Advertisement

Türkiye'de spor deyince ilk önce akla futbol geliyor. Bu nedenle sporla ilgili atılımların öncülüğünü futbolun kanaat önderleri yapar ve her şey ilk önce futbolun üzerinde denenir. Hatta Sn. Başbakan'ın dediği gibi futbolun üzerinden seçim vaadinde bulunanlar bile olmuştur.

Ancak bugüne yerel siyaset sporu sürekli olarak kamuoyunu etkileme aracı olarak kullandığı için, başta futbol olmak üzere hiçbir branşta tam sosyal adaletin sağlandığını söylemek mümkün değildir. Taraftarlarla bedava bilet dağıtmaktan, flaş transferlere harcanan paralara, belediyelerin temsil harcama masraflarından, istihdam deposu olarak çalısmaya kadar birçok hesapsız işe imza atılan Türk Sporu'nun kanayan yarası, son zamanlarda "şiddet" oldu diyebiliriz.

Şiddet ve spor kelimelerinin yan yana gelmesi bile utanç verici bir gelişmeyken, konunun sadece gelir seviyesi ile ele alınmasının da yanlış olduğu, dünyanın en güzel stadlarından birinde atılan rakı şişesiyle kanıtlanmış oldu. Kim ne derse desin, renkler uğruna yapılan kavganın gelir seviyesiyle herhangi bir alakası yok. Sporda yaşanan şiddete karsı herhangi bir ciddi yaptırımın bugüne kadar uygulanmaması, her gelir seviyesinden insanın bu şiddeti körüklemek için meydanı boş bulmalarına yol açtı.

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut ÖZGENER, kendisine ulaşan binlerce şikayetin sadece sportif değil aynı zamanda polisiye vakalar olduğunun bilinciyle, tam iki yıldan beri bir yasayı Meclis'e götürmek için uğraştı durdu. Bu yasa hem iktidar hem de muhalefet tarafından hem desteklendi hem de itiraz gördü. Özellikle yerel siyasetin en onemli unsuru olan spor kulüplerinde olan biten herşeyi yakından ilgilendirecek olan bu yasa Meclis'e geldiğinde, bir başka sıkıntı daha yaşadı.
Tahkim kurulu kararlarının yargıya taşınması ile ilgili son derce olumsuz bir durumun ortaya çıkması sebebiyle, Bir yasa değişikliği sağlanması gerekiyordu. Biraz vakit alsa da bu da sağlandı. Böylece sporla ilgili kararlar, spor içinde kaldı ve belki de sporda şiddeti önleme ile ilgili yasanın altyapısı daha sağlam oldu diyebiliriz.

Gelelim, büyük zorluklarla çıkan ve bu yazının konusu olan yasaya: Sporda şiddeti önleme yasasında gözümüze çarpan en önemli değişiklik, ev sahibi spor kulüplerinin spor alanlarında sağlık ve güvenliğe kadar ilgili spor federasyonları ve uluslararası spor federasyonlarınca belirlenen önlemleri almakla yükümlü olması. Şöyle çabucak değerlendirirsek, Çocuklar ve engellilerin müsabakaları izleyebilmeleri için yer tahsis edilmesinden, Taraftarların oturma yerleri numaralandırılmasına, kapasitenin üzerinde ve biletsiz seyirci alınamamasına kadar, bir misafir yorumcunun yazdığı gibi, "1980 model kafaların" hiç hoşuna gitmeyecek uygulamalar bulunuyor.

Yeni yasanın teknolojik gelişmelerden spor kulüplerinin yararlanabilmesi için yol gösterici bir tarzda yazıldığını ifade edelim. Mesela, mobil iletişimin ulaştığı seviye gözetilerek elektronik bilet için kanuni bir alt yapı hazırlanmış. İsteyenler için elektronik bilet düzenlenecek ve elektronik kart oluşturulacak. Elektronik karta kişinin adı, soyadı, kimlik numarası ve fotoğrafı yüklenecek. Hangi maça gitmek istiyorsa, o maçın bileti bu karta yüklenecek. Statlara bu kart gösterilerek girilecek. Böylece taraftarların izlenmesi daha kolay olacak.

En önemli değişikliklerden biri de hem müsabakalar hem de sair günlerde spor alanlarına giriş ve çıkışlara ilişkin denetim yetkisi artık Federasyonlarda olacak. Tabii bu iş biraz masraflı olacak. Çünkü bu iş için Federasyonlarda bir kontrol merkezi oluşturulması gerekiyor. Elektronik karta yüklenen bilgiler ve söz konusu kartın tüm hareketleri merkezi veri tabanında saklanacak. Aynı zamanda bu sistem Maliye ve İçişleri Bakanlıklarının erişimine açık olacak. Biletlerin elekronik veya normal satışı ile ilgili yerel uygulamalar kulüpler tarafından, sistem üzerinden merkezi satışlar ise ilgili federasyonlar tarafından yapılacak. Elektronik kart bilgilerinin kulüpler adına reklam ve pazarlamasında ilgili federasyonlar yetkili olacak. Bir müjdeli haber daha var: Merkezi bilet pazarlamadan elde edilecek gelirler kulüplere ait olacak, bu gelirler, kamu kuruluşlarına ait alacaklar hariç, haczedilemeyecek. Anlaşılamayan tek şey, Basketbol, voleybol ve hentbol dalları elektronik kart kapsamı dışında olması. Birisinin bunun neden böyle yapıldığını anlatmak gerekiyor.

Kanuna göre, Stadyumlarda ve salonlarda şiddete baş vuranların tespiti amacıyla teknik donanımın mutlaka kurulması gerekiyor. Biraz masraflı olsa da, Spor kulüplerinin güvenlik güçleriyle eş güdümlü şekilde birlikte yeterli sayıda (herhalde bu sayıyı bir yönetmelikle belirleniyor yada belirlenecek) özel güvenlik görevlisini, seyirci ve sporcuların sahadan ayrılacağı zamana kadar müsabakanın yapılacağı yerde bulundurma ve spor alanının iç güvenliğini sağlama zorunluluğu geldi. Hatta özel güvenliğin harcırahı bile belirlenmiş: Günlük 50-60 TL. Her hangi bir rakamın mutlak olarak kanun ve yönetmeliklerde yer almasının doğru bir yaklaşım olmadığının altı çizilmeli. Gelişen şartlara uyum sağlayacak şekilde yazılan mevzuat, her zaman en doğru sonucu verir. Bu arada, Özel güvenlik görevlilerilerin ateşli silah taşıyamayacağını belirtelim. Spor kulüpleri, yönetim kurulu üyeleri arasından bir veya birkaç kişiyi, taraftardan sorumlu kulüp temsilcisi olarak belirleyecek.

"Beleştepe" ya da çatıdan maç seyretmek gibi alışkanlıklar da bitiyor. Spor müsabakalarında, müsabaka alanının çevresinde bulunan ve insan hayatı açısından tehlike oluşturabilecek yerlerde müsabakaların seyredilmemesi için il veya ilçe spor güvenlik kurulları gerekli önlemleri alacak.

En güzelini sona sakladık. Bir spor müsabakasının sonucunu etkilemek amacıyla, bir başkasına kazanç veya sair menfaat temin eden kişi 5 yıldan 12 yıla kadar hapis ve 20 bin güne kadar adli para cezasına çarptırılacak. Kendisine menfaat temin edilen kişi de bu suçtan dolayı müşterek fail olarak cezalandırılacak. Şikeye katkıda bulunan kişiler de aynı cezaya mahkum edilecek. Maçtan önce şike ve teşvik primini ihbar edene ceza verilmeyecek. Suçun; kamu görevinin sağladığı güven veya nüfuzun kötüye kullanılması suretiyle, spor kulübünün yönetim kurulu başkan veya üyelerince, örgüt faaliyeti çerçevesinde, bahis oyunlarının sonuçlarını etkilemek amacıyla işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacak.
Milli takımların veya milli sporcuların başarılı olmasını sağlamak amacıyla, spor kulüplerince kendi takım oyuncularına veya teknik heyetine müsabakada başarılı olabilmelerini sağlamak amacıyla prim verilmesi veya vaadinde bulunulması halinde bu cezalar uygulanmayacak. Ajansların geçtiği şekilde aktardık ki, herhangi bir yanlış anlaşma olmasın.

"Bu maçı ayık kafayla çekemem" demek de tarihe karışıyor. Müsabakalara alkol veya uyuşturucu madde sokanlar dahil, ruhsatlı dahi olsa silah, bulundurulması yasak olmayan kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler, patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddeler ile uyuşturucu veya uyarıcı maddeler ile alkollü içecekler sokulamayacak. Devletin güvenlik güçleri ile özel güvenlik görevlileri, taraftarları teknik cihazlarla ve gerektiğinde el ile kontrol edebilecek ve arayabilecek. Kesici, ezici, bereleyici veya delici aletler ile patlayıcı, parlayıcı, yanıcı veya yakıcı maddeleri spor alanlarına sokan kişi, 3 aydan 1 yıla kadar hapis; müsabaka düzenini bozabilecek veya çevreyi kirletebilecek nitelikte her türlü maddeyi sokan kişi ise 20 günden az olmamak üzere adli para cezasına mahkum edilecek. Bu alet veya maddeleri seyircilere vermek amacıyla spor alanına sokan veya spor alanında seyircilere temin eden kişi, 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.Bu alet veya maddeleri spor alanında kullanan kişi, bu nedenle maç düzeninin bozulması halinde 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilecek.Spor alanlarına müsabaka sırasında uyuşturucu ve uyarıcı maddeler ile alkollü içecek sokan kişi, adli para cezasına çarptırılacak. Spor alanlarına sokulması yasak olmayan maddeleri kullanarak müsabaka düzeninin bozulmasına sebebiyet veren kişi, adli para cezasına mahkum edilecek. Yine bilgi kirliliği olmasın diye ajanslardan geçtiği şekilde belirttik.

Peki "maça gidince şöyle ona buna söveyim de, rahatlayıp eve gideyim" demek mümkün olacak mı? Tarihsel veriler gösteriyor ki, şiddet eğiliminde olan insanlar zaman ve mekana bağlı kalmaksızın bu fiili işlemeye meyili kişiler. Dolayısıyla yeni kanunla beraber hakaret olarak algılanacak tarzda aleni olarak söz ve davranışlarda bulunan taraftarlara, şikayet şartı aranmaksızın, 15 günden az olmamak üzere adli para cezası verilecek. Daha da ötesi, din, dil, ırk, etnik köken, cinsiyet veya mezhep farkı gözeterek hakaret edici söz ve davranışlarda bulunan kişi 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak. Bu suçların, yazılı pankart taşınarak ve asılarak ya da duvarlara yazı yazılarak işlenmesi halinde ceza yarı oranında arttırılacak.Maçlara girmesi yasaklanan kişi, maça biletsiz girerse 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına mahkum edilecek.

Yasanın bir maddesi de, şiddeti kendi popülaritesi için kullanan yöneticiler için yazılmış. Spor alanlarına söz konusu düzenlemelere aykırı olarak seyirci kabul eden veya kabul edilmesini sağlayan kişiye 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilecek. Elektronik kartı yetkisiz olarak üreten, satan, satışa arz eden, devreden, satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi 1 yıldan 4 yıla kadar hapis ve 10 bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılacak. Maç için seyirci kabulüne başlanmasından tahliyesine kadarki zaman içinde yetkisiz olarak müsabaka alanına, soyunma odalarına, odaların koridorlarına, sporcu çıkış tünellerine giren kişiye, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezası verilecek. Müsabakalarda meydana gelen zararların tazmini konusunda zarar veren kişiler ve onların taraftarı olduğu spor kulübü müteselsilen sorumlu olacak.

Bu kanun devrim niteliğinde bir kanun ve bu kanunda emeği geçen başta TFF Başkanı Mahmut ÖZGENER olmak üzere herkese teşekkür etmek gerekiyor. Bu kanun elbette tüm dertlere çare olmayacak. Ancak, eğer kanun harfiyle uygulanırsa bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Geçenlerde Milli Maçta yaşanan protokol skandalında yaşandığı gibi, bizzat devlet görevlileri tarafından kurallar delinirse, 10 tane kanun çıksa da yaraya merhem olmaz.