Advertisement

Hafta başından beri ABD'den gelen kötü ekonomik verilere Perşembe  günü öncü göstergeler (leading indicators) ve konut satışları eklendi. Öncü göstergelerde uzun süredir sonra ilk kez eksi rakamlar görülürken, son zamanların en düşük mortgage faizine rağmen ikinci piyasa konut satışları da hayal kırıklığı yarattı.
 
Aslında Mayıs başından bu yana veriler ABD'de iyice kötüleşmeye başladı. Philadelphia Fed, Empire Manufacturing gibi piyasaların yakında izlediği ve sanayi üretimindeki son gelişmelerin anketler aracılığıyla izlendiği göstergelerde ciddi bir kötüleşme var. Anketlere katılanların verdikleri cevaplara göre ABD ekonomisi, geçen yıl sonuan doğru kazandığı momentumu Nisan başınadan itibaren kaybetmiş görünüyor. Özellikle 2008'de krizin oluşmasına yol açan konut piyasasındaki çöküşün faiz oranlarında düşük seviyelere rağmen toparlanamaması, ABD'de  tüketicilerin harcama konusunda ürkek davranmasına yol açıyor.
 
Bu gelişmeler karşısında önce IMF, daha sonra da FED, Amerikan ekonomisinin büyüme rakamlarını aşağıya revize etti. 2011 için beklenen ortalama büyüme %2,5-%3 arasında. Ancak sorun şu ki; % 3 ve altında büyüme olduğu durumda şu an %9 seviyesinde olan işsizlik rakamnın aşağıya gelmesi mümkün değil. Yani FED'in iki çapasından biri olan istihdam olabilmesi için ABD'nin daha fazla büyümesi gerekiyor. Ama nasıl?
 
1 trilyon dolar para basan FED, ikinci tur parasal genişlemenin bitmesine 2 ay kala bu soru ile karşı karşıya. Amerika büyümüyor, 2 yıldan beri basılan paraların yavaş yavaş piyasadan geri çekilmesi lazım; ancak ekonomi bırakın para çekmeyi, daha fazla desteğe ihtiyaç duyuyor.
 
İşte bu sebeple zaten altın hala 1,500 dolar seviyesinde alıcı buluyor ya da bu sebeple birçok emtiada yatırımcılar kağıt üzerinde pozisyon almak yerine, artık fiziki teslim istiyor. ABD'nin "yapmayacağım" demesine rağmen dönüp dolaşıp bir kez daha piyasaları desteklemek için para basma ihitmali hemen hemen tüm yatırımcıları ürkütüyor. Bu ihtimal bence küçük. Fakat şu bir gerçek ki; ABD yönetimi enflasyon mu, büyüme mi ya da doların değer kaybı mı; yoksa istihdam mı ikileminde kalsa her zaman ikinci şıkları tercih eder. Bu tercihlerde dünyanın geri kalan kısmına ithal enflasyon, rekor emtia fiyatları ve yeni balon oluşumları ile neticelenir.
 
Bu noktada ABD'yi durdurabilecek olan tek konu, artan bütçe açığı ve ABD tahvillerini kimin alacağı sorusu. Bu sorunun cevabını anlamak içinde Çin- ABD, Japonya-ABD ilişklerini izlemek lazım. ABD özellikle Çin'i ikna edebildiği sürece istediği kadar para basmaya devam edebilir bence.