Advertisement

Avrupa’da krizin şampiyonluğunu yapan Yunanistan’da iki kurtarma paketine rağmen her geçen gün kriz derinleşiyor. İki haneli bütçe açığını kısmak için onbinlerin işine son veren ve kamu maaşlarında indirime giden ülkenin önlemleri kanı durdurmaya yetmiyor. Pansuman ya da turnike olarak sayılabilecek önlemler de hastalığın teşhisinin ya da tedavisinin yanlış olduğunu ispatlıyor. Her ne var ki, tartışmalar sürdükçe ekonomik kriz uzuyor ve insan faktörünü de vuruyor. Sosyal patlamalar intiharlara ve sistemli mutsuzluğa dönüşüyor. Buna Yunan tragedyası demek de haliyle zor olmuyor.

Krizi incelerken lokal ya da genel bir yaklaşım sergilemek inceleyenin farklı tercihlerdeki gözlem ufkuna bağlı. Benim varmak istediğim yer de Yunanistan’dan biraz farklı olmakla beraber çok da uzak değil. Gün Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK). Türkiye’nin devlet olarak tanımadığı ancak Avrupa Birliği (AB) içinde yer alan hatta gelecek ay itibariyle bölgeye başkanlık da edecek bir Avrupa devleti. Tragedyadan ironiye giden yolda GKRK önemli mesafe kat etmiş durumda. Piyasa oyuncuları tarafından bilinen bu gerçek şimdilerde ülkenin devlet başkanı tarafından da tarif edilmeye başlandı. Kısaca, ülkenin sürdürülemez bir yapıda olduğu ve aynen Yunanistan gibi yardım almanın vaktinin yaklaştığı anlaşılıyor. Henüz resmen adı konmadığı ve kriz zamanda fazla yol almadığı için bir tragedya değil ancak bu yolda sağlam adımlarla ilerliyor. İroni ise önümüzdeki dönem AB’ye başkanlık edecek ülkenin batık olmasında. ‘20. Yüzyılın en büyük medeniyet projesi olan AB’nin başı böyleyse…’ manşetlerini kısa zamanda göreceğimizi düşünüyorum. Aşağıdaki grafikte ülkenin artan bütçe açığı ve artmakta olan borcu görünüyor. Üstelik ekonomik daralmanın beklenenden sert ve bütçe açığının da daha büyük olacağı ülkenin merkez bankası başkanı tarafından açıklanmış durumda. Yeri gelmişken başkanın adının Panicos olduğunu da aktarmadan geçemeyeceğim.

ERİME SÜRECİ

Avrupa’ya kabul edilen her merkezden uzak ülke gibi GKRK’nin de sorunları klasik. Verimsiz ve rekabetçi olmayan ekonomik kesimler ve onların ekonomi politikaları. Kamu kesimi için yararsız işletmeler ve aşırı istihdam. Diğer yandan da AB’nin suni ucuz borçlanma imkanlarından faydalanan hükümet ve hazine. Özel sektör içinse kısa vadede cennet vaat eden hizmet sektörü ve onun sürdürülemez yapısı. Ardından gelen hikaye ise bildik bir yolu takip ediyor : Fasit döngü. Ben nacizane, fasit döngüyü artan borçlar – düşen kar marjları – daha fazla artan borçlar – düşen vergiler – artan borçlar – yükselen faizler - kredi derecelendirme kuruluşlarının not indirimleri – yükselen faizler – düşen notlar – ekonomik yavaşlama – işten çıkarmalar – düşen kar marjları – artan borçlar – yükselen faizler … sarmalıyla ifade etmeye çalışıyorum. Bu çarkın son kurbanı da GKRK olmak üzere, ya da oldu denebilir. Tüm bu anlatılanların ardından geriye kalana da varlık fiyatları diyoruz. İşte son gelinen noktada geriye kalan GKRK Borsası FTSE 20 Endeksi.

PEKİ NE OLACAK ?

İş burada biraz karmaşıklaşıyor. Nedeni ise tarihsel ve güncel girift ilişkilerinden ötürü ülkenin Yunanistan bağı. Avrupa’da krizin iki formda karşımıza çıktığına şahit olduk. İlki kamu borcu, ikincisi ise bankacılık sistemi olarak hayat buldu. Örnek olarak İrlanda’da bankacılık varlıkları ülkenin milli hasılasını kat kat aşarken Yunanistan’da ise borçlar hasılanın birkaç katına çıktı. Portekiz gibi karma kriz yaşayan ve kurtarmaya sahne olan ülkemiz de mevcut. GKRK de Portekiz’i andıran bir örnek. Kamu borcu yüksek olmamasına karşın henüz banka kurtarmasına da gidilmemiş durumda. Meselenin ciddiyetini anlatmak için bu kadar düzyazıdan sonra biraz rakamlara bakmak gerekecek. Öncelikle şu :

Resimde görülen pasta ülkenin kamu borcunun dağılımını gösteriyor. Gayri Safi Milli Hasılanın yaklaşık 18 milyar Euro olduğunu belirterek başlayalım. Resimde ilgi çekici bir bölüm ‘Russian loan’ adı altında sembolize edilmiş. Bunun manası tam da anladığımız gibi Rusya’dan alınan borç anlamına geliyor. Bu borcun siyasi analizine konu dışı unsure olduğu gerekçesiyle girmeyeceğim. Yine de tahminen ülke tarafından geri çağrılmayacağını ya da tahsilatının hızlandırılmayacağını tahmin edebiliyoruz. Bu durumda geriye ödenmesi gereken % 80’lik bir bölüm kalıyor. Bu bölümün de parasal karşılığı 14.4 milyar Euro’ya denk geliyor. Ülkenin yüzde kaç borç yapılandıracağı belli değil. Henüz bu yönde alınmış bir karar da yok, çünkü ülkenin borç dinamikleri şimdilik sürdürülebilir durumda. Ancak, banka kurtarmaları kamunun sırtına kalırsa işler değişebilir. Devam edelim…

İşin kamu kısmına kabaca baktıktan sonra geriye özel sektör kalıyor. Burada durağımız bankalar olacak. Milli hasılanın % 835’i büyüklüğündeki banka varlıkları ülke adına aşılması gereken bir dağ. Üstelik ülkenin bankaları Yunanistan’da da hayli aktifler. Bu % 835’lik dilimin içindeki % 130’luk pay Yunanistan’dan geliyor. Bir başka deyişle ülkenin bir yıl içinde ürettiği mal ve hizmetlerin toplamının 1.3 katı Yunanistan’da bankacılık elemanı olarak işler hal getirilmiş. Bankalar Yunanistan’da ülkenin 1.3 katı kadar kredi vermişler de diyebiliriz. İlk zorluk bu kredilerin durumunda ortaya çıkıyor çünkü Krediler tamamen Yunan mevduatlarıyla fonlanıyor. Bankaların sermayeleri eridikçe ya da verdikleri kredilerde sorun yaşandıkça, ya da her iki durumda da bu zararı kim yüklenecek ? Yunanistan mı yoksa GKRK mi? Bu cepheyi izlemek hayli ilginç olacak. GKRK’den son günlerde bankacılık sisteminin kurarılması için yardım çağrıları yükselmeye başladı. Zararın boyutu belirsiz, dolayısıyla kurtarmanın boyutu da. Kaba bir hesapla kredilerin % 20’sinin takibe düştüğünü ve bunların da yarısının batık olacağını varsayarsak paketin büyüklüğü ülkenin milli hasılasına hemen hemen denk geliyor. Bilemiyorum…

Önümüzdeki günlerde yeni maceralarda buluş-ma-mak dileğiyle.