Advertisement

Cuma günü ABD Tarım Bakanlığı (USDA) 2012/13 sezonu için tahıl ve pamuk üretiminde yeni sezon ekim alanı (hektar) beklentilerini ve üç aylık stok raporunu açıkladı. Soya kompleksi ve buğday için beklentilerin altında açıklanan ekim alanı rakamları fiyatları için destekleyici yorumlanırken, mısır ve pamuk fiyatları için olumsuz (bearish) açıklandı. Buna rağmen tüm tahıl ve pamuk fiyatları rapor sonrasında sert bir şekilde yükseldiler.



Traderler için Mısır piyasa’sında nadiren görülen bir gelişmeyi gözönünde tutmak gerekir. Mart vadeli CBOT mısır kontratları Mayıs vadeli kontratlardan daha pahalı işlem görüyor. Mart ve Mayıs fiyatları arasındaki  ters spread yada “backwardation” ne anlama geliyor?.  istatistiksel gözlemleme penceresinden bakılırsa, 1961 den bu yana backwardation sadece 10 yıl gözlenmiş ve her defasında Temmuz vade mısır fiyatı yaz aylarına doğru Mart vadeli yüksek fiyatı da aşmış. Örneğin, “Backwardation” ın yüksek olduğu 1973/96 yıllarında Temmuz vade  Mart tepesinden daha fazla yükselmiştir.  Şu sonuç çıkarılabilir mi?  Bu günlerde Mart-Mayıs mısır fiyatları arasındaki fark tarihi olarak en yüksek 2. seviyede, yani, spot piyasada endişe var. Geçmiş bir referans alınırsa, Temmuz vadeli kontrat fiyatı önümüzdeki aylarda Mart vadeli fiyatın çok üzerinde işlem görebilir.

Pamuk. Pamuk fiyatı üç haftanın zirvesine yükselmesine rağmen bir yıldan bu yana izlediği bear (aşağı) trend’in henüz alt seviyelerinde işlem görüyor. Kısa süreli toparlama ardında şu gelişmeler kaydedilebilir; Hindistan pamuk ihracat kısıtlamalarının ABD pamuğuna yarayacağı düşünülürken geçen ay dramatik ölçüde artan Çin ithalatının devam edeceği düşünülüyor. Öte yanda olumsuz faktör olarak  küresel dönem sonu stokların artmasıyla birlikte 1990’ lı yıllardan bu yana stok/kullanım rasyosun en yüksek seviyeye tırmanması gösterilebilir. Şimdilik doların zayıflaması ile hem mısır hem pamuk fiyatı yükselme eğiliminde görülüyor.



Altın’da dengeli karşıt güçlerin yön aradığı bir hafta...

Geçen hafta bahsettiğim gibi doların zayıflama süreci bir süre daha devam edecek gibi görülüyor ve bu süre içinde altın fiyatı destek bulmaya devam edecektir. Ancak, altın fiyatını baskı altında tutan olumsuz gelişmelerin de hesaba katılmasıyla, karşıt güçlerle dengelenen, yönsüz ve zaman dolduran bir altın fiyatını gözlüyoruz. Örneğin; Yunanistan krizinini arka plana getirilmesi (altın fiyatı için olumsuz) ardından şimdi İspanya’nın büyüteç altına alınması, altın fiyatı için destekleyici bir gelişme.

Orta doğu (İran- Suriye) gerginliği geri plana itilmişken son günlerde savaş tam tamları  ve hareketlilik arttı. İran- Suriye manşet olmaya başladı.
Geçen hafta tahvil ve bono piyasaları ekonomide iyimser beklentileri satın alıp 10 ve 30 yıllık faizlerde yükselmeye sebep olurken, FED’in QE3 kapısını aralık bırakması ile tekrar gerilediler. Tüm bu karşıt gelişmeler altın fiyatının sıkışık ve dar bir aralıkda işlem görmesine sebep oluyor ama kısa süre içinde bu sürecin yada dengenin değişip,  teknik verilerin işaret ettiği destek-direnç seviyeleri denenecektir. Geçen hafta belirttiğim DX endeksinde %61.8 Fibo seviyesinde (79.10) gerçekleşti ve şimdi tam da o seviyede işlem görüyor. Bu süreç içinde S&P500/ Petrol ve Altın tutunabilir yada hafif yukarı eğilimli davranabilirler ama doların değer kazanmaya başlaması ile birlikte bu süreç sonlanacaktır.  



Teknik olarak Altın fiyatı 200 günlük hareketli ortalamalarının altında seyrediyor. Teknik hedef % 61.8 Fibo desteği 1620 dolar/ons. hala geçerli. Yeniden yükselme sürecinin başlaması için gerekli olan 1682.8 dolar/ons üzerinde kapanış yapamadı ( tercihen 1706-1714 dolar/ons seviyesinin yukarı yönde aşılması gerekir), konsolidasyon devam ediyor..  



Yastıkaltı altın’ın ekonomiye kazandırılması. Türkiyede yatırım araçlarının yeterli olmamasından dolayı yastık altında 3500-4000 ton olduğu tahmin edilen (200-250 milyar dolar) altın’ın kayıt altına alınması çabaları, Türkiyede vatandaş’a, bankalara, politika yapıcılarına vs.. son derece yararlı olacaktır. Bu girişimin fayda sağlaması için tabii ki, bankalar altına dayalı yeni ürünlerin geliştirip vatandaş’a sunarken keser misali ‘hep bana’ yerine testere gibi ‘hem bana hem sana’ anlayışını benimsemeleri  ve öne çıkarmaları gerekecektir. Yoksa kısa sürede vatandaşı pişman ederler. Ama doğru yapıldığında  tam anlamıyla bir “kazan- kazan” durumu oluşacaktır. Şahsen ben olumsuz bir sebep düşünemiyorum. Yastıkaltı altın’ın ekonomiye kazandırılması, cari açığı yüksek olan Türkiye, altın sahibi yatırımcı ve bankalar için mükemmel bir gelişme olmalıdır.

Merkez bankasının, yabancı para zorunlu karşılığını sıfırlaması ve altın rezervlerini %20 ye çıkartması ileriye dönük son derece akılcı bir politika olarak görülmelidir. Hem getiri imkanı sağlaması yönünden yastık altında altını olan vatandaşın hemde bankaların devreye girmesi ile gelirlerinin artması fırsatı kaçırılmamalıdır. Daha önemlisi, merkez bankalarında altın stoklarının yüksek olması önümüzdeki yıllarda daha da önem kazanacaktır. Kağıt paraya güvensizlik sürekli artıyor, bu trend  artık dönüşü olmayan bir yola girmiş durumdadır. Doların küresel para birimi olarak önemi azalırken rakip olacak bir diğer para biriminden de söz etmek mümükün değil. Batı merkez bankalarının oyuncağı olarak görülen para basma makineleri eninde sonunda bozulacak ve altın stokları yüksek olan bankalar gerek varlık gerek ithalat vs. gibi konularda rakiplerine avantaj sağlayacaklar.