Advertisement

İran; sadece MÖ 4000'lere dayanan tarihiyle dünyadaki en eski uygarlıklardan birine ev sahipliği yapıyor olmasıyla değil, enerji kaynaklarından tutun da güçlü devlet geleneğine kadar her açıdan dünyanın göz ardı edebileceği bir yer olmadı hiçbir zaman. Bugün de öyle. Hatta bugün her zamankinden daha çok göz önünde. Neden mi?

Birincisi P5+1 olarak ifade edilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ile Almanya'dan oluşan kesimle nükleer konusunda masaya oturdu. Nihai olmasa da anlaşma sağlandı. İkincisi Yemen olaylarıyla birlikte, bölgede Husi'lere destek vererek yeniden nüfuzlanmak peşinde.

Erdoğan'ın ziyareti önemli

İşte bu ortamda Cumhurbaşkanı Erdoğan, 4 yıl aradan sonra ilk kez resmi bir ziyaret için İran'da. Bu ziyaret İran'la stratejik işbirliği konseyi çerçevesinde bugün 14 milyar dolar düzeyinde olan dış ticaret hacminin 2016 itibarıyla 30 milyar dolara ulaştırılmasıyla ilgili hedefler açısından önemli.

Diğer yandan Yemen gelişmeleriyle Türkiye ve İran arasında gerginlik yükselmiş durumda. Ankara ve Tahran bölgeyle ilgili konularda şu anda tamamen zıt kutuplarda yer almakta. Ziyaret öncesi, 65 İranlı vekil bu ziyareti protesto ettiğini açıkladı.

İran'ın reformcu gazetelerinden Şahrevand'da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretine dair bir karikatür yer aldı. Bu karikatür "Osmanlı'nın Don Kişot'u Tahran'da" başlığıyla verildi...

Arap Baharı'nın etkisi

Bilgesam Başkanı ve Haliç Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atilla Sandıklı, Ak Parti iktidarının 2010-2011'e kadar bölgede çatışmaları ortadan kaldırıcı, işbirliği süreçlerini ön plana çıkartan, barış ve istikrara katkı sağlayan bir dış politikaya sahip olduğunu hatırlatıyor. Bu politikanın o tarihten bu yana ise önemli ölçüde değiştiğine dikkat çekiyor. Sandıklı, "Arap Baharı ile birlikte belli tutkular akılcı politikaları etkiledi ve Ortadoğu politikamız sorun çözücü olmaktan ziyade sorunların bir parçası olur hale geldi" diyor. Bu durumun bölgedeki gücümüzü azaltmaya başladığını söyleyen Sandıklı, süratle geçmişteki gibi birleştirici, işbirlikçi politikalara geri dönülmesi gerektiğini kaydediyor.

Türkiye Yemen konusunda arabuluculuk yapabilseydi, bunun için önemli bir adım atmış olacaktı. Sandıklı "erken pozisyon almasaydık, bu mümkündü" diyor ve ekliyor:

"Türkiye Arap Koalisyonu kurulduktan sonra ve husilere karşı bir operasyonun içinde ve destek verdiğini açıkladıktan sonra arabuluculuk özelliğini büyük ölçüde zayıflattı. Aslında dışarıda kalıp, sorunları çözen taraf olması beklenebilirdi. Geçmişte bunu çok iyi yaptık, yine yapabilirdik."

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyareti, anlaşmazlıkları ortadan kaldırmak, en azından ortak noktada buluşup havayı yumuşatmak adına da önemli...

İran'ın oyuna dönüş planı

Lozan'da geçtiğimiz hafta varılan anlaşmayla, "Yeni İran" için düğmeye basıldı. Her ne kadar her iki tarafta da soru işaretleri, birbirine karşı güven sorunu olsa da, bunlar 30 Haziran'a kadar aşılır imzalar atılırsa yepyeni bir dönem başlayacak.

Birincisi uzun süredir buzdolabında duran İran ekonomisi global ekonomik sisteme yeniden dahil olacak. Yaptırımlar öncesinde 580 milyar dolar olan bir ekonomiden bahsediyoruz. Dünya Bankası'nın rakamlarına göre 2013'te yaklaşık 370 milyar dolara gerileyen İran ekonomisinin, 77.5 milyonluk nüfusuyla yaptırımlar öncesi hacmi, hatta daha fazlasını yakalaması iş değil.

İkincisi dünyanın dördüncü büyük petrol rezervine sahip ülke olması sebebiyle yeni enerji oyununa da dahil olacak İran. Her ne kadar uluslararası kuruluşlar eskiyen rafinelere, düşen verimliliğe işaret etseler de yaptırımlar kalktıktan 8-12 ay içerisinde İran formuna kavuşabilir.

İşte bütün bu gerekçelerle herkes İran'ın muhtemel yeni pozisyonundan nemalanmak için harekete geçmiş durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İran ziyaretini bu kapsamda değerlendirir;

"Teröre karşı birlikte mücadele", "30 milyar dolarlık ticaret hedefini gerçekleştirme kararlığı" gibi başlıkların yer aldığı bugün yapılan açıklamaları da "olumlu" kabul edersek Türkiye yeni İran'a hazırlanıyor denilebilir.

Atilla Sandıklı'ya göre paradigma önemli: "Paradigma işbirliği yönünde olursa sorunlar çözülür. Güç mücadelesine girilirse rekabet olur ve karşılıklı çatışma iki taraflı olarak kayba ya da yeterince kazanamamaya mal olur"

Yani özetle daha ucuza doğalgazdan yeni lojistik olanaklarına kadar herşey mümkün, yeter ki Türkiye ve İran ilişkileri liberal bir konjonktürde sürdürülebilinsin.