Advertisement
HABERLER ABONE OL

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) yeni başkanı Hafize Gaye Erkan ilk enflasyon raporu sunumunda bankanın yıl sonu enflasyon tahminlerinde keskin bir yukarı yönlü revizyona gittiğini açıkladı.

Erkan, bir önceki Enflasyon Raporu’nda yüzde 22,3 olarak öngörülen 2023 yıl sonu TÜFE tahmininin yüzde 58’e yükseltildiğini açıkladı. Erkan, para politikası ve miktarsal sıkılaşma önlemlerinin enflasyon ana trendine olumlu etkisinin 2024 ikinci çeyrekte görülmeye başlanacağını söyledi.

TCMB Başkanı, enflasyonda zirvenin yüzde 60 civarı ile 2024 ikinci çeyrekte görüleceğini tahmin ettiklerini bildirdi.

TCMB, Erkan başkanlığında iki toplantıda politika faizini 900 baz puan artışla yüzde 17,50’ye yükseltti. Banka faiz açıklamalarında sıkılaşma sürecinin kademeli olacağını vurgulamıştı. Seçim sonrası artan kur, vergi ve maaş ayarlamaları ile yılın ikinci yarısında geçtiğimiz yıl kaynaklı baz etkisinin azalması üzerine birçok kurum Türkiye TÜFE tahminlerini yukarı yönlü revize etmeye başlamıştı.

Geçiş süreci vurgusu

Daha önce yüzde 5 olarak açıklanan 2025 yıl sonu TÜFE tahmini ise yüzde 15’e yükseltildi. Böylece raporun tahmin ufkunda TCMB’nin resmi hedef olan yüzde 5’e dönülemeyeceğini tahmin ettiği görüldü. Buna karşın Erkan resmi hedefin yüzde 5 olarak değiştirilmeyeceğini söyledi.

Erkan, sunumunda “Öngördüğümüz dezenflasyon süreci öncesi geçiş sürecindeyiz. Dezenflasyon süreci beklentilerin çıpalanmasıyla hızlanacak” açıklamasını yaptı.

Önceki Enflasyon Raporu toplantılarından farklı olarak genel para politikası mesajlarıyla sunumuna başlayan Erkan, enflasyonun hedefe gelene kadar tüm araçların kararlı olarak kullanılacağını belirtti.

"TL araç üzerinde çalışıyoruz"

Toplantının soru cevap kısmında faiz artışında kademeli sürece vurgu yapan Erkan “Faiz artırımının etkisini ekonomide piyasa dinamiklerinde zarar vermeden, aşırılıklar oluşturmadan, kademeli gitmek bütün merkez bankalarının amacıdır” dedi.

Erkan, Fed’in bir anda faizde enflasyon üzerine çıkmadığı örneğini verdi.

Erkan, mevduat faizinin dolarizasyonu artırmayacak bir seviyede olmasını önemsediklerini belirtti. Kur Korumalı Mevduat’ta çıkış stratejisinin sorulması üzerine ise Erkan, TL tasarruf araçlarını çeşitlendireceklerini, bunların zaman içinde açıklanacağını duyurdu.

Erkan, Hazine ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası arasında 2018’de imzalanan kamu bankalarının kur piyasasına müdahalesine izin veren protokolü ise kullanmadıklarını belirtti.

Çıktı açığının kapanması dezenflasyon sürecinin bir parçası olacak. Güçlü iç talep enflasyon ve döviz kurunu etkilemekte Enflasyon beklentileri yüksek seviyelerde katılık göstermekte. Enflasyondaki ataletin kırılması beklentilerin çıpalanmasına bağlı Piyasa faizleri ve politika faizi arasındaki farkın azaltılmasını hedefliyoruz. Sürece mevduatlardan başlamamızın nedeni piyasa işlevselliği ve fiyat davranışlarını olumsuz etkilemesidir 100’ü aşkın düzenlemenin bileşken etkisi bankacılık sektörünün dinamiklerini değiştirmiş durumda. Birbirine geçmiş düğümü çözerken tek tek nokta atışı yaparak gitmek zorundayız. Parasal sıkılaştırma sürecini dinamik olarak optimize edeceğiz. Yatırımcı toplantılarına yeniden başlayacağız TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan

Piyasada kur ve vergi artışları sonrasında enflasyon beklentileri yükselmişti

Mayıs'ta yapılan seçimlerin hemen ardından kur tarafında hızlı bir yükseliş izlenmişti. Dolar/TL kuru bu dönemde yüzde 34'e varan artış kaydetti. Kurda artış yaşanırken, TCMB'den piyasa beklentilerinin altında kalan iki faiz artışı gelmişti. TCMB Haziran ve Temmuz aylarında toplamda 9 puanlık artışla politika faizini yüzde 17,50 seviyesine çıkarmıştı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) son verilerine göre Haziran'da enflasyon yüzde 38,21 olarak kaydedilmişti.

Kurda ve vergilerde yaşanan artışların etkisiyle Türkiye'de enflasyona ilişkin beklentiler de yukarı yönlü revize edilmişti. TCMB tarafından gerçekleştirilen Temmuz ayı piyasa katılımcıları anketine göre 12 ay sonrası için yüzde 33,21 olmuştu. Bir önceki anket dönemindeki beklenti yüzde 30,65 olarak belirlenmişti.

Yıl sonuna ilişkin beklenti ise yüzde 38,55'ten yüzde 43,82'ye yükselmişti.

TCMB'nin yeni Başkanı Hafize Gaye Erkan enflasyon raporunun sunumu için ilk kez kameraların karşısına geçti.

Sunumda açıklanan verilere göre, TCMB 2023 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 22,3'ten yüzde 58'e çıkardı. 2024 yıl sonu enflasyon tahmini ise yüzde 8,8'den yüzde 33'e yükseltildi. 2025 yıl sonu enflasyon tahmini de yüzde 15 oldu.

Ekonomistler, TCMB'nin açıkladığı tahminlere ilişkin şu yorumları yaptı:

Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selva Demiralp, Enflasyon Raporu Toplantısı’nda TCMB'nin yılsonu enflasyon tahmininin yüzde 22'den yüzde 58'e çıkarılmasının “gerçekçi ve inandırıcı bir adım” olduğunu belirtti. “Kredibilite açısından pozitif” olduğunu kaydeden Demiralp “Bizim yılsonu tahminimiz yüzde 72” açıklamasını yaptı.

Şengül: Uzun süredir görmediğimiz kadar gerçekçi tahminler

Bilgi Üniversitesi CEFIS Araştırma Direktörü Özlem Derici Şengül, enflasyon tahminine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “TCMB'nin bu yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 58, gelecek yıl yüzde 33. Resmi rakamlar bazında uzun süredir görmediğimiz kadar gerçekçi tahminler.” dedi.

TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Özatay, konu hakkında yaptığı yorumda, “Enflasyon Raporu toplantısında, TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan teknik yönü güçlü bir sunum yaptı. Arkasındaki analiz güzel.” dedi. Değerlendirmesinde, TCMB’nin yıl sonu enflasyon tahminin yüzde 58 olduğunu belirten Özatay, “Ben daha yüksek beklesem de makul” ifadelerini kullandı. Özatay değerlendirmesine şu sorularla devam etti:

“Makul olmayan: Neden politika faizi yüzde 17,5? Neden iş kredi sıkılaştırması gibi yan yollara bırakılıyor? Neden mevduat faizi düşük olsun isteniliyor?”

Sezgin: Tasarruf sahiplerinin enflasyona karşı korunamadığı bir dönemden bahsediyoruz

İş Portföy Genel Müdür Yardımcısı Nilüfer Sezgin "Merkez Bankası burada finansal istikrar ile ilgili bankacılık sisteminin işlevselliği ile ilgili öyle fazla makro ihtiyati düzenleme var ki onları eski haline getirebilmek, normalleştirebilmek için bir zamana ihtiyacımız var diyor. Burada her şey bir birini etkilediği için amacınıza hizmet edenin dışında istemsiz başka sonuçları da olabiliyor. Merkez Bankası fiyat istikrarı yönünde hareket ediyor; ama oraya varmak konusunda çok aceleci olamayacağını söylüyor" dedi.

Sezgin sözlerine şöyle devam etti:

"Madem böyle bir zaman isteniyor, burada toplumsal olarak bu sürece de destek veriliyor olması çok kritik. Çünkü biz sonuçta enflasyonun Merkez Bankası tahminlerine de baktığımız zaman 58’i de aşacağı ve hatta bir ihtimal 70’e dahi varabileceği bir projeksiyon verilmiş. Öyle bir ortamda dahi biz mevduat faizinin 30-35 civarında olmasından bahsediyoruz. Dolayısı ile burada hala tasarruf sahiplerinin enflasyona karşı korunamadığı bir dönemden bahsediyoruz. Burada enflasyon beklentilerinin bozulmaması fiyat artışı korkusu ile tüketimin tam tersi daha da öne çekilmesi gibi süreçler yaşanmasın diye biraz daha öngörülebilirliği artırabilecek mesajlar gerekiyor diye düşünüyorum. Bu anlamda bu toplantı biraz kazanım sağladı diye düşünüyorum. Başkan mevduat faizi ile politika faizinin yaklaşma yolculuğundan bahsederek aslında politika faizinin nihai olarak nerelere gidebileceğine de dair ilk defa bir sözlü yönlendirme yaptı. Faizin yüzde 30-35’lerde kalıyor olmasının enflasyon ile mücadele açısından yetersiz kalma riski kuvvetli"

Sözer: Enflasyon tahminlerini revize ederek bir yere varamayız

Virtus Global Yönetici Ortağı İnanç Sözer, değerlendirmesinde şu ifadeleri kullandı:
“Biz yüzde 5’lik bir enflasyon hedefini konuşuyoruz. Aşağı yukarı her ay yüzde 5 geliyor. Enflasyon tahminlerinde kabaca 3-4 senedir görmediğimiz kadar samimi bir revizyon var. Ancak revizyonlara rağmen, önümüzdeki 3 sene boyunca tek haneli enflasyonu görmeyecek olmamıza rağmen resmi enflasyon hedefimizi yüzde 5’te tutabiliyor olmak, ‘Ya Merkez Bankası Kanunu’nun bunu nasıl bağlayıcı ve şeffaflık açısından kıymetli olduğunu bilmiyor olmak demek, ya da ben sizden sadece zaman istiyorum, bunları zaman içinde düzelteceğim’ demek anlamına geliyor.

Ne yazık ki Merkez Bankası’nın da ekonomi yönetiminin de fark etmesi gereken birinci husus; Türkiye’nin son 2 yıllık döngü içerisinde, TÜİK’in olağanüstü metodolojik yaklaşımına rağmen yüzde 86’lara yükselen bir enflasyonla mücadele ediyor olması. Türkiye’nin bugün birinci sorunu yüksek enflasyondur. Sayın Başkan da bunu çok güzel şekilde ifade etti. Ancak enflasyon tahminlerini revize ederek bir yere varamayız. Samimi bir hedefi revizyon yapmak zorundayız. ‘2023’te ben gerçekten yüzde 5’i yakalayamam, o sebepten dolayı benden yüzde 5’lik enflasyon hedefini beklemeyin’ itirafını yapabilmesi lâzım.

Türkiye ne yazık ki, para politikasında Sayın Başkanın ifade ettiği gibi 2 tane kısır tartışmaya giriyor. Birincisi siyasi tartışmalar. Bunun memleketimize bir faydası yok. Bunu bırakalım siyasetçiler yapsın. Ancak istikrar analistleri açısından siyaseti değil, bizim daha çok makroekonomik istikrarın nasıl tesis edebileceğini konuşmamız lâzım. Bunu yapabilmek için de ne yazık ki o kadar zamanımız yok. Zaman istemek TL’deki kayıplara göz yummak demek gibi oluyor. O yüzden bence bu konuda bir gözden geçirmeye ihtiyaç var. Öte yandan bugün genel anlamda Başkanın performansını olumlu karşılamak lâzım. Yüksek enflasyonla mücadele etmeye çalışırken manevraları çok zor. Bir yün yumağını çözmeye çalışıyor. O yüzden de kademeli olması vurgusunu çok yapıyor. Ancak hem iletişim mekanizmasını hem de toplumdaki hesap verilebilirlik ilkesi konusunda daha çok adım atması gerekiyor.”

Yayımladığı 3. enflasyon raporunda yıl sonu enflasyon beklentilerini keskin şekilde yukarı revize eden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), döviz kurundan enflasyona geçiş etkisinin son yıllarda hızlandığına vurgu yaptı.

Raporda, dalgalı kur rejimine geçiş sonrasında yavaşlama eğilimine giren döviz kurundan tüketici fiyatlarına geçiş etkisinin 2018 sonrası tekrar yükselişe geçtiği, 2020 yılı ile birlikte ise hızlandığı ifade edildi.

Raporda, “Güncel tahminler, geçmişte zamana yayılan geçiş etkisinin son yıllarda tüketici fiyatlarına daha hızlı bir biçimde yansıdığına işaret etmektedir” denildi.

“Maliyet kanalından gelen geçişkenlik yüzde 25”

Kur geçişkenliğinin boyutunu, standart vektör otoregresyon (VAR), Bayesçi VAR ve zamana göre değişen parametre modelleri gibi farklı modeller üzerinden takip ettiğini belirten TCMB, model sonuçlarına göre son bir yıllık dönem için maliyet kanalından gelen geçişkenliğin yüzde 25 civarında olabileceğini tahmin etti.

Böylece TCMB, döviz kuru sepetindeki yüzde 10’luk bir değer artışının tüketici fiyatlarına maliyet kaynaklı etkisinin bir yıllık bir süre zarfında 2,5 puan civarında olduğunu öngördü.

Söz konusu rakamın ortalama bir etki olduğunu belirten TCMB, döviz kurundan enflasyona geçiş etkisinin dönemsel faktörlere göre değişebileceğini de belirtti.

“Tüketim kalıplarındaki değişimler kur geçişkenliğindeki artışı etkiliyor”

TCMB, enflasyon raporunda kur geçişkenliğindeki artışın kaynakları olarak ise dikkat çeken unsurlardan birinin tüketim kalıplarındaki değişimler olduğunu ortaya koydu.

Yapılan incelemelere göre tüketici fiyatları içerisindeki maddelerden kur geçişkenliği görece yüksek olanların sepet içerisindeki ağırlıkları zaman içerisinde artma eğiliminde.

TCMB, kur geçişkenliği yüksek gruplardan biri olan dayanıklı tüketim mallarının sepet içerisindeki ağırlığının nüfus yapısındaki değişimlerle beraber gerçekleşen hanehalkı sayısındaki artışın da etkisiyle, 2005 yılına göre neredeyse iki katına çıktığını kaydetti.

“Sepet içerisinde ithal malların oranı arttıkça, kur geçişkenliğinin etkisi yükseliyor”

TCMB diğer yandan, kur gelişmelerinin enflasyona yansımasının maliyet kanalının yanı sıra bilanço ve beklenti kanalları üzerinden de gerçekleştiğini kaydetti.

Bu kanalların arasında en belirginin maliyet kanalı olduğunun altını çizen TCMB, Türkiye’deki kur geçişkenliğinin ithal girdi kullanım oranının ima ettiği maliyet artışlarından daha yüksek gerçekleşebildiğini, bundan dolayı olası diğer kanalların da dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Kur gelişmelerinin ithal edilen ürün fiyatlarına doğrudan yansırken, yurt içinde üretimi yapılan ürün fiyatlarına da ithal ara malı ve enerji gibi yurt dışı kaynaklı girdiler sebebiyle etki ettiği belirtilen raporda, “Tüketim sepeti içerisindeki ithal malların ve ithal içeriği yoğun olan ürünlerin oranı arttıkça tüketici fiyat endeksinin kur geçişkenliği de yükselmektedir” denildi.

Bilanço kanalınin ise yabancı para borçluluğu yüksek olan firmaların, yerel para biriminin değer kaybettiği dönemlerde baskı altında kalmasıyla kendini gösterdiğini belirten TCMB, “Bilanço kanalı ile gelen bu baskı, firma satış ve yatırımlarını olumsuz etkilemekte ve firmalar, oluşan bu baskıyı hafifletmek için fiyat artışlarına gidebilmekte. Yapılan çalışma, yabancı para borçluluğu yüksek olan sektörlerin kur şoku sonrasında üretici fiyatlarını daha fazla artırdıklarını göstermektedir” dedi.

Kur gelişmelerinin beklenti kanalı üzerinden etkisinin ise fiyat belirleme sırasında bir sonraki güncelleme dönemine kadar geçecek sürece dair beklentilerin de fiyatlama davranışına dahil edilmesi sonucunda ortaya çıktığı belirtildi.

Özellikle hizmet kalemlerinde ortaya çıkan bu hareketin kira, eğitim ve sağlık gibi kalemlerin de kur kaynaklı oluşan enflasyonist ortamdan dolaylı olarak etkilenmesine sebep olduğu aktarıldı.

TCMB’nin raporunda ayrıca, yüksek dolarizasyon, yüksek cari açık, yüksek yabancı para borçluluğu ve yüksek risk primi gibi dış kırılganlıklardaki artışların da kur geçişkenliğini arttırdığı yer aldı.

“Temel mal ve enerji gruplarında kur geçişkenliği daha yüksek”

Enflasyon raporunda kur geçişkenliğinin görece yüksek olduğu ana grupların beklendiği gibi ticarete konu olan temel mal ve enerji olduğu ifade edildi.

Temel mal grubundaki yüksek kur geçişkenliğinin kaynağına bakıldığında ise ithal yoğunluğu yüksek olan dayanıklı tüketim malları öne çıkarken, bu gruptaki ana belirleyicinin otomobil fiyatları olduğu izlendi.

Enerji grubuna bakıldığında ise grup bileşenlerinin sahip olduğu yüksek yurt dışı bağımlılığın kur geçişkenliğini artırdığı, yurt içi gelişmelere duyarlılığı yüksek ve uluslararası ticarete konu olma kapasitesi sınırlı olan hizmet grubunda ise kur geçişkenliğinin daha sınırlı olduğu belirtildi.