Advertisement

Bu yıl 1 Mayıs, tüm işçilerin katılımıyla şenlik havasında kutlandı. İlk kez, üç işçi konfederasyonu birlikte tek bir bildirinin altına imza attı ve bildiriyi de bir işçi okudu. Bu yolla hem işçiler hem de onları temsil eden sendikalar dayanışmanın gücünü gösterdi


Geçen yıl ilk defa Taksim ^Meydanı işçilere, emekçilere açıldığında ifade etmiştim, devlet müdahale etmezse olay çıkmaz, tıpkı geçen sene gibi bu sene de "Emek ve Dayanışma Günü" olaysız geçti. Erkenden kalkıp, evimden meydana çıktım ama meydanın etrafı demir parmaklıklarla çevrili olduğundan, Gümüşsuyu'ndan çıkabildim. Cadde üzerinden yürüyerek Şişli'ye kadar gittim. DİSK konvoyu genel merkezden caddeye inmişti. DİSK Genel Sekreteri ve Genel Başkan Vekili Tayfun Görgülü, eski Başkan Süleyman Çelebi, Türk Tabipleri Birliği Başkanı, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı, Ankara Barosu Başkanı, Şişli Belediye Başkanı, Kemal Türkler'in eşi ve kızlarının da dahil olduğu konvoyda kol kola Taksim'e kadar yürüdüm. Cadde boyunca, dayanışmanın gücü ve sevinci yaşanıyordu. Yüzlerce basın mensubu hemen her sivil toplum kuruluşu lider ve temsilcileriyle görüşmeler yaptılar.

DAYANIŞMA İÇİNDE OMUZ OMUZA MÜCADELE!
İlk defa bu sene üç işçi konfederasyonu birlikte tek bir bildiri hazırlamışlardı ve bildiriyi bir işçi okudu. Siyasi partilerin yapamadığını bu yıl üç farklı görüşe sahip işçi sendikaları yapabilmişti. Geçen yıllarda bütün konfederasyon başkanları tek tek görüşlerini açıklamışlardı ama bu dayanışma demek değildi. Şimdi dayanışmanın gücünü gösterdiler. 1 Mayıs'ların anlamı, sermaye karşısında emeğin tek başına değil dayanışma içinde omuz omuza mücadele etmesinin gereğidir. Bu dayanışma ve güç birliği 1 Mayıs'larda zirve yapar. Dünyada hiçbir demokratik ülkede olmadığı kadar bir kalabalık ve bilinç dün Taksim'deydi. Dayanışmalarını herkese gösterdiler. Bundan sonraki 1 Mayıs'a kadar ise sendikalaşma, örgütlenme ve toplu sözleşmelerde de aynı dayanışmanın gösterilmesiyle emek daha değerli hale gelecektir.
Ülkemizde emek maalesef örgütsüz. Resmi kayıtlara göre 15 milyon çalışan var ama örgütlü işçi sayısı 750 bin kişi. İşçilerin örgütlenme oranı maalesef yüzde 5. AB'de ise yüzde 70'ler civarında. Bu arada AB ile yürüttüğümüz müzakereler esnasında hiç açılmayan ve açılması bile talep edilmeyen, fasılların tamamı işçilerin örgütlenmesi ve işçi hakları konusunda. Bu sebeple bir an önce emek ve emeğin haklarıyla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması adına bu fasıllar da açılmalı.

 

ABD'DE 80 BİN İŞÇİNİN DİRENİŞİ İŞÇİLERE '8 SAAT'İ KAZANDIRDI

ABD'de 1874 yılında dört eyalette ücretlerin düşürülmesine karar verildi. İşçiler buna direndi. Toplantı polis tarafından basıldı. 10 işçi lideri asıldı, 14'ü hapishaneye kapatıldı. 1877'de bütün baskılara rağmen 8 saatlik işgünü isteyen ve ücretlerinin düşürülmesini protesto eden işçilerden 12'si hayatını kaybetti. 1 Mayıs 1886'da Amerikan işçileri genel greve çıktı. 80 bin işçi sekiz saatlik işgünü için direnişe geçti. Bu olaylar üzerine dört işçi lideri idam edildi. 1888 Aralık'ında toplanan Amerikan İşçi Federasyonu 8 saatlik işgünü elde edilinceye kadar, her yıl 1 Mayıs'ta kitle gösterileri düzenleme kararı aldı. Fransız ve Belçika İşçi Sendikaları da sekiz saatlik işgünü için savaşım kararı alıyordu. II. Enternasyonal, 1 Mayıs'ı işçi sınıfının uluslararası birlik ve dayanışma günü ilan etti. 1890 yılından sonra 1 Mayıs'lar bütün ülkelerde uluslararası işçi bayramı olarak kutlanmaya başlandı.
1919'da Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) kuruluş kongresinde 8 saatlik işgünü karara bağlandı.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan İzmir'de toplanan İktisat Kongresi'nde (1924); işçi önerilerinin başlıcaları şunlardı: 8 saatlik işgünü, 1 Mayıs'ın işçi bayramı olması, işçilere dernek kurma ve toplantı hakkı, toplu sözleşme yapma hakkı, bir iş yasasının çıkarılması, ücretli tatil hakkı. Ancak istekler gerçekleştirilmedi. Amele Teali Cemiyeti, özellikle 1924-1926 yıllarında işçi eylemlerinde çok önemli bir rol oynadı. 30 bin işçiyi örgütledi. 1947'de ilk kez Sendikalar Kanunu çıkarıldı. Beş yıl sonra Türk-İş kuruldu.
1980 askeri darbesiyle sendikal hareketteki gelişmeler engellendi. DİSK kapatılırken Türk-İş hayatta kaldı. 1 Mayıs 5892 sayılı yasa ile 2429 sayılı yasada yapılan düzenleme sonucu 2009'dan itibaren resmi tatil ilan edildi. Bu günün tatil olarak ilan edilmesinde DİSK'in yasak olmasına rağmen her yıl Taksim'de kutlama yapmak istemesi ve etkin talepleri neden olmuştur.

 

1967 yılında DİSK, emek sömürüsüne karşı kuruldu
Kemal Türkler, 15 Temmuz 1966’da diğer bazı sendikacılarla birlikte Sendikalararası Dayanışma Anlaşması (SA-DA) adı verilen bir karara imza attı. Bunun sonucunda, 1967’de DİSK’i kurdular. DİSK emeğin sömürülmemesi konusunda toplu sözleşme ve grev konusunda kararlı adımlar atmasıyla öne çıktı. Ucuz emek sömürüsüne karşı çıkanlar artık DİSK’te örgütleniyordu. Özel sektörde çalışanlar DİSK’te etkin bir örgütlenmeye giderek çalışan bilincini artırmayı hedefledi ve hedefine de hızla ulaşıyordu. Bu arada Kemal Türkler, 22 Temmuz 1980’de evinin önünde vurularak öldürüldü.

 

1977'de 34 kişi yaşamını yitirdi
1 Mayıs 1977 günü yaklaşık 500 bin kişi Taksim Meydanı'nı doldurdu. Katılımın yüksek olması sebebiyle kortejlerin alana girmesi uzun sürmüş, miting de uzamıştı. Saat 19.00 sularında dönemin DİSK Başkanı Kemal Türkler konuşmasının sonuna geldiğinde etraftan silah sesleri duyulmaya başlandı. Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından açılan bu ateş sonucu insanlar panik halinde kaçmaya başladı. İnsanlar panik halde kaçmaya çalışırken panzerler de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu'na itmeye başladı. 34 kişi öldü, 130 kişi yaralandı.