Karar vermenin dayanılmaz ağırlığı
Şu an Türkiye'de en zor durumda olan insanlar TFF Yönetim Kurulu Üyeleridir. Çünkü her kafadan bir ses çıkan bir olayda, evlerinde bile binlerce yoruma ve soruya muhatap oldukları bir süreçte adaletli bir karar verecekler.
Bir tarafta savcılıktan gönderilmiş klasörler dolusu belgenin üzerine, medya mecralarında tartışılan ifade ve kanıtlar, diğer tarafta futbolun ekonomisi ile gelecegi üzerine kaygılar. Hepsinin üzerinde kanunlar ve yönetmelikler. Bunların en altında seyreden çarpık hesaplar, düşenlerin tekrar geri çıkma umutları da var elbette.
En basitinden tarif etmeye çalıştığım durumda, bazı kulüplerin süreci soğukkanlı yürütememesi sebebiyle ortaya çıkan "kararınızı doğru verin haaa" şeklindeki yaklaşımlarını da eklemek istiyorum.
Fenerbahçe Kulubü'nün içinde bulunduğu durumu anlayabiliyorum. Yüz yılı devirmiş bir camia olarak üzerlerine yapışma ihtimali olan etiket nedeniyle telaşlılar. Ancak süreci doğru şekilde yönettikleri söylenemez. İlk önce sessiz durdular, ardından taraftar baskısı sebebiyle şertleştiler. Hatta o kadar ki, taraftarlar bir dostluk maçının yarıda kalmasına sebep oldular.
Fenerbahçe Kulübü uzun zamandır başarıların topluma mal edilmesi konusunda
sıkıntı çekiyordu. "Biz bize yeteriz" şeklindeki sloganların sebebi belli. Ancak neredeyse Türkiye'nin tamamının Fenerbahçe haricindeki bir takımı şampiyon olarak görme istek ve arzularının sebebini iyi araştırmaları gerekir. Bana göre bu durum bilimsel bir araştırma konusu olabilir. Acaba ne oldu da Fenerbahçe "öteki" oldu, ya da Fenerbahçe herkesi "öteki" haline getirdi?
Başarıların topluma mal edilmesi konusunda gösterilen çekince ya da isteksizlik, 100 yıllık kulübün kötü günlerinin de toplum tarafından paylaşılmasını engelliyor gibi gözüküyor. Normal olarak hiçbir Türk vatandaşı ne Fenerbahçe, ne de herhangi bir takımın başına felaket gelmesini istemez. Çünkü her felaketin bir gün kendisinin de başına gelebilme ihtimalinin farkındadır.
Türk insanının bu önemli özelliğine rağmen, giderek geri durmaya başladığını da görüyoruz. Fenerbahçe'nin her olayda olduğu gibi bu meselede de sosyalleşme yerine doğru olmayan bir üslup edindiğini görüyorum. Bu nedenle hem medyada hem de toplum içinde giderek ilk günkü desteğini kaybediyor.
Tabii, tüm bu söylediklerim ne ceza hukukunu, ne de TFF Yönetmelik ve Talimatlarını alakadar etmez. Adalet, sosyal gelişmelere bakarak tecelli etmez elbette. Ancak alınacak her karar sonrasında yeniden yanlış davranışlar veya infiallerin çıkmaması için, basiretli insanlara bir hatırlatma yaptık o kadar.