İSO/Bahçıvan: Enflasyon sorunuyla da karşı karşıya kaldık
Rusya-Ukrayna savaşı insani ve ekonomik yansımaları ile yeni bir belirsizlik dalgası yaratmanın yanı sıra büyük merkez bankalarının parasal sıkılaşma yönündeki adımlarının ve Çin'de uygulanan sert kapanma önlemlerinin yaratacağı ek ekonomik yavaşlamanın tedirginlik yarattığını dile getiren İSO Başkanı Bahçıvan, "Küresel emtia fiyatlarındaki yükseliş ve Türk lirasındaki değer kaybı sonucu aynı zamanda ciddi bir enflasyon sorunuyla da karşı karşıya kaldık" dedi.
İstanbul Sanayi Odası meclis toplansıtında konuşan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, iki yıldan uzun bir süredir hayatımıza damga vuran pandeminin etkileri bugün artık nispeten hafiflese de yakın zamanda patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı insani ve ekonomik yansımaları ile yeni bir belirsizlik dalgası yarattığına dikkat çekti.
Ramazan Bayramı ve tüm çalışanların pazar günü kutlayacağı 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü Ve Milli Mücadele’nin 103. Yılında Anadolu coğrafyasında her daim yaşayacak “Samsun Ruhu” eşliğinde geleceğe hep umutla bakan bir Türkiye dileğiyle, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramını kutlayan İSO Başkanı Erdal Bahçıvan'ın gündem ilişkin görüş ve değerlendirmeleri özetle şöyle;
"İki yıldan uzun bir süredir hayatımıza damga vuran pandeminin etkileri bugün artık nispeten hafiflese de yakın zamanda patlak veren Rusya-Ukrayna savaşı insani ve ekonomik yansımaları ile yeni bir belirsizlik dalgası yaratmış bulunuyor. Bu belirsizliğin hiç kuşkusuz iki önemli boyutu daha var: Bunlardan birincisi büyük merkez bankalarının parasal sıkılaşma yönündeki adımları; diğeri ise Çin’de uygulanan sert kapanma önlemlerinin yaratacağı ek ekonomik yavaşlama etkisi.
Hatırlayacak olursak, pandemi yılında yaşanan tarihsel daralmanın ardından 2021’de küresel ekonomi güçlü bir şekilde toparlanırken buna hızla yükselen enflasyon da eşlik etti. Savaşla birlikte gıda ve enerji başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki artış eğilimi daha da belirginleşti. Bu gidişatın önümüzdeki dönemde büyüme görünümünü zayıflatması da kuvvetle muhtemel.
Enflasyon sorunu ciddi
Küresel emtia fiyatlarındaki yükseliş ve Türk lirasındaki değer kaybı sonucu aynı zamanda ciddi bir enflasyon sorunuyla da karşı karşıya kaldık.
Hiç kuşkusuz, sanayi sektörümüz yüksek enflasyondan olumuz etkilenen kesimlerin başında gelmekte. Artan maliyetler nedeniyle işletme sermayesi ve finansman ihtiyacında ciddi bir artış söz konusu.
Sanayimizin son dönemlerde yüksek karlılıkla çalıştığı gibi bir algı olmakla birlikte, bu karlılığın belirli sektörlerde, yüksek döviz kuru ve emtia fiyatlarından da destek aldığı gözden kaçırılmamalıdır.
Dünyadaki enflasyonist ortam, yurtiçinde ise beklenti kanalı ve fiyatlama davranışlarındaki bozulma düşünüldüğünde yüksek enflasyonun uzun bir süre daha bizimle beraber olabileceğini göz önünde bulundurmalıyız. Bu bağlamda ortaya konulan çabaları desteklemekle beraber, enflasyonu kalıcı olarak düşürebilmek için daha fazla gayrete ihtiyaç olduğunun da altını çizmek istiyorum.
Herkese potansiyele suçlu gözüyle bakılmasın
Yeri gelmişken enflasyonla mücadele kapsamında uygulanan fiyat denetimlerindeki bazı sıkıntılara değinmek istiyorum. Hiç tereddütsüz İSO olarak bu süreci istismar etmeye kalkışanların her zaman karşısındayız. Ancak denetimler herkese potansiyel suçlu olarak bakılması noktasına getirilmemeli ve dürüst şirketlerin zan altında kalmamasına azami özen gösterilmeli.
Sanayici doğalgaz tarifesinden olumsuz etkileniyor
Enerji kullanma politikasını doğalgaza çeviren birçok sanayici uygulanmakta olan fiyat tarifesinden olumsuz etkileniyor. Sanayide yüksek limitlerde doğalgaz kullanmak sanki israf gibi görülüyor ve bu sebeple adeta doğalgaza güvenenler cezalandırılıyor. Söz konusu fiyat tarifesi kaldırılmalıdır.
KGF teminat hacmi genişlemeli
Son yıllarda sanayimizin en sık karşılaştığı sorunlardan biri, uzun vadeli ve uygun koşullarda finansman imkânına erişim olmuştur. Sanayicimiz, yoğun rekabet ortamında faaliyetlerini sürdürmenin yanı sıra, yeni yatırımlar gerçekleştirmek ve faaliyetlerini genişletmek istediğinde giderek artan bir sermaye ihtiyacı ile karşı karşıya kalıyor.
Bu çerçevede, geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan 150 milyar liralık kredi destek paketi, yüzde 9’a kadar düşmesi beklenen uygun maliyet avantajıyla iş dünyamız için sevindirici bir gelişme. Ve yine bu desteğin Türkiye Kalkınma ve Yatırım Bankası katılımıyla sağlanabileceği yönündeki haberler, uzunca bir süredir kalkınma bankacılığının önemini vurgulayan bizler için de ayrı bir anlam taşıyor.
Finansman konusunda öne çıkan bir diğer başlık da son yıllarda Türk sanayisinin finansmanı konusunda giderek daha önemli bir araç haline gelen Kredi Garanti Fonu. Bizce, KGF yalnızca işletme sermayesine değil, uzun vadeli yatırım kredilerine de destek verecek hale getirilerek teminat hacmi daha da genişletilmeli.
Sanayiciler için hassas konularından bir diğeri de yakın zamanda ihracat gelirlerinin bir bölümünü Merkez Bankasına satma zorunluluğunun getirilmiş olması. Bilindiği üzere önce yüzde 25 olarak belirlenen bu oran geçtiğimiz günlerde yüzde 40’a yükseltildi. Döviz rezervlerimizin desteklenmesi amacıyla hayata geçirilen bu uygulama, ne yazık ki, bankaların döviz alış-satış kurlarındaki makasın açılmasıyla dövizini bozdurmak zorunda olan ihracatçıya ek ciddi bir maliyet yüklüyor.
Zamanında vergi ödeyen de görülsün
KDV’nin sadeleştirilerek kapsamlı bir reformdan geçirilmesi gerekir. KDV’deki bu sorunların yanı sıra bir süredir gündemde olan geçici vergi uygulamasına da değinmek istiyorum. Bilindiği üzere bu uygulama sanayicilerimizi, zaten kısıtlı olan işletme sermayelerinin bir bölümünü devlete aktarmak durumunda bırakıyor.
Yıllardır ifade ettiğimiz üzere ülkemizde vergi affı, vergisini zamanında ödeyenler için adeta bir ceza haline gelmiş durumda. Biz vergi affı konusunda çok katı davranılsın demiyoruz. Ama bu yapılırken vergisini zamanında ödeyenlere de pozitif bir ayrımcılık yapılması ve ödüllendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Fabrika yenilenmesinde de KDV yüzde 1 olsun
Son olarak önemli bir konuya daha değinmek istiyorum: Unutmamalıyız ki İstanbul depremi maalesef hayatımızdaki bir gerçek. Kentsel dönüşümde, konutların yenilenmesine yönelik inşaat işlerinde KDV yüzde 1 olarak uygulanıyor. İstanbul’da üretim tesislerinin de benzer deprem risklerini taşıdığı göz önüne alındığında fabrikaların yenilenmesi de kentsel dönüşüm kapsamına alınmalı ve KDV yüzde 1 olarak uygulanmalı."