Advertisement

ZAMAN DAHA HIZLI AKIYOR

Global ekonomiler artık büyük ve önemli haberleri hemen hemen her gün üretmeye başladılar. Daha önce tabu olan kavramlar da rahatlıkla konuşulmaya ve raporlarda aşırı senaryolara ilişkin sözler kolaylıkla sarfedilmeye başlandı. Bunların ilki Yunanistan'ın iflası olmuştu. Liderler tarafından kabul edilmeyen bu olgu ardından gerçek olmuş ve aynı döngü, borç yapılandırması, ikinci kurtarma için de yaşanmıştı. Liderler kabul etmedikçe her gelişme realize olmaya devam etti. Bir anlamda, yalanlanana kadar gerçek
değildir sözü doğrulandı. Son günlerde Yunanistan üzerinden dönen farklı senaryoları masaya yatırma jimnastiği artık Avrupa Birliği için de yapılır hale geldi. İşte ana hatları, sonuçları ve alınabilecek önlemler üzerinden bir Avrupa senaryosu.

Avrupa genelinde krizin iki ana tema üzerinde sual edildiğini gördük. Kimi ülkelerde birinci tema olan bankacılık sistemi sorunları, kimisinde ise ikinci tema olarak alacağımız kamunun borç yükü meselesi belirleyici oluyor.Ne yazık ki bazılarında bu iki sorun da gündemde. Genel eleştiriler bölgede bir politika yapmak eksikliği olduğu yönünde olmasına rağmen biz bunu bir seviye ardından gelebilecek ya da çözüm kısmında ele alınabilecek bir konu kabul ederek yazının bir kitaba dönüşmesini engellemeye çalışacağız.

 

-İYİ SENARYO

Burada iyi-kötü gibi kavramların subjektif olduğunu ve tabii ki kime göre sorusunu da beraberinde getirdiğini söylemke mümkün. Gene hatlarıyla biz iyi senaryoyu ve diğer kavramları Avrupa Birliği'nin devamı ve korunması bağlamında kabul edeceğiz. Bu durumda, birlikten güçsüz üyeler ayrılırsa
kalan parça daha sağlam olur tezi yerine anlık haliyle kalmasını iyi senaryo olarak kabul edeceğiz. 27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği (AB) ve 17 ülkeden oluşan Euro Bölgesi (EB) birarada kalmak için ekonomi politiğin her ince ayarına ihtiyaç duyacak. Bölgede kurtarmaya 1 kez maruz kalan ülkeler arasında İrlanda ve Portekiz bulunuyor. 2 kez kurtarılan Yunanistan ve toplamda 1 trilyon euroluk fon kullanan AB bankaları da resmi tamamlıyorlar.

Son tartışma konusu ise İspanya; bu ülke hem kamu borcu sebebiyle hem de bankacılık sistemiyle bölge için bir tehdit oluşturuyor. İyi senaryomuza göre bu ülkenin her parçasıyla en azından kontrollü bir şekilde bölgede kalması gerekiyor. Teklifler muhtelif olmakla beraber bölgenin ilk yapması gereken kendinden beklenen politik iradeyi göstermesi. Bunun ilk şartı da politik duruşta bir lider seçilmesi ya da en azından bir ekolün takip edilmesi. Lafı dolandırmadan, bu şablonda birinin öne çıkmasının lazım geldiğini de eklemek gerekiyor. Akıllara ilk gelen ülke tabii ki Almanya oluyor. Almanya liderliğinde ve geniş katılımlı, üyelerin egemenlik göstergelerinden bazılarını ortak kullanıma sundukları yeni bir Avrupa hayal
etmek gerekiyor o halde. Başlangıç için ödül ve cezaların belli olduğu, bunların aşılması durumunda yaptırımların belirlendiği ve dikte edecek kurumların adının konduğu bir Avrupa olmalı.

Özetle...

Öncelikle mevduatların bir gün tamamen Almanya'nın sistemine kaçmış olmasını engellemek için bir mevduat garantisi sistemi oluşturulmalı. Bu sistemde en büyük garantörler sıraısıyla Almanya, Fransa gibi ülkeler olacakları için tahminen ortağa yakın bir bankacılık sistemi ya da BDDK gibi düzenleyici bir
kurum talep edilecek. Sermaye hareketleri stabilize edildikten sonra bütçe açıklarını kısacak ancak büyümeye ket vurmayacak bir system gerekecek. Bunun ilk şartı da Alman vatandaşlarının reel getirilerini sistemli bir şekilde artırmak olacak. Böylece çevre ülkelerin biriktirdikleri ya da hizmetleri de Almanlar tarafından satın alınmaya başlanacak. Mali sistemlerin milli hasılaya oranı ya da bütçe açıklarının boyutu birbirlerine yaklaştıktan sonra bu durumda borçların ortak idaresi gibi konular konuşulabilir hale
gelecekler. Belki bu yolun sonunda böylece ortak bono ihraç edilebilecek ya da parasal birlik, mali birliğe dönüşebilecek. Bu arada parasal önlemlerin ve önleyici vuruşların da eşlik etmesi gerektiğini unutmayalım. Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) ikincil piyasadan tahvil almak, politika faizini indirmek ve uzun vadeli fonlama operasyonları yapmak gibi seçenekleri değerlendirdiğini düşünelim. Bu durumda kıtada borçlanma maliyetleri düşük kalmaya, risk göstergeleri de umut vermeye devam edebilir. Kalıcı Denge Mekanizması ESM'in de bankaları doğrudan sermayelendirme ve bankacılıklisansı alma opsiyonları tahminen gündeme gelecektir. Bu sayede bankacılık sistemi güçlenecek ve sermaye yeterlilik rasyoları artacak. Kredi
mekanizmaları işleyecek ve kendilerini sağlıklı fonlayan sektör beklentilerin yönetilmesine de yardımcı olacaktır. Senaryo bu ya, bir sabah uyandığınızda farklılıklarına rağmen bono faiz makasları açılmamış ve
bankaları birbirinden sağlam bir Avrupa bulmuşsunuz.

 
-KÖTÜ - ÇİRKİN SENARYO

Bu ikiliyi beraber almanın daha doğru olduğunu düşünüyorum. Metodolojik olarak en azından küçük bir rehber olması bakımından kötü ve çirkini ayrıştıran şeyi tanımlamamız lazım. Ben, bunu kontrollü ve kontrolsüz şekilde ele alıyorum. Burada kötü ve daha kötü seviyeleri farklı farklı tanımlamak da mümkün tabii. Benim için kötü kabul edilebilecek senaryo,Avrupa'nın dağılması ve belli ülkelerden oluşması. Çirkin senaryo ise kontrol edilemeyen ya da zorla dağılan Avrupa'nın hem kendine hem de dünyaya kalıcı zararlar bırakması olarak kabul edilecek. Öyleyse devam edelim.

Kötü senaryo için birkaç ön kabul yapmamız gerekirse bunların başında ve en kolay olanı liderlerin şu an takındıkları tavrı sürdürmeleri gerekecek. Çözüm üretmek yerine krizin yapısını anlamamakta ya da onu çözmek için fedalar vermeye hazır olmamakta direnen anlayış sadece ECB'ye güvenerek yola
ne kadar devam edebilir ? Maksat zaman kazanmaksa, kazanılan bu zamanda bazı önlemleri almak gerekmez mi ? Satrançta dad aha değerli bir kaliteyi ele geçirmek ya da mat etmek için fedalar verilir. Yapılan fedanın daha önemli amaca götürücü bir mantığı vardır. Liderler satranç oynamak yerine zar atıp
birbirlerine vido çekmeye devam ederlerse, görünen o ki işler sarpa sarabilir. Meseleyi yanlış yerinden okumak ya da iç politikada alan kazanmak için yapılan her yanlış hamle ileride ikna etmesi daha da güç vergi mükellefleri anlamına gelecek ve bud a beklentileri yönetmeyi daha da zorlaştırabilecektir. Kötü senaryonun bir bileşeni de Yunanistan'da yönetilemeyen seçim süreci olabilir. Şoven bir lider seçilmesi ya da ekonomik programa uyulmaması durumunda Yunanistan kendi kontrolünde olmayan para birimi eurodan çıkmak zorunda kalabilir. Seçilen lider ülkeyi euroda tutmaya çalışsa bile şartlar sürdürülebilir olmayabilir. Bu durumda Yunanistan ve devamında kendi geleceğini yönetemeyen Güney Kıbrıs farklı
çözümler üretmek ve acı reçeteyi içmek zorunda kalabilir. Burada da birçok teknik aksaklıklar yaşanma ihtmali yüksek. AB'den çıkmanın yolları tanımlanmış olmasına rağmen ülkelerin EB'den çıkma şartları tanımlanmış değil. Geçelim.

Politik olarak kamplaşmış euroda ortak bono, fonların kullanımı gibi alanlarda anlaşma zemini sağlanmayabilir. Bu durumda Almanya ve diğerleri olarak sıralanacak ülkeler kendi iradeleriyle birlik dışına çıkıp AB'yi zayıflatabilirler. Bu durum ileride mecburen kuvvetli euroya razı kalmak gibi sonuçlar doğuracağından dış satım şampiyonu Almanya'yı zorlayabilir. Para birliğini ya da siyasi birliği terk eden ülkeler ise yüksek faizler ve önce deflasyon ardından da değer yitiren para birimi sebebiyle enflasyonla mücadele etmek anlamına gelecektir. Ta ki rekebetçilik geri kazanılana kadar.

Çirkinin tanımı herkese göre değişmekle beraber bizim buradaki ele alışımız başta da belirtildiği üzere Avrupa'nın kontrolünden çıkan kriz makinesi ve dünyaya yayılan kötümserlik dalgası olacak. Yazının kapsamını daraltmak adına sadece Avrupa'yı incelemek de herhalde en mantıklı iş olacak. Sorunların büyümesi ve sistemik risk yaratmasının birkaç şartı var. Bunlar arasında alınan çözümlerin işe yaramaması kadar çözümlerin ortaya konmaması da var. Örnek olarak, ödeme kabiliyeti olmaya bir işletme ya da egemene yüklü miktarda borç verip ardından da bunun ödenmesini istemek başlı başına bir sorun. Yunanistan'da yaşanan bu değil mi ? 200 milyar euroluk yardımın ardından 100 milyar eurodan fazla borcun silinmek zorunda kalması bundan kaynaklanıyor. Diğer yandan borcun özel sektöre ödetilerek kamunun bunun dışında bırakılması ve kreditörlerin sınıflandırılmış olması da ciddi yapısal bir soruna işaret ediyor. Her durumda riski kendi taşıyan özelsektör borç verirken daha yüksek risk primi ve akabinde daha yüksek faiz talep edebilir. Bu da zaten hem borç yükü hem de servisi alanlarında aşırılarda gezen AB için sonun başlangıcı olabilir. Eğer AB borç bulmakta zorlanırsa bu durumda risksiz bono konsepti de sarsılmış olacaktır. Zaten riskin artık her delikten sızdığı ve yanlış fiyatlandığının anlaşılmasından sonra ülke farkları iyiden iyiye belirginleşmişti. Bu durumda yatırımcılar riski fiyatlamayı öğrenene kadar karşılarında fiyatlanacak bir risk bulamayabilirler.

Riskleri ve olası sebepleri elden geldiğince saydıktan sonra karşımıza çıkan çirkin Avrupa tablosuna bakalım. Eknomik olarak diğerlerinden ayrılmış ve birliği mazide bırakmış Almanya mark ya da yeni marka geçmek zorunda kalabilir. Tek başına çok daha kuvvetli bir para birliği ile ihracatçı dinamikler zorlanabilirler. Herşeyden öte küçülen pazarlar eski hacimlerin yakalanmasını da yıllarca öteleyebilir. AB'nin temel mantığı olan kavramların serbest dolaşımı ilkesi çökecektir. İş gücü piyasası, Schengen'in iptal edilmesi ile dolaşımı hakkını kaybederken mecburen berkitilmiş ulusal sınırlar da paranın ve fonların dolaşımını eskisine oranla sınırlayacaktır. Düşen ticaret hacminin ilk etkisi kar marjlarının gerilemesi ve düşen milli gelirler olacaktır. Vatandaşların genel hayat standartları gerilerken artan şoven politik unsurlar da şu günlerde gördüğümüz ırkçı nüvelerin filizlenmesini gündeme getirecektir. Kıta 1.200'lerde İtalyanlar'ın ticareti yaygınlaştırarak  kurmaya başladığı projeyi uzun yıllar gündeme getiremeyecek şekilde terk etmeye itilecektir. Target 2 sisteminden alacaklarını alamayan Almanlar'ın zararları ve iddialarını takip sertlikleri yeni pencereleri de gayet çirkin biçimde önümüzde açabilir. İnsanların görecekleri maddi manevi zararlar ve kayıp bir neslin gelecekten umutsuzlukları da bir kenara kalın harflerle not edilmeli.

Görüldüğü üzere Avrupa üzerine fikir üretirken konuyu bir başlık ya da bir düşünce sistemi altında toplamak hayli zor görünüyor. Konu o kadar dağınık ve farklı cephelerde tezahür ediyor ki karıştırdığımız hiçbir ekonomik teori tek başına yeterli gelmeyebiliyor. Geçmişin iktisat teorilerine katkı yapmak da farz olmuş gibi sanki bu olayda. Problemi sahip olduğumuz araçlarla çözemiyorsak yeni araçlar bulmalı ya da yeni araçlar yapmalıyız. Yoksa Einstein'in de dediği gibi aynı şeyi yaparak farklı sonuçlar elde etme
çabasına verilecek isim belli.

BloombergHT Araştırma Servisi

Gökhan Şen

gsen@bloomberght.com