileceği" konuları piyasanın genel olarak "es geçtiği" noktalardı. Bu sebeple pazartesi günününden itibaren özellikle Borsa ve tahvil piyasasında satışlar sert ve bir nevi panik şeklinde gerçekleşti.

Rusya tansiyonu neden düşürmüyor?

Uçak düşürüldüğü andan itibaren, Rusya'nın her geçen gün artan dozda tansiyonu arttırdığı görülüyor.  II. Dünya savaşından sonra ilk defa bir NATO üyesi ülke, Rus uçağı düşürüyor. Dolayısıyla olayın geçiştirilemeyecek kadar büyük olduğu aşikar. Milliyetçi duyguların yüksek olduğu Rusya'da, uçak düşürülmesi vakasının hemen gündemden düşmesini beklemek de naiflik olur.

Ancak bütün bu gerçeklere rağmen, Rusya'nın bilinçli olarak olayı diri tuttuğu ve tansiyonu düşürmediği kanaatindeyim

Açıklamalara Bakalım

Rus Dış İşleri Bakanı Lavrov " .. Uçak düşürme olayı planlı bir hadise. Türkiye'nin bu konuda yalnız olmadığını düşünüyoruz" dedi.  Bu açıklamanın dışında, Türkiye'den gelen " Uçağın Rus uçağı olduğunu bilmiyorduk. Biz angajman kurallarını uyguladık" açıklamalarına karşı, Rus tarafı " Suriye'de bütün havalanan uçaklarımızın koordinatları ABD've de var. Siz de ABD ile müttefiksiniz. Bilmiyor olmanız mümkün değil" şeklinde karşı argümanı ileri sürüyor.

Yukarıdaki açıklamaların satır aralarına bakıldığında, Rusya'nın uçak düşürme hadisesine,Türkiye'den farklı bakış açısı ile yaklaştığını görüyoruz. Rusya, Suriye'de kendisine "göz dağı" verilmeye  ve hareket kabiliyetinin kısıtlanmaya" çalışıldığını düşünüyor. Buna karşılık olarak da, bölgeye S-40 Füzeleri ve daha fazla silah gönderiyor. Diğer yandan da ABD'nin bölgede oluşturduğu IŞID'a karşı batı müttefik kuvvetlerinde, Türkiye ve uçak düşürme mevzuu üzerinden çatlak ses çıkartmaya çalışıyor. Paris saldırısı sonrası Fransa ziyaretinde Hollande ile varılan uzlaşı ve açıklamalar bunun bir parçası.

Kısaca, Rusya Ukrayna'da başlattığı ve Suriye'de devam ettirdiği "yayılmacı ve oyun kurucu" pozisyonunu güçlendirmek için, Türkiye ve uçak krizi üzerinden karalama politikasını başladı. Arka arkaya " Türkiye IŞID'a yardım ediyor, biz ise onu ortadan kaldırmaya çalışıyorz" tezi de, Batı'da (NATO, AB) yaratabileceği çatlak ve ABD'nin bölgedeki oyun planını bozmaya yönelik.

Ne olacak?

Rusya bu işin peşini bırakmayacak. İşi tırmandırabildiği kadar tırmandıracak. Türkiye'ye ekonomi üzerinden darbe vurmaya çalışacak. Batı'ya "aynı saftayız" mesajı verilerek, Türkiye'nin bir NATO üyesi olduğu gerçeği hasır altı edilemeye çalışılacak.

Tükiye maalesef bu süreçte yıpranacak. Özellikle "IŞID konusundaki tezlerimizi ve Batı ile İncirlik ve diğer verdiğimiz lojistik destekler"  konularını masada tutmamız gerekiyor. Nato üyesi olduğumuz ve özellikle ABD ile bölgede stratejik ortaklık içinde bulunduğumuz mesajı yerli yerinde olmalı.

Ve tabii ki ABD'nin, yaşanan hadiseye ve Rusya'nın hem Türkiye'yi hem de NATO'yu hedef alan açıklamalarına karşısında alacağı tavır ve konuyu ele alış şekli de bizim için çok önemli olacaktır