TBB/Aydın: Sermaye yeterlilik rasyosu makul seviyede
TBB Başkanı Aydın, "Bankacılık sektörünün sermaye yeterliliği rasyosu yüzde 15,1 ile makul bir seviyededir" dedi
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, her ne kadar bankacılık sektörü başarılı performansını sürdürse de bu performansın korunması için, sektörün özkaynak üretme kapasitesi üzerindeki yüklerin azaltılmasının faydalı olacağını belirterek, "Güçlü özkaynaklar kredilerin sürdürülmesinin en önemli teminatıdır" dedi.
Son dönemde hem kredi derecelendirme kuruluşları hem de Uluslararası Ödemeler Bankası (Bank for International Settlements - BIS) tarafınca Türkiye bankacılık sektörüne ilişkin raporlar yayımlanmıştı.
AA muhabirine bankacılık sektöründeki görünüm, başarılı yönetim ve artan riskler üzerine değerlendirmelerde bulunan Aydın, Türkiye bankacılık sektörünün, mali bünyesi güçlü, aktif kalitesi yüksek, risk yönetimi dikkatli ve denetimi başarılı bir sektör olduğunu ifade etti.
Aydın, bu sayede küresel ve jeopolitik risklerin önemli ölçüde artış gösterdiği 2015 yılında da sektörün özel sektöre, bireylere ve kamuya açtığı krediler yoluyla ekonomik büyümeyi finanse etmeye devam ettiğini söyledi.
Ekonominin ihtiyaç duyduğu uzun vadeli dış kaynağın 2014 yılında yüzde 93'ünün, yurt dışı kaynak temininin daha zor ve pahalı hale geldiği 2015'in ocak-temmuz döneminde ise tamamının bankacılık sektörünce sağlandığı bilgisini veren Aydın, şöyle devam etti:
"Öte yandan, küresel büyümenin gecikmesi, AB ekonomisinde yavaş büyüme, gelişmekte olan ülkelere yönelik artan risk algısı, ikili ve bölgesel ticaretimizde önemli paya sahip olan yakın coğrafyamızda alevlenen jeopolitik riskler yanında, yakın dönemde sektöre getirilen ek yükler sektörün performansını aşağı yönde baskılamaktadır. Bilançonun vade yapısı, büyük ölçekli kurumsal müşterilerin kur riskleri büyüme hızının potansiyel büyümenin altında kalması, enflasyonun hedefin üzerinde seyretmesi, likidite koşullarının sıkılaştırılması, risk yönetiminde daha ihtiyatlı olmayı gerektirmektedir.
Risklerin daha yüksek özkaynak karlılığının ise daha düşük seyretmesi nedeniyle özkaynak büyümesinin yavaşlamasından dolayı yeni kredi sağlama kapasitesi de sınırlanmaktadır. Zaten yüksek olan fon maliyetinin üzerine eklenen yüksek oranlı kamusal yükler aracılık maliyetinin yüksek düzeyde kalmasına, üretim, ihracat ve yatırım amaçlı olarak uluslararası piyasalarla rekabetçi düzeyde kredi fiyatlamasını engellemektedir."
Bu yılın temmuz ayı itibarıyla Türk bankacılık sektörünün toplam aktiflerinin yıllık yüzde 23 artışla 2,3 trilyon TL seviyesine ulaştığını ve yılın ilk yarısı itibarıyla bankacılık sektörünün aktiflerinin GSYH'ya oranının yüzde 121 olduğunu dile getiren Aydın, sektörün 1,4 trilyon TL'lik kredi kullandırımı gerçekleştirirken, 1,2 trilyon TL mevduat topladığını belirtti.
Aydın, kredilerin toplam aktiflere oranının yüzde 63; mevduatın toplam pasifler içindeki payının yüzde 54 olduğu bilgisini verdi.
- "Sektörün aktif kalitesi iyi düzeyde"-
Sektörün temmuz ayı itibarıyla yıllık bazda 25,4 milyar TL kar elde ettiğini söyleyen Aydın, özkaynakların 244,5 milyar TL olan bankacılık sektörünün ortalama özkaynak karlılığının yüzde 11 düzeyinde olduğunu aktardı.
Bankacılık sektörünün toplam 12 bin 294 şube ile yurt içi ve yurt dışında hizmet verdiğini ve 218 bin 205 kişinin istihdam edildiğini kaydeden Aydın, "Teknolojik altyapısı son derece güçlü olan Türk bankacılık sektöründe internet bankacılığı ve mobil bankacılık hızlı bir büyüme eğilimi göstermektedir. İnternet bankacılığı kullanan aktif müşteri sayısı 15 milyonun üzerine çıkarken, mobil bankacılıkta bu rakam bir önceki yıla göre yüzde 88'lik artış ile 9 milyon kişiye ulaşmıştır" dedi.
Küresel düzeyde artan risklere ve yurt içinde TL'nin değer kaybına rağmen, sektörün aktif kalitesinin makul düzeyde seyretmeye devam ettiğini vurgulayan Aydın, Türkiye bankacılık sektöründe takipteki kredilerin toplam kredi stokuna oranının yüzde 2,9 gibi makul bir seviyede olduğuna dikkati çekti.
Aydın, takipteki kredilerin yüzde 74'üne karşılık ayrıldığını ve dolayısıyla karşılık ayrılmamış takipteki kredilerin toplam kredilere oranının yüzde 0,8 düzeyinde kaldığına işaret etti.
Bankacılık sektörünün kredilerinin dağılımına bakıldığında, kredi stokunun borçlu sektörler arasında dengeli bir dağılım gösterdiğini ifade eden Aydın, "Toplam kredilerin yüzde 27'si bireysel, yüzde 73'ü kurumsal kredilerden oluşmaktadır. Kurumsal kredilerin dağılımına bakıldığında, en yüksek kredi payına sahip olan alt sektörler yüzde 5 ile enerji ve taşımacılık sektörleridir. Kredilerin dengeli dağılımı, herhangi bir sektörde oluşabilecek risk yoğunlaşmasına karşı, sektörün risklerini sınırlandırmaktadır" değerlendirmesini yaptı.
- "Uluslararası düzenlemelerin ötesinde ek sermaye tamponları var"-
Hüseyin Aydın, bankacılık sektörünün hem mali gücünü hem de kredi sağlama yeteneğini gösteren en önemli gösterge olan sermaye yeterliliğinin makul bir seviyede olduğunu belirtti.
Temmuz 2015 itibarıyla sektörün sermaye yeterliliğinin, en az yüzde 8 olan Basel Kriterleri'nin, en az yüzde 12 olan BDDK hedefinin üzerinde yüzde 15,1 olarak gerçekleştiği bilgisini veren Aydın, "Bu oran sektörün olası şoklara karşı direncinin yüksek olduğunu ve ekonomik faaliyeti finanse etme yeteneğinin devam ettiğini göstermektedir. Kaldı ki uluslararası düzenlemelerin de ötesinde ihtiyatlılıkla belirlenen risk ağırlıkları nedeniyle ek sermaye tamponları olduğu da aşikardır" dedi.
Aydın, Türkiye bankacılık sektörünün kaynaklarının önemli bir kısmını mevduatların oluşturduğunu, bu durumun sektörün kaynak temininde istikrarlı olmasını ve piyasada risklerin arttığı dönemlerde kaynak arzı açısından yaşanabilecek sorunların sınırlanmasını sağladığını dile getirdi.
Bankacılık sektörü kaynaklarının yüzde 54'ünü temmuz 2015 itibarıyla mevduatların oluşturduğu ve mevduat toplama yetkisi olmayan kalkınma ve yatırım bankaları hariç tutulduğunda, bu oranın yüzde 56'ya ulaştığı bilgisini veren Aydın, "Bankacılık sektörünün mevduat dışında diğer kaynakları ihraç ettiği bono ve tahviller, özkaynaklar, yurt dışı bankalardan temin edilen kaynaklar ve Merkez Bankası fonlamasıdır. Sektörün ihraç ettiği bonolar bir başka istikrarlı ve düşük riskli kaynaktır. Bonoların payı da büyüyen küresel risklere karşı, düzenli olarak artmaktadır" ifadelerini kullandı.
- "Karlılık ve özkaynak kredi verme kapasitesi daralıyor"-
Uluslararası finansal piyasalarda artan risk algısının, gelişmekte olan ülkelere dönük olumsuz beklentileri ve Türkiye'nin yer aldığı coğrafyada artan jeopolitik risklerin, bu risklere karşı tedbir almayı gerektirdiğine işaret eden Aydın, "Her ne kadar bankacılık sektörü performansını sürdürse de bu performansın korunması için, sektörün özkaynak üretme kapasitesi üzerindeki yüklerin azaltılması faydalı olacaktır. Güçlü özkaynaklar kredilerin sürdürülmesinin en önemli teminatıdır" diye konuştu.
Aydın, bankacılık sektörünün karlılığı ve büyük ölçüde karların beslediği özkaynak yaratma kapasitesinin olumsuz küresel koşullar ve regülasyon maliyeti nedeniyle daraldığını vurguladı.
Sektörün ortalama özkaynak karlığının temmuz 2015 itibarıyla yüzde 11 seviyesine kadar gerilediğini söyleyen Aydın, devlet iç borçlanma senetlerinin getirisi ile bankacılık sektörü karlılığı arasındaki farkın da giderek daraldığını bildirdi.
Temmuz ayı itibariyle sektörün ortalama özkaynak karlılığı ile 2 yıl vadeli devlet tahvili arasındaki farkın 1,4 puan seviyesinde gerçekleştiğini bilgisini veren Aydın, "Takipteki alacakların toplam kredilere oranının düşük seviyelerde seyretmesi bu kanaldan karlılık üzerine gelen baskının şimdilik kontrol altında tutulabildiğine işaret etmektedir. Bununla beraber, ekonomik büyümenin yavaşlaması ve TL'nin değer kaybı takipteki alacaklar açısından bir risk oluşturmaktadır" dedi.
Bankacılık sektörünün karlılığındaki düşüşün, bankaların piyasa değerlerinde de kendini gösterdiğini ifade eden Aydın, bankaların da içinde bulunduğu finansal kurumların piyasa değerinin 2010 yılında 113 milyar dolar iken bu yılın temmuz ayı sonunda 54 milyar dolara gerilediğini dikkati çekti.
Finansal kurumların piyasa değerinin Borsa İstanbul'daki şirketlerin toplam piyasa değerine oranının yüzde 37'den yüzde 25'e gerilediğini belirten Aydın, finansal kurumların piyasa değerinin defter değerine oranının ise yaklaşık 2'den 1'e düşerken, Borsa İstanbul'daki bankalar hariç şirketlerin çarpanının 1,8 kat olduğunu dile getirdi.
- "Son beş yılda gelen yüklerin parasal değeri sektörün bir yıllık net karına eşit"-
Başkan Aydın, geçmiş yıllarda tasarrufların artırılması amacına dönük olarak uygulamaya konulan tedbir ve politikaların, aracılık maliyeti üzerinde ek bir yük oluşturduğunu söyledi.
Bu politikaların nihai kredi kullanıcısının maliyetini artırdığını ve bankacılık sektörünün karlılığını daralttığını belirten Aydın, "Son beş yılda gelen yüklerin parasal değeri sektörün bir yıllık net karına eşit düzeye yükselmiştir. Uygulamaya konulduğu dönemlerde amaçlanan ekonomik hedeflere büyük ölçüde ulaşılmasını sağlayan politikaların değişen küresel konjonktür çerçevesinde yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir" dedi.
Ekonomik büyümenin yavaşlaması ve TL'nin değer kaybetmesinin doğal olarak döviz pozisyonu olan işletmeler üzerinde ek baskı yarattığını ifade eden Aydın, bankacılık sektörünün kendi kur riski ve aktif kalitesi açısından başarılı bir risk yönetimi gösterse de, ticari hayatın yavaşlaması ve TL'nin değer kaybı nedeniyle kredi müşterilerine yansıyan etkilerin bankaların kredi riskinin artmasına yol açabileceğine dikkati çekti.
- "Vade uyumsuzluğu sektörü doğrudan ve olumsuz etkiliyor"-
Bankacılık sektörünün mevduatının ortalama vadesinin 2 aydan kısa, buna karşılık kredilerinin ortalama vadesinin 24 aydan uzun olduğuna işaret eden Aydın, diğer kalemlerin de hesaba katılmasıyla haziran 2015 itibarıyla toplam aktiflerin ortalama vadesinin 22 ay, toplam pasiflerin ortalama vadesinin ise 6 ay olduğunu dile getirdi.
Aktif ve pasifler arasındaki vade uyumsuzluğunun, faiz oranlarındaki artışların, bankacılık sektörünü doğrudan ve olumsuz etkilemesi sonucunu doğurduğunu vurgulayan Aydın, sözlerini şöyle tamamladı:
"Küresel piyasalardaki belirsizlik ve risklerin neden olduğu sermaye akımlarındaki hareketlilik para ve sermaye piyasalarında oynaklığı artırmıştır. Bu oynaklık bizde de önemli bir sorundur. Yatırım, üretim, tüketim, ihracat kararları yanından fiyatlama ve siparişlere ilişkin belirsizliklerin ortaya çıkması kısa dönemli kararların ertelenmesine neden olmaktadır. Büyümenin sürdürülmesi ve en azından potansiyel büyüme hızına yaklaştırılması için para piyasalarında istikrarın sağlanmasına öncelik verilmelidir."
AA