Advertisement

Türk bankacılık sektörü son 10 yılda sürekli büyüdü. Aktiflerden kredilere her alanda pozitif bir trend vardı. Geçtiğimiz yıl krediler yüzde 38, mevduat yüzde 23 büyüme gösterdi. Kârlılık, bir önceki yıla göre yüzde 5 artışla 25 milyar TL'ye ulaştı. Sektöre ilişkin pekçok başka rasyoda da trend pozitifti. Kriz zamanında Avrupa ve Amerika'da yüzde 3'lere inen sermaye yeterlilik oranı, Türk bankaları için 2013'te yüzde 15 seviyesinde seyretti.Takipteki krediler, yüksek kredi artışına rağmen yüzde 3'ün altında, 2,7 seviyesinde kaldı. Aktif kârlılığı yüzde 1,6 gibi sağlıklı bir oranda gerçekleşti. Özsermaye kârlılığı 14-15 seviyesinde gerçekleşti.

Özetle sektör 2013 yılında da kârlı ve sağlıklı büyüdü...

2014 ise bankalar için zor bir yıl olacak. Sektör profesyonellerinden piyasa oyuncularına herkes bu konuda hemfikir. Yılın ilk çeyreğini tamamlamak üzereyiz. Son birkaç haftadır JP Morgan'dan Morgan Stanley'e, S&P'den Fitch'e pekçok kurumdan gelen raporlar, Türk bankacılık sektörüne yönelik negatif yorumlar içeriyor.

Asıl sorun büyük resimde. Haftabaşında Akıllı Para'da konuğum olan S&P Bankacılık Analisti Göksenin Karagöz'ün işaret ettiği üzere, Türkiye ekonomisinin yüksek dışa bağımlılığı mevcut konjonktürde sistemin kırılganlığını artırıyor. Hal böyle olunca bankalar da bu görünümden negatif etkileniyor. Biraz daha detaylı incelendiğindeyse, bankalar için 2014'ün zor geçmesine sebep olacak 3 konu öne çıkıyor:

Marjlardaki daralma sürecek

Piyasa Hattı'nda konuğum olan Boston Consulting Group Türkiye Yönetici Ortağı ve Genel Müdürü Burak Tansan, net faiz marjlarındaki daralmaya işaret ediyor. “Merkez Bankası faizi artırınca mevduatlar hemen fiyatladı ama krediler bu adaptasyonu yapamadı. Böyle olunca net faiz marjlarında ciddi azalma oldu” diyor. 

Bankaların net faiz marjları 2013'ün sonundan bu yana sürekli aşağı iniyor. 2013 sonunda 3,7 bandındayken şu anda yaklaşık 3 seviyesine çekilmiş durumda. Burak Tansan, kredilerin vadeleri gelene ve yeniden fiyatlanana kadar buradaki baskının süreceğini söylüyor. Bunun da neredeyse 2 çeyreklik bir sürece işaret ettiğini ifade ediyor ve ekliyor:

“Baskı 3'üncü çeyrekte hafiflemeye başlar. Asıl normalleşmeyi ise son çeyrekte görürüz. Önümüzdeki çeyrekte net faiz marjı 3'ün altına gelecektir. Yıl sonunda ise yeniden 3-3,5 bandına oturmasını bekliyoruz”.

Regülasyonlar kârı etkileyecek

Bankacılık kesimini bu yıl negatif etkileyecek konulardan bir diğeri regülasyonlar. BDDK'nın kredi kartlarında taksit sayısına getirdiği kısıtlama, ücret ve komisyonlara yönelik yeni uygulamalar bankacılık sektörünün kârlılığına olumsuz etki edecek. Burak Tansan bu gelişmelerin kârlılıklara bu yıl yüzde 13-14 gibi bir oranda negatif etki yapacağını söylüyor. Bankacı-ekonomist Ziya Akkurt, negatif etkinin aslında Nisan 2010'dan bu yana devam ettiğine işaret ediyor. O tarihten bu yana yapılan düzenlemelerin, bankaların sermaye yeterlilik rasyolarını geri çektiğini, bunun da kârlılıkları olumsuz etkilediğini söylüyor. Akkurt, “Bankalar kâr etmezse kredi veremez. Sermaye yeterlilik rasyolarını korumak için Merkez Bankası'nın munzam karşılıklara yüzde 5-6 düzeyinde faiz vermesi lazım. Aksi halde yeni düzenlemelerin negatif etkisi Eylül'den sonra daha ciddi karşımıza çıkar” diye konuşuyor.

Banka kârlılıklarında bu yıl genel olarak beklentiler zayıf. Sektörde bu yıl kârlılıklardaki büyümenin ortalama yüzde 18 gibi bir daralma göstermesi bekleniyor. HSBC son yayınladığı raporda daha da karamsar bir tahminle yüzde 20'lere işaret ediyor.

Burak Tansan, “İlk çeyrekte 5 milyar TL kâr bekliyorum. Geçtiğimiz yıl bu rakam 7 milyar TL düzeyindeydi. Yani yüzde 30'luk bir daralma var. Yıl sonu beklentim, kârlılığın geçtiğimiz yıla göre yüzde 15-18 arasında düşük olması yönünde” diye konuşuyor.

Takipteki krediler artacak

Türkiye ekonomisi artık daha yavaş büyüyor. Şirketlerin geri ödeme ve nakit akışlarında olası problemlerden söz ediliyor. Burak Tansan, özellikle şirketlerin dış borç ödemelerine dikkat çekiyor. “Bu yıl 12 aylık dönemde özel sektörün 60-65 milyar dolar dış borç ödemesi var. Dolar kuru geçmişe göre yüksek olduğu için bu ödeme kapasitesinde sorun olabilir” diyor.
 
Bankacılık risk yönetiminde son derece başarılı. Geçtiğimiz 10 yıllık dönemde bu konuda ciddi bir yol katetti. Ayrıca düzenleme ve denetleme mekanizması da iyi çalışıyor. Bu nedenle kredi geri ödemelerinde sıkıntının sınırlı olacağı düşünülüyor. Yani bugün yüzde 2,7 düzeyinde olan rakam yılsonuna kadar yüzde 6-7 gibi bir orana ulaşmayacak. Ancak beklentiler sorunlu kredi oranının artacağına işaret ediyor.

Gelecek yıl ve sonrası

Rakamlar hiç şüphesiz yakından izlenecek. Global piyasalardaki gelişmeler de öyle. Ancak bugünden 2014 için görünen tablo böyle... Peki ya sonrası?

Bu yılı atlatırsak 2015 ve sonrası için beklentiler gayet parlak. HSBC, gelecek yıl banka kârlarında yüzde 47'ye varan artış bekliyor. Piyasanın beklentisi yüzde 27 düzeyinde. Burak Tansan, bu yılın son çeyreğinden itibaren sektöre yönelik beklentilerinin pozitif olduğunun altını çiziyor ve uzun vadeye yönelik beklentisini şöyle özetliyor:

“Türk bankacılık sektörü açısından hala potansiyel var. Örneğin kredilerin gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 70'lerin altında. Gelişmiş ülkelerde bu oranlar yüzde 180-200'lere ulaşmış durumda. Ayrıca Türkiye'de çok ciddi bir bankasız nüfus var. Bankacılık popülasyonuna dahil olabilecek 40-45 milyonluk bir kitleden söz ediyoruz. Bu rakamın 14 milyonu bankacılığı hazır, hemen dahil olabilecek bir nüfus. Her yıl bankacılık nüfusunda net 1-1,5 milyonluk artış bekliyoruz.”

Hande Demirel
hdemirel@bloomberght.com