Advertisement

Covid pandemi krizinin etkisi tahmin edildiği gibi en çok yılın ikinci çeyreğinde hissediliyor. 2020 yılının tamamında ekonomik büyümenin ne düzeyde gerçekleşeceği ise iki faktöre bağlı olacak. Birincisi yılın ikinci çeyreğinde ekonomideki düşüşün boyutu, ikincisi sonrasındaki toparlanmanın zamanlaması ve hızı. Nisan ayına dair açıklanan veriler bize birinci sorunun yanıtına dair önemli ipuçları sunuyor.

PMI endeksinin üretim ve yeni siparişler alt bileşenleri tarihsel olarak en düşük düzeylere indi. Bu dönemde farklı ve ilginç olan geçmiş resesyonlarda yaşadığımız stok birikiminin olmaması. Birçok firma üretime ara verdiği için stok birikimi olmadı. Bu da ikinci çeyrekte büyümeyi aşağı çeken bir diğer unsur olacak. Özetle PMI verileri Nisan ayında sanayi üretimindeki küçülmenin yüzde 30’ları bulabileceğini gösteriyor.

İhracat, ithalat ve kredi kartları gibi diğer öncü verilerle birleştirince yılın ikinci çeyreğinde GSYİH’de yıllık küçülmenin yüzde 10-15 arasında gerçekleşebileceği gözleniyor. Tabi Mayıs ve Özellikle Haziran ayında normalleşme planlarıyla birlikte iç talepte bir toparlanmanın başlayacağını hesaba katarsak çeyrek boyunca açıklanacak yeni verilerle bu dönemde küçülmenin yüzde 10’lara doğru iyileşmesi beklenebilir. Yıl genelinde ise toparlanmanın hızı ve zamanlaması kritik olacak. Normalleşme adımlarıyla birlikte Haziran ayından itibaren iç piyasadaki faaliyete dair temel göstergelerde muhtemelen teknik bir sıçrama gözlenecektir. Öte yandan üretimin kısa süre içinde eski seviyesine dönmesini beklememek lazım. Sağlık problem hemen sıfırlanmayacak ve tüketicilerin eski alışkanlıklarına dönmesi zaman alacak. Daha da önemlisi ihracat ve turizm gelirlerindeki geri dönüş uzun süre alacak. Yani kademeli bir toparlanma daha makul bir senaryo olur.


Bu görünüm dış denge açısından ne ifade ediyor?

İç talepteki artışın dış talepten daha hızlı geri gelmesi cari denge üzerinde baskı oluşturabilir. Şubat ayında 6 milyar dolar fazla veren yılık cari denge Nisan ayı itibarıyla sıfıra doğru yaklaşacak gibi görünüyor. Petrol fiyatlarındaki düşüş bunu bir ölçüde telafi etse de yaz aylarında turizm gelirlerinin yoğun olduğunu dikkate alırsak cari dengedeki bozulmanın yılın son çeyreğine kadar devam etmesi muhtemel görünüyor. Dolayısıyla dış finansman sorununu rahatlamak açısından bir yandan ithalatı sınırlayıcı tedbirlere devam edileceğini, diğer yandan da döviz likiditesi hatları oluşturmaya yönelik çabaların süreceğini tahmin ediyorum.


Tabi bu gelişmeler çerçevesinde önemli bir soru iktisadi faaliyetteki zayıflığın enflasyondaki düşüşü ne ölçüde destekleyeceği. Nisan ayı verileri bize bazı ipuçları sunuyor. Örneğin kurdan enflasyona geçiş etkisinin özellikle dayanıklı tüketim mallarında oldukça sınırlı olması enflasyonun ana eğiliminde aşağı yönlü bir harekete işaret etmekte. Aynı şekilde hizmet enflasyonunun mevsimsellikten arındırılmış verilerinde de belirgin bir düşüş gözleniyor. Nisan ayı değeri geçmiş ayların neredeyse yarısı düzeyinde. Fiyat yayılım endeksleri de enflasyonda tek hanelere doğru bir gidişe işaret etmekte.

Öte yandan Nisan ayı enflasyon verilerine bir miktar temkinli yaklaşmak gerekiyor. Covid önlemleri nedeniyle birçok işyeri kapandığı için bu dönemde fiyat istatistiklerinin içerdiği bilgi değeri yüksek olmayabilir. Özellikle mevcut koşullar altında restoran ve ulaştırma gibi hizmetlerde fiyat toplamak kolay değil. Dolayısıyla bu dönemde hizmet enflasyonundaki trendleri değerlendirirken fiyatları en sağlıklı toplanabilen kalemlere odaklanmak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Mesela kira kalemi... Buraya baktığımızda Nisan ayında kira artışlarının eğiliminde de kayda değer bir yavaşlama olduğunu söyleyebiliriz ancak düşüşün genel hizmet enflasyonunun ima ettiğine göre daha sınırlı olduğunu eklemek gerekir.

Bu noktada önemli bir soru ekonomide toparlanma başladığında enflasyon dinamiklerinin ne yönde değişeceği. Sektörel bazda önemli farklılaşmalar olsa da genel olarak toparlanmanın ilk fazında enflasyonda aşağı yönlü bir hareket gözlenebilir. Firmalar nakte olan ihtiyaçları nedeniyle ilk planda cirolarını artırmak için fiyat indirim rekabetine girecektir. Bu da yılın üçüncü çeyreğinde enflasyondaki düşüşü hızlandırabilir. Yılın sonlarına doğru ise geçmiş maliyet artışları fiyatlara yansıtılmaya başlayabilir.

Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hakan Kara