Advertisement

Finansal erişim bugünün bireyleri için en temel ihtiyaçlar arasına girdi. Bu ihtiyacı her geçen gün daha iyi anlıyoruz. Hava, su, beslenme kadar hayati ihtiyaçlarımız arasına elektrik ve internet iletişimi ekleneli çok olmuştu. Ancak bu güncellemeler arasına finansal ihtiyaçlarımızı eklememiştik.

Finansal erişim temel ihtiyaçlar arasına girdiğinden bu yana finans sektöründeki oyuncuların görevleri sadece hizmet kalitesini değil, aynı zamanda iş sürekliliğini sağlamak oluyor. Peki iş sürekliliği sağlanamadığında neler oluyor, kimler nasıl etkileniyor ve ne gibi sonuçlar doğuyor düşünelim.

Finansal tüketiciler

Günümüzde en kritik ihtiyaçlarımızdan biri, finansal servis sağlayıcılarımıza 24 saat boyunca erişmek. Finans sektörü artık 24 saat hizmet beklentisinin sorumluluğunu taşıyor. Müşteriler sadece şubeler üzerinden değil tüm dijital kanallardan ve diledikleri an erişmek istiyor.

Böyle bir ortamda finans sektörünün üzerine büyük bir sorumluluk düşüyor. Zira irili ufaklı ticari firmaların ihtiyaçlarının yanı sıra bireylerin de finansal hizmetlere erişim beklentisi artmış durumda. Dilediğimiz zaman tasarruflarımıza erişmek, dilediğimiz zaman kredi çekebilmek ve dilediğimiz yerden ödeme yapabilmek istiyoruz.

Sektör çalışanları

Dijitalleşmeyle birlikte finansal sektörde bilgi teknolojileri kökenli çalışan sayısı ve önemi her geçen gün artıyor. Bu çalışanların omuzlarındaki yük gerçekten ağır. Zira, çalışan bir sistemi sürekli olarak ayakta tutmanın, problemlere hızlı çözümler bulmanın, açık kalp ameliyatı yapmaktan artık bir farkı yok. Bu nedenle iş sürekliliğini sağlamaya yönelik kriz yönetimi, kriz iletişimi ve bunun gibi yetkinlikler, finansal sektörün insan kaynağı kriterlerinde önümüzdeki yıllarda daha da önem kazanacağı şüphesiz.

Finansal sektör oyuncuları

Finansal tüketicilerin ve düzenleyici otoritelerin yanı sıra aynı sektördeki diğer oyuncuların da bu kapsamda beklentileri yüksek. Çünkü finans sektöründe tüm oyuncular birbiriyle iletişim ve etkileşim içinde. Bu nedenle finansal sektör gibi kompleks ve birbirine bağlı yapıların sürekliliği için ekosistemdeki tüm paydaşların üzerine sorumluluk düşüyor.

Toplum için kritik hizmetler veren sağlık, savunma, finans gibi sektörlerde SPOF (single point of failure / tek hata noktası) ihtimallerini ortadan kaldırmaya yönelik yatırım ve iş birliklerine ihtiyaç var. Bu kapsamda aynı sektörde rekabet eden firmaların dahi birbirleriyle bilgi ve altyapı paylaşımını gündeme alması anlamlı faydalar doğuracak.

İş sürekliliğinin kurum ajandasındaki yerinin yükselişi

İş sürekliliği varlığında varlığı değil, yokluğunda yokluğu hissedilen bir kavram. Bu nedenle bu konunun kurumların gözünden kaçmaması ve kurum ajandalarında üst sırada yer alması konusunda kurum liderlerine büyük rol düşüyor. Teknoloji yatırımlarının yanı sıra teknoloji odaklı bir kurum kültürü oluşturmak ve bu kültüre uygun insan kaynağı yatırımları da önem kazanıyor.

Finans sektörü gibi kritik bir sektörde sermayedarların, yönetim kurullarının ve C seviye yöneticilerin iş sürekliliğinin detaylarına hâkim olması ve bizzat katkı vermesi stratejik derecede önem verilmesi gereken, delege etmek yerine destek verilebilecek önemli kararlar gerektiriyor.

Özetle, dünya genelinde ve ülkemizde, tüm sektörlerde yaşanan teknolojik kesintilerin tarihçesine bakıldığında paydaşların kesintisizlik beklentisinin giderek arttığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Böyle bir ortamda İş sürekliliği konusunun tüm diğer stratejik konular arasından ön sıralara taşınmasında fayda görünüyor.