Advertisement

Ukrayna'da siyasi kriz birçok ekonomist ve gazeteci tarafından Rusya ve Batı arasında soğuk savaştan bu yana süregelen en büyük güç mücadelesi olarak değerlendirildiğinde henüz Kırım referandumu bile gerçekleşmemişti. Referandumun ardından Doğu Ukrayna'da Rus yanlısı protestocuların yarattığı kaos Rusya'ya AB ve ABD tarafından uygulanan tüm yaptırımlara rağmen artarak devam ediyor.

Kriz ne kadar daha derinleşebilir?

Referandum ve Kırım'ın ilhakı sonrası yaşanan süreç siyasi olarak bu meseleyi çıkmaza sokmuş gibi görünüyor desek abartmış olmayız. Zira, Batı'nın yaptırımlarından sonra Rusya'nın daha ileri gitmeyeceğini işaret eden açıklamalar  piyasaları rahatlatmış gibi görünmüştü, ta ki Doğu Ukrayna'daki Rus yanlısı protestocular Batı yanlısı yeni hükümete ve onların kolluk kuvvetlerine silahlı direniş başlatana ve askeri başarı sağlayana kadar. Bloomberg editörü Andrew Langley'in derlediği makaleden aldığım aşağıdaki "dominant dil" haritası, Rus yanlısı protestocuların potansiyel etki alanlarıyla ilgili aydınlatıcı olabilir.



Londra merkezli "Control Risks" danışmanlık şirketinin CIS politik risk analisti Steven Eke'ye krizin derinleşebileceği en kötü senaryo ile ilgili görüşlerini sordum. Steven durumu hala çok "kırılgan" olarak değerlendirdiğini belirtip Rusya'nın Batı'nın potansiyel yaptırımlarına rağmen bölgedeki etnik Rusları koruma adına Doğu Ukrayna'yı işgal etme ihtimali olduğunu düşündüğünü söyledi. Bu durumda ise şu aşamaya kadar sadece bireylere yaptırım uygulayan Batı'nın petrol, doğal gaz, finans ve bankacılık sektörlerin de Rusya'ya ek yaptırımlar uygulamak zorunda kalabileceğini, bu durumun da zaten kırılgan bir toparlanma içinde olan Avrupa, ve küresel piyasaların geri kalanına negatif bir etki yapmasının kaçınılmaz olabileceğini düşündüklerini söyledi.

Tabi ki Putin'in ne kadar ileri gidip gidemeyeceğini kestirmek için henüz erken. Hele de gündemin bu kadar sıcak olduğu şu günlerde. Ben bu yazıyı yazarken Rus Dış işleri Bakanı Sergey Lavrov Ukrayna krizini tartışmak için ikinci uluslararası görüşmeye katılmayı reddetti ve 25 Mayısta yapılması planlanan Ukrayna başkanlık seçiminin kendi halkına karşı silah kullanan bir ülkede yapılacak olmasını "tuhaf" olarak nitelendirdi. Tüm bu gelişmeler doğrultusunda 25 Mayıs Ukrayna Başkanlık seçimleri öncesi Rusya ve Batı arasında suların durulacağını beklemek ne kadar gerçekçi olur yorumu sizlere bırakıyorum.

Krizin Ekonomiye ve Piyasalara Etkisi

Bu ölçüde bir siyasi krizin Ukrayna için kestirilebilecek ekonomik etkilerini aylardır gözlemliyoruz.  Şubat sonunda %0.6 olan aylık TÜFE göstergesi Nisan sonunda %3.3 e sıçrarken son ölçümde yıllık sanayi üretimi %6.8 geriledi.  Can çekişmekte olan Ukrayna piyasalarının ise ekonomik verilerden daha çok uluslararası fonlardan gelecek kurtarma paketlerine reaksiyon gösterdiğini net bir şekilde gördük.

Rus ekonomisi ve piyasaları da istikrarsızlıktan nasibini aldı. HSBC'nin composit PMI göstergesi Rusya için 47.8 le 3 yıllık gösterge tarihinin en düşük seviyesine geriledi. Piyasalarda ise 5 yıllık Rusya CDS spreadlerinin, politik risk algısı olarak belki de AKP iktidarının en çalkantılı dönemini geçiren Türkiye'nin bile üzerine çıktığını gördük.



Batı Avrupa piyasaları için ise öne çıkan unsur Ukrayna meselesinin kendisinden ziyade Rusya ile gerilen ilişkilerin ekonomiye ve finansal piyasalara olan potansiyel etkisinin fiyatlaması oldu. Rusya, Avrupa Birliği'nin  389.9 milyar dolarlık hacimle Çin'den sonra ki en büyük ticari partneri. Bu ticaretin %23'e yakını sadece Almanya ve Rusya arasında, ki bunun kayda değer bir kalemini de enerji kaynakları. Hal böyle olunca Avrupa ekonomisi ve finansal piyasaları üzerindeki negatif yönlü Ukrayna baskısı ekonomistler tarafından uzun süredir yüksek sesle dillendiriliyor, ve bir süre daha böyle olması kaçınılmaz gibi.

Burada dikkat çekmek istediğim bir nokta var. Politik krizler, hatta iç ve dış çatışmalar uzadıkça finansal piyasaların da gelişmelere hassaslığının azalma potansiyeli. İsrail - Filistin arasındaki sıcak çatışmaların ve askeri operasyonların tavan yaptığı günlerde, Sekelin ve İsrail gösterge hisse endekslerinin ciddi değer kazandığı dönemler gündemi çokça işgal etmişti. Şüphesiz ki Ukrayna meselesi Rusya ve Batı gibi küresel güçleri karşı karşıya getirmiş olmasıyla küresel piyasalar için çok daha büyük önem arz etmekle beraber, özellikle Avrupa piyasalarında gün içi yatırım yapan piyasa oyuncularının gelecek haberlere piyasanın verebileceği tepkiler karşısında sürprizlere hazırlıklı olmaların da fayda olabilir.