Advertisement

AVRUPA POLİTİKA ATLASI

2010 yılında en sert şekilde krize dahil olan AB’de yeni dert siyaset olacak. Ekonomi politik oyunun ekonomi bacağında hayli oyalanan ve belki de yapısal bir dönüşüme ya da siyasi kırılmalara sahne olacağı düşünülen bölgede politik kurumlar da bu değişime ayak uydurmaya çalışıyorlar. Ekonomik veriler kötü geldikçe ise liderlerin pozisyonları zayıflıyor. Örnek olarak, İspanyollar’ın % 80’den fazlası taze Başbakan Rajoy’a destek vermezken Hollanda ve Monti’nin de görece yeni liderler olarak pek desteklendikleri söylenemez. Ekonomik başarıyla perçinlenemeyen siyasi söylemlerin de böylece altları ister istemez boş kalıyor. Söylemden eyleme geçiş imkansız hale geliyor. Sonuç olarak da, aşırı uçtaki partiler somut planlar ortaya koymadan sadece gönüllere hitap ederek oy potansiyellerini ve etkilerini artırıyorlar. Bu söylemler iç politikada romantik söylemlerden dış politikada yabancı düşmanlığına kadar varan geniş bir yelpazede hayat buluyor. Aylar önce Fransa kaynaklı yaşadığımız ifade özgürlüğü meselesi ya da Almanya gibi gurbetçilerin çok sayıda yaşadıkları ülkelerde karşılaştıkları şiddet ağırlıklı eylemler bu kapsamda ele alınabilir.

 

EKONOMİYLE NE ALAKASI VAR?

Sağlıklı ekonomilerin sağlıklı politika yapılarından geçtiğini bilmek için uzun araştırmalara gerek yok. Fiyatların kısa vadede verdiği tepkilerden ziyade daha yapısal değişimlerin daha uzun soluklu sonuçları olduğunu unutmamak daha kapsamlı projelerin çizilmesi için de önemli. İşte bu sebeple, Hollanda ile başlayan, Kasım’da ABD ile devam eden ve 2013’te diğerlerinin de katılmasıyla şekillenecek siyasi iklim hayli önem taşıyor. Mecburi ve kısa girişimizden sonra Hollanda’ya eğilmenin zamanı gelmiş olabilir.

 

KISA PROSEDÜR

Oylama bugün erken saatlerde başladı ve akşam geç saatlere kadar sürecek. Oylama işleminin tamamlanmasıyla beraber de sayım başlıyor ve Perşembe sabahının erken saatlerinde sayım işleminin tamamlanması bekleniyor. Resmi sonuçlar ise Pazartesi günü açıklanacak. Ülke parlamentosunda 150 sandalye bulunuyor. Yüzdesel orana göre temsil edilen partiler, ülkede baraj sistemi olmadığı için kolayca seçilebiliyorlar. Örnek olarak şu anki mecliste 2 sandalyeye sahip olan partinin adı ‘Hayvan Partisi’. Bu sistemin Hollanda adına yararları olduğu gibi, birçok fraksiyonun meclise girip siyasi yapıyı zayıflatması ve hükümetin icracı yapısını aksatması gibi zararlarından da söz etmek mümkün.

Bugün gidilen seçimlerin ana sebebi olarak ekonomi gösterilebilir. Ülkenin bütçe açığını düşürmek konusundaki isteğine karşı yaşanan muhalefet ve emeklilik yaşı gibi konular ülkeyi seçimlere taşıdı. Mark Rutte yönetimindeki VVD ve koalisyonu yeter sayı olan 76’yı bulamadıkları için dışarıdan destekle sürdürmüşlerdi. Kemer sıkma tedbirlerinin vatandaşı bunaltacağını düşünen ya da alınacak tedbirlerin geri bırakılmasını talep eden siyasi iradenin hakim olmasıyla ortaklık bozulmuştu. 558 gün suren koalisyon Nisan ayında dağılmış ve seçimlere kadar Rutte’ye üstlenici sıfatıyla yöönetime sahip çıkması istenmişti. Hollanda’nın amacı bütçe açığını milli hasılanın % 3’üne çekmek. Bu seviye aynı zamanda Maastricht kriterlerinde belirlenen bandın da üst kısmına denk geliyor.

 

SEÇİMLER BUGÜN

 
Yukarıda görmüş olduğunuz bu seçimlerin anket sonuçları ve partilerin olası sandalye sayıları. En çok oy alan partileri kısaca anlatmak gerekirse:

 

- VVD: Son Başbakan Rutte’nin partisi. Euro dostu ve bütçeyi konsolide etmek istiyor

- Pvda: Orta sol sayılabilecek parti euro dostu ancak kemer sıkma tedbirlerinin ileriki bir tarihe ertelenmesini istiyor.

- PVV: Aşırı sağcı parti Euro Bölgesi’ni terk etmek istiyor.

- SP (Sosyal Parti): Önceki seçimlere göre oylarını en çok artıracağı düşünülen parti. ESM ve Mali Pakt’ı yeniden görüşmek istiyor ve bütçe açığını 2015 yılından önce düzeltmek istemiyor, Euro’ya karşı şüpheli.

Bu tablodan çıkabilecek çok sayıda olası koalsiyon olmasına rağmen akla yakın 2-3 seçenek bulunuyor. Burada çok fazla detaya girmek istemiyorum. Diğer yandan, günün sonunda piyasayı bozacak bir seçenek olmaası beklenmemekle beraber ülke vatandaşlarının artık yarıdan fazlasının Euro projesine karşı oldukları düşünülürse, alınacak her kararın daha zorlu ve daha tartışlmalı olacağını düşünmek makul görünüyor. Hollanda’da 1977’den bu yana 13 kabine görev almış ve bunların ortalama kurulma süreleri de 86 günü buldu. Bu kez kabine kurulmasının daha da uzayabileceği bekleniyor. Bu da Avrupa’da gelinen duruma iyi bir örnek olmuş durumda. Bundan sonra alınacak her karar zorlu ve eskiye nazaran belki de politik sonuçları daha ağır olacak.