FAİZLER YENİDEN YÜKSELİYOR
Hızlı bir hatırlatma ile başlayalım. Bildiğiniz üzere, yıla dünyanın her yerinde yeşil filizler mottosu ile başlamıştık ve global faizler yükseliyordu. Hisse senetleri de bu ortamda alım iştahından faydalandılar.
Toparlanmanın devam ettiğine yönelik irili ufaklı veriler de emtia fiyatlarını yukarı çekiyordu. Ne var ki, Şubat ayı yaklaştıkça veriler ve fiyatlar uyuşmamaya başladılar. Piyasa satın aldığının gerçek olanla arasındaki farkın açılmaya başladığını gördükçe satışa geçti ve riskli pozisyonlarını azalttı. Gözler yeniden bonolara çevrildi ve getirilerde dibe doğru yarış başladı. Bu da aslında çok ciddi bir konu ve başlı başına başka bir yazının konusu olmayı da hak ediyor. Biz yine de akışa sadık kalalım. Aylar Mayıs’a geldiğinde işte tüm bu beklentiler ve gerçekleşmelerin ardından 10 yıllık ABD faizi %1.6’ya dayandı. Bu kez de açıklanan ABD Tarım Dışı İstihdam verisi ve geçmiş aya gelen kuvvetli revizyon ile yatırımcı camiası bir kez daha sarsıldı. Devamında açıklanan Haftalık İşsizlik Maaşı Başvuruları da 5 yılın dibine vurunca piyasa emin oldu. Faizler yükselecekti.
Üstelik bu inancın yanına FED’den gelen açıklamalar da eklendi. Başkan Bernanke son gelişmeleri değerlendirirken açık bir plan sunmadı. Belki bu Cumartesi günü yapacağı ve ekonomiye ilişkin görüşlerini belirteceği ya da Kongre önünde 22 Mayıs’ta yapacağı konuşmada da belirtmeyecek ancak artık bölgesel başkanların ağzından takvimi olmasa da içeriği öğrenmiş durumdayız. FED 2003’teki gibi 17 toplantılık bir periyot sonunda faiz artışlarına girmeyeceğini söylüyor. Bunun yerine öncelikle mortgage bazlı bonoların dönüşlerini ardından da hazine kağıtlarının dönüşlerini tekrar bu bonolara yatırmayacak. Devamında aşkın rezervlere ödediği faizleri ayarlayacak vs… Bunun ilk adımlarına bile aylar olduğu için benim asıl tartışmak istediğim bunların ne zaman olacağı. Yani, FED bahsettiği adımları ne zaman atacak?
FED’İN DÖNÜŞÜMÜNÜ KAÇIRMAYIN
İş gücü piyasasında ‘sağlam’ bir iyileşme olana kadar bono alımları devam edecek, yeter ki enflasyon %2.5’in üstüne çıkmasın. Bu sözler FED’e aitti. Şimdi, enflasyon tabii ki buradan çok uzak olduğuna göre elimizde sadece iş gücü verileri kalıyor. Faizlerin ne zaman artacağına yönelik açıklama da yine bankadan gelmişti. FED fonlarının faizi %0 ile %0.25 arasında kalacak, ta ki işsizlik %6.5’e varana kadar. İşsizlik %7.5’e inmiş olmasına rağmen iş gücüne katılım oranı bir türlü artmıyor ve 1979’lar seviyesinde. Bunu izah etmenin birkaç yolu olsa da en sağlıklı olanı resesyonun uzamasından dolayı insanların artık umudunu kaybetmesi. Bu işin bir kısmını da ‘dedemiz neden emekli olmuyor’ tadında tartışmaya çalışmıştım: http://www.bloomberght.com/yorum/gokhan-sen/1354249-abd-emek-piyasasi-ustune . Pekiyi, işsizlik oranı sağlıklı değilse FED’in koymuş olduğu %6.5 hala geçerli olabilir mi? Örnek olarak Goldman Sachs, Nomura, IMF ve FED’in kimi araştırma birimleri artık farklı göstergeler kullanma eğilimindeler. Örneğin buyrun GS raporundan bir grafik. Koyu olan çizgi güncel iş gücüne katılım oranını gösterirken gri olan Goldman’ın kendi hesapladığı.
Listeyi uzatmak mümkün. Ana fikri aktarmak gerekirse, bu görünen katılım oranı ve dolayısıyla da işsizlik oranı aldatıcı olabilir. Yani, ekonomi yeniden hızlanırsa insanlar moral bulup oyuna geri dönebilirler ve iş isteyebilirler. Durum böyle olunca da daha güvercin bir politika görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Daha güvercin politika daha düşük faiz ve daha gevşek finansal koşullar demektir. İşte bunun böyle olmaması için ya da başka bir ifadeyle FED’in iletişim politikasını doğru kurgulayabilmesi için belki de Evans Kuralı olarak bilinen bu kuralı değiştirmesi gerekecek. Ya da belki %6.5’in daha yumuşak bir söylem haline getirilmesi gerekecek. Belki de %6.5 revize edilecek. Belki de işsizlik hiçbir zaman buraya düşmeyecek, kim bilir?
Yine de, faizler yükselirken ve emek piyasası istenilen kadar kuvvetlenmemişken daha yumuşak bir FED olabilir mi sorusunu sormak gerekiyor. Keza, FED’in etkisi büyük oluyor…