Enflasyon Manzarası ve Gereken Omuz
TÜİK'in açıkladığı verilere göre 2016 yılının son ayında TÜFE aylık %1,64 artış kaydetti. Piyasanın ortalama beklentisi ise %0,9'du. Böylelikle Türkiye 2016 yılını %8,53 tüketici enflasyonu ile tamamladı.
Şimdi hem aylık hem de yıllık verilere hızlıca bakalım.
Geçtiğimiz ay yıllık enflasyon %7 olarak açıklanmış ve oldukça olumlu karşılanmıştı. Ancak Türk Lirasının trendinde bir değişiklik olmaması, yapılan zamlar, vergi ayarlamaları, gıdadaki düzeltmeler ve var olan mevcut katı enflasyon yapısı gibi maddeler ile yükseliş görüleceği üzere ve ne yazık ki sürüyor. Yazık çünkü bu artış ulusal servetimizden götürüyor. Üstelik de tahminen %2 civarı büyümüş olduğumuz bir yılda.
Aralık ayına ilişkin hikaye böyle ya, yine de gıdaya suçu atmak pek mümkün değil. Evet, Aralık ayında gıda fiyatlarında aylık olarak %3,4 gibi sert bir artış var. Ancak gıda enflasyonu böylelikle tüm yılı sadece yıllık %5,6 artışla tamamlamış oldu. Bu, son 4 yılın en düşüğü. Son 10 yılın ortalaması ise %9'un üzerinde. Henüz buraya dahi varmadı.
Diğer yandan, üretici fiyatlarındaki hızlanma gözle görülür biçimde artıyor. ÜFE seneyi %9,9 ile kapattı. Bu, tek başına bir işletmenin karını yiyip bitirebilecek bir oran. İster istemez tüketiciye yansımaları olacaktır. Önce fiyatlama gücü olanlardan başlayıp, sonra 'mecbur kaldık abi'ciler ile devam edecektir. Buna ikincil etkiler ve devamında fiyatlama davranışlarında bozulma diyoruz. Dilerim sınırlı kalsın ancak bir vakıadır. Sonuçlardan kaçınmak zordur.
Önemli bir olgu da çekirdek TÜFE. Yılı %7,48 ile tamamlayacağız. Üstelik 9 alt kalemin her birinde hızlanma var ve kimileri %9'un üzerinde. Temel göstergelerde hızlanma iyiye işaret değil. Çekirdekteki bozulmanın kısmen kurdaki değer kayıplarından geldiğini görmek gerekiyor.
Dikkate değer bir diğer bileşen ise giyim kuşam diyebileceğimiz kalem. Burada aydan aya bir düşüş söz konusu. Giyim ve ayakkabı genel fiyatlarının geçtiğimiz Aralık ayına oranla da düşük kalması önemli. Bana kalırsa buradan iki önemli çıkarım yapmak mümkün. İlki, talepteki düşüklük buradan okunabilir. Perakendeciler boşu boşuna fiyatları kırmıyorlar. Diğeri ve daha genel olan çıkarım ise yavaş ekonomiye ve gevşek talep koşullarına rağmen hızlı enflasyon. Bunu akılda tutmalı.
Enflasyon manzarasını toparlamak gerekirse, geçtiğimiz ayki geri çekilmeye aldanıp ana fikri kaçırmamak gerekir. İlk çeyrekte, istemesek de ve hoşumuza gitmese de çift haneli enflasyon riski ile karşı karşıyayız. Henüz Aralık başında bunu tartışmaya çalışmıştım http://www.bloomberght.com/yorum/gokhan-sen/1953479-kurda-kis-mevsimi-ve-yaklasmakta-olan-enflasyon
Enflasyondaki artış hem vatandaş hem de işletmeler için önemli. Üstelik bu kez enflasyon maliyet kanlıyla geliyor. Üstüne üstlük ilk çeyrekte, daha önce görülen kurdaki aşınmanın ve enerji fiyatlarının da fiyatların üstüne bineceğini hesap etmek lazım. Kötü haber, düşük gıda fiyatlarının terse dönmesi olabilir. Yukarıda bahsettiğim gibi, bu yılı oldukça düşük bir seviyede tamamladık. Fiyatların ortalamalara dönmek gibi kötü bir huyu var. Burada Gıda Komitesi'ne iş düşecek.
Enflasyon cephesinde iyi haber, gelecek yıl ekonomi aşırı ısınmış bir bölgede olmayacak ve toplam talep koşulları potansiyel büyümenin altında ve sınırlı olacak. Talep kaynaklı enflasyon görmeyeceğiz. Kötü haber, riskler ve kurdaki baskının sürüyor olması. Ben iyimser bir bakış açısına sahip olmama rağmen riskleri görebiliyorum. Realite pembeden farklı renk olursa fiyatlama davranışları bozulabilir.
Önlem almak gerekiyor. Gıda komitesi bu önlemlerden biri ve düzgün bir mekanizma kurduklarını bizzat biliyorum. Komite gerekli ancak yeterli değil. Kurdaki değer kaybını ve ikincil etkileri durdurmak sanırım enflasyonu kontrol altında tutmak için ilk yapılması gerekenler olacak. Hepsinden önemlisi ise enflasyonu def edilmesi gereken bir bela olarak görmek. Hele ki böylesi düşük büyüdüğümüz dönemlerde. TCMB bu tatsız görevi üstlenmeli ve diğer omuz vermesi gereken paydaşlara durumun önemini anlatarak onlarla birlikte hareket etmeli.