Advertisement

GÜNDEM BELİRLEME ÖZGÜRLÜĞÜM

 

Önceki yazıda euronun neden güçlü kaldığını sorgulamaya çalışmıştım. Hala sebebini tam olarak bilmemekle birlikte yine de elimde bazı ihtimaller var. Bu sebeple aslında ‘ben de euroya bakarken’ diye ekleme yapmak mümkün. Konumuza kısmen uzak bu girişten sonra aslında Japonya’yı da hatırlatmak isterim. Bildiğiniz gibi, bir süredir ülkede devam eden oynaklık hemen herkesin ilgisini çekmiş durumda. Bu sebeple geçen haftaki FED manşetlerinden sonra Japonya spotların altına gelmişti. Benimki belki de biraz iddialı olacak ama euro için de bu hafta herkesin ilgisini çekme haftası olabilir. Hikayenin ABD ve Japonya kadar heyecanlı olmadığını kabul ediyor ve son günlerde euroya gelen alımları da görüyorum ancak neden bilmem, bu konuda ısrarcıyım. Haftanın yarısından itibaren (BOJ Başkanı Kuroda’nın konuşma yapacağını da bilerek) Euro Bölgesi’nin daha yakından izlenebileceği kanaatindeyim. En azından kendi gündemimi belirleme özgürlüğü diyelim.

 

HERKES EUROYA BAKARKEN

 

Euro bir süredir hayli sakin ve volatilite de düşük, bu da nereden çıktı diye düşünmeyin. Aslında beni kısmen bu işe iten ECB (Avrupa Merkez Bankası) YKÜ Asmussen oldu. Sonuçlarının ne olabileceğini ilerleyen bir tarihte değerlendirmek üzere yaptıpı açıklamaya odaklanmakta fayda var. Başkan Draghi’den sonra o da negatif mevduat faizi konusunda açık fikirli olduğunu söyleyine. İşte dedim, hafta bu hafta olmalı. Öncelikle grafiğe bakınız.

 

 

Rakamlar çok açık. Para arzı ve TÜFE beraber çakılınca ECB bunu önemli bri yavaşlama sinyali olarak alıyor ve faizi indiriyor. Böylece politika faizi konumundaki Refinansman Oranı %0.50’ye çekiliyor (25 baz puan indirimle), bunun finansal koşullara yardımcı olacağı düşünülüyor ancak her vampiri haklayan ‘gümüş kurşun’ olmadığı da biliniyor. İşte bu yüzden son toplantıda ‘açık fikirle’ negatif faizi sorguladıklarını ilan ederken Draghi, başka başka önlemler de düşünülüyordu. Bunların başında da bankanın varlığa dayalı Menkul kıymet alması geliyor. Böylece KOBİ’lerin bir şekilde daha ucuz finansman bulacağı düşünülüyor. Bu işletmelerin doğrudan fonlanması fiziken imkansız olduğu için ve bankalar da bu işletmelere ancak yüksek faizle kredi vermek istediklerinden fonlama havuzlarında zorlanmalar görülüyor. Özellikle aile işletmesi olan ülkelerde bu zorlanma daha da açık şekilde görülüyor. Bahsettiğim birçok konu daha önce belki de bir şekilde değinmeye çalıştığım ya da ileride çalıştığım konular ancak konudan sapmamak adına cazibelerine kapılmıyorum. Kısmen geri ödenen LTRO paralarından (3 yıl vade ve %1 ile MB’den alınmış olan krediler) ve kısmen de canlanmayan

 

Sonuç olarak, bu hafta açıklanacak verilerdeki rakamları hayli yakından incelemek gerekecek. Enflasyonda suni de olsa bir zıplama yaşanmaması halinde -ki belki kırılımlardaki detaylar da ECB’yi tatmin etmeyebilir- ya da para arzında canlanma emareleri görülmediği takdirde ECB üzerindeki baskı artacaktır. En yakın toplantıda mevduat faizini negatife indirmek (toplantı gelecek hafta) belki zor olsa da, diğer canlandırma/teşvik önlemlerine ilişkin beklentiler artabilir. Tersi durumda ise periferi ülkelerinde (Portekiz, İrlanda gibi çekirdek olmayan ülkeler) yaşanan kısmi toparlanmanın güç kazandığına yönelik açıklamaları görebiliriz. Piyasa beklentileri ani iyileşmeye işaret etmiyor. Bakalım gerçekten de ECB üzerindeki baskılar artacak mı…