Advertisement

Geçen gün Bloomberg’te dikkat çekici bir haber-analiz okudum.

Küresel gıda fiyatlarının seyrini izlerken gözümüz daha çok tahıl ve bitkisel yağ grubundaki yukarı yönlü fiyat hareketlerine odaklanmış durumda ancak Bloomberg’in “Gıda enflasyonu derinleştikçe dünya ete daha fazla ödeyecek” başlıklı haber-analizi et başta olmak üzere hayvansal ürün fiyatlarındaki trendi de gözden kaçırmamamız gerektiğini hatırlatıyor.

Zira tahıl ve yağlı tohumlar tarafındaki gelişmelerin hem doğrudan hem de dolaylı yoldan etkilerini et, süt ve diğer hayvansal ürünler tarafında daha yoğun fiyat artışı hissedeceğimiz bir döneme giriyoruz.

Gıda maliyetleri, bir süre daha enflasyonla nasıl başa çıkılacağına dair geniş tartışmanın kritik bir parçası olarak gündemde kalacak.

Zira geçtiğimiz yılın son çeyreğinden itibaren dünyayı etkisi altına alan ve 2021’de de miras olarak kucağımızda bulduğumuz gıda enflasyonuna dair iyileşme sinyallerinden çok, daha da kötüye gideceğine dair işaretler ağırlık kazanıyor.

Covid-19 salgını, küresel manada gıda tedarik zincirlerini altüst etti. Lojistik tarafında yaşanan sorunlar dış ticarette ezberleri bozdu. Arz-talep tarafındaki oynaklık, stok dengesindeki riskler fiyatlarda yukarı yönlü ve uzun süreli bir belirsizlik yarattı.

Şimdilerde, özellikle sığır, domuz ve kümes hayvanları yetiştiren üreticiler, yedi yılın en yüksek mısır ve soya fasulyesi fiyatları yüzünden zor bir dönemden geçiyor. Birçok ülkenin kendi iç dinamiklerine göre değişmekle birlikte en iyimser haliyle bile üreticilerin yem maliyetleri en az yüzde 30 ve üzerinde arttı. Sadece 1 Aralık 2020'den bu yana, Chicago'daki vadeli işlemlerde mısırda yüzde 29 ve soya fasulyesinde yüzde 19 artışı bir kenara not edelim.

Bloomberg’in haberine göre, dünyanın önde gelen şirketleri arasında yer alan Tyson Foods dahil çok sayıda üretici konumundaki firma, zarar etmemek adına ürün fiyatlarında artışa gidiyor.

Bu da tedarik zincirlerinde domino etkisi yaratacağının ve önümüzdeki aylarda dünya çapında sığır, domuz ve tavuk için daha yüksek fiyat etiketleri olarak karşımıza çıkacağının öncü göstergesi.

İngiliz tavuk ve hindi üreticisi Traditional Norfolk Poultry'nin Genel Müdürü Mark Gorton, durumu birkaç cümle ile şöyle özetliyor: “Yem fiyatlarının yükselip alçaldığı dönemlerde dengeyi bir şekilde sağlayabilirsiniz. Ancak hammadde fiyatlarının aralıksız ralli yaptığı bir dönemde bu işi dengelemeniz ve idare etmeniz imkansız hale gelir. İşiniz büyük ölçüde etkilenmeye başlar.”

ABD'de tahıl fiyatlarının en son 2012 yılında yaşanan kuraklıkta bu kadar yükseldiği ve et fiyatlarının dramatik şekilde arttığının hatırlatıldığı haberde, et fiyatlarının yeniden küresel gıda enflasyonunun itici gücü olmaya başlayacağına dikkat çekiliyor.

Dolayısıyla pandemiden kurtulmaya çalışan ekonomilerde önemli bir misyon üstlenen merkez bankaları ve politika yapıcıların bu tarafa da dikkat etmesinde fayda görülüyor.

Bloomberg’in haber-analizinde, “Normalleşme sürecini hızlandırması beklenen aşıların ve trilyonlarca dolarlık mali teşvik programlarının, bastırılmış tüketici talebini serbest bırakması ve tüketici fiyatlarında bir artışa yol açması bekleniyor. ABD ve Avrupa tahvil piyasaları enflasyonun geri döndüğüne dair sinyaller gönderiyor. Amerikalıların geçen hafta bir yıllık enflasyon beklentileri 2014'ten bu yana en yüksek seviyeye yükseldi” yorumuna yer veriliyor.

YEM FİYATLARINI YÜKSELTEN FAKTÖRLER

Yem fiyatlarını neyin yönlendirdiğine gelince, bunun tek bir nedeni yok.

Pandemi sürecinde artan gıda milliyetçiliği ve beraberindeki “korumacı - kısıtlayıcı önlemler”, kuraklık başta olmak üzere olumsuz hava koşullarının rekolte üzerinde yarattığı baskı, artan talep gibi pek çok faktör yem hammadde fiyatlarını tetikleyen ana unsurlar arasında gösteriliyor.

Talep demişken…

Küresel manada en büyük emtia alıcısı olan Çin, talep dengelerini ve dolayısıyla fiyatları ciddi şekilde etkiliyor. Çin’de Afrika domuz gribi vakasının ardından yeniden toparlanarak artan ve büyüyen domuz çiftlikleri yem tarafında da Çin’in iştahını rekor seviyelerde artırıyor.

YENİ ZELANDA'DA FİYATLAR TARTIŞILIYOR

Et fiyatları dünyanın bir diğer ucundaki Yeni Zelanda’nın da gündeminde.

Üretiminin yüzde 90'dan fazlasını ihraç eder konumdaki Yeni Zelanda’da bile et fiyatlarındaki yüksek seyir tartışılıyor.

Ocak 2010'da 13.45 dolara mal olan bir kilogram dana biftek, eğer enflasyonla aynı oranda artmış olsaydı, 10 yıl içerisinde yüzde 17,8 yükselerek Aralık 2020'de 15.84 dolara mal olacaktı. Ama fiyat 2010’dan bu yana yüzde 57 artarak 20.5 dolar seviyesine çıktı. Diğer et ve et ürünlerinde de benzer bir fiyat artışı yaşanırken, Çin'deki toparlanma ve küresel manada artışa geçmesi beklenen hayvansal protein talebinin fiyatlar üzerinde baskı yaratmaya devam edeceği vurgulanıyor.

BREZİLYA'DA TAVUK YETİŞTİRME MALİYETİ %39 ARTTI

Bloomberg'in analizinde ihracatçı konumdaki başlıca ülkelerdeki et üreticilerinin, yüksek tahıl maliyetlerinin etkisini artarak hissettiği ve tüketici fiyatlarına da hissettirmeyi sürdüreceklerine yönelik tespitler yer alıyor.

Örneğin kümes hayvancılığı üretimi ve ticaretinde dünyanın en büyüğü konumundaki Brezilya'da tavuk yetiştirme maliyeti, yem nedeniyle geçen yıl yüzde 39 arttı. Sadece geçen ayki maliyet artışının yüzde 6 olduğu belirtiliyor.

Analistler, yüksek yem maliyetleri ve Covid-19 kısıtlamalarından kaynaklı talebin azalması nedeniyle Avrupa'da hayvancılık işletmelerinin karlılığının azaldığına dikkat çekiyor. Rabobank'ın kıdemli analisti Chenjun Pan'a göre, bazı küçük domuz çiftlikleri piyasadan çıkmak zorunda kalabilir.

Hatırlarsanız Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Ocak ayında küresel gıda fiyatlarının 8 aydır yükseliş trendinde olduğunu ve 6,5 yılın zirvesinin görüldüğünü açıklamıştı.

Endeksin detayına baktığımız zaman da FAO’nun küresel et fiyatları endeksinin dört aydır aralıksız arttığı notunu da düşelim.

FAO, et fiyatlarındaki artışa temel gerekçe olarak şu tespitte bulunuyor: “Birçok Avrupa ülkesinden üretim ve ihracatı kısıtlayan kuş gribi salgınları sırasında, özellikle Brezilya'dan canlı küresel kümes hayvanı eti ithalatının başı çektiği canlı ithalat temelindeki kaygı ve riskler…”

Hemen bu tespitten devam edelim...

Analistler, hayvan hastalıkları salgınlarına dikkat çekerek, Avrupa ve Asya'nın bazı bölgelerinde artış gösteren kuş gribi salgın vakalarının da et fiyatlarının yükselişini destekleyebilecek bir diğer risk faktörü olarak yorumluyor.

Unutmayalım ki Afrika domuz ateşi adı verilen ölümcül domuz virüsü, Çin’de domuz sürülerini yok ettikten sonra bazı ülkelerde hala yayılıyor ve son zamanlarda Filipinli bir domuz şirketinin sektörden çıkmasına neden oldu.

FAO'nun kıdemli ekonomisti Upali Galketi Aratchilage, "Kesinlikle kâr marjlarının sıkıştırılmasını bekliyoruz ve o zaman üreticilerin bu fiyatı nasıl karşılayacaklarını düşünmeye başlaması gerekecek" uyarısında bulunuyor.

Çiftçilerin azalan kârlılık nedeniyle sürülerini küçültmelerinden ve bir kısmının da oyun dışı kalmasının ardından arz kaynaklı sıkıntı yüzünden perakende marketlerde et fiyatlarının daha da artmasına kaçınılmaz gözüyle bakılıyor. ABD’nin ulusal kooperatif bankası CoBank'in ekonomisti Will Sawyer, bunun da yem maliyeti enflasyonu ile artan tüketici fiyatları arasında zaman alan gecikmeli bir süreç olduğunu belirtiyor.

ABD'de çiftlik ve kümes hayvancılığı faaliyetleri, pandeminin ortasında düşük karlar nedeniyle şimdiden daralmaya başladı. Hükümet verilerine göre Aralık ayında Amerikan domuz sürüsü bir önceki yıla göre yüzde 0,9 ve sığır sürüsü Ocak ayında yüzde 0,2 düştü.

Kansas Hayvancılık Derneği Müdürü Clayton Huseman'a göre, maliyetle birlikte pazar ve diğer zorlu koşullar, çiftlik sahiplerinin ölçeğini küçültmeye sevk edecek. Huseman, "Önümüzdeki birkaç yıl içinde arzın daha da sıkılaşmasını bekliyoruz" diyor.

Hayvansal proteine geri dönüşün artması beklenen bir sürece girerken hayvancılığın içinde bulunduğu duruma bakar mısınız?

Arzın düştüğü, talebin arttığı bir ortamda fiyatların seyrini tahmin etmek zor olmasa gerek.

TÜRKİYE’DE DURUM NE?

Küresel ölçekte hayvancılık sektöründe artan yüksek maliyet baskısı aslında Türkiye’nin uzun süredir yaşadığı bir sorunsal.

Hem et hem süt hem de yumurta üretimi tarafında belki de en kırılgan nokta yüksek girdi maliyetleri ve üretici satış fiyatları arasındaki dengesizlik.

Bu dengesizlik resmi verilere de yansımış durumda.

Örneğin son 5 yılda dana karkas fiyatı yüzde 46 artmış. Aynı dönemde besi yemi fiyatı ise yüzde 106 yükselmiş.

Dolayısıyla maliyetlerin önemli bir kısmının hala besicinin sırtında olduğunu söylemek yanlış olmaz.

ET/BESİ YEMİ PARİTESİ

Hatta Et/besi yemi paritesi de bunun teyit eder nitelikte.

Zira 5 yıl önce 1 kilogram dana karkas eti karşılığında 28 kilogram besi yemi alınabilirken, 2020’de sadece 20 kilogram besi yemi alınabilmiş.

Et/besi yemi paritesi de besici aleyhine işliyor.

Dün, Bloomberg HT ekranlarında yayınlanan Tarım-Analiz programında bu konulara da değindik.

TOBB Hayvancılık Meclisi Başkanı Mehmet Şahbaz, zarar eden üreticilerin bu işten çıkmaya başladığını ve hayvancılığın artık babadan oğula geçen bir sektör olmaktan çıktığını söyledi.

Son 1 yılda yüzde 50-60 oranında artan yem fiyatları besiciyi zorlarken, üreticinin karkas et satış fiyatı maliyetinin altında bir seyir izliyor.

“BESİCİ PERİŞAN OLDU”

Karkas etin satış fiyatı 39-40 TL seviyesinde iken aynı etin üretim maliyetinin 40 TL’nin üzerinde olduğunu ifade eden Şahbaz, şuan besicilerin zarar yazdıklarını belirtiyor.

Mehmet Şahbaz, “Geçen yıl karkas etin fiyatı 1 lira dahi artmadı. Artmamasının nedeni ise elimizde çok fazla ithal et bulunmasıydı. İthal et çok geldi ve günü doldu. Günü dolunca Et ve Süt Kurumu binlerce ton ithal eti piyasaya sürdü. İthal et, üreticiyi perişan etti. Bunun yanında pandeminin de etkisiyle kapanan işletmeler sonucu et tüketimi düştü ve besici zor bir sürece girdi. Etin üretim maliyeti yüzde 50-60 artarken, karkas etin fiyatı 1 lira dahi artmadı. Perişan olan üretici sektörden çıkmak zorunda kaldı. Bu zararın karşısında insanlar dayanamadı” dedi.

Mehmet Şahbaz, karkas et satış fiyatının en azından 46 TL seviyesinde olması gerektiğinin altını çizerek, “Türkiye’de enflasyonun yüzde 15 olduğundan yola çıkarak karkas etin fiyatı en az 46 TL olmalı ki besici enflasyona karşı ezilmesin” dedi.

İTHALATA DEĞİL ÜRETİM VE FİYAT İSTİKRARINA ODAKLANILMASI LAZIM

Pandemi öncesinde içeride arz, talep ve fiyat dengesini sağlamanın en kolaycı ve kestirme yolu ithalat idi. Ancak küresel tarım piyasalarındaki gidişat bize gösteriyor ki ithalat artık eskisi kadar ne kolay ve ne de ucuz olacak.

Yakın zamanda normalleşme süreciyle birlikte açılacak olan işletmeler ile hayvansal ürünlere talep artacak.

Arz tarafında yaşanan sıkıntı ve ithalat koşullarının eskisi kadar cazip olmaması içeride de fiyatları ister istemez arttıracak.

Ayakta kalabilen besiciler önümüzdeki dönemde fiyatların arz-talep dengesizliği yüzünden toparlandığına şahit olacaktır.

Ama öte yandan tüketici penceresinden baktığımızda ise gıda enflasyonu açısından sıkıntılı bir sürecin de bizi beklediğini tekrar not edelim.

Özetle, bir taraftan para kazanamayan üreticiyi küstürdüğümüz bir ortamda, diğer taraftan artacak olan talebe karşı hazırlıksız bir pozisyonda yakalanacağız.

"Teşvik, destek ya da hibe yoluyla bu işe yeni yatırımcı çekerim" diye düşünülüyorsa o da çok gerçekçi durmuyor.

Zira sektörün bu kadar belirsizlik yaşadığı ve öngörülebilirlik sorunu olan bir alana kim yatırım yapmak ister?

Bir girişimci, sıfır risk ile mevduattan yüzde 17 getiri elde edecek bir ortamda, tüm riskleri üstlenerek enflasyon oranında dahi para kazanamadığından yakınan bir sektöre yatırım yapar mı?

Cevabı siz verin…

İrfan Donat - Bloomberg HT Tarım Editörü

idonat@bloomberght.com