Advertisement

Yorum yazanlardan gelen istekleri dikkate alarak bu yazıda Türk Voleybolu'nu ele almak istedim. Belki de bu sezon en büyük zorlukları çeken Galatasaray Voleybol Şubesi’nin Sportif Direktörü Sn. Orkun DARNEL ile samimi bir sohbet yaptık. Noktasına virgülüne dokunmadan verdiği cevapları sizlerle paylaşıyorum.   

E.A.- Siz hem Galatasaray hem su topu Milli Takımında uzun bir dönem oynadınız. Bugün ise Galatasaray'ın voleybol şubesindesiniz. Bu seçimi neden yaptığınızı anlatabilir misiniz?
 
O.D.- Benimki biraz ''gönülsel'' bir seçim oldu. Söylediğiniz gibi 20 yıllık bir sutopu ve bunun yanında, sutopunda -maalesef- hayat idame ettirecek gelirler olmadığı için, üst düzey şirketlerde aldığım akademik eğitime paralel önemli görevleri olan biri idim. 2006 yılında profesyonel voleybolcu olan sevgili eşimle evlenmemizden tam 8 gün önce, kendisinin İspanya'nın Tenerife Marichal takımıyla imza atması belki bugünkü olduğum noktanın başlangıcı olmuştu. Zira ilk sezonunda orada, her ne kadar mümkün olduğu kadar yalnız bırakmamaya çalışsam da, yaşadığı yalnızlık neticesinden her şeyimi bırakıp İspanya'ya yerleştim ve tam bu esnada eşimin oynadığı kulübün başkanı, gelmiş geçmiş en önemli bayan voleybol duayenlerinden Jose Francisco 'Quico' Cabrera'nin yaptığı iş teklifini kabul ederek kulüpte Takım Menajeri olarak görev yapmaya başladım. Oradaki 'Takım Menajeri' pozisyonu biraz daha kapsamlı olup hemen hemen şimdiki 'Sportif Direktör' lük görevimle örtüşmekteydi. Orada 1.5 sezon görev yaptıktan sonra, ekonomik krizin İspanya Bayan Voleybol Liglerini fevkalade etkilemesi (ligdeki takımlarının % 80 inin sponsoru müteahhit şirketlerdi ve hatırlanacağı üzere İspanya'da krizin ilk basamağı yapı şirketleri olmuştu) ve Quico'nun amansız bir kanser hastalığına yakalanmasını takiben, Başkanımızın da özel istek ve ısrarları üzerine eşimle beraber yurda dönüş yaptık. Kendisiyle geçirdiğim 1.5 yılı profesyonel yaklaşık 2.5 yılda özellikle Avrupa ve Dünya bayan voleybolu hakkında inanılmaz bilgilere sahip oldum, kendisi de sağ olsun bütün bildiklerini, görüşlerini benimle sonuna kadar paylaşmıştır, kendisini sevgi, saygı ve rahmetle anarım.

E.A.- Voleybolun meraklıları için değil de meraklı olmayanlar için, bu sporun Türkiye'de önemi ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?

O.D.- Bir kere voleybol ülkemizin en popüler 3. sporu. Bunun yanında, futbol dışı sporlarda, bayan/kız voleybol lisans sayısı Türkiye'nin bir numarası. Aslında, pratikte daha çok ilgi çekiyor voleybol, özellikle de genç kızlarımızda. Ancak ülke spor mantalitemizdeki, son yıllarda yavaş yavaş düzelmeye başlayan, bir takım çarpıklıklardan ötürü futbol dahil hiçbir sporun bilinçli bir sportif destekle bezenmediğinizde söylememiz lazım. Türkiye'deki voleybola gelince, aslında voleybolu iki ayrı spor gibi görmemiz gerekiyor. Erkek ve Bayan voleybol. Her ne kadar ortak paydaları ''voleybol'' kelimesi olsa da gerek ülkemizde gerekse de yurtdışında iki değişik spor gibidir bu iki branş. Erkek voleybolu, güce, patlayıcı güce, fiziki kondisyonun daha fazla ön plana çıktığı, bayan voleybolu ise dayanıklılık, teknik ve hatasızlık özelliklerinin lokomotif olduğu bir branş durumundadır. Milli takımlar bazında bakıldığında erkeklerimiz son 3-4 yılda yaptığı ciddi çıkışa rağmen hala FIVB klasmanında ilk 20'nin içinde kendine yer bulamamış durumdadır, ancak yakalanan ivmenin devam etmesi halinde kısa bir süre içinde arzulanan seviyelere yaklaşacağımızı düşünüyorum. Bayan millilerimiz ise daha farklı bir konumda ve belki de bu konum onları daha popüler kılıyor. 2003 senesinde yakalanan Avrupa 2.ligi başarısını ara ara gerileme dönemlerine rağmen son dünya şampiyonasındaki tarihi dünya altıncılığı neticesinde dünya sıralamasında dünya on birinciliğine yükseldi. Bu derece eğer önümüzdeki Avrupa Şampiyonasında ilk Ece girebilinirse Olimpiyat yolunda ciddi bir avantaj sağlayabilir bayanlarımıza. Ligler açısından baktığımızda aslında farklı bir resimle karşılaşıyoruz. Erkekler liginde 6 takım arasında çok ciddi rekabet ve bu sezon bu altı takımdan puan alabilen başka bir 5 takım ile 12 takımlı ligin 11'ini lig içinde var olduğu bir yapı görüyoruz. Bu da tabii ki erkek liginin izlenebilirliğini çok daha heyecanlı kılıyor. Bayanlarda ise görüntü biraz daha farklı. Kâğıt üzerinde 4-6-2 olarak gözüküyordu bayanlar ligi. Ancak takımımızın ciddi sakatlıklarla başlayan talihsiz bir sezon geçirmesi neticesinde bu 3-7-2 ye döndü ve ilk 3 takımdan diğer 9 takım (Beşiktaş - Fenerbahçe Acıbadem istisnası hariç) hiç puan alamadı. Dolayısıyla erkekler liginde gördüğümüz rekabet ortamı bayanlarda ilk 3 arasında liderlik ve diğer 7 arasında dördüncülük şeklinde görüyoruz. Yine de bir önceki seneye göre 'diğer 7’linin' ilk 3 ile oynadığı maçların daha çekişmeli geçtiğinin altını çizip, önümüzdeki sezon için daha iyi rekabet beklentimizi bir köşeye yazalım.

E.A.- Futbolda olduğu gibi voleybolda da transferler heyecanlı geçiyor mü? Oyuncuların maliyetleri ne kadar değişkenlik gösterebiliyor? Bu konuda rakam verebilir misiniz?
 
O.D.- Aslında çok daha heyecanlı geçmesi beklenirken geçmiyor. Neden heyecanlı geçmesi bekleniyor? Özellikle hedefe yönelik yerli oyuncu sayısı kısıtlı olduğu için, her iki kategori için geçerli, çok ciddi bir transfer rekabeti olması beklenirken, özellikle bayan sporcuların kontratları devam eden kulüplerini bir şekilde bırakamamasından ötürü daha ziyade dingin bir piyasa görüntüsü çıkıyor ortaya. Erkek oyuncu piyasası ise nispeten daha hareketli olmaya başladı, yani erkeklerin transfer sezonu daha renkli diyebiliriz. Tabii burada yabancı sınırlaması da etken. TVF'yi çok iyi anlayabiliyorum, yabancı sınırlaması konusunda ama sınırlama piyasanın daralması, limitli sayıdaki oyuncunun fiyatlarının reel fiyatlarının çok üstüne çıkması anlamına geliyor. Yabancı menajerlerin yerli oyuncuların aldığı fiyatları duyunca surat ifadelerini görmenizi isterim. Ama yabancı oyuncu sayısını serbest bırakmak belki de daha az yerli oyuncunun şans bulması anlamına gelecek ve bu sebepten Milli Takımı'mız zarar görecek ve aslında dolaylı olarak kulüplerimizde oynatabilecek yerli oyuncu bulamayacakları için problem yaşayacak. Biz bunları görerek altyapıya çok önem veriyoruz. Su anki erkek takımımızda altyapı ya da genç yaşta aramıza katılmış 5 sporcumuz var 14 kişilik kadroda, bu hiç de fena bir rakam değil ancak bunu daha iyi yapmak istiyoruz. Bayanlarda ise bu rakam sadece bir, ancak çok yakında bu rakam çok artacak. Rakamlara gelirsek, tabii ki çok net rakamlar olmayacaktır kulüplerin anlaşmalarını gizli tuttuklarından ötürü ancak tabii ki menajerlerden sporculardan elde edilen bilgilerin büyük oranda doğru olduğunu var sayarsak, birkaç örnek verebiliriz; mesela erkekler liginin en çok kazanan yabancısı 500 bin Euro'nun üzerinde kazanıyor ancak bu seviyede tek bir oyuncu ve yine ona yakın (+400) bir oyuncu daha mevcut, 'ilk 5'te oynayan diğer takımların üst  düzey smaçörlerinin tamamının 200-350 bin Euro bandında olduğunu düşünüyoruz. Daha alt sıradaki takımlarda 30-40 bin Euro'ya oynayan oyuncular da mevcut. Yerli oyuncularda ise durum daha enteresan, mevkilere göre çok değişken bir yapı var. ''Üst düzey'' ya da ''milli takım'' pasörü olarak adlandırılan 4 sporcu diğer mevkidaşlarının çok üzerinde rakamlar kazanıyorlar. Kazançlarının +500 bin TL olduğunu tahmin ediyoruz. Milli takımda görev yapan sporcular ücretleri 200-350 bin TL aralığında diğerlerinin de daha alt düzeylerde olduğunu, bu aralığın da 40-150 olduğunu söyleyebiliriz. Bayanlarda ise bir takım hariç diğer takımların çizgisi hemen hemen aynı. 2 yerli oyuncu üst düzey yabancı oyuncu ücreti almakta, diğer üst düzey yerli oyuncularımız ise 100-250 aralığındadır. Üst düzey yabancı oyuncuların ücretleri ise 200-350 bin Euro aralığında oynamaktadır. İstisna gösterdiğim kulübün yabancı oyuncularının ücretleri hakkında ciddi yüksek söylentiler var, o yüzden emin olmadan o rakamlara girmek istemiyorum. Tabii ki her mevki için bir fiyat benchmarking'i mevcut, ancak takdir edersiniz ki bunu yaklaşan transfer dönemi öncesi kamuoyu ile paylaşmak kulübüm adına bir dezavantaj doğurabilir. O yüzden sizinle sadece mevcut piyasa bilgilerini paylaşmayı yeğliyorum.
 
E.A.- Voleybol Galatasaray ve Fenerbahçe arasındaki ezeli rekabetin bir konusu mudur? Eğer öyleyse "ezeli rekabet ekonomisi" içinde ne kadar etkisi bulunmaktadır?

O.D.- Galatasaray ve Fenerbahçe misket maçı yapsalar ezeli rekabet konusu olur. Bu iki kulübün birbirinden ayrı yaşayamayacağının en büyük göstergesidir. Nasıl benim için FB maçlarının önemi ve heyecanı farklı ise, FB'deki meslektaşlarımın da aynı heyecanı paylaştıklarından adım gibi eminim. İşin direkt ekonomi kısmına bakarsak, tahminlerimiz üzerine konuşuyorum, FB'nin 3 yabancı için ayırdığı bütçe bizim bütün takıma ayırdığımız bütçe idi. Ligde oynanan 2 maça baktığımızda bizim bir 3-0, bir de 3-2 galibiyetimiz var, yani 6 potansiyel puanın 5'ini biz, 1'ini FB almış. Peki bu bizi FB'den daha iyi takım yapar mı? Sanmıyorum. Baktığınızda biz play off'lara çeyrek finalde veda ettik, FB ise yarı finalde. Yani aslında her şey Cem Yılmaz'ın meşhur deyimindeki ''para/çökmeli'' eğrisinde gerçekleşmiyor. Ne çok para harcamanız başarıyı getiriyor, ne de 'ben daha az harcarım ama düzgün yapımla herkesi yenerim' derseniz bu iş oluyor. Sporun da güzelliği burada zaten. Bayanlara baktığımızda FB'nin 4 yıldır bir Acıbadem birlikteliği var ve buradan gelen maddi güç ile şu anda bize karşı maalesef ciddi bir üstünlük kurmuş durumdalar. Bu belki de benim biraz önce yarattığım teze antitez olarak algılanabilir ancak kesinlikle değil. Bilakis tezimi güçlendirdiğini düşünüyorum, neden? Cümleye tekrar bakalım ''FB'nin 4 yıldır bir Acıbadem birlikteliği var''... Yani sistem ve ekonomi birleşmiş durumda, amatör sporlar için olabilecek en iyi senaryo artı bir de ve tabii ki camia ve taraftar gücü. Biz geçen yaz Medical Park ile bir birlikteliğe başladık ve teknik sebeplerden ötürü (anlaşma tarihi/piyasanın o günkü durumu) istenilen güçte bir takım oluşturamadık. Ancak belki oluşturabilseydik de ilk sezondan olağanüstü neticeler alamayabilirdik çünkü erkek örneğinde olduğu gibi ekonomik güç iyi takım için garanti olmuyor. Bizim şimdiki arzumuz Medical Park ile başlayan bu birlikteliğimizi, sponsorumuzu da tatmin eder şekilde her sene bir ya da daha fazla adım ileri götürmek, hatta birlikteliği kurumsal bir yapıya oturtmak ve Galatasaray Medical Park diye bayan voleybolda çok ciddi bir marka yaratmak. Biz yalnız bunu yaparken, gerçekten geleceği düşünüyoruz ve kulüp olarak Medical Park'ın bize yaptığı yardımlara kendimizce altyapıya muazzam önem vererek en azında orta vadede sponsorumuzun yatırımlarına çok ciddi bir destek planlıyoruz. Hedefimiz, bu birlikteliğin uzun vadeli olacağını varsayarak, 3-4 sezon içinde kadromuzun yerişinin üst düzey yerli ama alt yapıdan çıkmış üst düzey yerli olarak oluşturabilmek. Bunun için var gücümüzle çalışıyoruz.
 
E.A.- Bayan Voleybolunun Erkek Voleyboluna göre daha popüler olduğu düşüncesi hakkındaki görüşünüz nedir? Bu popülarite voleybol ekonomisine yansıyor mu ?

O.D.- Bunun bence iki sebebi var. İlki, ülkede futboldan sonra en fazla lisanslı sporcu sayesinin bayan/kız voleybolcuların olması, ötekisi bayan voleybol milli takımımızın dünya arenasındaki yeri. Yukardaki rakamlardan da görebileceğiniz üzere pek yansıdığını söyleyemeyiz hatta ortalamada sanırım erkek sporcular daha fazla kazanıyor. (ki yabancı menajerler buna hayret ediyorlar)
 
E.A.- Avrupa Kupalarına katılabilmek Voleybol 'da da önem taşıyor mu? Sebeplerini bize sıralar mısınız?

O.D.- Galatasaray'ın, 1 Ekim 1905'teki kuruluş hareketinin amacına bakarsak, kendi adımıza bunun ne kadar önemli olduğunu görebiliriz. Tabii ki bayan takımımızda sponsorumuzun olması ve sponsorumuzun bizden ciddi Avrupa Kupası beklentisi olması bu önemi daha da arttırıyor. Genel anlamda baktığınızda, spor kulüplerinin zaten malum olan Avrupa hedeflerinin dışında müessese takımları için de çok önemli olduğunu düşünüyorum Avrupa kupalarının. Zira markalarının bilinmezliği, tanınmışlığının bu sayede zirve yapabileceğini düşündüklerini tahmin ediyorum. Zaten takım sporlarında çok ciddi başarılar elde eden bir ülke olmadığımızdan bu düşünceyi normal karşılıyorum. Dolayısıyla lige katılan hemen her orta ve üst bütçe takımın hedefi en azından bir Avrupa kupası bileti almaktır.
 
E.A.- Yönetimsel anlamda zor bir yılı geride bıraktınız ama Avrupa Kupalarına katılmayı garantileriniz.  2011-2012 ve gelecek ile ilgili planlarınız nelerdir?
 
O.D.- Evet cidden zor bir sezon geride kalıyor. Gerek saha içinde, gerek saha dışında geçirilen zorlu bir sezon sonunda bayanlarda Avrupa Kupalarına katılma hakkı elde etmek üzereyiz. Saha içi zorlukları antrenman, teknik, teknik çalışma vs. ile giderilebiliyor ancak saha dışı gelişmeler sporcuları, her ne kadar biz elimizden geldiği kadar soyutlamaya çalışsak da günümüzün iletişim araçları sayesinde imkânsız bir iş, ciddi negatif etkiliyor. Olası bir saha içi formsuzluğu ile birleştiğinde ise durum iyice içinden çıkılmaz hal alıyor. Erkek takımımız bir önceki seneden bir nebze daha iyi bir sezon çıkardı ancak Avrupa hedefine maalesef ulaşamadı. 2. sezon olacak bu. Önümüzdeki sezon planlarımız ona göre yapılacak. Bayanlarda ise önümüzdeki sezon daha iddialı bir takım hedefliyoruz. Çalışmalarımız bu yönde ilerliyor. Katılacağımız Avrupa kupasının en azından final four'unda oynamaya şimdiden talibiz. Ligde ise rakiplerin transferlerine bakarak daha sağlıklı bir değerlendirme yapabileceğimize inanıyorum.