Başçı: İthalat artış hızı yavaşladı

Merkez Bankası Başkanı Erdem Baş&ccedil;ı, son d&ouml;nemde a&ccedil;ıklanan verilerin, ithalat artış hızının aldıkları tedbirler doğrultusunda yavaşladığını, ihracatta ise dış talepteki g&ouml;reli zayıf seyre rağmen kademeli toparlanmanın devam ettiğini g&ouml;sterdiğini s&ouml;yledi.Baş&ccedil;ı, Merkez Bankası 80. Hesap D&ouml;nemi Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, 2011 yılında ger&ccedil;ekleşen k&uuml;resel ekonomik gelişmeleri ve T&uuml;rkiye de yaşanan temel makro ekonomik gelişmeleri değerlendirdi.Erdem Baş&ccedil;ı, 2011 yılında gelişmiş &uuml;lkelerin, uygulamakta oldukları olduk&ccedil;a b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli parasal genişlemeye rağmen, zayıf ve kırılgan bir b&uuml;y&uuml;me g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml; sergilediğini, bu durumun, k&uuml;resel b&uuml;y&uuml;me &uuml;zerindeki aşağı y&ouml;nl&uuml; riskleri canlı tutmaya devam ettiğini s&ouml;yledi. ABD ekonomisinde, &ouml;zellikle işg&uuml;c&uuml; ve emlak ve piyasalarında g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir toparlanmanın hen&uuml;z başlamadığına işaret eden Baş&ccedil;ı, bunun yanı sıra, Avro B&ouml;lgesi ndeki kamu borcu krizinin giderek derinleşmesi ve sorunun &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml;ne ilişkin belirsizliklerin artmasının, 2011 yılında k&uuml;resel b&uuml;y&uuml;meyi olumsuz etkileyen en &ouml;nemli fakt&ouml;r olduğunu kaydetti.K&uuml;resel kriz sonrasında gelişmiş &uuml;lkelerde s&uuml;regelen zayıf ve kırılgan g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;n, gelişmekte olan &uuml;lkelerdeki dış talebi yavaşlatarak b&uuml;y&uuml;meyi sınırlandırdığını anlatan Baş&ccedil;ı, 2011 yılında gelişmekte olan &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;me hızlarının da kriz sonrasında sergiledikleri hızlı toparlanmanın ardından b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de yavaşladığını ve bu durumun, gelişmiş &uuml;lkelerdeki b&uuml;y&uuml;meye ilişkin zayıf ve kırılgan g&ouml;r&uuml;n&uuml;mle birleştiğinde, k&uuml;resel b&uuml;y&uuml;meyi olumsuz y&ouml;nde etkilediğini s&ouml;yledi.Emtia fiyatlarında ise krizin en yoğun d&ouml;nemlerinin ardından 2009 yılında başlayan artış eğiliminin 2010 ve 2011 yıllarında da devam ettiğini, &ouml;zellikle petrol fiyatlarının dikkat &ccedil;ekici d&uuml;zeylere ulaşmasında etkili olan bu eğilimde, k&uuml;resel &ouml;l&ccedil;ekte uygulanan parasal genişlemenin etkili olduğunu anlatan Baş&ccedil;ı, ş&ouml;yle konuştu: Bu d&ouml;nemde, Kuzey Afrika ve Ortadoğu;da yaşanan siyasi gelişmeler, arz y&ouml;nl&uuml; ilave bir baskı unsuru oluşturarak enerji fiyatlarındaki y&uuml;kselişi g&uuml;&ccedil;lendirdi. Bu &ccedil;er&ccedil;evede, uluslararası Brent tipi ham petrol&uuml;n varil fiyatı 2011 yılının Nisan ayı başında 126 ABD doları d&uuml;zeyiyle, 2008 yılının Temmuz ayından bu yana kaydedilen en y&uuml;ksek değerine ulaştı. Yılın ilk yarısında, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ekonomilerde kayda değer bir y&uuml;kseliş g&ouml;steren enflasyon oranları, yılın ikinci yarısından itibaren daha ılımlı bir eğilim sergiledi. Bu gelişmede, temel olarak, yılın ikinci yarısından itibaren k&uuml;resel iktisadi faaliyetin yavaşlayacağına dair yoğunlaşan beklentiler etkili oldu.2011 yılının ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreklerinde, gelişmiş &uuml;lkelerin merkez bankaları ek parasal genişleme uygulamalarının sonlandırılacağına dair sinyaller verdiler.&Ouml;te yandan, yılın son &ccedil;eyreğinde, Euro B&ouml;lgesi;nde yaşanan kamu borcu krizinin derinleşmesi ve giderek zayıflayan k&uuml;resel b&uuml;y&uuml;me g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;, para politikalarının normalleşme s&uuml;recini kesintiye uğrattı. Buna bağlı olarak, gelişmiş &uuml;lkelerde politika faizlerinin uzunca bir m&uuml;ddet daha d&uuml;ş&uuml;k tutulacağına ve parasal genişleme politikalarına devam edileceğine dair algılamalar g&uuml;&ccedil;lendi. Bu gelişmeler karşısında, gelişmekte olan &uuml;lkeler, kısa vadeli sermaye akımlarının olumsuz etkilerini en aza indirmek amacıyla, 2011 yılı boyunca ağırlıklı olarak makro ihtiyati tedbirleri kullandı. -T&uuml;rkiye ye ilişkin temel makroekonomik gelişmeler-Baş&ccedil;ı, 2010 yılındaki hızlı toparlanmanın ardından T&uuml;rkiye ekonomisinin 2011 yılında da hızlı b&uuml;y&uuml;meye devam ettiğini, 2011 yılında, GSYİH b&uuml;y&uuml;mesindeki olumlu g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;n, iş g&uuml;c&uuml; piyasalarında da toparlanmayı beraberinde getirdiğini, bu doğrultuda, gerek iş g&uuml;c&uuml; gerekse istihdamda, &ouml;nceki yıla oranla &ouml;nemli artışlar sağlandığını belirtti. Buna ek olarak, bu d&ouml;nemde istihdam artışlarının iş g&uuml;c&uuml;ne katılan kişi sayısında meydana gelen artışlardan daha y&uuml;ksek olmasının, işsizlik oranlarının bir &ouml;nceki yıla g&ouml;re hızla gerilemesine neden olduğunu ifade eden Baş&ccedil;ı, ayrıca, 2010 yılında iş g&uuml;c&uuml; verimliliğinin t&uuml;m sekt&ouml;rlerde artmasıyla gerileyen reel birim iş g&uuml;c&uuml; maliyetlerinin, 2011 yılında da bu eğilimini s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; kaydetti.2011 yılının ilk yarısın da, i&ccedil; talepteki g&uuml;&ccedil;l&uuml; seyre bağlı olarak ithalatta y&uuml;ksek oranlı artışların yaşandığını belirten Baş&ccedil;ı, İ&ccedil; ve dış talep arasındaki dengelenmeyi sağlamak amacıyla aldığımız politika tedbirleri yılın ikinci yarısından itibaren ithalatta &ouml;ng&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z belirgin yavaşlamaya yol a&ccedil;tı. Ancak, aynı d&ouml;nemde, Avro B&ouml;lgesi nde kamu bor&ccedil;larının s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilirliğine ilişkin endişelerin artması ve ABD de toparlanmanın &ouml;ng&ouml;r&uuml;lenden daha yavaş olacağının anlaşılması dış talep koşullarını &ouml;nemli &ouml;l&ccedil;&uuml;de zayıflattı. Buna ek olarak, risk iştahının bozulmasıyla yaşanan sermaye &ccedil;ıkışları T&uuml;rk lirasında ilave değer kayıplarına neden oldu dedi. Baş&ccedil;ı, T&uuml;rkiye nin geleneksel dış pazarlarında h&uuml;k&uuml;m s&uuml;ren zayıf dış talep koşullarına rağmen, d&ouml;viz kurlarının sağladığı rekabet avantajı ve pazar &ccedil;eşitlendirmesinin de katkısıyla, ihracatın yıl genelinde ılımlı bir artış sergilemeye devam ettiğini, ithalat artış hızında yılın ikinci yarısında g&ouml;zlemledikleri yavaşlamaya karşın, 2011 yılında dış ticaret a&ccedil;ığının artışını s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; s&ouml;yledi. Aynı d&ouml;nemde, cari işlemler a&ccedil;ığının milli gelire oranının, 2010 yılındaki y&uuml;zde 6,4 seviyesinden, yaklaşık y&uuml;zde 10 seviyesine y&uuml;kseldiğini ifade eden Baş&ccedil;ı, ş&ouml;yle devam etti: Son d&ouml;nemde a&ccedil;ıklanan veriler, ithalat artış hızının aldığımız tedbirler doğrultusunda yavaşladığını, ihracatta ise dış talepteki g&ouml;reli zayıf seyre rağmen kademeli toparlanmanın devam ettiğini g&ouml;steriyor. &Ouml;te yandan, aldığımız makro ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla, cari a&ccedil;ığın finansman yapısı sağlıklı bir y&ouml;nde değişmeye başladı. 2011 yılında bir &ouml;nceki yıla kıyasla T&uuml;rkiye ye y&ouml;nelen kısa vadeli sermaye akımlarının cari a&ccedil;ığın finansmanındaki payında &ouml;nemli bir azalış ve uzun vadeli sermaye akımlarının cari a&ccedil;ığın finansmanındaki payında ise belirgin bir artış g&ouml;zl&uuml;yoruz. Bu durumun, cari a&ccedil;ığın s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilirliği a&ccedil;ısından son derece olumlu bir gelişme olduğunu ise &ouml;zellikle vurgulamak istiyorum. Hızla genişleyen cari işlemler a&ccedil;ığına ek olarak, 2010 yılı ortalarından itibaren etkili olan hızlı kredi b&uuml;y&uuml;mesini de makro finansal riskleri artırıcı bir unsur olarak değerlendirdiğimizi bir&ccedil;ok defa dile getirdik. Bu kapsamda, kredi b&uuml;y&uuml;me hızını daha s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilir d&uuml;zeye &ccedil;ekebilmek amacıyla 2010 yılı sonundan itibaren zorunlu karşılık oranlarını &ouml;nemli &ouml;l&ccedil;&uuml;de artırdık. Buna ek olarak, Bankacılık D&uuml;zenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) başta olmak &uuml;zere, ilgili diğer kurumlar da aşırı kredi genişlemesine karşı gereken tedbirleri aldı. Alınan tedbirlerin katkısıyla, 2011 yılının ortasından itibaren, krediler daha makul bir b&uuml;y&uuml;me hızına ulaştı. Kredi artış hızının arzu edilen &ouml;l&ccedil;&uuml;de yavaşlamasında, uyguladığımız sıkı para politikasının ve Avro B&ouml;lgesi nde artan belirsizliklerin de etkili olduğunu g&ouml;zledik. Merkez Bankası Başkanı Erdem Baş&ccedil;ı, i&ccedil; ve dış talebin dengelenmesine y&ouml;nelik aldıkları politika tedbirlerinin, 2011 yılı ikinci &ccedil;eyreğinden itibaren etkilerini g&ouml;stermeye başladığını bildirdi.Baş&ccedil;ı, Merkez Bankası 80. Hesap D&ouml;nemi Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, 2011 de vergi gelirlerinde iktisadi faaliyetin &ouml;ng&ouml;r&uuml;lenden daha hızlı toparlanmasıyla ortaya &ccedil;ıkan artış ve faiz &ouml;demelerinde yaşanan gerilemenin kamu maliyesini olumlu y&ouml;nde etkilediğini, buna ek olarak, vergi ve sosyal g&uuml;venlik prim affı kapsamında tahsil edilen ek gelirin de b&uuml;t&ccedil;e performansına b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de olumlu katkı sağladığını s&ouml;yledi.İ&ccedil; ve dış talebin dengelenmesine y&ouml;nelik aldıkları politika tedbirlerinin 2011 yılı ikinci &ccedil;eyreğinden itibaren etkilerini g&ouml;stermeye başladığını anlatan Baş&ccedil;ı, mevsimsellikten arındırılmış verilerle incelediklerinde, 2011 yılı ilk &ccedil;eyreğinde aşırı hızlı artan nihai yurt i&ccedil;i talebin, yılın geri kalanında giderek daha ılımlı bir seyir izlediğini belirtti. Bu &ccedil;er&ccedil;evede, 2011 yılı ilk &ccedil;eyreğinde bir &ouml;nceki yılın aynı d&ouml;nemine g&ouml;re y&uuml;zde 11,9 oranında b&uuml;y&uuml;yen Gayri Safi Yurt İ&ccedil;i Hasıla nın (GSYİH), ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreklerde g&ouml;rece yavaşlayarak, sırasıyla y&uuml;zde 9,1 ve y&uuml;zde 8,4 oranında artış kaydettiğine dikkati &ccedil;eken Baş&ccedil;ı, d&ouml;rd&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyrekte ise, Avrupa bor&ccedil; krizinin de etkisiyle, b&uuml;y&uuml;me hızının &ouml;nemli oranda yavaşladığını ve GSYİH nin &ouml;nceki yılın aynı d&ouml;nemine g&ouml;re y&uuml;zde 5,2 oranında arttığını, buna rağmen, yılın genelinde, ekonomik b&uuml;y&uuml;menin y&uuml;zde 8,5 d&uuml;zeyinde ger&ccedil;ekleştiğini anlattı.-Enflasyon-2011 yılı sonunda, t&uuml;ketici fiyatları (T&Uuml;FE) enflasyonunun, &ouml;nceki yıla g&ouml;re 4 puanlık bir artışla y&uuml;zde 10,45 olarak ger&ccedil;ekleştiğini hatırlatan Baş&ccedil;ı, yıl i&ccedil;inde T&uuml;rk Lirası nda g&ouml;zledikleri belirgin değer kaybının, &ouml;zellikle temel mal fiyatlarına yansıyarak, enflasyondaki y&uuml;kselişin ana belirleyicisi olduğunu s&ouml;yledi.Gıda fiyatlarının yıllık artış oranının son 3 yıla g&ouml;re daha y&uuml;ksek bir seviyede ger&ccedil;ekleşmiş olmasının, bu d&ouml;nemde enflasyondaki artışın bir diğer nedenini oluşturduğunu vurgulayan Baş&ccedil;ı, yılın son &ccedil;eyreğinde, yıllık enflasyon oranını 1,6 puan yukarı &ccedil;eken enerji fiyat ayarlamalarının ve &Ouml;zel T&uuml;ketim Vergisi (&Ouml;TV) oranlarındaki y&uuml;kselişin de olumsuz katkısıyla, yıllık T&Uuml;FE enflasyonunun, y&uuml;zde 5,5 olan enflasyon hedefinin belirgin olarak &uuml;zerinde ger&ccedil;ekleştiğini kaydetti.Orta vadeli enflasyon beklentilerinin ise 2011 yılında genel olarak yatay bir seyir izlediğini, yıllık enflasyonda g&ouml;zlenen artış ağırlıklı olarak ge&ccedil;ici nitelikte olduğu i&ccedil;in orta vadeli beklentilerin bu d&ouml;nemde olduk&ccedil;a istikrarlı bir seyirde devam ettiğini anlatan Baş&ccedil;ı, bu durumun para politikasına duyulan g&uuml;ven a&ccedil;ısından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildiğini s&ouml;yledi. Baş&ccedil;ı, Bununla birlikte orta vadeli enflasyon beklentilerinin hedefimiz olan y&uuml;zde 5 in &uuml;zerinde seyretmesi, &ouml;n&uuml;m&uuml;zde fiyat istikrarına ulaşmak i&ccedil;in kat etmemiz gereken &ouml;nemli bir mesafe bulunduğuna işaret etmektedir dedi.Erdem Baş&ccedil;ı, bu noktada orta vadeli enflasyon g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;ne ilişkin g&uuml;ncel değerlendirme ve &ouml;ng&ouml;r&uuml;lerini, olası riskler ve politika &ouml;nlemleri ile birlikte, 26 Nisan 2012 tarihinde yayımlayacakları Enflasyon Raporu nda ayrıntılı bir şekilde kamuoyu ile paylaşacaklarını hatırlattı.-Para Politikası Kararları ve Uygulamaları-K&uuml;resel kriz sonrasında gelişmiş &uuml;lke merkez bankalarının krizin etkilerini sınırlamak amacıyla uyguladıkları parasal genişleme politikalarının, bir&ccedil;ok gelişmekte olan &uuml;lkede olduğu gibi T&uuml;rkiye &uuml;zerinde de &ouml;nemli yansımaları olduğunu ifade eden Baş&ccedil;ı, bu d&ouml;nemde, kısa vadeli yurt dışı finansman imkanlarının bol ve d&uuml;ş&uuml;k maliyetli olarak sağlanabilmesinin, hızlı kredi genişlemesine ve T&uuml;rk Lirası nın giderek değerlenmesine yol a&ccedil;arak, 2010 yılının ikinci yarısından itibaren makro finansal risklerin ve dış dengesizliklerin birikmesini başlatan en &ouml;nemli etken olduğunu s&ouml;yledi.Baş&ccedil;ı, Kısa vadeli sermaye girişlerinin i&ccedil; ve dış talebin b&uuml;y&uuml;me hızlarındaki ayrışma eğilimini hızlandırması cari işlemler a&ccedil;ığının tarihimizde g&ouml;r&uuml;lmemiş d&uuml;zeyde artmasına neden oldu dedi.2010 yılının son &ccedil;eyreğinden itibaren, s&ouml;z konusu makro finansal riskler karşısında ekonominin kademeli olarak daha sağlıklı bir b&uuml;y&uuml;me kompozisyonuna y&ouml;nlendirilmesini ama&ccedil;layan politikaları uygulamaya başladıklarını hatırlatan Baş&ccedil;ı, ş&ouml;yle konuştu: Bu &ccedil;er&ccedil;evede, bir yandan kısa vadeli faizleri d&uuml;ş&uuml;k tutarak &ccedil;ok kısa vadeli sermaye girişlerini caydırmayı, diğer yandan zorunlu karşılık oranlarını artırarak kredi artış hızını ve i&ccedil; talebi kontrol altında tutmayı hedefleyen bir stratejiyi uygulamaya koyduk. Buna ek olarak, finansal sistemin y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;k vadelerinin uzatılmasını da finansal istikrarı destekleyici bir ama&ccedil; olarak benimsedik. Bu doğrultuda, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını, 2010 yılının Aralık ve 2011 yılının Ocak ayında aldığımız kararlarla, y&uuml;zde 7 den y&uuml;zde 6,25 e d&uuml;ş&uuml;rd&uuml;k. Buna ek olarak, aynı d&ouml;nemde, gecelik bor&ccedil;lanma faizini de azaltarak faiz koridorunu genişlettik ve gecelik piyasada oluşan faiz oranlarının politika faiz oranından daha d&uuml;ş&uuml;k seviyede oluşmasına izin verdik. B&ouml;ylece, gecelik piyasa faizlerinde aşağı y&ouml;nl&uuml; oynaklığın artmasını sağlayarak, &ccedil;ok kısa vadeli sermaye girişlerinin T&uuml;rk Lirası &uuml;zerinde yol a&ccedil;tığı aşırı değerleme baskısını ortadan kaldırdık. Aşırı hızlı kredi genişlemesine karşı ise 2011 yılının Ocak, Mart ve Nisan aylarında aldığımız kararlarla, T&uuml;rk Lirası zorunlu karşılık oranlarının ağırlıklı ortalamasında &ouml;nemli derecede bir artış sağladık. 2011 yılının Ağustos ayından itibaren Avro B&ouml;lgesi bor&ccedil; sorununun giderek derinleşmesi sonucunda artan k&uuml;resel yavaşlama riskinin, gerek i&ccedil; gerekse dış talebi olumsuz etkileyebileceğini &ouml;ng&ouml;rd&uuml;k. Bu doğrultuda, 4 Ağustos ta olağan&uuml;st&uuml; bir toplantı d&uuml;zenleyerek, politika faizinde 50 baz puan indirime gittik. Buna ilave olarak, risk iştahının daha da bozulması halinde dengeleyici likidite tedbirlerinin etkili bir şekilde devreye girmesini sağlamak amacıyla gecelik bor&ccedil;lanma faizini y&uuml;kselterek faiz koridorunu daralttık. Ayrıca, bankacılık sisteminin likidite ihtiyacını azaltmaya y&ouml;nelik olarak T&uuml;rk Lirası zorunlu karşılık uygulamalarında da sekt&ouml;r&uuml; destekleyici y&ouml;nde d&uuml;zenlemeler yaptık. Merkez Bankası Başkanı Erdem Baş&ccedil;ı, 2012 yılında enflasyon hedeflemesi ve dalgalı d&ouml;viz kuru rejimi uygulamasına devam edeceklerini belirterek, bu &ccedil;er&ccedil;evede, 2012-2014 d&ouml;nemi i&ccedil;in enflasyon hedefini y&uuml;zde 5 d&uuml;zeyinde belirlediklerini bildirdi. Baş&ccedil;ı, Merkez Bankası 80. Hesap D&ouml;nemi Olağan Genel Kurul Toplantısında yaptığı konuşmada, k&uuml;resel risk iştahının bozulması sonucunda, Ağustos ayından itibaren T&uuml;rk Lirasının uğradığı aşırı değer kaybı ve yılın son &ccedil;eyreğinde fiyatı y&ouml;netilen/y&ouml;nlendirilen &uuml;r&uuml;nlerdeki ayarlamalar nedeniyle, enflasyonun kısa vadede beklenilenin &uuml;zerinde bir y&uuml;kseliş kaydedeceğini &ouml;ng&ouml;rd&uuml;klerini s&ouml;yledi. Bu durumun orta vadeli enflasyon beklentilerini ve g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;n&uuml; olumsuz etkilemesini engellemek amacıyla, Ekim ayında gecelik bor&ccedil; verme faizlerini &ouml;nemli &ouml;l&ccedil;&uuml;de artırarak faiz koridorunu yukarı doğru genişlettiklerini dile getiren Baş&ccedil;ı, bu &ccedil;er&ccedil;evede piyasa fonlamasını ayarlayarak, Bankalararası Para Piyasası nda ger&ccedil;ekleşen gecelik faiz oranlarının politika faizinden daha y&uuml;ksekte oluşmasına izin verdiklerini ifade etti. Bu durumun likidite koşullarında arzu etmedikleri bir sıkılaşmaya yol a&ccedil;maması i&ccedil;in de T&uuml;rk Lirası zorunlu karşılık oranlarını d&uuml;ş&uuml;rd&uuml;klerini anlatan Baş&ccedil;ı, şunları kaydetti: Ayrıca, altın rezervlerimizi g&uuml;&ccedil;lendirmek ve bankalara likidite y&ouml;netimlerinde daha fazla esneklik sağlamak amacıyla, zorunlu karşılıklara ilişkin kolaylaştırıcı d&uuml;zenlemeler yaptık ve 27 Aralık 2011 tarihinden itibaren bir ay vadeli repo ihaleleri d&uuml;zenlemeye başladık. Ekim ayında aldığımız tedbirlerin ardından, ikincil enflasyonist etkileri &ouml;nlemek amacıyla 29 Aralık 2011 tarihinden itibaren, sekiz g&uuml;nl&uuml;k bir d&ouml;nem boyunca, ek parasal sıkılaştırmaya gittik. Bu doğrultuda, politika faizinden yaptığımız fonlama miktarını ge&ccedil;ici bir s&uuml;re i&ccedil;in azaltarak, normal g&uuml;nler i&ccedil;in ilan edilen alt sınırın aşağısına d&uuml;ş&uuml;rd&uuml;k. Buna ek olarak, gerekli g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z durumlarda bu işlemleri destekleyici y&ouml;nde sterilize edilmemiş (etkili) d&ouml;viz satışları ve doğrudan m&uuml;dahaleleri kullandık. Benzer şekilde, son d&ouml;nemde petrol fiyatları ve diğer maliyet unsurlarında g&ouml;zlenen artışların enflasyon beklentilerini bozmasını engellemek amacıyla 23-29 Mart 2012 tarihleri arasında, bu kez altı g&uuml;nl&uuml;k bir d&ouml;nem boyunca ek bir parasal sıkılaştırma uyguladık. 27 Mart 2012 tarihli Para Politikası Kurulu toplantısında enflasyonu etkileyen unsurları yakından takip ederek gerekli g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z g&uuml;nlerde para politikasında ek sıkılaştırmayı tekrarlayabileceğimizi hatırlattık ve bu doğrultuda uygulamaya ge&ccedil;tik. Uyguladıkları ek parasal sıkılaştırma yanında, 27 Mart 2012 tarihinde altın rezervlerinin g&uuml;&ccedil;lendirilmesi ve bankacılık sisteminin maliyet ve likidite kanallarının olumlu etkilenmesi amacıyla, T&uuml;rk Lirası y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;kler i&ccedil;in tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların standart altın olarak tesis edilebilecek kısmını y&uuml;zde 10 dan y&uuml;zde 20 ye y&uuml;kselttiklerini aktaran Baş&ccedil;ı, 2011 yılında enflasyon hedeflemesi rejimi ile birlikte dalgalı d&ouml;viz kuru rejimi uygulamasına devam ettiklerini ifade etti. - D&ouml;viz kuru hedefimiz yok - Merkez Bankası Başkanı Baş&ccedil;ı, uygulamakta oldukları kur rejiminde, d&ouml;viz kurunun bir politika aracı olmadığını ve y&uuml;zde 5 olan enflasyon hedeflerinin dışında nominal ya da reel herhangi bir d&ouml;viz kuru hedeflerinin bulunmadığını vurgulayarak, T&uuml;rk lirasında g&ouml;zlenen dalgalanmaların, k&uuml;resel ve yerel gelişmeler ile bunlara karşı verilen para politikası tepkilerinin bir sonucu olarak ortaya &ccedil;ıktığını bildirdi. Ge&ccedil;en yılın ilk &ccedil;eyreğinde, T&uuml;rkiye ye y&ouml;nelik sermaye girişlerinin g&uuml;&ccedil;l&uuml; seyretmesi nedeniyle d&ouml;viz alım ihalelerine devam ettiklerini hatırlatan Baş&ccedil;ı, ş&ouml;yle devam etti: Daha &ouml;nce de ifade ettiğim gibi, 2011 yılının ikinci &ccedil;eyreğinde Avro B&ouml;lgesi nde yaşanan bor&ccedil; krizinin giderek derinleşmesi sonucu bozulan risk iştahının, aralarında &uuml;lkemizin de bulunduğu gelişmekte olan &uuml;lkelere y&ouml;nelik sermaye akımlarını olumsuz etkilediğini g&ouml;zledik. Bu gelişmeyi dikkate alarak, 2011 yılının Mayıs ve Haziran aylarında yaptığımız d&uuml;zenlemelerle, g&uuml;nl&uuml;k d&ouml;viz ihalelerinde alımı yapılacak tutarı d&uuml;ş&uuml;rd&uuml;k ve 25 Temmuz 2011 tarihi itibarıyla d&ouml;viz alım ihalelerine ara verdik. Avro B&ouml;lgesi bor&ccedil; krizinin yoğunlaşması sonucu belirsizlik ortamının giderek artması &uuml;zerine, 5 Ağustos 2011 tarihinden itibaren, gerekli g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z g&uuml;nlerde piyasaya d&ouml;viz likiditesi sağlamak amacıyla d&ouml;viz satım ihaleleri d&uuml;zenleme kararı aldık. - 2012 yılında 8 milyar dolar civarında d&ouml;viz satın almayı &ouml;ng&ouml;r&uuml;yoruz - Buna ek olarak, ge&ccedil;en yılın Eyl&uuml;l, Kasım ve Aralık aylarında d&ouml;viz satım ihalelerine y&ouml;nelik &ouml;nemli d&uuml;zenlemeler yaptıklarını aktaran Baş&ccedil;ı, 18 Ekim ve 30 Aralık 2011 tarihlerinde de kurlarda sağlıksız fiyat oluşumları g&ouml;zlemleyerek, piyasaya satım y&ouml;n&uuml;nde doğrudan m&uuml;dahalede bulunduklarını ifade etti. Baş&ccedil;ı, 2009 yılında Lehman krizi sonrasındaki toparlanma d&ouml;neminde başlattığımız d&ouml;viz alım ihaleleri ile piyasadan yaklaşık 26 milyar dolar satın aldık. Avrupa bor&ccedil; krizi sırasında ise bunun yaklaşık 16 milyar dolarlık kısmını piyasanın d&ouml;viz likiditesini desteklemek amacıyla arz ettik. Altın dahil br&uuml;t d&ouml;viz rezervimiz bug&uuml;n itibarıyla yaklaşık 93,5 milyar dolar d&uuml;zeyindedir. 2012 yılında ise ihracat&ccedil;ılarımızdan reeskont kredileri aracılığı ile toplam 8 milyar dolar civarında d&ouml;viz satın almayı &ouml;ng&ouml;r&uuml;yoruz diye konuştu. - Gereken &ouml;nlemleri almaya devam edeceğiz - TCMB olarak, Ağustos ayından itibaren aldıkları &ouml;nlemlerin, Avro B&ouml;lgesi &uuml;lkelerindeki belirsizliklerin hızla y&uuml;kselmesine paralel olarak ortaya &ccedil;ıkan dalgalanmaların, T&uuml;rkiye ekonomisi &uuml;zerindeki olumsuz yansımalarının azalmasında etkili olduğunu vurgulayan Baş&ccedil;ı, d&ouml;viz piyasasına y&ouml;nelik d&uuml;zenlemeleri ve faiz koridoruna ilişkin aldıkları politika kararları sayesinde, T&uuml;rk Lirasındaki oynaklığın diğer gelişmekte olan &uuml;lke para birimlerinde g&ouml;zlemledikleri dalgalanmaya g&ouml;re &ccedil;ok daha sınırlı kaldığını bildirdi. Baş&ccedil;ı, s&ouml;zlerini ş&ouml;yle tamamladı: 2012 yılında uygulamakta olduğumuz para ve kur politikasının genel &ccedil;er&ccedil;evesini, 27 Aralık 2011 tarihli 2012 Yılında Para ve Kur Politikası başlıklı para politikası metnimiz ile kamuoyuna a&ccedil;ıkladık. S&ouml;z konusu metinde de ifade ettiğimiz gibi, 2012 yılında enflasyon hedeflemesi ve dalgalı d&ouml;viz kuru rejimi uygulamasına devam edeceğimizi &ouml;nemle hatırlatmak isterim. Bu &ccedil;er&ccedil;evede, 2012-2014 d&ouml;nemi i&ccedil;in enflasyon hedefimizi y&uuml;zde 5 d&uuml;zeyinde belirledik. Belirsizlik aralığını ise &ouml;nceki yıllarda olduğu gibi, her iki y&ouml;nde 2 y&uuml;zdelik puan tuttuk. &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde TCMB olarak fiyat istikrarına odaklanırken, finansal istikrarı da g&ouml;zetmeye devam edeceğiz. Bu kapsamda, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını, gecelik bor&ccedil; alma ve bor&ccedil; verme faiz oranları arasındaki faiz koridorunu ve zorunlu karşılık oranlarını aktif olarak kullanmayı s&uuml;rd&uuml;receğiz. Bunlara ek olarak, &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde &ouml;nceki yıllarda olduğu gibi, d&ouml;viz piyasasının sağlıklı &ccedil;alışması ve d&ouml;viz likiditesini desteklemek amacıyla, d&ouml;viz arzı ve talebine ilişkin gelişmeleri yakından takip ederek, gereken &ouml;nlemleri imkanlarımız &ccedil;er&ccedil;evesinde ve basiretli bir şekilde almaya devam edeceğiz.

Başçı: İthalat artış hızı yavaşladı

Merkez Bankası Başkanı Başçı, "Alınan tedbirlerle ithalat artış hızı yavaşladı" dedi

Öne Çıkanlar