Çağlayan: Ben satarım arkadaş
-
Ekonomi Bakanı Çağlayan, "Daha önce talihsiz bir açıklama yapılmıştı. Denilmişti ki 'İran'da altını ödeme aracı olarak kullanıyoruz'. Bu doğru değil... Ben satarım arkadaş. Avrupa Birliği yaptırım kararı almış. Ben AB üyesi değilim." açıklamasında bulundu

Çağlayan, zaman zaman birçok ülkede pazara giriş konusunda engellerle karşı karşıya olduklarını belirterek, ''Bu konuda Dünya Ticaret Örgütü'nün koyduğu kurallar son derece önemli'' dedi.
Üreticileri korumak için çeşitli önlemler aldıklarını aktaran Çağlayan, demir çelik ürünlerinde Mısır'da ilave bir vergi uygulaması olduğunu hatırlattı.
Birleşik Arap Emirlikleri'nde (BAE) ve diğer bazı ülkelerde de gerek demir çelik, gerekse un konusunda ülkelerin kendi üreticilerinin başvurusu üzerine bir takım tedbirler aldıklarını vurgulayan Çağlayan, bu konuda bakan olarak önemli görüşmeler yaptıklarının altını çizdi.
Haksız olan konularda işin üzerine gittiklerini vurgulayan Çağlayan, yapılan uygulamalar Dünya Ticaret Örgütü'ne uygunsa yapılacak bir şey olmadığını, her ülkenin kendi üreticisini korumakla mükellef olduğunu söyledi.
''2012 ihracatının altının gölgesi altında kaldığı'' yönündeki yaklaşıma katılmadığını belirten Çağlayan, sözlerine şöyle devam etti:
''Daha önce talihsiz bir açıklama yapılmıştı. Denilmişti ki 'İran'da altını ödeme aracı olarak kullanıyoruz'. Bu doğru değil arkadaşlar. Çünkü biz altını Türkiye Cumhuriyeti olarak İran'a satmıyoruz. Altın, devletten devlete yapılan bir satış değil. Altın, ihracatı yapılan 20 binden fazla üründen bir tanesi. Ben altın da satarım, demir de satarım, bakır da satarım, dizi film de satarım. Bunları yapmak zaten bizim görevimiz. Bunu petrol, doğalgaz karşılığında yaptığımız şeklindeki hiçbir ifade kesinlikle doğru değildir. Bu, özel firmalar tarafından, alan ile satan arasındaki bir dengedir. Legal bir şekilde yapılıyor. Biz bu ürünü bizden kim isterse bal gibi satarız. Neden satmayayım? Benim işim bu. Bu ürünün satışından Türkiye, bu sene 5 milyar dolar dış ticaret fazlası vermiş. Geçen sene altın ithalatı yaptık, 5 milyar dolar dış ticaret açığı verdik. O zaman gölge yoktu da, şimdi satınca mı oldu?''
-''2012'nin 11 ayında 12,7 milyar dolarlık altın ihracatı yaptık''
Bakan Çağlayan, Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşadığını belirterek, ''243 gümrük bölgesine mal satıyoruz. 2012 itibariyle, satamadığımız şu anda sadece Mikronezya... Haritaya bakın görürsünüz. Asya Pasifik'te, öyle toplu iğne başı gibi, küçük küçük adacıklar... Bir de Nauru var. Ahdettim, oraya da gidip satacağız'' dedi.
Türkiye'nin altını İran'a, BAE'ye sattığını anımsatan Çağlayan, Türkiye'nin geçen sene İsviçre'ye 1 milyar dolar civarında bir altın satışı olduğunu, 6,5 milyar dolar İran'a, 4,2 milyar dolar ise BAE'ye altın satışı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin 2012 yılının 11 ayında 12,7 milyar dolarlık altın ihracatı yaptığını bildiren Çağlayan, 7,3 milyar dolar ithalat yaptıklarını ve 5,4 milyar dolar fazla verdiklerini dile getirdi.
Türkiye'nin 2012 yılı mücevherat ihracatının, altın hariç 2 milyar dolar olduğunu kaydeden Çağlayan, bu rakamın 2011'e göre yüzde 33 arttığını belirtti.
''Bizden kim ne isterse onu satarız'' diyen Çağlayan, ihracatçı desteklerinin verilmesinin sebebinin de bu olduğunu ifade etti.
-''Ben satarım arkadaş, AB kendi ülkelerine baksın''
Türkiye'ye yaptırım yapmak isteyen ülkelerin kendi firmalarına bakması gerektiğini bildiren Çağlayan, konuşmasına şöyle devam etti:
''Bizim İran'a yaptığımız ihracat, İran'ın toplam ithalatının içindeki payı altın dahil yüzde 8-9 civarında. Hadi yüzde 10 olsun. Peki İran'ın yaklaşık 70-75 milyar dolarlık ithalatına hangi ülkelerin firmaları mal satıyor? Bilhassa yaptırım uygulayanlar çıkacak. Herhalde Zambiya, Gana çıkmayacak. Avrupa'ya, Amerika'ya bakın.
Ben satarım arkadaş. Avrupa Birliği yaptırım kararı almış. Ben AB üyesi değilim arkadaş. Avrupa gitsin kendi ülkelerine baksın.''
Çağlayan, Turquality programında yer alan firmalara destek sağlamak amacıyla ''Marka Kredisi Programı'' oluşturulduğunu söyledi.
Söz konusu programın, Türkiye'de yerleşik ve Turquality programı kapsamında desteklenen bir Türk firmasına sahip firmalara yurt dışında yerleşik marka satın alınması, yurt dışında var olan marka ile ilgili mağaza tesisi ve Türk markası imajının geliştirilmesine ve Türk markalarının tutundurulmasına yönelik bir kredi programı olduğunu belirten Çağlayan, sözlerine şöyle devam etti:
''Kredide 2 yıl ana para geri ödemesiz dönem dahil olmak üzere, 10 yıla kadar vade uygulanabiliyor. Avro kredilerde euribor 4,5, ABD doları kredilerinde libor 5 puanlık kredi faiz uygulaması yapılıyor. Eğer 3 yıl ana para ödemesiz ve toplam 10 yıl vadeli seçeneği tercih ederlerse, bu sefer euribor 4,75, ABD Doları kredilerinde ise libor 5,25'lik bir faiz oranı uygulanıyor.''