Advertisement

Yıl başından bu yana yaşanan riskli varlıkların çıkışı sürüyor. Avrupa kaynaklı iyimserliğin temelinde bankaların rolü büyük.

PİYASALAR NEDEN RALLİ YAPIYOR?

Global risk piyasaları yeni yıla sert alımlarla başladılar, yüksek getirili para birimlerinden hisse senetlerine, gelişen bonolardan emtiaya, kredi türevlerinden şirket ve belediye bonolarına hemen hemen tüm anti-Dolar varlıkta yükselişler yaşandı. 2012 rallisini özümsemek için 2011 kapanırken manzarayı kısaca hatırlamak iyi bir başlangıç olacak.

2011 yılı başlarken küresel tahminler hayli pozitif ve varsayımlar iyimserdi. Yılın eskimeye başlamasıyla ise tahminler ile gerçekler arasındaki uyumsuzluk fiyatlara ağaşı yönlü baskı şeklinde yansıdı. Özellikle de yılın ikinci yarısında para akımı kapital sahiplerinin anavatanlarına dönünce sığınılacak limanlar listesi hayli kısalmıştı. Sonuç, Avrupa’daki krizin riskten ari varlık kavramını sorgulatması ve risksiz varlıklara da risk sızması olarak tanımlanabilecek ve kredi tüketen krizin devamı olarak yaşandı. Girilen fasit döngüde, ekonomik göstergeleri bozulan ülkenin bonoları satılıyor, satılan bononun fiyatı düştükçe bonoyu portföyünde bulunduran bankanın hisseleri düşüyor, düşen hisseler endeksleri zayıflatıyordu. Bankalara yönelik algılama bozuldukça hisseler düşüyor, kredi temerrüt takasları yükseliyor (CDS fiyatları artıyor ve banka riskine karşı koruma almak pahalı hale geliyordu), riski artan bankanın sermaye yapısı zayıflıyor ve ülke tahvili satmaya başlıyordu. Tahviller ikincil piyasaya arz edildikçe faizler yükseliyor, borçlanma maliyetleri yükseldikçe de ülke notları indiriliyordu. Bundan sonrası için, ‘Girilen fasit döngüde…’ olarak başlayan cümleye dönebilirsiniz.

Değişen ne oldu sorusunun cevabı kısaca iki adımda verilebilir. İlk adımda, Dolar’a sıkışına ama bunu swap piyasasında yapmak zorunda olan bankaların katlandığı yüksek maliyet 7 merkez bankasının katılımıyla giderildi. İçinde Dolar olan herhangi bir swap ilgili ülkelerin merkez bankaları tarafından sağlanarak fonlama sıkışıklığı giderildi. Euro / Dolar swapları – 162 baz puandan – 70.5 puana kadar yükseldi (bankaların katlandığı maliyet azaldı). İkinci adımda ise öldürücü darbe geldi, 3 yıllık LTRO hayata geçti. Uzun vadede % 1 ile kaynak bulan bankalar Avrupa Merkez Bankası’ndan (ECB) 489 milyar Euro kullanarak fonlama ihtiyaçlarının bir bölümünü giderdiler. Böylece fasit döngünün çarklarının arasına çomak sokulmuş oldu. Fonlama sağlanarak rahatlayan bankalar bilanço temizleme operasyonlarını yeniden gözden geçirdiler ve kontrolsüz şekilde kaldıraçlarından / fazlalıklarından arınmamış oldular. Gecelik piyasada gelen rahatlama önce kredi varlıklarına, ardından bonolara ve oradan da riskli varlıklara yansıdı.

HİSSE RALLİSİ Mİ, KREDİ RALLİSİ Mİ ?

Aşağıdaki grafikte 3 büyük endeks ve bir kredi enstrümanı karşılaştırılıyor. Yıl başından bu yana yapılan kazançlarda 125 Avrupa Banka ve Sigorta şirketinden oluşan ITraxx Endeksi getirilerin şampiyonluğunu yapıyor. 1 Şubat’a kadar % 20.1 gevşeyen risk göstergesi böylece % 11.2 yükselen MSCI Ggelişen Piyasalar Endeksi, % 5’ten fazla yükselen Eurostoxx 600 Eneksi ve % 4.36 prim yapan S&P 500 gibi göstergeleri geride bırakıyor. Öyle görünüyor ki, bankaların güveni hisse senetlerinden fazla yükselmiş…