Advertisement

Türkiye 1 Aralık 2014’ten itibaren 1 yıl boyunca, dünya ekonomisinin yüzde 85’ini temsil eden 19 ülke ve Avrupa Birliği Komisyonu’ndan oluşan G20’nin dönem başkanlığını yapacak. 2008’den bu yana her yıl düzenlenen G20 Liderler Zirvesi de gelecek yıl 15-16 Kasım tarihlerinde Antalya’da yapılacak. Peki Türkiye’nin G20 ajandasında neler olacak?

Gelin önce geçtiğimiz haftasonu Avustralya’da gerçekleşen, kabaca Putin ve koalaların öne çıktığı bu yılki zirvede neler konuşulduğuyla başlayalım:

-Zorunlu ajanda

G20 zirvesine ev sahipliği yapacak ülkeler ajandalarını belirlemek konusunda serbestler ama ajandalarında devam eden çalışmalara da yer vermek zorundalar. Bu yıl Avustralya’da Ukrayna krizi ve Batı’nın yaptırımları nedeniyle en çok Putin konuşuldu. Obama ile birlikte koalolarla verdiği pozlar bile işe yaramayınca Putin, sınıfın istenmeyen çocuğu olarak zirveyi erken terketti. İşin magazin kısmı bir yana öne çıkan konu büyüme daha doğrusu büyüyememe oldu. Zirvenin sonuç bildirgesinde G20 ülkelerinin 2018’e kadar uygulanacak reformlarla toplamda sadece yüzde 2.1’lik büyüme hedef olarak belirlendi. Başkan Obama, Amerika’nın tüm dünya ekonomisini sırtında taşımayacağını söylemesi, dikkat çeken demeçlerden biriydi.

Fokus’ta ağırladığım Prof Dr Mehmet Arda, zirvede büyümenin de en az Putin kadar rol çaldığı görüşünde. Arda, büyüme ve büyümeyi destekleyecek altyapı yatırımlarının yanısıra zirvenin gündeminde çok önemli başka konular olduğunu ancak bunların dile getirilmediğini söylüyor ve şöyle diyor:

“Güçlü ve sağlam, krizlere dayanıklı ekonomiden söz ederken vergi ve regülasyonlar da gündemde. Uluslararası küresel kurumların güçlendirilmesi de çok önemli bir diğer başlık. Örneğin Dünya Bankası ve IMF'deki oylama oranlarının değiştirilmesi yıllardır üzerinde konuşulan bir konu ama birşey yapılmadı. Diğer yandan bildiride ilk kez Dünya Ticaret Örgütü'nün adı geçmiyor. Bundan önceki yıllarda her zaman bahsedilirdi. Bu sanırım G20 ülkeleri bu aralar dünya ticaret örgütünden ümitlerini kestiklerini gösteriyor.”

-Bölgesel anlaşmalar

Prof Dr Arda’nın işaret ettiği üzere Dünya Ticaret Örgütü’nden söz edilmiyor ama zirve sırasında dünyada çok önemli iki anlaşmanın haberi geldi. Geçtiğimiz yıl Bali’de gerçekleşen müzakerelerin ardından ABD ve Hindistan bir ticaret anlaşmasına imza attı.

Avustralya ve Çin gerçekleştirdikleri serbest ticaret anlaşmasının müjdesini verdi. Avrupa ile ABD arasında, şeffaf ilerlemediği için dünya çapında eleştirilen yeni ticari işbirliği görüşmeleri de devam ediyor. Yani yeni dünyada dünya ticaret örgütünün yerini bölgesel anlaşmalar ve işbirlikleri alıyor.

Türkiye bu anlaşmaların neresinde sorusunun yanıtı ne yazık ki muamma. Özellikle ABD ve Avrupa arasındaki yeni işbirliği sonuca varır yani bir anlaşma imzalarnırsa düzen tamamen değişecek. Prof Dr. Mehmet Arda, “Sadece Türkiye değil dünyada bu ülkelerle ticaret yapan her ülke söz konusu anlaşmaya oluşum sürecinde olmuyorsa bile anlaşma imzalandıktan sonra eklemlenmek zorunda. Aksi halde düzenin dışında kalır” diye konuşuyor.

Geçtiğimiz dönemde Avrupa Birliği Bakanı Volkan Bozkır’ın, “Anlaşmaya dahil etmezlerse Gümrük Birliği’nden çıkarız” sözünü hatılattığım Arda, “Gümrük Birliği’nin hem ithalat hem ihracat anlamında Türkiye’ye katkısı büyük. Buradan çıkmak olmayacak birşey değil ama bunun güçlü ve inandırıcı bir tehdit olduğunu düşünmüyorum” diyor.

-Sürpriz gündem

Türkiye anlaşmaların dışında kalır mı kalmaz mı, bu başka bir tartışma konusu….Biz dönelim zirve ajandasına..
Bu yılki bildirgenin 12 eki var. Bu ekler altyapı girişimi, finansal kapsayıcılık planı, işçilerin ülkelerine gönderdikleri paraların kolay transferi, gıda güvenliği, beslenme, hesap verilebilirlik, yolsuzlukla mücadele gibi pekçok konuda süregelen çalışmaları kapsıyor. Türkiye gelecek yılki zirvede öncelikle bunları izlemek zorunda.

Yanına ne ekleyeceğine dair ilk ipucunu ise Başbakan Davutoğlu verdi. Türkiye’nin ajandasında “çevre” olacak. İklim değişikliği konusunu bu yıl Avustralya hem kendi iç politikasından dolayı hem üzerine düşen sorumlulukların büyük olacağından korktuğu için işin içine katmak istememiş. Peki Türkiye durup dururken neden çevreyi işin içine kattı? Uzmanlar da şaşırtıcı olduğunu söylüyor.

Prof. Dr. Arda, “Gelecek yıl iklim değişikliği çerçeve anlaşmasının 21. toplantısı var. Buna hazırlık olarak bunun konuşulması gerekiyor. Türkiye bu konuda kendi yükümlülüklerin daha hakkaniyete uygun olmasını istiyor. Oun için bunu öne çıkarmıştır olabilir” diyor.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da bu yılki zirvede yaptığı konuşmada yapısal reformlara değindi. Zirveye evsahipliği yapan ülkeler ajandalarını belirlerken mevcut plan ve hedeflerine doğal olarak destek arayışına da giriyor. Yapısal reformlar da şüphesiz gelecek yılki zirvenin konu başlıklarından olacak. Son yıllarda tüm dünyanın üzerinde durduğu KOBİ’lerin de yine Antalya’daki zirvenin başlıkları arasında yer alacağı konuşuluyor.


-TÜSİAD yerine TOBB

G20 Zirvesi tek başına devlet başkanlarının, bürokratların katıldığı bir etkinlik değil. G20 ile birlikte iş dünyasının temsil edildiği B20, gençlerin temsiliyetiyle Y20, sivil toplum kuruluşlarınca desteklenen C20 gibi eş zamanlı zirveler de oluyor. Yani zirveye toplumun her kesiminden katılım gerçekleşiyor. Türkiye dönem başkanlığını almadan hemen önce öne çıkan tartışmalardan biri iş dünyasını kimin temsil edeceği oldu. Bugüne kadarki zirvelerde Türk iş dünyasının temsiliyeti TÜSİAD’daydı. Bu yıl ise görevi TOBB’un devralacağı konuşuluyordu. Tartışmalar devam ederken son noktayı Bloomberght’de konuşan TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer koydu ve temsiliyetin TÜSİAD değil TOBB’da olacağını söyledi.

Kişisel olarak zirve için seçilen lokasyonun da tartışma konusu olabileceğini düşünüyorum. Antalya kongre turizminde gerçekten dünya şehirleri arasına girdi. Müthiş imkan ve kapasitesi var. Uluslararası çok sayıda organizasyona ev sahipliği yapıyor. Türkiye’nin turizm başkenti. Ancak böylesi bir zirvede tercih İstanbul olmalıydı.