Advertisement
SEKTÖR HABERLERİ ABONE OL

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sezaryen ve kürtaj konusunda ''vücut benim'' yaklaşımının ahlaki, felsefik temeli ve dini bir zemini olmayan bir yaklaşım olduğunu belirterek, ''Vücut senindir, ama cenin artık senin olmaktan çıkmıştır. O da artık bir candır, sen onu öldüremezsin, öldürdüğün anda bu bir cinayettir'' dedi.

Erdoğan, katıldığı canlı yayında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan, ''kürtaj ve sezaryen konusunun bir arada telaffuz edilmesi ya da ikisinin bir kefeye konulması doğru mu?'' sorusunu şöyle yanıtladı:

''Ben bunları bir kefeye koymadım, ikisi ayrı konular. Sezaryen bir defa kadının kendi hakkı değildir aslında. Amerika'da, Batı'da falan bu tamamen, hekimin kendi şeyidir. Onlar bunu mali çıkar hesabıyla yapmazlar. Gerçekten gerekiyor mu? Gerekiyorsa o yola tevessül ederler. Bizde, özel hastanelerde şu anda sezaryen yüzde 90. Türkiye'deki özel hastanelerin genelinde. Devlet hastaneleriyle ortaklama aldığınız zaman oran yüzde 50'ye düşüyor. Bu şöyle bir şeyi ortaya koyuyor, sezaryeni öyle bir hale getirdiler ki adete 'sen daha rahat, sağlıklı doğum yapmak istemez misin? Sezaryen yapalım, niye bu sıkıntıyı çekeceksin'... Öyle bir anda da bunu yapıyorlar ki artık tamamen doğum anı yaklaşıyor, 'sıkıntı var, şöyledir, böyledir, buradan kalkamayabilirsin'. Yanında beyi, yakını varsa hiçbirinin söyleyecek lafı kalmıyor, teslim oluyor. Hem parayı alıyor, hem de sezaryenle doğumu gerçekleştirmiş oluyor.

Buna caydırıcı birçok tedbirler aldık, alıyoruz. Burada şöyle bir de tehdit var. 'Bu bir nüfus planlaması' diyor. İşin gerçeğine bakarsan altında bir de o yatıyor. Derlerdi ki '2 olur, 3 olmaz, 4 olmaz'. Halbuki sezaryenle 3'de olur, 4'de olur, ama bu yazboz tahtası değil, bu insan her şeyden evvel. Burada 2 ile ürkütüyor, daha ileri gitmesin. Bende diyorum ki; Türkiye'nin yaş ortalaması 29, eğer biz şu andaki artışla devam edersek ki 1.7 ile devam edersek biz 2037'de yaşlı bir nüfusa sahip olacağız. Yaşlı bir nüfusa sahip olduğumuz zaman şu andaki ekonomik performansımızı sergileyemeyeceğiz. Batı'nın çöküşünde şu anda insan unsuru var. Bunu samimi olanlar açıkça söylüyorlar.''



-''Vücut senindir, ama cenin artık senin olmaktan çıkmıştır''


Başbakan Erdoğan, kürtaj konusunun da çok farklı bir yönü olduğunu belirterek, ahlaki, felsefik temeli, dini zemini olmayan bir yaklaşım olarak değerlendirdiği ''vücut benimdir'' yaklaşımını eleştirdi.

''Vücut senindir, ama cenin artık senin olmaktan çıkmıştır'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

''O da artık bir candır, sen onu öldüremezsin, öldürdüğün anda bu bir cinayettir. Buna dünyada bu şekilde yaklaşan ülkeler olduğu gibi yaklaşmayanlar da vardır. Bu nereden geliyor, kendi kültüründendir, dinindendir... Bu konuda Avrupa'da Vatikan çok çok farklıdır, ama Avrupa Birliği'nin diğer ülkelerinden üç, beş tanesi bu konuda Vatikan gibi düşünüyor. Fakat Amerika bu konuda farklı düşünüyor. Bizim ise kendi değerlerimizden gelen, burada inancımız, kültürümüz, geleneğimizden gelen yaklaşımla... Bir defa şu anda çok enteresan, hukukumuzda şöyle bir madde var; 'çocuk hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan itibaren elde eder' 28. madde. 643. madde de çok enteresan, 'cenin nedeniyle erteleme' diyor başlık. 'Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa, paylaşma doğumuna kadar ertelenir' diyor. Bütün bunlar ortadayken kalkıp 'vücut benimdir'...

Adam gidip Boğaz Köprüsü'nden kendini atmak istiyor, niye gidip herkes, polis ona karşı çıkıyor. 'Bırak, vücut onun atsın' diyebilir miyiz? Çünkü bizim devlet olarak yaşama güvenliğini sağlamamız lazım. Hayatta olan insanın yaşama güvenliği nasıl bizim için önemliyse, aynı şekilde o ceninin, ana rahmine düşenin de yaşama güvencesi önemlidir. Çünkü burada iki şey var, bir tercih var, iki yaşama hakkı. Biz yaşama hakkını savunmakla görevliyiz. Senin tercihin öyle olabilir, ama o tercih hukuka saygılı değildir, hukuka saygısız bir tercihtir. Bunu böyle düşünmek durumundayız.''



-''Konunun gündem değiştirmekle alakası yok''

Bu konuyla ilgili arkadaşlarının çalışmalar yaptıklarını ve çalışma neticesinde insan sağlığını, yaşam hakkını hedef alarak adım atmakta kararlı olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, konunun gündem değiştirmekle alakası bulunmadığını ancak bu çalışmaların gündemlerinde olduğunu söyledi.

Konuya ilişkin birçok talihsiz olay yaşandığına dikkati çeken Erdoğan, ''Merdiven altı olaylara varıncaya kadar birçok şeyler var. Tecavüz olayları var, şunlar var, bunlar var. Sen bunlarla ilgilenmiyorsan, sen bakmıyorsan, biz diyoruz ki 'o zaten günahsızdır, devlet ona bakmakla yükümlüdür, görevlidir'. Şu anda nasıl binlerce, on binlerce yavruya biz bakıyorsak... Caminin bahçesine bırakılanı alıp bakmak bizim nasıl görevimizse, onu alıp bakmak da bizim görevimizdir, alır bakarız'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''Biz eğer 'bu engellidir' diye bunları orada yok edersek, bu adeta bir ötenazidir. Biz bunu doğmuş olan bir çocuğa, insana ötenazi yapıyor muyuz? Ben nice anneler biliyorum down sendromlu oğlunu nasıl seviyor. Biz bile onları gördüğümüz zaman nasıl seviyoruz. Tamam belki mesuliyetini, sorumluğunu ağırlaştırıyor, ama ciddi bir sosyal devlet olmuş olsak bu sıkıntıları da büyük ölçüde ortadan kaldırır. Yoksa bunu ana karnında öldür, katlet... Böyle bir yolu çıkış yolu olarak görmüyorum, muhafazakar parti olarak da bunu çıkış yolu olarak görmüyoruz. Zorunluluk hallerinde, istisnai hallerde bu işin ehliyeti Sağlık Bakanlığındadır. Hangi hallerde olması gerekir, bunların hepsi hazırlanacak yasanın içerisinde yerini alacaktır. Bu yasa da biliyorsunuz 12 Eylül yasasıdır'' dedi.



-Güçlü bir başbakanlığa karşı cumhurbaşkanlığı

''Halkın cumhurbaşkanı seçmesini sistem olarak hiç tanımadık. Geçen dönem 2 yıl öncesinde anayasa değişikliğiyle bunu yaptınız. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı siyasal sistem üzerinde çok ağırlıklı olacak. 2015'ten sonra milletvekili olmayacaksınız. Sizin için halkın seçtiği cumhurbaşkanlığı cazip bir pozisyon mu? Güçlü bir başbakanlığa karşı cumhurbaşkanlığını cazip görüyor musunuz?'' sorusunu Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı:

''Cumhurbaşkanlığı olayı parlamentoda sıkıntıya düştüğünde o zamanki bir parti 'eğer şöyle şöyle yaparsanız, biz sizi parlamentoda destekleriz' demişlerdi. Sonra maalesef parlamentodaki oylamalara dahi gelmediler, silindi gitti, öyle bir parti kalmadı. Biz de tamam dedik, hatta cumhurbaşkanı süresinin 7 yıldan 5 yıla inmesi dediler, tamam dedik. İktidarın 5 yıldan 4 yıla inmesi dediler, tamam dedik. Ben 4 yılı aslında çok kısa görüyorum, 4 yıl hemen gelip geçiyor. 5 yıl bir hükümet çalışmalı ki ürününü rahat versin. Halkımızın seçtiği bir cumhurbaşkanı, yürütme imkanını rahatlıkla kullanabilecek yetkiye sahipse inanıyorum ki ülke çok daha farklı bir ivmeyi, sürati burada kazanacaktır. Çok daha farklı netice alma imkanını yakalarız diye düşünüyorum şu 9.5 yıllık tecrübe, deneyim bize bunu kazandırmıştır. Bazıları yazıyor, çiziyor, ama bunlar pratiğin içinde değil, sadece teori olarak bunu şey yapıyorlar, bende yaşayarak bunu söylüyorum ve yaşanmış olan bu. Dünyadaki gelişmiş ülkelerin de durumlarına baktığımız zaman, çoğunda gelişmiş ülkelerde bu yapı var.''



-''Benim yerindelik hakkımı maalesef birçok kez Sayın Sezer kullandı''

Başbakan Erdoğan, siyasi parti eğilimli bir cumhurbaşkanı ile başka bir partiden başbakan olması halinde yaşanabilecek sıkıntılara karşı sistemin bir çözüm bulup bulamayacağına ilişkin bir soru üzerine ''Cumhurbaşkanı farklı, başbakan farklı olduğu zaman orada hakikaten çalışmalarda ciddi ciddi sıkıntılar yaşanıyor'' dedi.

10. Cumhurbaşkanı Sezer'in iyi ve hoş bir insan olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Sayın Sezer, Anayasa Mahkemesi başkanıyken yerindelik konusundaki düşüncesini cumhurbaşkanı olduğu zaman göremedik. Benim yerindelik hakkımı maalesef birçok kez Sayın Sezer kullandı. Bizim yapmak istediğimiz atamaları hep engelledi. Nedir dediğimiz zaman da ortada herhangi bir gerekçe maalesef konmadan iade edildi. Bütün bunlar bize zaman kaybettirdi. Biz, şu anda Cumhurbaşkanımızla çok yoğun, kararlı şekilde adımlarımızı atıp, süratle mesafe alıyoruz. Burada neresi kazanıyor? Türkiye kazanıyor. Kim kazanıyor? Türk insanı kazanıyor.

Mesele zaten bunu başarabilmek. İki başlılığın olmaması için, başkanlık, yarı başkanlık veya partili olmuş olsa. Orada teke inecek, bu teke indiği zaman... Farklı iktidarlar da olmuş olsa, aynı düşünce ikliminden geldiğimiz için bu böyle oluyor, ama bir de farklısı olabilir. Bütün bunların olduğunu düşünelim. Başkanlık, yarı başkanlık olduğunda bu koalisyon riskini ortadan kaldırıyorsunuz. Son 50 yıla baktığımız zaman tek partili iktidarların olduğu dönemlerde hep artış, tırmanış olmuş, ama koalisyon dönemlerinde inmeye başlamışız. Bizim yapımızda bir de bu var. Bunu da biliyoruz, bunu da görmüşüz. Gelin arkadaşlar koalisyon sıkıntılarını bu ülkeye yaşatmayalım. Bu ülkede tek başına iktidarlar gelsin, 4 sene, 5 sene neyse çalışır, başarılı oldu millet 'yürü' der. Olmadığı takdirde 'in' der. Görüyoruz diğerlerinde bazen bakıyorsun bir dönem görev yapıyor, bazen bakıyorsun arka arkaya 2 dönem görev yapıyor. Belki üçüncü dönemi farklı bir başkanla Amerika'da yapabiliyorsa o farklı bir mesele. Biz bundan niye çekiniyoruz, çünkü bu insanlar geldiği zaman o ülkeye hizmet için gelecek. Arkasında bir parlamentosu olacak. Parlamento yok diyorlar, bunu bir partinin genel başkanı söylüyor. Nasıl bunu söylüyorsunuz, ayıptır. Bugün Fransa'da da parlamento var, senatosuyla birlikte, öbür tarafta da senatosuyla parlamento var. Bunlar ciddi manada denetliyorlar. Bunların hepsi çok açık net ortada, ama karar alma süreci çok iyi çalışıyor, bunun da tek sebebi buradaki başkanlıktır, yarı başkanlıktır. Ben bir de diğer teklifi getiriyorum, diyorum ki; partili cumhurbaşkanı olmak suretiyle partisinden kopmamalı. Rahmetli Özal devamlı tehdit altındaydı, onun için de rahmetli Özal parti kurma yolunda bile bir adım atmıştı.''

Başbakan Erdoğan, ''Bugünkü sistemle cumhurbaşkanı oldunuz, başbakanın kim olacağı konusunda o zaman arkadaşlarınıza bir telkininiz olur mu? Şimdiden bir profil çizer misiniz?'' sorusu üzerine, gülerek ''Bu soruda hukuk da var, matematik de var. Onun cevabını 2015'te verelim'' dedi.



-''Ekonomide hamdolsun iyi gidiyoruz''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de ekonominin yavaşlama ya da ekonomik hedefleri tutturamama gibi bir risk olup olmadığının sorulması üzerine de bu sabah katıldığı Türkiye İhracatçılar Meclisi Genel Kurulu'nda da açıkladığı üzere ekonomik durumun çok iyi gittiğini söyledi.

İhracatın 2011 itibariyle 135 milyar dolara, 2012'nin beşinci ayına kadar da 140 milyar dolara ulaştığını ifade eden Erdoğan, ''Hamdolsun iyi gidiyoruz. Avrupa'da pazarımız daraldığı halde, bizim girişimcimiz yeni pazarlar meydana getirdi, Afrika'da, Latin Amerika'da'' diye konuştu.

''One minute'' olayının Türkiye'ye faydası olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Körfez'de müteahhitlerimiz yeni alanlar buldular, artık gittikleri zaman artık saygı görüyorlar. Şimdi bu bahar esintileri falan... Bu esintiler şöyle bir sükuna ersin, göreceksiniz Türkiye için çok çok güçlü pazarlar oluşturacaktır. Avrupa'da da gelişmeler geleceğe yönelik çok daha farklı olacak. Ben en son Çin, Kazakistan'a gittim. Oralarda da ılımlı bir yapı var, yaklaşım var. Bir defa özellikle dış politikadaki durumumuz, özellikle ekonomideki son yüzde 8.5'luk büyüme, şu andaki durum güven telkin ediyor.

Dünya Ekonomik Forumu'ndan CEO'larla bir toplantı yaptım. Bize sordukları soru şu; 'Siz bu başarıyı nasıl yakaladınız?'. Türkiye başbakanı olarak bunu bize dünyanın en güçlü firmaları soruyor. Anlatıyoruz. Burada iki şey çok önemli, bizim bunu kaybetmememiz lazım. İstikrar ve güven. Biz, bunları kaybetmediğimiz sürece, evelallah ki bu iktidar bunu kaybetmez. Çünkü arkadaşlarımın hepsi de görevlerine çok sadık, sağlam sarılıyorlar ve yere sağlam basıyorlar. Eksikliklerimiz yok mudur? Muhakkak vardır, ama bunlara rağmen şu anda çok çok ileri mesafeleri alıyoruz ve Türkiye bu değişimini, dönüşümünü yaşıyor.''



-''Devlet bakanlıkları birilerini tatmin için verilmiş bakanlıklar olurdu''

Devlet bakanlıklarının kaldırılarak, icracı bakanlıklar oluşturduklarını ancak kimsenin bunları konuşmadığını belirten Erdoğan, icracı bakanlıklara yeni kimlik kazandırıldığını söyledi.

Erdoğan, ''Eğer onlar devlet bakanlığı olarak kalsaydı, bu sadece birilerini tatmin için verilmiş bakanlık olurdu, ama şimdi icracı bakanlık olunca bunların hepsi üreten bakanlık oldu'' diye konuştu.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nı kurarak, Türkiye'nin coğrafya olarak bütün imkanlarını ülke için nemaya dönüştürme noktasında adımlar attıklarını vurgulayan Erdoğan, Dünya Ekonomik Forumu için Türkiye'ye gelenlerin Türkiye'yi tanıyamadıklarını ifade ettiklerini anlattı. Başbakan Erdoğan, ''Ekonomik olarak 2012'de yine başarılı bir yılımız olacaktır. 2015 hedeflerimizi bulacağız, 2023 hedeflerine doğru da aynı performans, heyecanla yürüyeceğiz'' dedi.