Advertisement

Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezen Arat, hayvan gen bankalarının özellikle kültür ırklarının baskısı altında sayıları azalan yerli ırkları korumak amacıyla kurulduğunu söyledi.

Prof. Dr. Arat, Trakya Üniversitesi Genetik ve Biyoteknoloji Topluluğunca çevrim içi düzenlenen "Hayvan Üretiminde Klonlama Teknolojisi ve Biyo-Bankalar" başlıklı panelde, hayvan gen kaynaklarının korunması ve geleceğe taşınması amacıyla önemli çalışmalar yapıldığını ifade etti.

Nesli tükenmiş hayvanların geri getirilmesiyle ilgili bugüne kadar yapılan çalışmalarda başarılı olunamadığını anlatan Arat, "Çünkü bunların hücreleri daha öncesinde kültüre edilip, dondurulup saklanmamıştı. Şu anki teknoloji ile sadece DNA'dan bir canlı klonlanamıyor. Hücresi olması gerekiyor" dedi.

Nesli tehlikede olan hayvanların gen kaynaklarının korunmasının Dünya Gıda ve Tarım Organizasyonu tarafından teşvik edildiğine dikkati çeken Arat, daha önce sadece embriyo ve sperma saklanan gen bankalarında günümüzde hücrelerin de saklanmaya başlandığını dile getirdi.

Arat, bir canlıyı klonlayabilmek için onun daha önceden elde edilmiş hücre kültürüne ihtiyaç duyulduğunu belirterek, "Ülkemizde de hayvan gen kaynaklarının saklandığı ve içerisinde dokuların, genlerin, hücrelerin, embriyo ve spermanın bulunduğu bir gen bankası 2012'de tamamlandı. 5 yerli hayvan türüne ait içerisinde bin 350 bireyin saklandığı bir banka" diye konuştu.

Burada yoğun olarak Trakya'da varlığını sürdüren boz ırk cinsinin genlerinin saklandığını ve başarılı çalışmalarla bunun klonlandığını ifade eden Arat, şunları kaydetti: "Bu bankada dondurduğumuz hücreleri kullandık. Bu ırk gelecekte tamamen kaybolursa diye sakladık. İki sene önce dondurduğumuz hücreleri çözdük. Çünkü belki 100 sene sonra boz ırk olmayacak diye düşündük. 'Gerçek bir senaryoyu takip edelim' dedik. Bu şekilde klon bir hayvan doğdu. Bu teknikle Türkiye'de dünyaya gelen ilk klon buzağına 'Efe' adı verilmişti. Dişinin de dört klonu var."

Arat, klonlamayı TÜBİTAK desteğiyle yürüttükleri projeyle yaptıklarını anlatarak, "2010'da doğmuşlardı. Gen bankası ile ilgili saklanan materyallerin gelecekte gerçekten kaybolmuş türlerin geriye getirilebildiği kanıtlanmış oldu. Tabii daha sonra önemli olan şey bu klonların hayatlarını sağlıklı şekilde sürdürebilmeleri. Şu anda da Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesinin çiftliğinde yaşamlarını sürdürüyorlar. Klonlar gayet sağlıklı. Hatta dişi klonlar hala doğum yapmaya devam ediyor" ifadelerini kullandı.